Ayrımcılığın olmadığı bir dünya istiyorum

Büyük bir sitede temizlik işçiliği yapıyor. Aynı zamanda sitede örgütlü sendikanın da temsilcisi. Pandemi döneminde işte, evde neler değişti. Ne tür sıkıntılarla karşılaştı. Onunla iki çocuklu bir kadın olmayı da konuştuk, ücretsiz izin uygulamasını da…
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com
Necla Akgökçe

Büyük bir sitede temizlik işçiliği yapıyor. Aynı zamanda sitede örgütlü sendikanın da temsilcisi. Pandemi döneminde işte, evde neler değişti. Ne tür sıkıntılarla karşılaştı. Onunla iki çocuklu bir kadın olmayı da konuştuk, ücretsiz izin uygulamasını da…

Korona sürecinin en fazla etkilediği sektörlerin başında hizmet sektörü geliyor. Sektörün yükünü kadınlar çekiyor adeta. Onların arasında ise evlere temizliğe giden ev emekçileri kadınlar olduğu gibi, kadrolu sendikalı olarak bir işyerinde temizlik ve hijyen işleri yürüten kadınlar da var.  Bu ikinci kategoriye giren kadınlar, arkadaşlarına göre nispeten daha iyi koşullarda çalışıyorlar, fakat pandemi sürecinde hemşireler gibi onların da iş yükleri arttığı gibi çalışma biçimlerinde de ciddi değişiklikler ortaya çıkmaya başladı.

Onlardan biriyle Dilek Coşkun’la konuştuk. Dilek 47 yaşında evli, bir oğlu, bir kızı var. Kızı üniversitede oğlu ise lisede okuyor. Daha önceleri evlere temizliğe gittiği olmuş fakat 11 yıldır İstanbul’da büyük bir sitede temizlik işçisi olarak çalışıyor. Genel- İş Sendikası üyesi ve aynı zamanda temsilci. Eşi de onun gibi bir sitede temizlik işçiliği yapıyor. Zaten Dileğin yönlendirmesiyle girmiş o da işe. Eskiden konfeksiyonda kayıt dışı çalışıyor, ücretini de zamanında alamıyormuş. Dilek gel buraya gir, hiç olmazsa, az da olsa her ay ne alacağımızı bilir, hesabımızı da ona göre yaparız, demiş.

Bir sitede temizlik işi derken neyi kastediyor, iş tanımı içine neler giriyor, tek tek neler yapıyor onu soruyoruz Dileğe, ev temizliğinden elbette farklı daha kapsamlı ve yorucu onların yaptığı iş, “Merdivenleri,  koridorları, süpürüp ve paspas yapıyoruz.  Asansörleri ve asansör düğmelerini siliyoruz, kapıları siliyoruz, büyük camlı kapılarımız var bizim. Çöp odalarını temizliyor, onların da kapılarını siliyoruz, çöp kovalarını temizliyoruz. “ koca sitede ellerinin değmediği yer yok gibi devam ediyor yaptıklarını anlatmaya, yangın merdivenleri, yangın dolapları,  merdivenlerdeki camlar… Buraların temizliği de hep onlardaymış. Fazladan sitelerde sığınaklar bulunuyor, orayı da temizlemek silmek zorundalar “ Çok teferruatlı işimiz var, bizim bazılarını unutmuşumdur, sayarken”  diye devam ediyor. Mesai 08.00’da başlıyor,  17.00’da bitiyor, günde, dokuz saat çalışıyorlar.

Dört yıldır sendika üyesi olan Dilek, sendika girmeden önce de bu sitede çalışıyormuş. Sendika öncesi ve sonrası zamanları karşılaştırmasını istiyoruz   “ Sendikasız olduğumuz zamanlarda hiçbir hakkımızı alamıyorduk.  Yönetimden zam istiyorduk, zam ayı geldiğinde,  50-100 TL para veriyorlar ve işinize gelirse, diyorlardı. Mecbur boyun eğip çalışıyorduk. Sonra düşündük ‘birlik olalım, sendikaya üye olalım, hakkımızı onlar arasın’ dedik” diyor.

İşyerinde yükümüz arttı

Memlekette işçilerin en doğal haklarından biri olması gereken sendikalaşma hakkı, maalesef o kadar da kolay elde edilmiyor. Her sendikalaşma sürecinde yaşanan sıkıntılarla onlar da karşılaşmışlar, sancılı ve uzun olmuş bu iş. İşçilerin bazıları bu süreçte işten atılmış, “İki yıllık mücadeleden sonra sendikayı getirdik buraya.

Pandemiyle birlikte kadınların işyerinde ve evde iş yüklerinin iyice arttığını biliyoruz. Dileğin yaşamını nasıl etkilemiş bu süreç peki?  “ Bizim işimiz temizlik ve hijyen olduğu için bu dönemde işyerimizde yükümüz daha çok arttı. Bir sitede çalışıyorsun, devamlı insanlar geliyor gidiyor ve burada oturanlar daha fazla temizlik istiyor sizden. Çok yoruluyoruz, eve geliyoruz, evde çoluk, çocuk, koca, yemek, ev işleri derken gerçekten de bitik bir halde yatağa atıyoruz kendimizi.”

