Akhisar Eğitim-Sen’de tüm yönetim kadınlara: “Güçlü kadınlar olarak bir fark yarattığımıza inanıyorum”

Haftada bir gün kadınlarla bol sohbetli buluşmalar yaparak okulda, evde, sokakta yaşadıkları sorunları paylaşıp ortak şekilde çözüm bulmaya çalışıyorlar. Akhisar’da ilk defa 8 Mart Gece Yürüyüşü düzenlediler. Akhisar Kadın Platformu’nun yeniden oluşturulmasına ön ayak oldular. Eğitim-Sen Akhisar yönetimindeki kadınlar kadın dayanışmasını büyüterek ilerliyorlar.
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com

Manisa’ya bağlı Akhisar’da, Eğitim-Sen Akhisar Temsilciliği’nin 14 Ekim 2023’te ilçe temsilcilik seçimi yapıldı. Tek listeyle girilen seçimlerde yönetim Fatma Çavuş, Gönül Kızıltaş, Nurdane Yeşilbahçe, Filiz Şahbaz Kılıçaslan ve Zehra Nergis Özdemir’den oluştu. Bulundukları il ve ilçede ilk defa yönetimin tüm kadrolarında kadınların yer aldığını öğrenince kendilerine ulaşarak görüşmek istedik. Henüz öğrencilik yıllarındayken çeşitli biçimlerde sendikanın faaliyetleri içerisinde yer alan öğretmenler, bugüne gelene kadar hangi aşamalardan geçtiklerini paylaştılar bizimle. Evdeki işler, yönetime geldikleri günden itibaren yaşadıkları zorluklar, sendikalarda kadın olmanın güçlükleri, kadınlar üzerindeki etkileri derken tasarruf tedbirlerine kadar geniş bir yelpazede sohbet ettik. Gurur duydukları bu başarı hikayesinin altında yıllara yayılmış bir emek, kadın dayanışması ve mücadele azmi var.

Yıllardır erkekler sendika yönetimindeydi

18 yıldır Akhisar’da öğretmenlik yapan Gönül’ün üniversite yıllarından belliymiş Eğitim-Sen’de olacağı. Meslek hayatına 2001 yılında başlayıp Diyarbakır’da 2 yıl geçirdikten sonra eşinin yanına Akhisar’a geçmiş. Burada da aktif olarak sendikal faaliyetlerde yerini almış. Yıllardır yürüttüğü faaliyetlerin sonucunda ilçe temsilciliği yönetiminin kadınlardan oluşması fikri oluşmaya başlamış. KESK ve Eğitim-Sen üzerinde iktidarın oluşturduğu baskılardan dolayı da üye kaybı yaşayan sendikada, bu zorlu süreci tersine çevirmek için kadınların daha istekli olduğunu görmesiyle birlikte fikir oluşmuş biraz da. Yönetime talip insan bulmakta zorlanmışlar ama diğer yandan üye sayısının azalmasıyla sendika içerisindeki gruplaşmalar da yok denecek kadar azalmış.

İki dönemdir ilçe temsilciliği yönetiminde yer alan Gönül tek liste olarak girdikleri seçimlerde yönetimi tamamen kadınlardan oluşturmalarının nedenlerini anlatmaya başlıyor: “Kadın grubunu oluşturmak istememin en temel sebebi, yıllardır erkekler sendika yönetiminde yer aldı bizde. Daha önceleri bir ya da iki kadın arkadaşımız yönetimde yer alıyordu. Ondan sonraki dönemlerde kadın arkadaşlarımız yönetimde yer almadı. Hatta zaman içerisinde giderek sendikaya da uğramamaya başladı kadın arkadaşlarımız. Kadınları görünür kılmak için yönetimde yer almalarını sağlayarak aynı zamanda yeniden sendikaya gelmelerini ve sendika içerisinde var olmalarını sağlamaya çalıştık. Çoğu üyemiz kâğıt üstünde bir üyeliği tercih ediyor içerisinden geçtiğimiz süreçte açıkçası. Bunun önüne de geçebilmek istiyorum. Yani en temel fikir buydu bende. Sonra bunu arkadaşlarımla paylaştığımda önce onları ikna etmek için bir çaba harcadım. Onlar da kırmadılar sağ olsunlar.”

