“Vergide Adalet” talebiyle bir süredir kampanya yürüten DİSK 21 Ekim Cumartesi günü Kartal Meydanı’nda miting düzenledi. “Azdan az, çoktan çok” diyerek adaletsiz vergi kesintilerinin son bulmasını istedi. Çalışanların üzerindeki vergi yükünün azaltılmasının elzem olduğuna dikkat çekilen konuşmalarda vergi sisteminde adaletin sağlanması için talepler sıralandı. Başlıca talepler: Gelir vergisi ilk dilim oranı ücretlilerde yüzde 10’a düşürülmelidir. Vergi tarife dilimleri en az yeniden değerleme oranı veya asgari ücret artış oranı kadar artırılmalıdır. Asgari ücret vergi istisnası vergiden indirim yoluyla değil matrahtan indirim yöntemiyle uygulanmalıdır. İşverenlere sağlanan 5 puan SGK pirim desteği işçilere de sağlanmalıdır. Çağdışı damga vergisi tümüyle kaldırılmalıdır.
İşçilerin çalıştığı bir günde henüz mesailerinin bitmediği bir saatte başlayan mitinge katılım haliyle düşük kaldı. DİSK’e bağlı sendikaların çoğunun, şubelerin temsili düzeyde katıldıkları alanda gözlemleniyordu. Sendika üyesi işçilerin önemli bir bölümü mitinge yetişemediler. “Vergide adalet” yazılı dövizlerle yer alan Emekli-Sen, Genel-İş, Lastik-İş, Nakliyat-İş ve Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi kadınlarla mitingdeki talepler ve yılın son aylarında daha da artan vergi yükünün yaşamındaki etkileri üzerine konuştuk. Mayıs ayı itibariyle ikinci vergi dilimine, Eylül ayı itibariyle de üçüncü vergi dilimine girdiklerini söyleyen işçiler asgari ücrete yakın bir maaş aldıklarını belirttiler. Eylül ayında açlık sınırının 13 bin 334 TL olduğunu belirten işçiler, yine aynı ayda aldıkları maaşın 12-13 bin TL arasında olduğunu dile getirdiler.
Sendikalı işyerlerinde bu rakamlarla yaşamanın mümkün olmadığını vurgulayan kadın işçiler mağduriyetlerinin görülmesini ve kadın işçiler üzerindeki vergi yükünün kaldırılmasını talep ediyorlar.
Asgari ücretli fazla mesaiye kaldığında muaf olamıyor
Nuray, Genel-İş: Çevremde asgari ücretle çalışan kadınlar vergiden muaf gibi genel kanı var. Mesaiye kalsalar, gelirleri arttığı için yine vergi kesiliyor. Yani bu da ciddi anlamda gelirlerini azaltıyor. Özellikle kadınlar, yani tek yaşayan, ayrı olan, çocuklarına bakmak zorunda olan kadınlar için asgari ücretli bile olsa -fazla mesailere kaldığında vergiden muaf olmuyor asgari ücretliler- aşırı kesintiler yüzünden çok daha düşük meblağlar alabiliyorlar. Bu onları çok fazla zorluyor, yakınlarımda böyle çok kadın var.
Yani kadının bir kere zaten geçim sorunu başlı başına var. Tek başına yetebilmesi, hele ki çocukları varsa bu kesintilerden sonra yetebilmesi çok çok zor. Ek bir iş yapabilme durumu yok. Ek bir kazanç yok yanında yani. Tek bir işi var ve onunla birlikte kesinti olmadan yaptığı işinde hakkı olanı alması gerekiyor. Bu kadınlar için çok çok daha öncelikli ama herkes için önemli. Her defasında kadınlar pek de düşünülmüyor. Onlar genellikle ücretleri düşük işlerde çalışıyorlar. İşyerinde yetersiz görüldükleri için statüleri de yükselmiyor, hep düşük konumlarda kalıyorlar. Tüm bunların düzeltilmesi kadınlara eşit davranılması, çalışma şartlarının kolaylaştırılması gerekiyor. Kadının idare ettiği tek ebeveynli ailelerde çocuğun ve evin bakımı onun sırtında olduğu için çalışma saatleri ve ücretler buna göre düzenlenmeli, kadınlara farklı imkânlar tanınmalıdır. Vergiler de kadınların tek başına ayakta kalmalarını sağlayacak biçimde düzenlenmeli.
