Atılan temsilci patronlara ve sendikacılara karşı direnirken eşi Nermin Polat hep yanında: Bir işçi kadının dayanışmacı olarak portresi

Eşi işten atılan ve kendisi de çorap fabrikasında işçi olan Nermin Polat’ın, direniş evi direniş yeri olmuş. Carrefoursa Esenyurt Depo'nun önünde bekleyen eşine söylediği şarkılarla moral verdi. 'O hırsızlık, ahlaksızlık yapmadı, kimsenin malına göz dikmedi. Bugün bir teneke yağ olmuş 80-100 TL. İnsanlar çalışırken bile geçinemezken işsizler ne yapacak? Bu haksızlıklara karşı ailecek eşimin yanındayız' diyor.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder onderayla@gmail.com

Eşi işten atılan ve kendisi de çorap fabrikasında işçi olan Nermin Polat’ın, direniş evi direniş yeri olmuş. Carrefoursa Esenyurt Depo’nun önünde bekleyen eşine söylediği şarkılarla moral verdi. ‘O hırsızlık, ahlaksızlık yapmadı, kimsenin malına göz dikmedi. Bugün bir teneke yağ olmuş 80-100 TL. İnsanlar çalışırken bile geçinemezken işsizler ne yapacak? Bu haksızlıklara karşı ailecek eşimin yanındayız’ diyor.

Carrefoursa’da işten çıkarılma vakasında bu kez sendikanın da adı geçti. Sendikaya eleştiri getiren işçi Murat Polat, bir baştemsilci. Başını öne eğen biri olmadığı ve eleştirilerini esirgemediği için Tezkoop-İş Sendikası yöneticisi, “Artık seninle sendikal olarak çalışmak istemiyoruz” demiş. Baştemsilcilik görevinden azl etmişler. Arkasından da işten çıkarma gelmiş! Patronun işten atarken, Tezkoop-İş Sendikası’nın da el verdiğini söylüyor! Markette işçi kıyımının nedeni “küçülme”. Bu gerekçe şaşırtıcı. Pandemi sürecinde kârını en çok artıran kurumlar marketler oldu. Çünkü onlar her daim açıktı, kapanma yasağı yaşamadılar. Carrefoursa zincir marketlerinde yıllardır çalışan işçilerin bu dönem çıkarıldığı haberleri geliyor. İşyerinde örgütlü Tezkoop-İş İstanbul 1 Nolu Şube’nin telefonlarına çıkmadığına dikkat çekiyor işçi Murat. Carrefoursa Esenyurt Deposu çalışanı işçi, Sendika genel merkez yöneticisi Hakan Bozkurt’u da arıyor. “İşimden, ekmeğimden oldum” diyor. Genel sekreterin yanıtı şöyle; “Ben ne yapabilirim ki!” 18 Ağustos’ta çıkarılan işçi, sendikaya dair şu ilginç bilgiyi veriyor; “Markette çalışan taşeron işçilerin müdürü Veysel Cingöz’dür. Bu kişi eski Tezkoop-İş Genel Merkez yöneticilerinden biriydi!” Sendikaya da bütün bunlardan dolayı tepki gösteren Polat, direnişinin 8. Günü, Kadıköy’de bulunan Tezkoop-İş 1 No’lu Şube önünde yaptı eylemini. Bu arada bir çok farklı sendikadan da destek alıyor. Bu arada  Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD- SEN) Murat Polat’ı sürekli destekliyor, direnişe omuz veriyor.