KHK ihraçları gibi insanların hayatını cehenneme çeviren bir sürecin de yarattığı korku ikliminin etkisiyle öğretmenlerde de bir geri çekilme, sendikalardan uzak durma anlayışının hâkim olduğunu belirten Gönül, bu konuda Eğitim-Sen’in de eksiklikleri olduğunu dile getiriyor. Biraz geçmişin mirasını tükettiğini düşünüyor. İçinden geçtiğimiz süreçte tüm sendikalarda durumun benzer olduğuna dikkat çekerken yine de Eğitim-Sen’in bu tablo içerisinde aktif ve dinamik bir sendika olduğunu es geçmiyor.

“Yalnızca bizimle sınırlı kalmasın”

Beş kadın olarak yönetimde yer almalarının Akhisar genelinde olumlu karşılandığını dile getiren Gönül epey de övgü aldıklarından bahsediyor. Erkeklerin yapamadığı birçok şeyi daha kolay yapabilir hale geldiklerini de anlatıyor. Sendika yönetiminde yer alırken ev hayatı içerisindeki ‘sorumluluklardan’ kaçamadıklarına dikkat çekiyor. Devamını Gönül’den dinliyoruz: “Yönetimde yer almak istediğimizi eşlerimizle paylaşıp da bize destek olmalarını istedik. Kabul ettiler ama onay vermek ve gerçek kılmak daha farklı şeylermiş. Sonuçta sendikanın birçok çalışması oluyor, toplantılar oluyor veya sizi birçok yerde görmek istiyorlar. Bunlara yetişmeye çalışıyoruz. Bir taraftan okullarda çalışıyoruz, bir yandan anneyiz. Aynı zamanda eviçi ‘yükümlülüklerimiz’ var. Yani tüm bu sorunlarla birlikte yürütebilmek, bu mücadeleyi verebilmek hakikaten çok zor bir şey. Ama tüm zorluklara rağmen yine de bunların yapılması gerekiyor. Erkeklere de bazı şeyleri anlatmak gerekecek sanırım bu anlamda. Çünkü erkeklerle konuştuğunda ‘evet haklısınız’ diyebilirlerken ama bunu uygulamaya başladığımızda bakıyoruz ki aslında bir kulaktan girmiş öbüründen çıkmış. Uygulanabilir hale getirmek daha zor. Bizden sonra -Ekim ayında yönetimde bir yılımızı doldurmuş olacağız- kadınlar tekrardan aday olur mu hiç bilmiyorum. Umarım birilerini teşvik etmiş oluruz. Yalnızca bizimle sınırlı kalmaz kadınların yönetimlerde yer alma durumu.”

Seçildikten sonra, sendikada, kadınlara yönelik yaptıkları çalışmaları anlatan Gönül, göreve geldikleri andan itibaren eskiden yapıldığı gibi kadın buluşmaları yapmaya başladıklarını hatırlatıyor. Haftada bir gün bol sohbetli buluşmalarda okulda, evde, sokakta yaşadıkları sıkıntıları paylaşarak ortak şekilde çözüm üretmeye çalışmışlar. 25 Kasım’da düzenledikleri panele Akhisar’daki bütün kadınları davet etmişler. 8 Mart’ta Akhisar’da ilk defa gece yürüyüşü düzenlemişler Akhisarlı kadınlarla birlikte. Önceden de var olan Akhisar Kadın Platformu’nu yeniden oluşturma çabasına girişmişler. Ancak çok işlevli bir platform olmadığını görünce çekilmişler oradan. Çünkü CHP’nin seçim propagandasına dönüşmüş biraz. Önümüzdeki dönemlerde sanatsal çalışmalar, çeşitli atölyeler ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair etkinlik planlarının olduğunu söylüyor.

“Sendikanın reklam yüzü değiliz yalnızca”

