Bahise Pirim, bahar ayının tazeliğinde geriye, geçmiş zamanlara dönüp 1 Mayıs 1977’de zihninde yer eden anekdotları paylaşırken “tarihe not düşmenin” önemine değiniyordu. Herkesin hem o saldırıdan kaçmak hem de arkadaşlarını korumak adına nasıl çabaladığını, o anların hafızaya kazılı izdüşümlerini paylaşıyordu. Kendine özgü bir bakış açısı vardı. Konuşmaya başladığımızda, yaşadıklarından çok kısa bahsettikten sonra, şunu ilk olarak netleştirdi; “Ben TİP’liyim, ama bugünkü TİP’le sakın karıştırmayın. Biz Behice Boran’ın partisindeydik.”
“Mantık evliliği yaptık”
Balıkesir Burhaniye’deki evinde her şeyiyle yakından ilgilendiği eşi Nurettin Pirim’le yaşayan Bahise, onun hayatına yakından odaklanıyor, ilaçlarını alacağı zamanı bir saniye bile kaçırmıyor… 40 yılı aşkın bir evlilik yürütüyorlar. “Biz mantık evliliği yaptık” cümlesiyle altını çiziyor bakış açısının… Aynı zamanda ülke tarihini, zamanın ilerleyişini ve mevsimlerin döngüsünü de takip ediyor. Zamanını o bahçeli evde geçiriyor. Bu bir insan hikayesi olmakla birlikte bir muhalifin de günlüğü… Bir oğlu var. Oğluna ve “kızım” diye nitelediği gelinine olan sevgisinden çok sıklıkla söz ediyor.
İşçi eylemlerinin gündelik hayatla iç içe olduğu yıllar
Israrla söylediği gibi eski TİP’li (Türkiye İşçi Partisi). Bahise, dönemin tekstil işçisi. Sifaş’ta, Santral Dikiş’te çalışmış. Yıl 1973… İşçiler için eylemler gündelik hayatın bir parçası o dönem. “Türkiye İşçi Partisi bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin her alanında tüm güçlerin birliğini savundu” diyor. Birlik ve dayanışma, birleşik mücadele hareketi, yurt çapında örgütlenmede kazanılan her başarı Behice Boran’a bağlı, sevgi ve güvene dayalı. Demokratik güçlerin tümüyle daha etkin olduğunu, emperyalizmin ve faşizmin geriletilmesinin o dönem nasıl hassasiyet içerdiğini anlatıyor. Toplumsal muhalefetin her adımında Bahise var.
İyi bir örgütçüydü
“1980 öncesi Bursa’da DİSK Tekstil Sendikası’nda örgütlü bir işçiydim” diyor. Selim Mahmutoğlu (DİSK Maden-İş Sendikası Bursa Bölge Temsilcisi) ile birlikte örgütlenmeyi gece gündüz sürdürmüşler. “Hem Maden- İş Sendikası, hem Tekstil Sendikası bu bölgede örgütlüydü. DİSK Bursa’nın binlerce üyesi oldu” diyor. Daha sonra Tekel işçisi olarak yoluna devam ediyor. O zaman da bugünlerden farklı değil. Bisaş, Sifaş, Santral Dikiş çalıştığı tekstil ve iplik fabrikaları. Bütün buralarda çalışma yapan bir işçi önderi o birinden atıldığında diğerine geçiyor. Çünkü işyerlerinde sendikalaşma çalışması yapan işçilerin kısa sürede işlerine son veriyorlar. Bu anlamda bugünkünden farklı değil sistem. İplik fabrikalarından bu nedenle ayrıldığını anlatıyor.
“Bacağımdaki acıyı hissetmedim”
1977 yılında Taksim Meydanı’nda gerçekleşen 1 Mayıs mitingine geliyor söz; “Arkadaşlarımızla yan yanayız alanda. Balıkesir ve Bursa fabrikalarındaki birçok işçi katılmıştı. Hep birlikte gelmiştik. Bizim bulunduğumuz kortejde yanımızda İşçi Kültür Derneği de vardı. Santral Dikiş’teki sendika temsilcisi arkadaşım Yılmaz’la o hengamede yön belirlemeye çabalıyoruz. Büyük bir gerginlik var. Kazancı Yokuşu’na yönelenler oldu fakat biz AKM tarafına gitmek zorundayız, çünkü arkadaşlarımız orada. Biz ilerlemeye çalışırken her yerden kurşun yağmaya başladı. Ateş edilirken panik yayıldı. Önümdeki kız yere yığıldı. Yılmaz o sırada beni çekti. Ama bu arada bir acı var ayağımda ve hissedemiyorum. Arkadaşım elimden tutmuş, çekiyor. Başımı eğip baktım, ayağımdaki o yaralı bölgeyi fark ettim. İnanılmaz kan akıyordu. Acıdan tırnaklarımı Yılmaz’ın avuçlarına batırmışım.”
