Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) olarak milyonlarca emekçi, kazanılmış haklarının gaspına karşı yıllardır mücadele veriyor. Aylardır söz verilmesine rağmen EYT düzenlemesi Meclis’e getirilmezken AKP, kadın kurumlarının ısrarla karşı durduğu Anayasa değişikliği önerisini ışık hızıyla Meclis’e getirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun altılı masadaki kimi genel başkanların aklına uyarak ortaya attığı “Başörtüsü anayasal güvence altına alınsın” önerisi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gollük pas olarak görüldü ve o günden bugüne kadınların bedeni üzerinden kadın-erkek siyasi parti başkanları oy için oynayıp duruyor.
Oyuncular arasında en yaman olanlardan biri, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener. Neden en yaman oyuncu diyorum; çünkü iki tarafa da oynuyor. Taraflardan biri kadınlar ve onların uğruna mücadele verdiği hakları, özgürlükleri. Diğeri AKP’nin erkek egemen, muhafazakâr siyasetinin sonucu olarak başörtüsünün oy kazanmak dâhil birçok açıdan araçsallaştırılması.
Anayasa’ya kadınların kıyafetlerini denetletecek madde koymak
Öneride bulunan Kılıçdaroğlu da, bu konuyu gollük pas olarak gören Erdoğan ve Akşener de yaptıkları açıklamalarla başörtüsü konusunun çözüldüğünü defalarca söylediler. Buna rağmen başörtüsü konusunun gündemden çıkartılmamasının AKP için iki önemli nedeni var: İlki bu konuyu gündemde tutarak oyunu artırmak.
İkinci ve kadın kurumları dışındaki kesimlerin pek de dillendirmediği neden ise kadınların kılık kıyafetini düzenlemek amacıyla Anayasa’da değişiklik yapılmasının, anayasa yapımındaki özgürlükçülüğe ters oluşu. Çünkü Anayasa’ya böyle bir madde koyduğunuzda kadınların kılık kıyafetlerini denetime açmış olursunuz. AKP de aslında bunun peşinde. Zaten çözülmüş olan başörtüsü konusunu bahane ederek kadınların giyimlerini denetim altına almayı amaçlıyor. Bu değişiklikle ülkede kadınların ne giydiği, nasıl giyindiği, etek boyu vb devletin denetleyebileceği bir alan olacak. Tıpkı İran gibi… Tıpkı Suudi Arabistan gibi… Anayasa böylece özgürlükleri kısıtlamakta, yaşam biçimlerini engellemekte kullanılmış olacak.
Başı örtük ya da değil, kadınların tamamı için büyük bir tehlike anlamına gelen; farklı inançları, yaşam biçimlerini ve ama özellikle bütün kadınların özgürlüklerini yok edecek; kadınların bedenini erkeklerin, dinin ve devletin denetimine açık edecek bir değişiklik olacak bu.
Bunun nereye gideceğini tahmin etmek zor değil. Hemen yanımızdaki İran’a bakarsak görürüz. Tekrar belirtmek isterim ki bu sadece başını örtmeyen kadınları değil, aynı şekilde başını örten kadınları da baskı altına alacak, özgürlüğünden mahrum bırakacak. Misal; başı örtük kadınlara başlarını nasıl, neyle örteceklerini de tarifleyecek.
Zaten uzun süredir kadınların giyimleri, ücretli çalışma yaşamında yer almaları, eğitim almaları, aileden ayrılıp farklı şehirlerde yaşamaları, hamileyken dışarı çıkmaları, evlilik yaşının yükselmesi, Medeni Kanun gibi kadınlar için yaşamsal olan konular, siyasal İslamcılar tarafından hedef tahtasına konmuştu. AKP’nin Meclis’e ışık hızıyla getirdiği başörtüsüne anayasal güvence önerisi bunlardan ayrı düşünülemez.
Erdoğan’ın “başörtüsü mağduriyetine” oynayarak oy ve kutuplaştırma avına çıktığı açık. Ancak bu konuda, neredeyse her adımda AKP’nin önerisini ve perspektifini güçlendiren İYİ Parti ve onun genel başkanı Meral Akşener’e ne oluyor?
