Audrey White, İngiltere’de cinsel tacize karşı mağazaları boykot etme eylemleri örgütledi.

1983 Britanya’da büyük toplumsal çekişmelerin yaşandığı bir yıldı. Liverpool'da yüksek düzeyde sınıf mücadelesi yaşanıyordu ve kadın işçiler bu eylemlerde önemli rol oynuyorlardı.
Paylaş:
Fitnat Durmuşoğlu
Fitnat Durmuşoğlu
fitnat.d@hotmail.com

Lady at Lord John, 1960’ların sonlarında Londra’nın Carnaby Caddesi’nde başlayan ve pazarın en üst noktasında yüksek kaliteli moda kıyafetler tedarik eden, başlangıçta erkek giyim mağazaları zinciri olan Lord John’un kadın giyim koluydu. 1983 yılına gelindiğinde ülke çapında yaklaşık 300 erkek giyim ve 200’den fazla kadın giyim mağazasına sahipti ve sonunda uluslar arası zincir olan Next mağazaları haline geldi. Şirket, kârlı getiri elde edeceğinden emin olarak kadın giyimine yatırım yapmaya başladı. Mağazalarında yenileme başlattı. Fakat kadın personelin üniformaları için aynı şey söylenemezdi. Firmanın indirimli olarak sağladığı ve mağazada giymek zorunda kaldıkları kıyafetleri, kendilerine seçme hakkı tanınmasına rağmen kalitesizdi ve personel bu kıyafetleri maaşlarından ödemek zorunda kalıyordu.

Kadınlar, 23 Nisan 1983 Cumartesi günü yenilenen bir mağazada düşük kalite giyimli asistanların çalıştırılmasının oluşturduğu çelişkiyi vurguladıklarında, bölge müdürü üniformalarını incelemeyi teklif etti. Daha sonra bazı genç kadınlara hoş karşılanmayan önerilerde bulundu, bir kadının sütyen askısını aşağı çekti, diğerlerinin eteklerini kaldırdı ve kişisel yorumlarda bulundu. Dört personel, bölge müdürünün fiziksel olarak sınırı aştığını düşündü. İşçi Partisi aktivisti, Ulaştırma ve Genel İşçi Sendikası’na (TGWU)üye olan Liverpool’daki Lord John giyim mağazası Lady’de müdür olarak çalışan Audrey White’a şikâyette bulundular. O da bölge müdürüne durumu aktararak personele bu şekilde davranmamasını söyledi. Bunun üzerine bölge yönetimi Audrey’i aradı ve herhangi bir sebep göstermeden kovulduğunu söyledi.

“Liverpool’da kimse grev hattını geçemez”

Audrey, “Telefonda kovulmak şok ediciydi. ‘Üzgünüm, anlamıyorum’ dedim. Müdürüm şöyle cevap verdi: ‘Sade bir İngilizce senin için yeterince iyi değil mi? Seni kovuyorum.’ Şirket bana çöp muamelesi yapabileceklerini sanıyordu ama sendikalı olmamı hesaba katmamışlardı. Sendikamın tavsiyesi, beni yazılı olarak işten çıkarana kadar çalışmaya devam etmem yönündeydi.” İşe döndüğünde, mağazadan ayrılmadığı için müdür tutuklanması için polis çağırdı. Audrey butikte yalnızca üç aydır çalışıyordu ve bu nedenle firmayı bir endüstriyel mahkemeye götüremedi. Bunun yerine, kendisine açık tek etkili yol olan sendikası TGWU’yu aradı.

Lady at Lord John, TGWU’yu tanımayı ve onunla pazarlık yapmayı reddetti. Bunun üzerine Liverpool’daki mağazada grev yapmaya karar verdiler. Başlangıçta Audrey White’ın ailesi, arkadaşları ve sendikal hareketin yardım ettiği bu grevle halkı mağazayı boykot etmeye çağırdılar. 

Şirket yenilenen iç mekânın lansmanına hazırlanırken, White ile destekçilerinin Nisan 1983’ün sonlarından itibaren beş hafta boyunca, tüm gün orada olacağını hesaba katmadığı için mağazada grev yapmak başarılı oldu. White’ın dediği gibi: “Haftanın altı günü, tüm gün boyunca grev yaparak binlerce insanın dilekçelerimizi imzalamasını ve mağazayı boykot etmesini sağladık.” “Liverpool’da kimse grev hattını geçemez.”

