Annelik kariyer değil, kadınların görünmeyen emeğidir

Her geçen gün daha çok kadın ev içi sömürüyü ve haksızlığı fark edip buna itiraz ediyor. Erdoğan’ı kaygılandıran da kadınların bu isyankâr hali. Kadınlara anneliği kariyer diye layık görenlerin bu kaygısı haklı. Çünkü kadınların da yakası var, kadınlar da rozet istiyor. Erkeklere tavsiyeleri ise “babalık kariyerlerini” geliştirmeleri.
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

“CHP’den İzmir milletvekili seçilip Memleket Partisi’ne geçen, ardından bağımsız vekil olarak kalacağını açıklayan fakat sonra söylem değiştirip AKP’ye katılan Mehmet Ali Çelebi’ye rozetini AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan taktı.”

Mehmet Ali Çelebi’nin siyasi “kariyerini” özetlemiş Evrensel gazetesi. İlke, ideoloji, kendisine oy veren seçmene, seçildiği partiye saygı… Bunlar ülkede ilkesiz siyaset yapanlar için detay. Yeter ki şahsi çıkarları karşılık bulsun, hangi parti olduğunun önemi yok. İş başvurusu yapar gibi aynı anda 5-10-15 partinin kapısına dayanabilirler.

Onların meselesi toplumun sorunlarıyla ilgilenmek, o sorunları çözecek politikalar üretmek, bu politikaları topluma anlatmak, partileriyle beraber arkalarına aldıkları toplumsal destekle bu politikaları hayata geçirilmekte ısrarcı olmak değil. Benim çıkarım nedir? Hangi partide yeniden milletvekili seçilebilirim? Kendimi bu dönem hangi partiye kullandırırsam karşılığında bir şeyler alırım? Böyle şahsına vekil kişilerle dolu o meclis. Tarif ettiğim tarzda siyaset yapmak böylelerine 5-10-15 gömlek büyük gelir. “Bana, hep bana politikacı” tanımı cuk diye oturuyor bu ve benzerlerine.

Anayasal suç

Erkeklerin ve erkekliğin partisi AKP’nin 19 Ekim tarihli Meclis Grup Toplantısı’nda bir kez daha cinsiyet eşitliği karşıtı tutum alındı.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplantıdan önce Mehmet Ali Çelebi’ye, yanında eşi Kezban Merey Çelebi olduğu halde AKP rozeti takarken sordu: “Çocuklar kaç tane?” Çocuk değil çocuklar, yani çoğul olarak soruyor. Cevap: “Bir tane.” Gelecek tepkiyi bildiği için eşini de işaret ediyor Çelebi, sesinin tonunu değiştirerek; “Doktora… Kariyer” diyor.

Sanki Meclis’te değiller; sanki biri cumhurbaşkanı ve parti genel başkanı, diğeri milletvekili değil de evde baba oğul yan yana gelmiş, oğlanın planlarını konuşuyorlar. Baba oğlanın cevabını beğenmiyor, bunu belli ediyor. “Eşin kariyeri çocuk doğurmaktır” diye hüküm veriyor. O sırada Çelebi “Doktorayı bitirsin” diye gevelerken Erdoğan “Sayıları artırmak lazım” diyor ve Kezban Çelebi’ye dönüp yaşını soruyor. “Kırk oldu” cevabını alıyor.

Yani artık çocuk doğuramam diyor kadın. Kırk yaş ve sonrası için doğurmak riskli çünkü. Erkek olanın umurunda değil. Devam ediyor: “Allah’tan isteyelim. Devam. Çünkü çok önemli. Bak PKK’nın 5 tane, 10 tane, 15 tane çocuğu var.”

Kezban Çelebi iki erkek arasında, üstelik kameralar önünde kendi bedeni üzerinde dönen pazarlığa neşeli tepkiler veriyor. Hiç rahatsız olmadan aynı diyaloğun parçası olabiliyor. Kocasının “kariyerinden” o kadar mutlu ki “Hiçbir şey tadımı kaçıramaz” kıvamında.

Onun tatlı kıkırdamaları arasında tek cümlede cinsiyetçilik, ırkçılık ve militarizmin mesajları nasıl verilirmiş, küçük dilimizi yutarak izledik biz milyonlar.