Çocukların evlerde olması sadece annelerinin değil onların çalışan olarak iş yüklerinin de artmasına neden olmuş şöyle anlatıyor: “ Çocuklar pandemi süresince hep evdeler ve asansörlerle devamlı, inip çıkıyorlar. İster istemez asansörler kirleniyor. Eskiden bir kere siliyordum, şimdi üç kere silmeye başladım. Dışarıdan basılan asansör düğmelerini de mesela her gün üç dört kere siliyoruz. Eskiden bir günde bir kere yaptığımız işleri şimdi bir günde üç dört kere yaptığımız oluyor.”

İşyerinde temizlik için kullanılan deterjanlar ve kimyasalların daha fazla kullanılması da onların sağlık durumu üzerinde olumsuz etkilere yol açabiliyor. Şimdilik bir şey yokmuş ama yaşlandığında hastalıklara açık hale gelebileceğini düşünüp, korkuyor.

Dönüşümlü ücretsiz izin

İş yükünün artma nedenlerinden biri de bazı arkadaşlarının ücretsiz izne ayrılması ona göre. Pandemiden önce bir binaya bakarlarken şimdi arkadaşlarının yerine de çalışıp iki binaya bakıyorlar. Son dönemlerdeki en büyük dertleri de bu zaten.   “Yedi arkadaşımız 15 gün işsizliğe gönderildi. O nedenle iş yükümüz iki kat arttı. 15 gün sonra da biz işsizliğe gönderileceğiz, onlar çalışacaklar” diye anlatıyor derdini Dilek. Ücretsiz izin uygulaması onların sitede çalışan temizlik işçilerini de vurmuş. İşverenler, sendika üyesi işçileri dönüşümlü olarak ücretsiz izne çıkarmaya başlamışlar. Dilek ücretsiz izin uygulamasından sonra işten çıkarılmaktan korkuyor ama sendikamız var, bir şeyler yapar, diyor bir taraftan da… Ücretsiz izin uygulaması şu sıralarda gerçekten de işçi sınıfının başına bela olmuş durumda… En büyük korkusu da ücretsiz izinden sonra KOD29’la işinden olmak.

Pandemiyle birlikte evde ne tür, değişiklikler olmuş, geçim sıkıntıları var mı, çocuklar evde mi, oraları biraz daha kurcalayayım diyorum, Dilek öyle kolay kolay konuşan bir kadın değil… Yemeği evde o yapıyormuş, kocası ama salata yapıyor ya da menemen gibi şeyleri pişirebiliyormuş, eli lezzetliymiş. Çocuklar da ufak tefek yardım ediyor. Asıl sorumlu o… “Eskiden işten eve geldiğimde, elimi yıkayıp, yemeğe girişebiliyordum hemen. Şimdi değişti her şey. Herkes önce eve değil, banyoya giriyor, üzerimizdekileri çıkarıp, makineye atıyor, yıkıyoruz. Eskiden sebze ve meyvayı bazen poşetiyle atıyordum dolaba ama artık, tek, tek yıkayıp, öyle koymak zorundayım. Bir de çocuklar evde olduğu için devamlı bir şeyler atıştırmak yemek istiyorlar… Daha yorucu oluyor

Pahalılıktan şikayetçi, eşi de kendisi de çalıştığı halde ucu ucuna geçinmeye başlamışlar bu süreçte…” Her şey iki katına çıktı, pandemi öncesi 40 TL’ye aldığım yağa şimdi 80 TL veriyorum. Ayrıca çocuklar evde eğitim aldıkları için internet, elektrik, su faturaları da katlandıkça katlandı. Eskiden ayda bir aldığım temizlik malzemeleri artık ancak 10-15 gün dayanıyor” diyor.

Kadın olmanın işçi kadın olmanın bu memlekette çok zor olduğunu düşünüyor Dilek. Şu anda işe yürüyerek geliyor, ama işe giderken, söz laf her şeyi işitiyormuş. Geçtiğimiz günlerde ablasıyla birlikte minibüsle giderken tacize uğradıklarını anlatıyor. Şoföre, hemen arabayı karakolun önüne çek, bu adam bizi taciz ediyor, diye bağırdım… Adam iki dakika sonra minibüsten attı kendini…”Ses çıkarmamız lazım, ama ne yazık ki gelenekler kadınların elini kolunu bağlıyor. Ben kötü olurum diye ses çıkaramıyorlar

Sadece kadın olduğu için değil aynı zamanda Alevi olduğu için de ayrımcılığa maruz kaldığını söylüyor. “Daha fazla eziliyoruz, biz” diyor.

Nasıl bir dünyada yaşamak istediğini de şöyle özetliyor Dilek. “ Tüm haklarımı savunabildiğim, daha özgür yaşayabildiğim, ayrımcılığa uğramadığım daha aydınlık bir ülkede yaşamak isterdim. Çocuklarımı da öyle büyüteyim isterdim. Alevi olduğum için ayrımcılığa uğramamak isterdim.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bornova’da üretim yapan Kristal Yağ işçilerinin asgari ücrete tepkileri sert oldu. TİS masasından kalkan işçiler bir ayı aşkın süredir grevdeler. Emekçilerin market alışverişlerinde yaşadıkları adeta bir trajedi. Poşetleri neredeyse boş. Kristal Yağ Fabrikası işyeri temsilcisi Gülnaz’la görüştük.
Çalışanların yüzde 60’ını kadınların oluşturduğu fabrikada, işçiler ağır ve işçi sağlığını hiçe sayan çalışma koşulları nedeniyle sendikal örgütlenme mücadelesi yürütüyorlardı. 10 Haziran’da 145 kişinin işten atılması üzerine direnişe geçen ve sendikalarıyla da sorunlar yaşayan Esitaş işçisi kadınlarla konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!