Sendikalar bu konuda kadınlara özgü talepler oluşturmalıdır. Evet her fırsatta kadından bahsediliyor ama daha somut şeyler yapılmalı.
Sefalet ücretiyle yaşıyoruz
Safiye, Nakliyat-İş: Ben HKP üyesiyim. Bizim toplumumuzda kadın olmak zor. Yani işçi olarak da zor, çalışan olarak da zor, ev emekçisi olarak da zor. Ve biz bu düzende vergide de dâhil olmak üzere çifte sömürüye uğrayan bir kesimiz. Hele şu anki düzenlemede insan olarak görünmeyen bir kesimiz.
Bu sistemde çifte sömürüye maruz kalıyoruz evet. Dolayısıyla sorunlarda öz güç biz olmak zorundayız. Özellikle kadın sorunlarını öne çıkaran, etkinlikler, eylemler, insanlara kendimizi duyurmamız gerekiyor. Kadınların dört duvar arasında hapsedilmek istenen, mutfakla yatak odası arasına götürülmek istenen o sistemden sıyrılmamız gerekiyor. Kendi başımızı kaldırmamız gerekiyor. Madem biz çifte sömürüye tabi tutuluyoruz, erkeklerden daha fazla sömürülüyoruz. O zaman biz erkeklerden daha fazla örgütlenmek ve bu çalışmayı yapmak zorundayız.
Biz şu anda sefalet ücretiyle yaşamaya çalışıyoruz. Asgari ücretlilerden, emeklilerden de vergi alınmaması gerekiyor. Açlık sınırının çok altındayız. Buna karşı da mücadele etmemiz gerekiyor. Görüyorsun koskoca bir örgüt şu alanı dolduramadık yani. Örneğin Nakliyat-İş yetişemedi eyleme. Niye yetişemedi? Çünkü ambarlarda, kargolarda insanlar çalışıyor Cumartesi. Bunu niye pazara ya da daha geç bir saate almıyorsun? Vergide adalet konusunda da gerçek anlamda mücadele etmediklerini gösteriyor bu durum.
Kadınlar çalışanlardan düşük vergi alınmalı
Emel, Lastik-İş: Vardiyam uymasaydı bugün gelemezdim buraya. Cumartesi bir de daha vardiyalar dağılmamışken yapıldığı için katılım çok düşük bence. Böyle olmaması lazım. Kadınlar için ne anlam ifade ediyor çok bir şey söyleyemeyeceğim ama eşinden ayrılmış ve çocuklarıyla yaşayan kadınları bu aylarda vergi dilimi çok zorluyor. Arkadaşlarımdan görüyorum. Ha ben de etkileniyorumdur muhakkak ama çift maaşlıyız, eşim de sendikalı o yüzden tek maaşla geçinen evler kadar zorlanmıyoruz. Ama şu var asgari ücret almadığımız için vergi dilimine tabiyiz. Nisan-Mayıs gibi vergiler artmaya başlıyor. Eylül ayı ve sonrasında daha da artıyor vergiler. Ocak ayında aldığım maaş 16 bin civarında. Bu ay aldığım 12 bin küsur. Asgari ücretten bin lira bile fazla değil. Asgari ücretli 12 ay aynı maaşı alıyor. Hani miktar olarak kıyaslamıyorum sakın yanlış anlaşılmasın. İkisi de yetmiyor elbette. Ama Eylül ayında okullar açılınca ben de asgari ücretliyle aynı şekilde zorlanıyorum. Bence bu bir sorun.
