Akademisyen ve sendikacı kadınlarla kadın işsizliğini konuştuk: Cinsiyetçilik genç kadınların iş bulma şanslarını düşürüyor

DİSK'in son yaptığı araştırmalar genç kadın işsizliğinin yükseldiğine işaret ediyor. İş arayan kadın sayısında ise düşüş var. Cesareti kıran salgın mı? Prof. Dr. Gülay Toksöz, "Genç kadınlar da şiddet ve tacizden uzak, insana yakışır iş koşullarına sahip kurumlaşmış işletmelerde çalışmak istiyorlar. Bu da onların başvurabileceği işleri sınırlıyor" diyor. Akademisyenlerle ve sendika uzmanlarıyla bu konuyu konuştuk.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder onderayla@gmail.com

DİSK’in son yaptığı araştırmalar genç kadın işsizliğinin yükseldiğine işaret ediyor. İş arayan kadın sayısında ise düşüş var. Cesareti kıran salgın mı? Prof. Dr. Gülay Toksöz, “Genç kadınlar da şiddet ve tacizden uzak, insana yakışır iş koşullarına sahip kurumlaşmış işletmelerde çalışmak istiyorlar. Bu da onların başvurabileceği işleri sınırlıyor” diyor. Akademisyenlerle ve sendika uzmanlarıyla bu konuyu konuştuk.

DİSK’in geçtiğimiz günlerde hazırladığı pandeminin ikinci yılında işçi sınıfının durumuna ilişkin raporda, geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyon 459 bin olarak yer alıyor. Mart ayı işsizlik raporu da bunu destekliyor. Raporlarda genç kadınlarda işsizlik oranının yüksek olduğu gösterilirken, kalıcı bir iş bulma olasılığının da düşük seviyelerde kaldığı belirtiliyor. Yüzde 15 oranında kadın uzun süredir işsiz. Salgınla birlikte kadınların iş bulma olasılığı daha da azaldı. Sorun sadece işverenlerin artık genç kadınları daha sık işten çıkarmaları değil. Aynı zamanda yeni iş arayanların da cesareti kırılmış vaziyette. Pandemi sebebiyle erkeklere göre daha fazla artan sayıda kadın, iş bulamıyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Emel Memiş, birçok neden sıralıyor bu duruma yönelik olarak. İlk sıralarda kadın ve erkeklere toplumda biçilen rollerin geldiğini vurguluyor ve yorumuna şöyle devam ediyor; “Patriyarkal toplumsal yapının kadınların öncelikli görevini aileye bakmak olarak düzenlemesi nedeniyle, kadınlar ya hiç gelir getirici bir işe giremiyorlar ya da çocuk, yaşlı, engelli bakımını üstlendikleri sürelerde işten ayrılmak zorunda kalıyorlar.”

Daha fazla yoksullaştılar

DİSK tarafından hazırlanan, 2. yılda pandeminin işçiler üzerindeki etkilerini ortaya çıkarmaya yönelik araştırmaya göre, Covid-19 döneminde işçiler daha da yoksullaştı ve borçlandı. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, emek raporunun sonuçlarına ilişkin görüşlerini şu cümleyle özetliyor; “Pandeminin ekonomik bedelini işçiler ödedi!” Ağır bir insani tahribatın yanı sıra, salgında önemli sosyo-ekonomik sorunların da ortaya çıktığını söylüyor. Geçtiğimiz iki yılda pandeminin ekonomik yükünü işçilerin sırtladığını vurguluyor Başkan Çerkezoğlu. DİSK-AR’ın emeğe ilişkin pek çok araştırmaya imza attığını belirttikten sonra son araştırmanın özgünlüğüne ve farkına dikkat çekiyor; “Bu çalışmamızla birlikte, ilk kez ülke çapında pandeminin işçiler üzerindeki sosyo-ekonomik etkileri de ortaya çıktı”. Salgınla birlikte işçilerin çalışma biçimlerinin değiştiğine ve önemli gelir kayıpları yaşadıklarına vurgu yapıyor Genel Başkan.

Kadınlar açısından ağırlaşan koşullar

.