Hanımağa pastadan pay derdinde
Feminist/kadın kurumları Meclis’teki tüm muhalif partileri ziyaret ederek, AKP’nin bu önerisine neden destek vermemeleri gerektiğini ayrıntılı şekilde anlattı. Sosyal medya, medya, basın toplantıları, sokak eylemleri, söyleşi ve panellerle defalarca teklifin kadın düşmanı yüzünü teşhir ettiler. Tüm bu mesailer sonunda HDP’nin bu değişiklik önerisini konuşmak için AKP’nin ikinci tur görüşme teklifini reddettiğini biliyoruz. HDP’nin yerinde tutumu, aynı şekilde CHP ve İYİ Parti tarafından da sürdürüldü.
Ancak bu hamleleri yapıp kadın kurumlarını aldatırken Akşener, diğer yandan bu “pası” aynı “eleştirdiği” Erdoğan gibi gole çevirmek için “Kendimiz anayasa değişikliği teklifi hazırlıyoruz” diyerek, muhafazakâr, başörtülü kesimi de aklınca arkasına dizmeyi amaçlayan hamleler yaptı peş peşe. Kendisini güçlendirmek için CHP’yi de arkasına almak istiyordu ve bunda başarılı oldu. Çünkü CHP, pek çok konuda olduğu gibi başörtüsü konusunda da iktidardan kopuşmuş, onun belirlediği alanın dışında, ona karşı, özgürlükçü olmasa bile demokratik bir muhalefet hattı örmekten adeta kaçınıyor. İYİ Parti ve AKP’nin muhafazakâr, antidemokratik, tek adam/tek kadın hattından kopuşamayan ve hatta onların kuyruğuna takılan bir siyasi hatta ısrar ediyor.
Akşener, aklınca bir yandan İstanbul Sözleşmesi’ni sahiplenip iktidarlarında bunu yeniden getireceklerini söylerken öte yandan başörtüsüne anayasal güvence adı altında kadınları İstanbul Sözleşmesi’nin bile “kurtaramayacağı” şekilde AKP’nin ardı sıra İYİ Parti olarak “güçlendirilmiş patriyarkal sistemin” içine atıveriyor. Kadınlara sürtük diyenleri eleştirirken, başka bir hamleyle onlarla yan yana fotoğraf vermekle kalmıyor, aynı siyasi oyunda aynı topu çevirmekten adeta haz alıyor.
Akşener, Erdoğan’ı başörtüsü konusunda istismarcı diye eleştirirken kendisi de aynı şeyi yapmaktan gocunmuyor, geri durmuyor!
Bütün bu gündemin kapısını açan CHP ise yaptığı yetmezmiş gibi bir de İYİ Parti’nin arkasına takılıyor, pes doğrusu!
Kadınlar korkmuyor!
Grup konuşmasında kadınlara seslenip “Korkmayın, ben varım” diyen Akşener bilmeli ki kadınlar zaten korkmuyor. Çünkü kadınlar örgütlü. Ve çünkü kadınlar özgürlükçü, eşitlikçi politikalarda ısrarcı olanlarla yan yana olmayı tercih ediyor. Muhafazakâr, kadın karşıtı, kazanılmış hakları gasbeden, Anayasa’yı bile kişisel ve partisel çıkarları için oyun hamuruna dönüştüren, 12 Eylül’ün baskıcı, ayrımcı ruhundan beslenenlerden kadınlar bir şey ummuyor.
Akşener unutmamalıdır ki kendisinin ve partisinin yapamadığı muhalefeti, direnişi feministler/kadın hareketi yıllardır yapıyor. Akşener ve partisi, kadınların açtığı özgürlük mücadelesi alanında nefes alıp var olabiliyorlar. Kadınlar zaten korkmuyor. Aksine biz kadınlar Akşener’e ve onun erkek ağırlıklı partisine sesleniyoruz; korkmayın!
Kadınlar korkmuyor; çünkü eşitlik ve özgürlük karşıtı siyaset üreten tek adam ve tek kadınları siyasetin dışına atabilecek kadar örgütlü ve kudretli feminist/kadın mücadelemiz var.
Tek adamlarla mücadele ettiğimiz gibi kadınların kazanılmış haklarına, eşitliğine, özgürlüğüne, kadınların birlikteliğine karşı politikalar üreten kadınlara karşı da buradayız. Kadın olmak biyolojik bir şey değildir. Kadın olmak bedeni, emeği, kimliği ile siyasi bir varoluştur.
Kadınların mücadelesi ne seçimlerle sınırlıdır ne sandığa sığar. İki oy almak için özgürlüklerimizi gasbetmek isteyenlerle sandıkta da sonrasında siyasi alanda da hesaplaşacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın.
Fotoğraf: Dilara Açıkgöz / csgorselarsiv.org