Ülkenin cumhurbaşkanı, ülkenin anayasasının 10’uncu maddesini çiğnedi geçti. 

Erdoğan’ın “Çocuk yapın” tavsiyesi ve ardından gelen “Kadının kariyeri anneliktir” cümlesi, “Benim iktidar olduğum ülkede kadınlara eşitçe yaşama hakkı yok” bakış açısının itirafıdır.

Annelik kariyerse rozet neden erkeğin yakasında?

Zaman zaman kadınlara yönelik cinsiyetçi söylemleriyle öne çıkan AKP milletvekillerinin destek buldukları yer, AKP’nin kadın düşmanı ideolojik zeminidir. İlk kurulduklarında parti programlarında yer alan muhafazakâr demokratlıklarıyla şimdilerde hortlatmaya çalıştıkları muhafazakâr devrimcilikleri (ki her ikisi de pratik ve düşünsel açıdan balon bir söylemden öteye gitmiyor) topluma aynı şeyi vadediyor. Kutuplaştırılmış, nefret dolu, dinci ve özgürlükler karşıtı baskıcı, distopik bir ülke.

Özellikle kadınlar açısından AKP’nin ve ortaklarının kadınlara verebilecekleri tek şey daha fazla baskı, daha fazla şiddet, daha fazla sömürü. AKP kadınların hayatlarının kısıtlandığı, kişiliklerinin yok edildiği, hayattan, özgürce yaşamdan koparılarak ev içine hapsedildiği distopik bir ülke/dünya tanımlıyor kadınlar için.

Kocaların ve babaların hükmü altında yönetilen ailelerin içinde bir erkekten diğerine teslim edilerek emeği, bedeni sömürülen köleler ordusuna dönüştürülmeye çalışılıyor kadınlar. Ahlak, namus, şefkat, aile, evlilik, fedakârlık, annelik denerek kadınlar benliklerinden vazgeçmeye, erkeklere bağımlı kılınmaya çalışılıyor.

Kadınlara “Ne istersiniz, nasıl bir yaşam hayal ediyorsunuz; devlet olarak, iktidar olarak, meclis olarak, milletvekilleri olarak eşitlik ve özgürlük için neler yapmamız gerekiyor?” diye sormuyorlar hiç. “Çaldığımız emeğinizin üstüne karşılıksız olarak çöktüğümüz için, denetim altına aldığımız hayatlarınızı biz erkeklerden kurtarabilmeniz için üzerimize düşenler nedir?” diye de sormuyorlar hiç.

Ailenin de evliliğin de kadınlara nasıl bedeller ödettiğinden bahsetmiyorlar hiç.

Hep istiyorlar! Daha fazla istiyorlar! Daha… Daha… Çok daha fazla istiyorlar. 5-10-15… Allah ne verdiyse diyerek de manipüle etmeye çalışıyorlar zulümlerini. Çocukları kadınlar ve erkekler yaparlar. Ama bu kadar masum değil. O kadınlara ve erkeklere patriyarka “Aile ol, aile olmak evlenmek ve çocuk yapmaktan geçer” diye bin yıllardır öğretiyor. Aynı patriyarka erkeklere “Kadınları toplumsal hayattan kopararak kendine bağlamak mı istiyorsun, o zaman çocuk yap” diye öğüt veriyor!

Çelebi bir çocuk dedikten sonra Kezban Hanım’ın kariyer, doktora diye söylenmesinin nedeni bu. Çünkü eğer sınıfsal olarak her türlü olanağa sahip kesimlerden değilseniz, çocuk yapmak pahalı ve kadınların elini kolunu bağlayan bir iş. Evet iş. Evde kalıp çocuk bakacaksınız ve dışarda hayat akıp gidecek. Kadın yeniden iş hayatına dönmek istedi diyelim; bu ancak tek çocuk yaparsanız olabilecek bir şey, üç çocuk yaptığınızda yeniden iş hayatına dönmek neredeyse imkânsız. İş hayatının hiç durmadan devam eden değişimi, dönüşümü ve aynı şekilde kadınların evin içinde hapis halde çocuk bakıp kocaya karılık yaparken yaşadığı değişim, dönüşüm bu imkânsızlığın en önemli nedenleri.