DİSK’in araştırmasında, kadın işsizliğinin yükseldiği tespiti de paylaşılıyor. “Kadın ve emek” eksenli önemli noktalar, Genel-İş sendikası tarafından yapılan diğer bir araştırmayla da ortaya çıktı. Pandemi ile derinleşen yoksulluğa, yokluğa ve kayıt dışılığa dair birçok yeni veriyi paylaştı sendika. Gelirleri zaten daha düşük olan kadınlar, işsizler ordusunda en öndeler! İşini kaybedenler ise kayıt dışı sektöre sığındı. Bir başka dikkat çekici nokta ise şu; iş arayan kadın sayısında düşüş var. Cesareti kıran salgın mı? Bu konuya Prof. Dr. Gülay Toksöz açıklık getiriyor: “Genç kadınlar da şiddet ve tacizden uzak, insana yakışır iş koşullarına sahip kurumlaşmış işletmelerde çalışmak istiyorlar. Bu da onların başvurabileceği işleri sınırlıyor” diyor. Prof. Toksöz, halen ekonominin içinde bulunduğu kriz atmosferinden kaynaklı olarak işlerin çok sınırlı kaldığına ve durumun kadın işçiler açısından daha da ağırlaştığına vurgu yapıyor.

Cesareti kırılmış işçi

İşçi örgütünün tespit ettiği, “kadın işsizliğindeki yükselme” gerçeği iktisatçı akademisyenlerin de ilgi alanında. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Gülay Toksöz, salgın döneminde yaşanan umutsuzlukların, kadınların önemli bir kısmını iş aramaktan da vazgeçirdiği saptamasında bulunuyor. Dinliyoruz bu çerçevede altını çizdiklerinin; “Salgın döneminde yaşanan umutsuzluklar kadınların önemli bir kısmını iş aramaktan alıkoyuyor. Bunu işgücü dışında yer alan ve ‘atıl işgücü’ olarak adlandırılan gruptaki kadın sayılarında da görmek mümkün. 2021 sonunda elimizdeki bazı veriler dikkat çekiyordu; 1522 bin işsiz kadına karşılık, 922 bin işbaşı yapabilecek özellikte olup, iş aramayan kadın vardı o zaman diliminde! İş aramama, ‘iş bulamayacağına dair umutsuzluğun’ da bir ifadesi. Yani bir diğer deyişle, cesareti kırılan işçiyi gösteriyor. Aktif olarak iş arayan her 10 kadına karşılık iş aramayan ama çalışmak da isteyen altı kadın var; erkeklerle kıyaslama yapıldığında, cesareti örselenmiş işçi olarak çalışmak isteyen ama iş aramayan…”

Hane gelirini telafi etmek

Kadınların ve gençlerin işsizlikten daha çok etkilenmesinin yeni bir gelişme olmadığını, “2000’li yılların genel bir özelliği” olarak bunun bilindiği bilgisini veriyor Prof. Dr. Gülay Toksöz ve şunları da aktarıyor; “2009’daki ekonomik krizden sonraki dönemde kadınların ve erkeklerin işsizlik oranları arasında sürekli açık olduğunu görüyoruz. Krizle birlikte kadınlar azalan hane gelirini telafi etmek için işgücü piyasasına girdiler ve sonrasında bu eğilim devam etti. Daha çok kadın iş arar oldu. Aynı şekilde gençlerin işsizlik oranları ile genel işsizlik oranları arasında da açık var. TÜİK tarafından son yayınlanan Ocak 2022 İşgücü İstatistikleri’ne göre kadınların işsizlik oranı yüzde 13,6. Erkeklerin işsizlik oranından üç puan yüksek bu rakam. Genç işsizlerde (15-24 yaş) kadın-erkek cinsiyet açığı büyüyor. Buna göre Ocak 2022’de işsizlik oranı genç erkeklerde yüzde 18,4. Kadınlarda ise yüzde 27,6. Aralarındaki açık bu kez 9,2 puan.”

İşsizliğin yoğun yaşandığı alanlar

Prof. Toksöz, istihdamda olan kadınların dörtte üçünün hizmet sektöründe bulunduğunu söylüyor; “2018 yılına kadar, inşaat sektörüne yönelik kamu ve özel sektör yatırımlarıyla erkek istihdamı önemli bir yere sahipti, sonrasında yatırımların durma noktasına gelmesiyle payı azaldı. 2020 başında ortaya çıkan ve azalmış olsa da hala devam eden Covid-19 salgını özellikle hizmetler sektöründeki istihdamı olumsuz etkiledi. Toptan ve perakende ticareti, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerini kapsayan bu sektör, kadın ağırlıklı bir işkolu. Burada kadınların istihdamı diğerlerinden daha hızlı arttı. Ancak salgınla birlikte kapanmalarla ve istihdamın gerilemesiyle, işsizliğin yoğun yaşandığı alanlar haline de dönüştü. Dolayısıyla kadınların ve erkeklerin işsizlik oranları arasındaki açığın gerisinde, istihdamın değişen sektörel payınım rolü de var..”