Yaşlı annesi ve eşi eylemde

İşçi Murat Polat’ın atılmasının ardından çok fazla hareketlilik yaşandı Esenyurt’ta. Tek başına Süpermarket’in kapısında beklerken, işveren ve müdürler ne yapacağını şaşırdı. Tek bir işçiden çok korkmuşlardı. O’nu oradan gönderebilmek amacıyla garip bir gerekçe öne sürdüler. Esenyurt Carrefoursa Deposu’nda görevli İnsan Kaynakları Müdürü’ne saldırabileceğini yönünde polise şikayet ettiler ve bu doğrultuda “Uzaklaştırma Kararı” aldırdılar! Tabii o, bu karara uymadı, direniş yerine gelerek tebligatı veren polise de bu konuda itiraz etti. İşçi Murat, oradaki “bekleme eylemi” süresince çok az yalnız kaldı. Onlarca işçi yanına geldi. Günler geçtikçe de bu ziyaretler hiç son bulmadı. Önce eşi Nermin koştu elbette… O da bir tekstil fabrikasında çorap işçisiydi. Yıllık iznini bu direnişe denk getirdi ve bekleme eylemine katıldı. Ardından küçük kız torununu elinden tutarak babaanne geldi. İşçinin annesinin megafonu oğlunun elinden alıp patronlara karşı sarf ettiği sözler sanırım ki direniş tarihine geçecek!

Köyden şehire göç

Nermin Polat’la görüşmek istediğimizde kabul ediyor. 10 yıldır bir çorap fabrikasında işçi. Tokat’ın Niksar ilçesinde, daha doğrusu o ilçenin de bir köyünde doğup büyümüş. Çocukluğundan hüzünle bahis açıyor. “Annemle anne-çocuk ilişkisi yaşayamadım. Babam genç yaşta vefat ettiği için annem evi geçindirmek için çok çok fazla çalıştı” diyor. Nermin’in ağabeyleri İstanbul’da yaşıyor o dönem. Köye arada geliyorlar. Henüz 13 yaşlarında yaşadığı bir, iki anı geliyor aklına; “Gelir gelmez ‘hemen başını ört’ derlerdi. Çünkü köy yeri tutucu. Zaten dayım bize yakın oturuyordu. En çok başımızın açıklığını o sorun yapardı. Orada 13-14 yaşlarında kızların örtünmesi istenirdi. Zaten ağabeylerim İstanbul’dan gelince, dayım bizim başımızı kapatmamız için onlara uyarı yapardı. Ben tabii kapatırdım söylediklerinde ama onlar gider gitmez fırlatır atardım.”

10 yıldır tekstilde çalışıyor

Hayatında olumsuzluk yaşatan ve kendisini çok etkileyen yalnızlık fobisi ile yıllarca başetmeye çabaladığından söz ediyor. Evde yalnız kalamama, banyoya yalnız girememe ve buna benzer birçok korkuyla çok uzun süre savaşmış. “Eşim bana psikoloğa gitme tavsiyesinde bulunmasaydı daha da ağırlaşabilirdim, çok şükür aylarca tedavi gördükten sonra düzeldim” diyor. Ergenlik yaşlarında Niksar’ın Pelitli köyünden, İstanbul Sarıgazi’ye göç etmişler… Murat Polat’la bir düğünde karşılaşmış ve beğenmiş. Bir süre görüşüp sonra evlenmişler. Yılardır evliler. Büyük çocuğu 17 yaşında, kızı ise daha küçük, beş yaşında. “Eşim Murat’ın kazancı yetmiyordu, o nedenle ben de işe girdim 10 yıl önce” açıklamasını yapıyor. Oğlunu ve kızını kayınvalidesine emanet ediyor işe giderken; eşinin annesi yaşadığı evin üst katında oturuyor. Nermin ve Murat çiftinin gözleri arkada kalmıyor.