“Bir şeye adanmışlık duygusu çok yüksekti”
Bahise Pirim, Bulgaristan göçmeni. Türkiye’ye bu ülkeden yoğun göçün olduğu yıllardan söz ediyor; “Türkiye’ye geldiğimde Nurettin Pirim ile tanıştık ve evlendik. Sonra üç kişi olduk, oğlumu dünyaya getirdim. O dönem hemen her işkolunda işçiler örgütlüydü ve aktivistler her alanda vardı. İnsanlar devrim olabileceğini düşünüyordu. Bu fikir öndeydi. Büyük bir beklenti vardı. Sol hareket yükseliyor, biz de o hareketle birlikte ilerliyoruz. O dönemin kendine özgü yüksek bir ruhu vardı. Bir şeye adanmışlık duygusu çok yüksekti.”
Emekli-Sen’de çalıştı
Hiçbir zaman boş durmuyor, Burhaniye DİSK Emekliler Sendikası Şubesi’ni kuruyor. Bütün yaşam alanlarında örgütlüyor emeklileri. Sendikalı olmak onun için bir yaşam biçimiydi. İşçisinden temsilcisine kadar sınıf bilinci temelinde haklara dair her şeyi, temel hakların nasıl yok edildiğini, sorunlarının ekonomik-politik boyutunu dile getiriyordu. Geldiği yeni noktada Emekliler Sendikası’nı yaygınlaştırma emeli vardı. Örgütlenme her safhadaydı ve uzak durmamak, içinde yer almak gerekiyordu. “İşçi sınıfının mücadele aracı sendikadır” görüşünü yineliyordu. Seçmen nüfusunun yüzde 13’ü emekliler ve yaşlılardı. O’na göre bu nedenle emeklilerle dayanışma ciddiye alınmalıydı. “Gençler çoğunlukta ama toplumun önemli diğer kısmını da emekliler ve yaşlılar oluşturuyor” diyordu. DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) Burhaniye Şubesi Başkanı olarak uzun yıllar çalıştı.
Doğaya zarar verenin karşısına dikiliyor
Eğer birileri doğaya zarar vermişse, tam da böyle bir niyete sahipse protestocular arasında da onu görüyoruz. 2017’de Burhaniye’de Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu. Kısa adı BURÇEP olan bu oluşumun da kurucuları arasında yine Bahise vardı. Burhaniye’deki çevre ile ilgili olumsuz gelişmeleri öncelikle gündeme taşıyorlardı. Burhaniye’de süregelen çevre sorunları her geçen gün artarak önemli boyutlara ulaşmıştı. BURÇEP olarak geniş kitleleri, bu yaşananlardan haberdar ediyorlardı. Ayvalık’ta, Burhaniye’de ve Kazdağları’nda yaşanan orman katliamlarına karşı mücadele etti platform. Doğa savunucusu kurum olarak doğada ekolojik tahribat bölgelerindeki saldırılara karşı durdu. Asırlık zeytin ağaçlarını kesmek isteyenlerin önünde yine Bahise vardı. Çevrecilerle birlikte sesini yükseltti.
Ankara Garı katliamında yaşadıkları
Peki yaşadıkları bunlarla mı sınırlı? Hayır! 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara Merkez Tren Garı önünde gerçekleştirilen “Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi”ne götürüyor bizi bu kez. Bu alanda Bahise de vardı. Toplanma yerinde DAEŞ’in canlı bombalarıyla yapılan katliamı Türkiye tarihinin en kanlı saldırısı olarak biliyoruz. “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” için yüz binlerce kişinin toplandığı Ankara Garı önünde, DAEŞ’in saldırısında 103 insan yaşamını yitirmişti. Metal bilyelerle güçlendirilmiş TNT bombaları patlatılmıştı. O dönem HDP’de mücadele veriyordu. Balıkesir HDP ile birlikte bu eyleme katılmıştı Bahise. Bombaların ardından o an kendini yerlerde buldu. Yaralı değildi ama yaşadıkları çok dayanılmazdı. “İnsanların parçaları saçlarıma yapışmıştı” diyordu! Şoka girdi. Psikolojik tedavi gördü. Etkisi yine üzerinde, atlatabilmiş değil. “Bir an yüksek bir ses duyduğumda hemen fırlıyorum. O an ne yapacağımı bilemiyorum” diyor.
Saçlarını kazıttı
O bir eylem kadını. Haksızlıklara karşı tepkisini her durumda dile getiriyor. İşçi kadın olarak katılmadığı sendika eylemi olmadı. İran’da başörtüsünü kurallara uygun örtmediği için gözaltına alınan Mahsa Amini’nin katledilmesine yönelik dünyada ve Türkiye’de karşı çıkış hayli fazlaydı. Bahise de büyük tepki gösterdi. Kurallara göre “kapanmadığı” gerekçesiyle Amini’ye yaşatılanlara o da protesto olarak saçlarını keserek tutumunu yansıttı.
Burhaniye’de şimdi yaşadıkları farklı. Daha fazla eşinin sağlığı ile ilgilenmek durumunda. Katılımları eskiye göre sınırlı. Elbette hayatına dair aktardığı yaşanmışlıklar bunlardan öte. Fakat ayrıntılar, bir hikâyede yer alabilecek kadar önemli tanıklıklar. Uğur Mumcu ile tanışmış Bahise ve Mumcu da “Mutlaka hayat hikayeni yazmalısın” demiş. Yazı-çizi ile ilgisi olmadığını her fırsatta yineliyor. Dilerim ki yazılır.