Yani bu konuyla ilgili çok düşünmedim ama tek başına yaşayan kadınlardan daha düşük vergi alınabilir elbette. Neden olmasın. Hayatın zorluğu onların üzerinde daha fazla tabii ki. Sendikanın bu konuda bir çalışması var mı bilmiyorum ama yeni boşanan, çocuklarına tek başına bakan, kirası yüksek olan kadınlar için ayrıcalık yapılabilir. Ama bunu nasıl konuşuruz bilemiyorum. Biz de kadın komisyonu var mı onu bilmiyorum.
Azdan hiç almasınlar
Hayriye, Emekli-Sen: Aslında buraya bu talebe destek vermek için geldim. Filistin halkının özgürlük mücadelesine buradan da bir ses vermek için de geldim. Emekliler olarak zaten insan olarak görülmüyoruz. Aldığımız ücretler dünyanın dilinde dalga konusu olmuş. Biz ek işlerle, güvencesiz ve tehlikeli işlerle yaşamaya çalışıyoruz bacak bacak üstüne atıp dinlenmemiz gereken yaşlarda. Kayıtlı olarak çalışsak ikinci maaş alıyor olacağız o zaman yine vergiye tabi olacağız. Yahu ben geçinemediğim için, bu maaş bana yetmediği için 65 yaşında çalışıyorum yine. Keyfimden mi çalışıyorum? İki maaşlı görünüyorum ama aldığım çift maaş yoksulluk sınırının yarısı bile değil. O yüzden çoğumuz sigortasız, geçici, merdiven altı işlerde çalışıyoruz. Kayıtlı ya da kayıtsız fark etmez ikinci işi bulamayanlar ne yapıyorlar derseniz bilmiyorum. Köyüne dönenler var çok duydum. Emekli ve yaşlılarda intiharların arttığı çok dile getiriliyor sendikada da. Kirasını ödeyemediği için evinden atılan, sokakta kalanların haberlerini de okuyoruz tabii. Ama bunlar oransal olarak nedir bilmiyoruz. Böyle bir çalışma yapılsa dahi gerçek rakamları açıklamazlar sanıyorum.
Bence hiçbir kadından vergi alınmaması lazım. Ben 65 yaşındayım ömrüm boyunca iki işte çalıştım. Evde, işte. Üçüncü iş yaptığım dönemler de az değil. Merdiven temizledim, hafta sonları ev temizliğine gittim, pazarlarda yaptığım el örgülerini sattım. Tokat’tan asma yaprağı, boğma gibi şeyler getirip sattım. Tarhana yapıp sattım. Bunlar da üçüncü işlerdi. Yetti mi yetmedi. Ama bugünlere kadar gelebildik. Daha iyi günlerimizin olmayacağı gün gibi ortada. Bari çalışanların üzerindeki vergi yükü kalksın artık. Azdan az çoktan çok alınsın deniliyor ya bence yoksulluk sınırı altında kalan maaşlar vergiye tabi olmasın. Çoktan az mı alırlar çok mu alırlar kararını devlet versin. Ama azdan hiç almasınlar.