Yalnız kalamama travması

Anlattıkça yaşadığı korku kaplı yılların nedeni de ortaya çıkıyor. İlk çocuğuna hamile kaldığında tekstilde çalışıyormuş Nermin. Ama doğuma yakın olduğu için, 8. aya girince işten ayrılmış. Son dönemin riskli olacağını düşündüğü için… İlk doğumuna 20-25 gün kaldığını söylüyor o söz ettiği dönemi anlatırken. Bir gün evde normal rutinde kendini çok kötü hissetmiş. Tansiyonu çok fazla yükselmiş ve evde bayılmış. “Adeta ölecek noktaya gelmiştim” diyor. Kayınvalidesi hemen hastaneye götürdüğünde doktorlar, “Hastayı kurtarmamız çok zor olabilir, sadece bebeğin doğması için uğraşacağız” demiş. “Annede ümit yok” sözünü o kendinden geçmiş halde de olsa duymuş ve çok etkilenmiş. Şöyle anlatıyor; “Kendime geldiğimde karnım normalleşmişti. Erken doğum olmuş ve ama bebeğimin de benim de yaşama şansım çok azmış. Ama kurtuldum. Çocuğumu küvöze koydular ve beni de biraz düzelince taburcu ettiler. Çocuğumun evde olmaması, hastanede kalması, o yaşadığım ölüm hissi bende büyük korku yarattı… O travmam bu olaylardan sonra ortaya çıktı.”

‘Ben de direneceğim!’

Eşinin atılmasıyla birlikte eyleme başlaması hakkında “Yerden göğe haklı” diyor. “Murat, işyerinde temsilciyken diğer işçi arkadaşlarının da hakkını savunduğu için işten atıldı.. Tabii ki savunacak, çünkü baştemsilci zaten fabrikadaki bütün sendikalı işçilerin sorunlarıyla ilgilenir.” Eylem yerinde eşine destek olmaya gelen fakat aynı zamanda sıradışı bir kadın olarak dikkat çekti Nermin Polat…İşçi Murat’la beraber slogan atıyor şarkılar söylüyor. “Açlığın dili olmaz, yoksulluğu atalım” gibi ezgilerdi söylediği. Aynı zamanda direnişin de şarkısı olsun. Nermin diyor ki; “Eşim keyfi bir şekilde işten atıldı. Ailecek onun yanındayız. Sen o insanın nasıl geçineceğini düşünmeden nasıl atarsın? Hem de haksız olarak. O hırsızlık, ahlaksızlık yapmadı, kimseyi taciz etmedi. Bugün bir teneke yağ olmuş 80-100 TL. İnsanlar çalışırken bile geçinemezken işsizler ne yapacak! Bu haksızlıklara karşı ailecek eşimin yanındayız.”

‘Annem bizi aşsız bırakmadı!’

Niksar’ın köyünde yaşadığı o günlere dönüyor. Altı yaşında babasını kaybedince annesi zor koşullarda Nermin’e ve üç kardeşine bakmış. “Anacığım köy yerinde ne yapsın? Çiftçilikle para kazanıyordu. Kazma, kürekle bize baktı. Evde aş pişmesi lazım ki çocuklar aç kalmasın. Bir tek yemeği pişirmeye, bizi doyuracak parayı kazanmaya gücü, vakti yetiyordu. Aşsız bırakmadı hiçbirimizi. Çevredeki bahçeleri kazarak, ekerek kimi zaman da bulgur, nohut satarak bizi büyüttü. Çalışmaktan, aşırı kazma, kürek kullanmaktan parmakları artık eğri hale gelmişti. Dört çocukla kimseye muhtaç kalmamak için çok uğraştı. O nedenle bizi sadece doyurabildi, sevgi veremedi” diyor. Ama sonradan rövanşını almış! “Yavrum”, “kuzum” sıfatlarını evlenince aynı evde yaşadıkları kayınvalidesinden duymuş! “Benim en çok özlediğim, daha doğrusu yoksun kaldığım ‘Yavrum’, ‘Kuzum’ laflarıyla seslenirdi eşimin annesi bana!” Nermin Hanım eşi ve eşinin annesiyle “mücadeleye devam” diyor.

Not: Seçimlerinin yaklaştığı şu dönemde Tez- Koop İş 1 No’lu Şube’de çoğunluğu kadın olan pek çok temsilci görevinden alındı. Kadın Dergisi çıkaran sendika kadınları yönetici pozisyonlardan temizlemeye çalışırken, kadınlar mail grubunda deneyimlerini paylaşıyor. Sendikanın kulağına gider bizi de işten atarlar, diye korktukları için konuşamıyorlar.

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!