Şiddet ve tacizden uzak iş

DİSK araştırmasında ortaya çıkan “Gençlerin işsizlik oranları” farklı gerçekliklere de vurgu yapıyor. Kadınlarla erkekler arasındaki açığın yükselmesine dair şöyle bir yorumda bulunuyor Prof. Toksöz; “İşgücü piyasasına giren gençler, işte tecrübeye önem veren işletmeler açısından tercih edilen işgücü olmazlar. Bu durum onların işe alınma olasılıklarını olumsuz etkiler. Öte yandan kadınların eğitim düzeyiyle işgücüne katılımları arasında uzun zamandır bilinen bir pozitif ilişki var. Özellikle lise ve üniversite mezunu kadınlar çalışmak istiyorlar ancak işgücü piyasasındaki cinsiyetçi yapılara bağlı olarak iş bulma şansları daha düşük oluyor”. Genç kadınların şiddet ve tacizden uzak, insana yakışır iş koşullarına sahip, kurumlaşmış işletmelerde çalışmak istediklerini, bu tercihten dolayı onların başvurabileceği işlerin sınırlı kaldığını dile getiriyor. Sonuç olarak Toksöz’e göre kadınlar ve erkekler açısından erişilebilir mevcut işlerin kapsamı farklılaşıyor. “Bu genel çerçeveye, halen ekonominin içinde bulunduğu kriz durumunu yani yeni yaratılan işlerin çok sınırlı kalmasını dahil edimce durum daha da ağırlaşıyor” diyor.

Genç kadınlar tercih edilen bir işgücü olmadı

Kayıt dışı işlerde de genç kadınlar önde DİSK’in araştırmasında. Veriler, yetişkinleri işaret eden rakamlardan daha yüksek. Genç kadınlar kamu ve hizmet sektörlerinde ve ev hizmetlerinde daha yoğun bulunuyorlar. Ama genellikle kayıt dışı olarak! Buradan hareketle ekonomide, güvencesizliğin yükseldiği bir dönemde bulunduğumuzu söylememiz mümkün. Pamukkale Üniversitesi İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi Çağla Ünlütürk Ulutaş, “Genç kadınlar maalesef hiçbir zaman erkek istihdamına oranla daha fazla tercih edilen bir işgücü kesimi olmadı” diyor. Ulutaş, kadın istihdamını pandemi koşullarının neden etkilediğine dair açıklamalar yapıyor. Genç kadınların şimdi de işsizlikten en fazla etkilenen kesim olduğu yönündeki sayısal verileri de paylaşıyor; TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) 2021 yılı 4. çeyrek verilerine göre, 15-24 yaş arası genç kadın işsizlik oranı yüzde 27,2. Geniş tanımlı genç kadın işsizliği oranı ise yüzde 42,7. “Bunlar telaffuz etmekte dahi güçlük çektiğimiz yüksek oranlar. Kadınlar fazla tercih edilen bir emek tarafı olmadı” diyor.

Pek çok kadın işi bırakmaya zorlandı

Çağla Ünlütürk Ulutaş, pandemi döneminde işte en yüksek daralmanın gerçekleştiğini, yalnızca imalat sanayinin, tekstil ve gıda gibi önde gelen kadınlaşmış sektörlerin etkilenmediğini belirterek şöyle devam ediyor: “Öte yandan konaklama ve yiyecek-içecek, sağlık, eğitim, mağazacılık gibi sektörler kadınların yoğun biçimde yer aldığı hizmet sektörleriydi ve pandemide en çok darbe alan sektörler bunlar oldular” yorumunu paylaşıyor. Doç. Ulutaş’a göre, bir başka etken de krizde bazı sektörlerde ilk önce kadınların işten çıkartılıyor olması! “Son olarak okulların kapanmasının ardından çocuk, hasta ve yaşlı bakımı yükleri sadece kadınların sırtındaydı. Yeniden üretim faaliyetlerindeki bu yük artışı, pek çok kadını mevcut işini bırakmaya zorladı” ifadesini kullanıyor Doçent Çağla.

Bir fırsat olabilirdi

“Mevcut ekonomi politikalarının, işgücü piyasasına yeni katılan genç nüfusu, özellikle de kadınları istihdam edebilecek yeni ve düzgün işler yaratamadığının göstergesi bunlar” diyor Ulutaş. Oysa yıllar boyunca Türkiye’de ana ekonomik gücün, “genç nüfusu olduğu” fikrinin egemen olduğunu anımsatıyor ve diyor ki; “Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’nin demografik fırsat penceresinin bir fırsat değil kriz vesilesi olduğunu görüyoruz. Buradan hareketle, insan onuruna yakışır, cinsiyet eşitlikçi ve çevre dostu işler yaratabilen bir ekonomik büyüme modeli, yüksek refaha kavuşmak için bir fırsat olabilirdi. Ne var ki mevcut ekonomik tercihler, istihdam oluşturmayan ve kötü işlerin arttığı koşullar yaratıyor. Pandemiyle derinleşen ekonomik daralma, her yıl işgücü piyasasına katılan çok sayıda gencin işsiz kalması, ya da eksik istihdamda yer alması sonucunu doğurdu.”