Maaşımızı elimize alamıyoruz artık
Didem, Birleşik Metal-İş: Ben eyleme gelemedim. Çalışıyordum o saatlerde ama şunu söyleyeyim. Normalde vardiyamı ayarlayıp gelirdim gelmesine ama paraya ihtiyacım var. Bu aylarda full mesai yapıyorum. Çünkü geçen ay da full mesai yapmıştım ama kesintilere bakınca Ocak ayında aldığım maaşı bu ay mesailerle ancak aldım. Bordromda kümülatif vergi matrahını göstereyim inanmazsanız aldığım maaşın yarısı vergiye gitmiş; SGK, damga vergisi bilmem nesi 8 bin liraya yakın kesinti var. Asgari ücretin üçte ikisi. Sorsan asgari ücret almıyoruz deniliyor. Ama Ağustos gibi maaşlarımız en dibi görmeye başlıyor. Sendikalı olduğumuz için aldığımız sosyal yardımlar da bordroda görünüyor ve gelir olarak geçiyor. Onlar da dahil edildiğinde kesintiler arttıkça artıyor. Parayı görmüyorum bu aylarda. Hesaptayken faturalara, kredi kartlarına, diğer harcamalara cep şube üzerinden gönderiyorum. Gerçekten parayı çekip elime aldığımı çok uzun zamandır hatırlamıyorum.
Normal şartlarda da artık hayat o kadar pahalandı ki fazla mesaisiz çalışmak, düz maaşla yaşamak imkânsız. Hele asgari ücretlilerin Allah yardımcısı olsun. Onlardan da vergi kesiliyor ama çoğu insan bilmiyor. Çünkü fazla mesaiye kaldığında aldığı ücret vergiye girmesine neden oluyor. Herkesin mesaili çalıştığını düşündüğünde asgari ücretliden sadece net maaşından kesinti yapılmamış oluyor. Ama bence tüm asgari ücretlilerden gelir vergisi alınıyor. Çünkü herkes fazla fazla mesaili çalışıyor. Bizim işyerinde de öyle. Pazartesi sabahtan başlıyoruz mesai varsa beni yazdır diye ustaların peşinde dolanmaya.
Yani ben de o kadınlardan biriyim aslında. Annemle birlikte yaşamıyor olsak şimdiki kiraları karşılayamazdık herhalde. Geçen ay sadece 7 bin lira kızımın okul ihtiyaçları için harcadım. Babasının nafakasını görmüyoruz. Zaten ödese bile 400 TL halen. Neye yetecek ki? Servisi 1.250 TL, günde en az 80 TL yemeği, birkaç ayda bir boy atıyor, vücudu değişiyor, sürekli yeni kıyafet, ayakkabı almak zorundayım. Eskisi kadar bol bol alamıyorum. Eskiden beş alırken şimdi ikiye düşürüyorum. Ücretli etütleri var. İlkokulda sürekli ama sürekli yeni bir ihtiyaçtan bahsediyor öğretmenler. Hangi birine nasıl yetişeceksin düz maaşla?
Kadınlardan hiç vergi alınmasa keşke. Çok isterim tabii. Ama kimse bu şekilde tartışmadı şimdiye kadar. Eve giren gelirin düşmesi şeklinde konuşulup tartışıldı hep. Benim maaşım eve giren gelir. Üstelik tek gelir. Kendimle birlikte üç kişinin hayatı tek maaş üstünden yürüyor. Ocak’ta aldığım maaşı Aralık’ta da alsam bu kadar mesai yapmak zorunda kalmazdım belki. Ya da bu kadar strese girmezdim. Çünkü ne yaparsan yap yetmiyor.
Feminist akademisyen Özgün Akduran:(*)
‘Kadın işçiler için daha düşük gelir vergisi olabilir’
Adil ve eşit bir vergilendirme için pozitif ayrımcı uygulamalara ihtiyaç var. Daha düşük gelir, veraset ve intikal vergileri olabileceği gibi kadınların çok kullandığı ped ve tampon gibi ürünlerdeki vergiler de kaldırılabilir.
