Politeknik Mühendis Mimar Şehir Plancıları Derneği için bu yılın ilk aylarında gerçekleştirdiğimiz çevrimiçi araştırmanın sonuçları, geçtiğimiz günlerde dolaşıma girdi.[1] Bu araştırma 2020’nin sonlarında yapılan, pandemi şartlarında çalışmanın dinamiklerini ölçen ilk çalışmanın devamı niteliğindeydi. İlk araştırmada genel olarak pandemi koşullarında çalışmanın boyutlarına, ikinci çalışmada ise yeni mezun mühendis, mimar, şehir plancılarının deneyimlerine odaklandık.
İlk araştırmada kadınların evden çalışmanın negatif yönlerini erkeklerden daha yoğun yaşadıklarını tespit etmiştik. Çalışma saatlerinin artması (K: %45, E: %28), iş saatleri dışında daha sık iş yapmak (K: %48, E: %29), ve ofis sandalyesinin yokluğu (K: %51, E: %30) kadınların koşullarını erkeklerden ayrıştıran en belirgin başlıklardı. Kadınların yarıya yakını, yeniden üretim alanında bakım işlerinin pandemide arttığını belirmişti (%48).
Kısa çalışma ödeneği ile işten el çekme durumu kadınlarda daha sıklıkla yaşanmıştı (K: %35, G: %26). Tüm bu şartlarda doğal olarak yüksek kaygı oranına sahip olanların kadınlar içindeki oranı da genelden daha yüksekti (K: %90, G: %83). Hane bireylerinden ek destek görenlerin oranı ise %18’de kalmıştı.
Güncel araştırmamızda, kadınların deneyimine odaklanarak sonuçları toplumsal cinsiyet açısından değerlendireceğim. Raporda yer alan analizlere ekler yaparak araştırmanın faydasını artırmayı amaçlıyorum. Değerlendirmeyi araştırmaya katılan deneyimli, deneyimsiz 108 kadın, 129 erkek üzerinden yapacağım. Araştırmada cinsiyet bilgisi vermeyenlerle beraber toplamda 283 kişinin cevapları kullanıldı.
Araştırmadaki kadın katılımcılarının oranı (%38) TMMOB kadın üye oranından (%23) daha yüksek. Mimarlar Odası’nın kadın üye oranının (%46) teknik alanlardaki kadın oranlarından yüksek olduğunu bu vesileyle hatırlayalım.
Katılımcıların yarısı İstanbul’da yaşıyor. Bu oran TMMOB 2019 üye profili araştırmasına göre İstanbul’da yaşayanların (%17,4) oranından oldukça yüksek bir oran.
Evden çalışma
Kadınların yarısı için evden çalışmanın iyi yanı, iş kıyafeti giymek zorunda olmamak (K: %50, E: %38). Kadınlar evden çalışmayla beraber ev masraflarının artmasını daha fazla dile getiriyorlar (K: %47, E: 40). Bu durumun; evdeki alışveriş, temizlik, bakım gibi yeniden üretim işlerini daha çok yapan kadınların artan masrafların daha fazla farkında olmasıyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Bir önceki araştırmaya paralel şekilde bu araştırmada da görülüyor ki evden çalışma, kadınların bakım ve ev işleri yükünü de artırıyor (K: %44, E: %38).
Evden çalışmanın negatif tarafı olarak iş arkadaşlarını tanıyamamak, kadınlarca daha yüksek oranla dile getiriliyor (K:%41, E:%32).
Her 3 kadından 1’i, ev ortamında daha verimli çalıştığını söylüyor. Bu oran, erkeklerden daha yüksek (K:%34, E:%29). Bu konuyu kadınlarla detaylı konuşmak gerekli. Kadınlar eşitsiz iş dağılımı nedeniyle çok fonksiyonlu çalışmaya zorlanıyor olabilirler mi? Zira kadınlar çok daha yüksek oranla ofis sandalyesi olmadan (K:%38, E: %24) çalışıyor. Diğer yandan hastayken bile çalışmak zorunda kalarak (K:%31, E:%22), iletişim baskısı altında (K:%37, E:%29), uzaktan çalışmanın yeni meselesi “buradayımcılık” ya da “hazır ve nazırcılık”tan (presenteeism) mustarip, çalıştığına inandırması gerekiyor (K:%29, E:%18).