Yaşa dayalı da ayrımcılık var

Ulutaş, bir yıldan fazla devam eden işsizliğin uzun süreli işsizlik olduğunu, bu süreçte iş bulabilmeye dönük umutların kırıldığını, daha önce okulda veya işgücü piyasasında edinilen becerilerin zayıfladığını anlatıyor ve devamında şu görüşüne yer veriyor; “Dahası işgücü piyasasında yalnızca cinsiyete değil yaşa dayalı da ayrımcılık var. Üstelik Türkiye’de bakım sorumlulukları, işsizlik, hükümlülük veya sağlık gibi nedenlerle istihdamdan uzaklaşanların istihdama geri dönüşüne dönük “reentegrasyon programları”ndan da söz edemiyoruz. Bu nedenle aktif olarak iş aramayı bırakan kadınlar için, işgücü piyasasına dönüş güç olabiliyor.”

Genel-İş’in ‘kadın ve emek’ raporu

DİSK’e bağlı Genel-İş’in gerçekleştirdiği başka bir araştırmadan da söz etmiştik. Bu çalışma da konfederasyonun araştırması kadar önemli verileri barındırıyor: Sendika’nın “Emek Araştırma Dairesi”, kadın emeğine ve işsizliğe dikkat çekiyor. Türkiye’de her üç kadından ikisinin istihdama katılamadığı belirtiliyor. Kadının çalışma hayatında yer alamamasının asıl nedeni olarak kadına “görev” olarak yüklenen ücretsiz bakım emeği gösteriliyor. Genel-İş’in “kadın ve emek” raporunun ışığından baktığımızda da, kayıt dışı çalışmanın çok yaygın olduğunu görüyoruz. 10 kadından üçü kayıtsız, güvencesiz çalıştırılıyor! Genel- İş’in Emek Araştırma Dairesi Müdürü Özgün Millioğulları Kaya şu gerçeğin altını çiziyor; “1.2 milyondan fazla kadının hem yarı zamanlı hem de kayıt dışı işlerde olduğu tespit edildi araştırmamızda. Türkiye’nin kadın işsizlik oranı, birçok ülkeye göre yüksek. Yıllar içerisinde dar tanımlı kadın işsizlik verilerinde de çalışmayanların (iş bulamayanların) oranları yükseldi. Kadın-erkek işsizlik farkı kadınlar aleyhine daha da açıldı.”

Pandemi döneminde de en çok kadınların işten atıldığı ortaya çıkmış. Genç kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 42. Bu veriler kadın işsizliğindeki artışın iki kata çıktığını gösteriyor.

Ev içi yükü orantısız

Toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliğin en bariz olduğu alan ücret. Türkiye’de erkekler, kadınlara göre yüzde 27.4 daha fazla ücret alıyor. Eşitsizlik, yevmiyeli çalışan erkek ve kadınlar arasında da çok fazla. Erkekler, yevmiyeli ücret sistemine tabi kadınlara göre yüzde 83.8 daha fazla gelire sahip. Genel-İş Sendikası’nın araştırmasında, işçi kadınların, pandeminin 2. yılında en yüksek zarara uğradığı tespit edilmiş. Araştırma Dairesi Müdürü Kaya, pandemideki karantina dönemlerinden söz ediyor; “İş yerlerinin, okulların ve kreşlerin kapalı kalması ekonomik hayatta etkisini her geçen gün daha fazla hissettirdi. Çalışma yaşamında güvencesiz konumda çalışan kadınlar iş hayatından çekildiler. Kayıt dışı sektörlerde çalışmak zorunda kalanların gelirleri düştü, işsizlik yükseldi”. Kadın istihdamının hızlıca daraldığını vurguluyor Dr. Kaya ve şunları ekliyor; “Bunun yanı sıra, salgınla birlikte, ev dışı hizmet alımı azaldı. Virüse karşı daha fazla hijyenin sağlanması, çocuklara ait her türlü yükümlülük ve hasta bakımı da kadınların ev içi iş yükünü orantısız bir şekilde artırdı”.