26 yıldır öğretmenlik yapan Nurdane 20 yıldır Akhisar’da yaşıyor. O’nun da daha üniversite yıllarından belliymiş Eğitim-Sen’le buluşacağı. Göreve başlar başlamaz sendika üyesi olmuş. İlk görev yeri olan Urfa’dan sonra eşiyle birlikte Akhisar’a yerleşmiş. Sendikal çalışmalar içerisinde yer alırken, kadın sendikacıların sendikanın reklam yüzü olarak görülmesi kendisini sürekli rahatsız etmiş. Yaşadığı rahatsızlığı anlatıyor Nurdane: “Hani birey olarak görülmememiz bence kadını geriye çekiyor. Eşimden olmasa bile çevremden bunu rahatlıkla hissedebiliyorum. Reklam yüzüymüşüz gibi algılandığını hala hissediyorum. Biz beş kadın olarak evet sendikanın ılımlı yüzü olarak sempatik ve etkileyici olabiliriz. Kadınların böyle algılanıyor olması rahatsız edici bir durum… Halkın benliğinde, kadın evde çoluğuyla çocuğuyla meşgul olacak var. Çocuğunu bırakıp bir eyleme katılması ayıplanabiliyorken kadınların böyle bir faaliyetin içinde kendini cesurca göstermesi zor gibi geliyor. Herhangi bir toplantı olacağı zaman önceden hazırlık yapmak zorunda kalıyoruz. Evde çocuklara yemek hazırladıktan sonra çıkıyoruz mesela. Sanki önceliğimiz evlilik hayatına girdikten sonra evimiz, çocuklarımız. Görevlerimiz bunlar. ‘Yükümlülüklerimizi’ yerine getirmediğimiz zaman bir şeyler eksik kalıyor. Evde yemek olmadığı zaman çocuk aç kalıyor. Temizlik olmadığı zaman sıkıntılar yaşanıyor. Eşlerimiz yardım ediyor muhakkak ama yardım adıyla kalıyor. Paylaşım olarak algılanmıyor. Eşlerimiz bu fikri kabullendiğinde belki biz tam olarak özgürlüğümüze kavuşmuş olacağız.”

“Güçlü olmadığımızda daha fazla eziliyoruz”

Yaşadığımız toplumda kadının güçlü olması gerektiği kanısının yaygın olduğunu dile getiren Nurdane, ülkeyi yönetenlerin çıkıp kadınlara hakaret ettiği bir ülkede güçlü olmanın çok zor olduğunu vurguluyor. Dayağın, kadın cinayetlerinin giderek arttığı bir ülkede bunlara maruz kalmamak adına hem maddi hem manevi olarak güçlü olmak zorunda bırakılmaları rahatsızlık duyduğu bir başka konu. “Ülkeyi yöneten bireyin kalkıp kadınlara hakaret ettiği, bunu televizyonlarda bas bas bağırarak yayınlayan bir medyanın var olduğu ülkede, kendi ayakları üzerinde durmak, şiddete maruz kalmamak, hakarete maruz kalmamak, cinsel tacize maruz kalmamak için; eşinden, babandan, kardeşinden, sokaktaki herhangi bir vatandaştan zarar görmemek adına güçlü olmak zorundayız. Zor ama başarmamız gerekiyor. Güçlü olmadığımız zaman daha fazla eziliyoruz.”

Tutucu bölgelerde hem Eğitim-Sen’li hem de kadın olmak…

Meslekte 15 yılını dolduran Filiz özel sektörde de öğretmenlik yapmış. Lise yıllarından itibaren Eğitim-Sen ile içli dışlıymış zaten. 2009 yılında ilk görev yeri olan Sakarya’ya atandığında öğretmen arkadaşlarıyla birlikte sendikal faaliyetlere başlamış. 15 kişi olarak faaliyet yürütmüşler. Çoğu zaman tek kadın olarak sendikal çalışmaları sürdürmüş. Sakarya’nın yapısından kaynaklı olarak Eğitim-Sen örgütlenmesi yapmak bıçak sırtında yürümek gibiymiş. 5 yıldan sonra Akhisar’a geçtiğinde yorulduğunu hissetmiş. Bir süre ara vermiş sendikal çalışmalara. Gönül’le tanıştıktan sonra, sendikal mücadele içerisinde yeniden aktif olarak çalışmaya ikna olmuş.

“Sakarya’nın kökenini bilirsiniz. Gelen bir iki kadın çıkıp gidiyordu sendikadan. Her defasında tek kadın olarak kalıyordum. Orada bayağı zorlandım. Hem kadın olup hem de Eğitim-Sen’li olunca o dönemde daha çok geliyorlar insanın üstüne. Ana sınıfı öğretmeniyim ben. Bir okulu kapatmışlardı mesela. Öğrenci sayısını azalttılar sırf orayı kapatabilmek için. Tek başıma mücadele ettim orada. O zorlukları aşa aşa geldiğim Akhisar’da biraz da bu yüzden kendimi geri plana çektim. Yılmak değil ama biraz dinlenmek istiyorsun. Biraz nefes almak istiyorsun. Çünkü o dönemde işyeri temsilcimiz bile bana çok yardımcı olmamıştı bazı konularda. Kapalı, tutucu bir yerdi. Ama burada Gönül Hocam ile diğer arkadaşlarla tanışınca sıcak ve samimi bir ortam gördüm ve tekrardan başladık bakalım.”