Kadınlar görünmeyen ev işlerinin hesabı için mücadele ederken, eve gelen işi görünür kılmak gibi ek bir meseleyle uğraşacaklar. İşten bağlantısızlık hakkı (right to disconnect) tüm çalışanlar için bir mesele olsa da kadınlar için daha büyük bir mücadele konusu olmaya aday.
Kadınlar daha yüksek oranla hibrit çalışmadan yana (K: %71, E: %60). Sadece ev dışından çalışmak isteyen erkeklerin oranı ise kadınlardan daha yüksek (K: %20, E: %30). Erkeklerle daha detaylı konuşmak, evdeki işten kaçıp kaçmadıklarını anlamak için iyi olur. (Tablo 1)
Kadınların işsiz kalma (K: %92, E: %82) ve temel ihtiyaçları karşılayamama (K: % 94, E:% 86) konularındaki kaygıları erkeklerden daha yüksek.
Alternatif yaratmak
Durum böyleyken kadınlar, yurtdışında çalışmak ya da yurtdışı için Türkiye’de çalışmak gibi bir alternatifi yaratmak konusunda daha hevesli. Kadınlar daha yüksek bir oranla bu konuda bir girişimde (dil öğrenmek, başvuru yapmak) bulunmuşlar (K: %64, E: %54). (Tablo 2)
Kadınlar yine daha yüksek oranla önümüzdeki 6 ay içinde iş değiştirmeyi düşünüyor (K: %37, E: %30).
Pandemi sonrası çalışma yaşamının düzenlenmesi
Erkekler de kadınlar da yüksek oranlarda, evden çalışmayla beraber mahalle bazlı kreşlerin artması gerektiğini düşünse de kadınlar içinde bu yüzde daha yüksek (K: % 98, E: %90).
İşte daha yoğun baskı altında olan kadınlar, çalıştıklarına inandırmaya çalışırken daha çok çalışmak istemiyor ve “bağlantısızlık hakkı” konusunu daha sık dile getiriyor (K: %94, E: %88) (Tablo 3)
Gelecek öngörüleri
Kadınlar daha yüksek oranla pandeminin çalışma hayatında köklü toplumsal dönüşüme yol açacağını düşünüyor (K: %91, E: %79).
Evde ofis sandalyesi daha az olan ve ayrıca bakım yükü artan kadınlar, mahalle bazlı çalışma salonları olması konusunda daha istekli görünüyor (K: %68, E: %57).
Kadınlar daha yüksek oranla, evden çalışmayla beraber gelecekte insanların başka şehirlere gideceklerini düşünüyor (K: %96, E: 81).
Sonuç
Bu tablodan çıkaracağımız sonuç, kadınların bağlantısızlık hareketinin önemli bir öznesi olacağı. Hibrit çalışmanın yaygınlaşmasıyla beraber emek hareketi ile kadın hareketinin daha fazla ortaklaşacağını söylemek de mümkün. Mahalle kreşi ve çalışma salonunu bir araya getiren bir kamusal alan talebi listeye eklenebilir.
[1] Yeni mezun olmayan mühendislerin, mimarların pandemi döneminde işe yeni giren yeni mezun meslektaşlarıyla yaşadıkları deneyimler de kapsama dâhil edilmiştir: 283 kişi. Araştırma etik kurul onayı ile yapılmıştır. Araştırma ile ilgili detaylar için rapora bakiniz. http://politeknik.org.tr/politeknikin-yeni-mezunlar-yeni-mezunlarla-calisanlar-muhendis-mimar-sehir-plancilarinin-calisma-hayatinda-covid-19-etkisi-arastirmasi-sonuclandi/