Audrey White ve Glenda Jackson

“Audrey görevine iade edilsin”

Kadın ve erkek sendikacılar mağazada grev gözcülüğü yaptı. Pankartlarla durum anlatıldı. Gözcülerin, personelin maruz kaldığı durumu aktaracak ifade için uygun kelime bulması kolay olmadı.

White, “1983’te cinsel tacizin ne olduğunu bile bilmiyordum. Yaptığı şeyin kıdemsiz personele cinsel müdahale olduğunu biliyordum. Personel bana bunun durdurulmasını istediklerini söyledi” dedi.

Audrey’in görevine iade edilmesi için başlatılan imza dilekçelerine ilk gün üç bin imza toplandı. İnsanlar imza atmak için sıraya girdi. Grev o kadar başarılıydı ki, dükkânın haftada yaklaşık 6.000 pound değerinde iş kaybettiği belirtildi. Sendika, yönetimle bir toplantıya davet edildi ve anlaşmazlığı sona erdirmesi için Audrey’e para teklif edildi, ancak o bunu reddetti. Grev devam etti. Anlaşmazlığın üzerinden yaklaşık üç hafta geçtikten sonra, bir Cumartesi öğleden sonra polis müdahalesiyle grevcilerin Church Caddesi’nden çıkarılması emredildi.

Grev dalgası yayılıyor

Polis, grev hattındaki herkesi topladı, yedi erkek ve bir kız öğrenci polis minibüsüne bindirilerek Polis karakoluna götürüldüler ve beş saat boyunca alıkonuldular. Gözcülerin hepsi bir polis hücresine kondu ve henüz 16 yaşında okul öğrencisi olan genç kız, hücre kapısı açık bir şekilde çıplak arandı. Milletvekilleri polis karakoluna gittikten sonra serbest bırakıldılar.

Daha sonra kız çocuğunun ebeveynleri tarafından resmi bir şikâyette bulunuldu. Polise karşı yaptığı şikâyeti kazandı ve kendisine sorumlu polisin disiplin cezasına çarptırılacağı söylendi. Grev yerel gazetelerde, bölgesel televizyon ve radyoda geniş yankı buldu. İşçi Partisi meclis üyelerinin yanı sıra üç yerel İşçi Partisi milletvekili ve parlamento adaylarından da destek almaya başladı. 

Pek çok mağaza ve ofis çalışanı, mağazanın dışında dilekçeyi imzalarken kendilerinin de işyerinde cinsel tacize maruz kaldıklarını açıkladı. Halkın desteği o kadar büyüktü ki sonunda Audrey’in görevine iade edilmesi çağrısında bulunan 15.000 imza toplandı.

Grev gün geçtikçe daha fazla ilgi uyandırdı. TGWU’nın grev gözcüleri ağırlıklı olarak, liman işçileri, araba imalathanelerindeki işçiler, işsizlik merkezlerindeki personel ve yerel aktivistlerden oluşuyordu. Manchester ve Londra’daki Lord John Lady’deki giyim mağazalarında da grev başladı.

Şirket, tacizi kabul etmek zorunda kaldı

Mağaza zincirinin sahibi Audrey’e biri Liverpool’da küçük bir mağazada, diğeri Warrington’daki mağazada iki alternatif iş teklif ederek kayıplarını azaltmaya çalıştı. Audrey bunları reddetmekte hiç tereddüt etmedi. Haftalık 50 sterlinlik bir maaş kesintisini ve yetki indirimini temsil ediyordu. Şirketin, Audrey’e, ailesine ve TGWU’ya karşı 250.000 pound tutarında cezai tazminat karşılığında koydurduğu tedbir kararı da başarısızlıkla sonuçlanınca, “taciz” iddiasını kabul etmek zorunda kaldı.

Şirket, polisi, devleti, hukuku, mahkemeleri vicdansız şekilde kullanmasına rağmen, sendikal hareketin desteğini ve dayanışmasını yanında bulunduran bir kadın işçiye boyun eğdirmeyi başaramadı. Nihai sonuç, üst düzey yönetim ile TGWU arasındaki görüşmeler oldu ve Audrey, maaş kaybı olmadan tamamen görevine iade edildi.