Erdoğan’ın “Çocuk yapın” tavsiyesi ve ardından gelen “Kadının kariyeri anneliktir” cümlesi, “Benim iktidar olduğum ülkede kadınlara eşitçe yaşama hakkı yok” bakış açısının itirafıdır.

Bir tek çocuğun sorumlulukları ve zorlukları ebeveynleri bu kadar yorarken Erdoğan çocuk sayısını 5 ile başlatıyor, hızını alamıyor, 10-15 diyerek bilinçaltında tuttuğu ırkçılığı da yüzeye çıkarıp adeta uçuşa geçiyor.

Erkekler kadınların kariyerleri, hayatları, kararları üzerinde tepineceklerine babalık üzerine, eşitlik üzerine düşünsünler. Evlilik ve aile kurumlarının kendilerine sağladığı çıkarlardan neden, nasıl vazgeçecekleri üzerine düşünsünler.

Erkekler babalık kariyeri yapsın

Anne olmak da, çocuk sayısı kararı da son noktada kadınlarca vermeli. Erkeklerden daha çok kadınların hayatını etkileyen bir karar bu. Mesele sadece anne olmak değil; hamile kalmak, doğurmak, kadının sağlık durumu gibi konularda doğrudan etkilenen kişi kadın.

Bu konuda devletin karar vermesi asla düşünülemez. Çoğalmayı politik açıdan güç olarak gören, kaynağını militarizmden alan devlet politikalarına karşı kadınların uyanık ve bu cinsiyetçi politikalara karşı eşitlikten yana olması kendi lehine olacaktır. Aksi durumda, AKP Meclis grup toplantısında olduğu gibi erkekler siyasi olarak kariyer yapıp birbirlerinin yakalarına rozetler takarken hiç çekinmeden kadınların hayatları üzerinde kararlar alırlar.

Annelik kadınlar için kariyer değildir. Erkeklerden farklı olarak kadınlara kariyer yaptıracak şey, kadınları erkeklerin egemenliklerinden kurtaracak mücadelenin parçası olmaktır. Bunun dışında kadınlar da tıpkı erkekler gibi eğitim hakkına, eğitimini destekleyecek olanaklara ulaşabilme hakkına, ücretli alanda çalışma hakkına, iş hayatında yükselme hakkına ve hayatının her aşamasında bu yükselmeyi etkileyecek kararları alma hakkına sahip olabilmelidir.

Kadınlar isterse doğurur, istemezse doğurmaz.

Kadınlar isterse evlenir, istemezse evlenmez.

Kadınlar kariyer yapmayı anneliğe tercih ediyorsa eder. Buna saygı duyulmalı.

Erkekler kadınların kariyerleri, hayatları, kararları üzerinde tepineceklerine babalık üzerine, eşitlik üzerine düşünsünler. Evlilik ve aile kurumlarının kendilerine sağladığı çıkarlardan neden, nasıl vazgeçecekleri üzerine düşünsünler.

Bir erkeğin başka bir erkeğin yakasına taktığı o rozet, kadınların ev içi emeği sömürüsü olmadan takılamaz. Erkekler siyasette, iş hayatında kariyer yapabilsin diye annelik var, karılık var. Kadınlar karılık ve annelik yapmasalar erkekler kariyer yapamaz.

Her geçen gün daha çok kadın ev içi sömürüyü ve haksızlığı fark edip buna itiraz ediyor. Erdoğan’ı kaygılandıran da kadınların bu isyankâr hali.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmaya çalışanların, kadınlara anneliği kariyer diye layık görenlerin bu kaygısı haklıdır. Çünkü kadınların da yakası var, kadınlar da rozet istiyor. Erkeklere tavsiyeleri “babalık kariyerlerini” geliştirmeleri. Onlar babalıkta kariyer yaptıkça kadınlar çalışma hayatında, bilimde, sanatta, siyasette kariyer yapacak; milletvekili, cumhurbaşkanı olacak.

Fotoğraf: SFK

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!