“Tedbirin dibini gördük zaten”

Akhisar’ın bir köyünde çalışan Filiz, okulda ve evde yaşadığı problemleri paylaşıyor bizimle. İki kişilik yaşamı sırt sırta mücadele etmek yerine yardımcı pozisyonda sürdüren bakışa kızgınlığını dile getiriyor. Bu tartışmalar içerisinde sendikal faaliyetleri de sürdürmeye çalışıyor. Bir yandan da Tasarruf Tedbirleri’nin açıklanmasından çok önceleri hayata geçirilen ‘tasarruf’a dair neler yaşadıklarını anlatıyor Filiz: “Medyada yayınlanan her şeye inanıyorlar… Okulumuz yıkıldı, dört yıl sonra yapıldı. Veliler de dahil kimse bir şeye karışmadı. Ben mecburen çocuklarla birlikte eşya taşıdım. Sınıfları yerleştirdim. Tedbirin dibinin dibini gördük. Daha ne göreceğiz merak etmiyor değilim… Bu arada veli gelip bana şunu diyebiliyor: ‘Öğretmenden memnun değilim imza toplayıp gönderelim.’ Yani bu kafada olan velilerimiz var. Öyle bir şey olamaz. Müdürüme de sürekli şunu söylüyorum talep ediyorum: Rehber öğretmenlerle çocukları ve aileleri bilinçlendirmek. İleride nasıl bir toplum yetişecek diye çok merak ediyorum. Hayatı dümdüz yaşayan bir nesil geliyor ve öğretmenlerin elinden birçok şey alındığı için çözümsüz kalıyoruz. Eskiden daha iyiydik. Hep eskiyi arıyoruz. Gerçekten işimiz çok zor.”

“Doğum yaptığımda biraz uzak kaldım”

İlk görev yeri olarak Ağrı’nın Diyadin ilçesine sözleşmeli öğretmen olarak atanan Nergis atanır atanmaz sendikanın temsilcilik toplantısında bulmuş kendisini. Küçük bir ilçe olan Diyadin’de sendikanın henüz temsilcilik düzeyinde olmadığı bir dönemde 25 kadar öğretmenle birlikte başlamışlar çalışmaya. Temsilcilik aşamasına geldiklerinde sendika binasını dahi kendi elleriyle boyayan Nergis “Yönetimde mutlaka bir kadın arkadaş olsun şiarıyla girdim yönetime” diyerek anlatmaya başlıyor sendikal mücadelesini. “Yönetimde bir de kadın arkadaş olsun ‘lütfuyla’ girdim diyeyim. Ama tabii süreç öyle ilerlemedi. Beş kişilik yönetimde sesi çıkan bir kadın arkadaş oldum. Belki pişman da olmuşlardır Allah bilir. Güzel bir süreç geçirdik. Özellikle Doğu’da olunca sendikanın gülen yüzü olduk. İşyeri ziyaretlerine giderken ‘Nergis sen de mutlaka ol’, resmi bir kuruma giderken aynı şekilde illa bir kadın olsun filan… Sonra doğum yaptığım dönemde sendikadan biraz uzak kaldım. O arada yönetim değişmişti, yer almadım bu kez. Sonraki sene Akhisar’a geldiğimde Gönül Hoca’nın toparlayıcılığında bir iki toplantı olmuştu. Kadınlar olarak toplanmıştık ve orada tanıştık. Şube seçimlerinde böyle bir fikri olduğunu söyledi ve bize sordu. Ön ayak oldu bu işe. Çok da güzel oldu. Ses getirdi, dikkat çekti. Devamlılığı da gelir diye umuyorum.”

