AKP sadece iktidarda olan bir parti değil, iktidarın gücünü arkasına alarak seçim kazanan bir parti de değil. AKP bir ideoloji partisi. Ve gücünü o ideolojiye inananlardan alan parti. Kapitalist sistemle dini uyumlulaştırarak tabanını “rahatlatan”, başta kadroları olmak üzere örgütlü olduğu kesimleri -yaşam biçimlerinden refah düzeylerine kadar- dış dünya ile buluşturarak, kendi siyasi kadrolarını emperyalist ağlar içinde kapitalist sisteme entegre eden bir parti.
Onun şeriata dayalı İslami bir ülke kurma hedefinin olduğunu muhalefetin toplumun bir kesimine anlatamamasının nedeni, İslami düzenin kapitalizmle iç içeliği ve AKP-Erdoğan’ın bu iç içeliğin en iyi temsilcilerinden oluşunda saklı. Erdoğan ve AKP’sinin bu kapitalizm tutkusu, onu emperyalist güçler için bulunmaz nimet kılıyor.
Ekonomide nas politikaları gibi görünen İslami adlandırmalı politikaların, elinde para olanlar için adeta birikim artırma avcılığına dönüştürülmesine özellikle seçimler sürecinde tanıklık ettik. Döviz kurları ile gece gündüz dilediğince oynayan, belli bir çevreyi kur farkları ile hayal edemeyeceği kadar zenginleştiren nas ekonomisi, aynı şekilde elinde bir miktar dövizi olan geniş kesimleri de aynı kuyuya düşürdü. Erdoğan giderse döviz kurları düşecek endişesi ile bu kesimlerden de insanlar Erdoğan’ı destekledi. Paradan para kazanma, bugün ülkede en temel amaçlardan biri. Zengin olmanın kolay ve kısa yolu.
Erdoğan’ın nas ekonomisi ücretleri eritip orta sınıfı yoksullaştırdığı gibi işçiyi, emekçiyi, emekliyi açlığa mahkûm etti. İşsizleri zaten artık sistem dahi görmezden geliyor. TÜİK marifetiyle işsizlik oranları buharlaşıyor.
AKP bu ekonomik politik kararlarla belki de başka hiçbir şekilde kendisine oy vermeyecek önemli bir kesimi elinde tutmayı başarıyor.
Ancak elbette onu asıl var edenler, ideolojik olarak destekleyenler.
Toplumu değiştirme yöntemleri
AKP ideolojik bir parti olduğu için toplumsal modeli ve o modeli hayata geçirecek yönetim biçimi mevcut. Anayasa değişiklik önerisinden tarikatlarla ilişkisine, Diyanet İşleri Başkanlığı’na yüklediği rolden kendi ideolojik yapılanmasına uygun şekilde kurdurduğu kadın kurumlarına, sendikalara, eğitim biçiminden toplumun sosyal hayatına dek çok çeşitli alanlara tek tek müdahale ediyor; bu alanları kendi ideolojisine göre şekillendirip değiştiriyor.
Bunu yıllardır aynı tarz ve yöntemle yapıyor.
İdeolojik olarak kendileriyle aynı hizada bulunan kesimlere dayanarak önce yavaş yavaş toplumsal üst yapıyı değiştiriyor; sonra toplumun geri kalanının “rıza” göstermesini ya da çıkar ilişkileri nedeniyle “sessiz kalmasını” sağlayarak, hedefledikleri toplumsal düzene doğru değişimleri peş peşe gerçekleştiriyor. Karşı çıkanları siyasetin sopası olan hukuk aracılığıyla “terörist” ilan ederek cezalandırıp yol temizliğini sürdürüyor.
Arzuladıkları emek karşıtı İslami-heteropatriyarkal şeriat sistemine İran’daki Mollalar gibi devrim yaparak değil, reformlarla aşama aşama ulaşmayı amaçlıyor. Erdoğan’ın zamanında “Demokrasi bizim için amaç değil, araçtır” söylemi ve yine “Demokrasi bizim için tramvaydır, istediğimiz yerde ineriz” açıklaması, kullandıkları yöntemin en özlü ifadeleri. Hedeflerine doğru bir adım daha atmak için yeterli gücü, meşruluğu sağladıklarında yeni bir hamle daha yapıyorlar. Tıpkı şimdi ÇEDES’le, yani ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’yle yapmak istedikleri gibi…
Yeni nesli dönüştürme hamlesi
AKP, ÇEDES ile hedeflediği rejimi kurmaya bir adım daha yaklaşma derdinde. Bunun için okullar aracılığıyla gençlere ulaşmayı amaçlıyor. Arzuladığı, yeni bir nesil var ederek, onun üzerinden kendi değerlerine uygun yeni bir toplum oluşturmak. Okullarda dernek kurma yöntemiyle kurumsallaşarak kindar ve dindar gençlik hedefini daha da yaygınlaştırmanın peşinde.
Böylece asla giremeyeceği Alevi, seküler, Hıristiyan, ateist kişi ve ailelerin çocuklarına da ulaşmış olacak. Onları asimile ederek siyasi amaçları için şekillendirecek. Böylece bu toplumsal kesimlerin evlerinin içine dek girmiş olacak.
Bir süre sonra okullardaki bu derneklere gitmeyen gençler ile gidenler arasında ayrımcılık yapılacak. Gençler birbirlerine düşmanlaştırılacak. Gidenler maddi manevi ödüllendirilirken diğerleri cezalandırılacak. Buna açıktan direnenler “teröristleştirilecek.”
Varlığını toplumsal kutuplaştırmaya dayandıran AKP için işler tıkırında giderken toplum bir yerinden daha bölünmüş, karşı karşıya getirilmiş, nefret, kin ve düşmanlıkla biçimlendirilmeye devam edilmiş olacak.
Kurulmak istenen rejimin geleceğinin garantisi olan gençlik de böylece iktidarın istediği şekilde hizalanmış olacak.
AKP’nin siyasal İslamcı, heteropatriyarkal ve aynı zamanda sermaye yanlısı, çevre ve emek karşıtı rejim değişikliğini amaçlayan ÇEDES projesi ile mücadele etmek, tüm toplumsal kesimler açısından önemli. ÇEDES’in gençlerin ve toplumun geleceğine ilişkin keskin saldırılardan biri olduğunu fark edip bu adımı engellemek, hepimizin ortak sorumluluğu.
Fotoğraf: BirGün (Çiğli Kadın Platformu’nun eyleminden)