Toplumsal cinsiyet temelli bir vergilendirme yapabilmek için öncelikle hali hazırda uygulanmakta olan vergilerin ve vergi politikasının kadınlar ve erkekler üzerindeki etkilerini ve bunların farklılaşıp farklılaşmadığını görmek gerekir. Bu konuda Türkiye’de yapılmış bir çalışma var mı bilmiyorum ama uluslararası yazında rastladıklarımız dolaylı vergilerin yani alışveriş üzerinden alınan KDV, ÖTV gibi vergilerin kadın ve erkekler üzerinde farklı etkileri olduğu yönünde. Bildiğimiz gibi KDV ve ÖTV satın aldığımız mal ve hizmetler üzerinden ödediğimiz vergiler. Şunu da biliyoruz ki düşük gelirli insanların tüketim eğilimleri yüksektir. Yani gelirlerinden tasarruf yapma imkânları olmadığı gibi neredeyse tüm gelirlerini hayatlarını devam ettirmek için almak zorunda oldukları gıda-içecek, temizlik ürünü, giyim, ulaşım, beyaz eşya, telefon vb gibi tüketim mallarına harcarlar.
Kadın ve erkeklerin ödediği KDV ÖTV farklılaşabilir
Gelirinden tasarruf etme şansı olanların aksine düşük gelirli örneğin asgari ücretle geçinen birinin ödediği KDV ve ÖTV yüksek gelirli birine göre oransal olarak daha fazladır. Yine kadın ve erkeklerin ödediği KDV ve ÖTV de farklılaşabilir. Bu farklılığın bir nedeni hiç şüphesiz kadınların erkeklere kıyasla daha düşük gelir düzeylerine sahip olmaları iken diğer sebebi de sadece kadınların tüketmek zorunda oldukları mallardır. Örneğin ped, tampon, vb gibi hijyenik kadın ürünleri sadece kadınlar için bir masraf kalemi ve aynı zamanda da devlet için katma değer vergisi alabildiği bir gelir unsurudur. Yine gelir düzeyi düşük hanelerde, yaşamı yeniden üretebilmek için ev içi emeğin yükünü çeken kadınların hane geliri ile satın almaya çalıştıkları ürünler üzerinden ödenen KDV o ürünlerin fiyatını pahalılaştırırken kadınları da marketler arasında veya aynı market içinde reyon-raflar arasında “en ucuzunu” bulmak için adeta mekik dokutmaktadır.
Pozitif ayrımcı uygulamalar
Diğer vergi türlerini düşündüğümüzde ücret üzerinden ödenen gelir vergisi artan oranlı uygulanan yani gelir arttıkça ödediğiniz vergi oranı gelir diliminize göre artan bir vergi türüdür. Burada ilk bakışta bir adaletsizlikten söz edilemez diyebilirsiniz. Ancak kadınların geleneksel ataerkil norm ve kurallarla çevrili istihdam piyasasında eşit işe eşit ücret alamadıkları ve sürekli düşük ücretli işlere hapsedildikleri hesaba katılırsa, gelir vergi ödemelerinin öznel olarak kadınlara daha fazla mali yük yüklediği söylenebilir. Yine veraset ve intikal vergisinde kendisine ailesinden miras kalan kadınlar erkeklere göre daha yoksul ve yoksun olduklarından ödedikleri vergi erkek bir mirasçı ile aynı olsa da mali yükü yani göreceli etkisi kadınlar üzerinde daha çok olabilecektir. Tabii tüm bunların araştırılmaya ihtiyacı var.
Kadın işçilere daha düşük gelir vergisi, veraset ve intikal vergisi vb daha düşük olabilir. Yine kadınların kullandığı ve sağlık açısından önem taşıyan mal sepeti belirlenip bunların üzerindeki KDV oranı sıfırlanabilir veya düşürülebilir. Örneğin Türkiye’de bu yönde pozitif ayrımcı bir uygulamayı emlak vergisinde görüyoruz. Eğer bir kadın eşini kaybetmiş ve tek ev sahibi ise o ev üzerinden emlak vergisi alınmıyor. Neden bu tür uygulamalar genişletilmesin?
* Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Bölümü, Maliye Anabilim Dalı’nda öğretim üyeliği görevini sürdürüyor.
Fotoğraf: https://www.feministeconomics.net/ozgun-akduran-2915_2_orig/