Zaman içinde cesaretin de korkunun da bulaşıcı olduğunu öğrenmişler. Ama kadınların sendikal çalışmalarda yer almalarının ya da almamalarının tek başına korkuyla ya da cesaretle ilgili olmadığını düşünüyor Nergis. “İnsanların gözaltına alınıp tutuklandığı, hapse atıldığı dönemlerde kadın olmakla ilgili kaygılar da oluyor aslında. Anneydim, 3 yaşındaydı oğlum. Bunun kaygısı oldu bende mesela. Hani tamam, korku belki hiçbir zaman olmadı. Sonuçta duygusal olarak da annesin, senin yokluğunda çocuğuna ne olacağını düşünmek zorundasın. Tamam korkmuyoruz ama kaygılarımız var. Belki bu bile o dönemde kadınların geri durmasına sebep olmuş olabilir. Bu süreçten en çok etkilenenler kadınlar oldu.”

Arı kovanına çomak sokmak…

Bugün şube yönetiminde yer alan biri olarak evdeki işlere eskisi kadar takılmadığını söyleyen Nergis kendi eşinin de ‘yardımcı’ pozisyonda desteğinin büyük olduğunu anlatmadan geçmiyor. “Tabii ki desteği çok büyük ama kadının yükünü omzundan alacak bir destek değil” vurgusunu yapıyor. Beş kadın öğretmenin yönetimde yer almasını “Belki dünyayı yerinden oynatmıyoruz, belki birçok şeyi de yapamıyoruz, sendikanın rutin görevlerini yapıyoruz. Üstüne bir iki etkinlik koyuyoruz. Ama bir şeyleri dürtüklemek, o arı kovanına çomak sokmak, farkındalık yaratmak açısından bence önemli. Duruşumuz da net… Güçlü kadın olalım derken Herkül’e döndük diye bir yazı görmüştüm geçen gün. Gerçekten öyle oluyor bir yerden sonra. Güçlü kadınlar olarak bir fark yarattığımıza inanıyorum. ‘Yaşasın örgütlü mücadelemiz’ diyoruz ya o örgütlülük de insana bir güç katıyor. Kadın olup yönetimde olmak, kadın olup örgütlü olmak da çok güzel.”

Sohbetin sonunda Tasarruf Tedbirleri Paketi’ne dair konuştuğumuz öğretmenler açıklanan pakete dair tedirginliklerini dile getiriyorlar. Zaten yıllardır okullarda, temizlikten malzeme teminine kadar pek çok şeyin öğretmenlerin üstüne yıkıldığına dikkat çekerken sözde tasarruf tedbirlerinin önümüzdeki dönemlerde eğitimcilere yönelik şiddeti artıracağına işaret ediyorlar. Her gün daha fazla çocuğun okula aç geldiğini ve bunun vicdani olarak rahatsızlığını yaşarken bir de daha fazla ‘tasarruf’un dibe batmak anlamına geldiğini söylüyorlar. Kamu sendikalarının ortak mücadele yürütmesi gerekliliğini ifade ediyorlar.

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Üretim fazlası var” açıklamasını yapan fabrika, en iyi performans gösteren üreticilerden biri seçildi! Çinli işveren öne sürdüğü bu gerekçeyle birçok işçinin çıkışını verdi. HT Solar’da yaşananları kadın işçiler anlattı.
Acarsoy Tekstil’de baskıya, mobbinge, tacize, ücret eşitsizliğine karşı sendikal çalışma yürüttükleri için işten çıkarılan dört kadın, tam 100 gündür direniyor. Yoksulluğa Feminist İsyan olarak hafta sonu direnişçi kadınları ziyaret ettik, seslerine ortak olduk.
Didim’de verdikleri başarılı sendikal mücadele nedeniyle sürgün edilen Eğitim Sen’li üç kadın, “Bu kez +101 ile yetkiyi alacağız ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önüne davul zurna ile gideceğiz” demişlerdi. Dediklerini yaptılar! Şimdi umudu daha da büyütmek, etkin kadın politikalarını ve regl iznini hayata geçirmek istiyorlar.
Sendikalı oldukları için işten atılan, üç haftadır direnişte olan Lezita işçisi kadınlar, bugünlerin geride kalacağından ve kazanacaklarından emin. Kölelik koşullarında çalıştırıldıklarını, şiddete ve cinsiyet ayrımcılığına maruz kaldıklarını anlatan kadınlar, “Hiçbir kadın kendini ezdirmek zorunda değil. Biz bu ezilmeye ses çıkardık, çıkarmaya da devam edeceğiz. Yalnız değiliz” diyor
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!