Sendika hiçbir taviz vermedi ve tam bir zafer elde etti. Yönetimin grev gözcülerini boyun eğdirmeye yönelik çabalarına rağmen, TGWU 612 şubesinin ve Liverpool işçi hareketinin kararlı çabaları sayesinde grev kazanıldı. Zafer, cinsel tacizin kötü çalışma koşullarının yalnızca bir yönü olduğunu düşünen tüm mağaza çalışanları için ileriye doğru atılmış büyük bir adımı temsil ediyordu ve sendikaya katılmanın ve sendikada aktif olmanın değerini gösterdi.

Cinsel taciz yasası

Audrey işe dönmesine rağmen hâlâ şikâyetini mahkemeye taşıyamıyordu çünkü orada yeterince uzun süre kalmamıştı. Ancak Fırsat Eşitliği Komisyonu ve sendikanın yardımıyla, maruz kaldığı taciz nedeniyle bir kez daha şikâyette bulundu. Sonunda, bölge yöneticisinin ve diğer iki kişinin görevden alınmasını içeren bir anlaşmaya varıldı. Üstelik hemen hemen aynı sıralarda, tutuklanan yedi grev gözcüsü hakkındaki tüm suçlamalar mahkemede reddedildi ve tarihte ilk kez sendikanın masrafları polis tarafından ödendi.

White, işyerinde cinsel tacize karşı kampanya yürüten ulusal bir figür haline geldi. TUC, protestonun ve onun aktivizminin, tacizin yasal tanımının yasada düzenlendiği 1975 tarihli Cinsiyet Ayrımcılığı Yasası’nda daha sonra yapılan değişikliğin habercilerinden biri olduğunu belirtti. Grev aynı zamanda grev gözcülüğünü yasaklayan mevzuatın kullanılmasına ve polisin soyarak arama yapması gibi konuların söylemine de katkıda bulundu. 

White, 2022’de Sir Keir Starmer’a karşı çıktığı ve onu sağcı politikalar ve solcu üyeleri tasfiye etmekle suçladığı için Birleşik Krallık İşçi Partisi’nden ihraç edildi. Bu dönemde Merseyside Emekliler Derneği‘nin sekreterliğini yaptı. Olay videoya kaydedildi ve internette yayıldı.

“Mücadele etmezsek kazanamayız”

Deneyimi daha sonra Business as Usual adlı bir filme uyarlandı. Ancak senaryoyu beğenmedi ve sonunda film şirketine dava açtı. White şu yorumu yaptı: “Film kadınlara cinsel tacizin gerçekte ne olduğunu öğretmiyor ve sendikaların ve hukukun rolü hakkında konuşmayı başaramıyor.”

White, TGWU’nun kadın komitesinde aktif olmaya devam etti, ancak sendikalarda yalnızca kadınlara yönelik komitelerin rolü konusunda kararsız kaldı. Audrey savaştı ve kazandı. Onun mücadelesi kadınların karşılaştığı çalışma koşullarında önemli bir iyileşmeye yol açtı. Bugün hâlâ mücadele ediyor ve diğer kadın işçilere sesleniyor. “Şu anda yalnızca en küçük, en mütevazı adımı atabileceğinizi düşünseler bile, onları bu mücadeleye katılmaya teşvik edin.”

Bir sendikaya katılın! Aktif olun! Mücadele etmezsek kazanamayız !”

Kaynak

www.left-horizons.com

Audrey White (activist)

Wikipedia https://en.wikipedia.org

https://morningstaronline.co.uk

Audrey White – TUC 150 Stories

TUC 150 Stories   https://tuc150.tuc.org.uk ›

Fotoğraf: TUC

Paylaş:

Benzer İçerikler

1974’te kadınların sendika liderliğine yardımcı olmak ve TİS görüşmelerinde kadın sorunlarına daha fazla ağırlık vermek için kurulan ilk ulusal sendikal kadın örgütü İşçi Sendikası Kadın Koalisyonu’nun (CLUW) kurucularından olan Myra, bu konferansa başkanlık yaptı. CLUW’un ilk konferansına ülke çapında 82 işçi sendikası’ndan 3.000’den fazla kadın katıldı.
İrlandalı göçmen bir aileden gelen Josephine Casey, düşük ücretle sağlıksız koşullarda çalışan kadınları örgütleyerek sendika kurdu. Korse şirketinde çalışırken örgütlediği grev ise kazanımla sonuçlandı. O, aynı zamanda bir eşit oy hakkı savunucusuydu…
19 yaşında kibrit fabrikasında çalışmaya başladı. Arkadaşları ile birlikte bir kadın sendikası kurdu. Yeni sendikacılık hareketinin önünü açan kadınlardan biriydi.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!