Ayrımcılığın en çarpıcı örneklerinden biri

2021 Aralık ayı verilerine göre; çalışan kadın sayısı 10 milyon 972 bin. Engelli, yaşlı, hasta bakımı ve ev işleriyle meşgul olmalarından dolayı işgücüne dâhil olamayan kadın ve erkek sayısı ise 13,3 milyon olarak belirlenmiş! “Bu, kadınların çalışma hayatına katılımı önünde engel olarak, bakım sorunu ve ev işleri olduğunu gösteriyor” açıklamasını yapıyor Dr. Özgün ve ekliyor: “Erkekler açısından baktığımızda ise ücretsiz bakım işleri nedeniyle işgücüne katılmadığını söyleyen erkek sayısının 1,5 milyon olduğunu görüyoruz. Ev işlerinin engel olması nedeniyle işgücünde yer alamadığını söyleyen erkek ise yok! Bu da açıkça gösteriyor ki, ev işleri ve bakım emeği, devletin, işverenin ve erkeklerin problemi değil! Sadece ‘kadınların sorunu” olarak görülmekte. Bu da ayrımcılığın en çarpıcı örneklerinden biri.”

.

Kadın emeği nasıl değersizleştiriliyor?

Sendika uzmanları ve feminist akademisyenlerin aktardıkları görüşler “kadın işçiliği” gerçeğine ayna tutuyor. Görüştüğümüz öğretim üyelerinden Doç. Dr. Emel Memiş’in işaret ettiği diğer noktalar da önemli. Gençlerin ve kadınların pandemi koşullarında bulabildiği istihdam olanaklarının erkeklere kıyasla “geçici” olduğunu söylüyor. Geçici ve kayıt dışı işlerde çalıştırılan kadınlar sürekli işsizlikle karşı karşıya ona göre. Diğer yandan hane içinde kadının eşitsiz bakım yüklerinin daha da arttığına Memiş de vurgu yapıyor. Genç, kadın ve çocuk yoksulluğu gibi köklü yapısal sorunların halen çözümlenemediğinin de göstergesi olarak görüyor işsizliği. Sözlerini şöyle sürdürüyor Emel Memiş; “Salgın dolayısıyla iş bulma ümidini kaybedenlerdeki artış, önceki dönemlere göre daha yüksek düzeylere ulaşmış olabilir. İşgücüne katılım oranı erkeklere kıyasla yaklaşık yüzde 40 puan daha düşük kadınlarda. Söz ettiğimiz tablo da şunu gösteriyor; Salgının etkileri ‘cinsiyetçi piyasa ilişkileri’ ile karşılaştığında eşitsizlikleri derinleştiren sonuçlar ortaya çıkıyor.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

Van’daki çağrı merkezlerinde çalışan kadınlar, işyerlerinde cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığın acı verici gerçekleriyle yüzleşiyor. Uzun çalışma saatleri, düşük ücretler ve mobbing kadın çalışanların sıradan bir iş gününü özetliyor. Van’da kadınlar genellikle asgari ücretin altında ücretlerle çalıştırıldığından bu koşullara razı oluyorlar.
Kınıklı domates üreticileri geçtiğimiz günlerde domatesteki düşük alım fiyatlarını protesto için eylem yaptı. Domates üreticisi Selma ile sorunlarını konuştuk. Önceleri tütün ekiyorlarmış. Devlet tütünü bitirdikten sonra domatese yönelmişler. Bu yıl ondan da geçim yok, “Fiyatı çok düşük, domatı ne alan var ne satan” diyor.
Bornova’da üretim yapan Kristal Yağ işçilerinin asgari ücrete tepkileri sert oldu. TİS masasından kalkan işçiler bir ayı aşkın süredir grevdeler. Emekçilerin market alışverişlerinde yaşadıkları adeta bir trajedi. Poşetleri neredeyse boş. Kristal Yağ Fabrikası işyeri temsilcisi Gülnaz’la görüştük.
Engelli kadınlar, toplumsal yaşamda ve iş yerlerinde ayrımcılık ve ötekileştirmeye maruz kalıyor. Engelli maaşı çok düşük. Pek çok engelli kadın iş bulamazken, hasbelkader iş bulanlar da mimarinin ve işin uygun olmamasından dolayı zorlanıyor. İşten ilk atılanlar da yine onlar oluyor. HDP Engelliler Komisyonu Eş Sözcüsü Hatice Betül Çelebi, “Feministler cinsiyetçiliğe ve ayrımcılığa, bedeni sınırlayan, köleleştiren zihniyete karşı eş zamanlı, ortak politikalar üretmeli” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!