“Herkesin bir değerler sistemi vardır. Bu değerler sistemi çerçevesinde eleştirebilme özgürlüğünüz vardır.
Hükümetimizin de doğal olarak değerleri var. Eşcinselliği normalleştirmek ya da normal görmek gibi bir lüksümüz yok.
Ancak devletin ve hükümetin, her vatandaşın temel insan haklarını korumak ve teslim etmek yükümlülüğü bulunuyor.
Her grubun protesto hakkı vardır.
Nefret söylemini yanlış buluyorum. Ben bir hukukçuyum ve mesleğimin büyük bölümü insan hakları temelinde geçti. Nefret söylemini kime karşı olursa olsun yanlış buluyoruz.
Hükümetin hiçbir vatandaşından vazgeçme lüksü de hakkı da yoktur.
Bazıları ‘Çocuğu anne yetiştirir’ diyor. Oysa çocuğu anne baba beraber yetiştirir. Aileyi korumak, önce ailenin kendisinin yapması gereken bir şey.”
Bu sözler Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’a ait. Gazeteci Hande Fırat’a verdiği röportajdan alıntıladım.
Konu, Yesevi Alperenler Ocağı Eğitim, Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ne bağlı Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu’nun, Saraçhane Parkı’nda düzenlediği LGBTİ+’lara yönelik nefret gösterisi.
Suç duyurusunda bulunulacak mı?
Bakan Yanık’ın da söylediği gibi, yapılan gösteri LGBTİ+ öznelere yönelik nefret söylemini yeniden üreten bir gösteriydi. Aynı zamanda LGBTİ+ özneleri hedefe koyan, tedirgin eden bir içeriğe sahipti. Aynı şekilde feminizm yani kadınların mücadelesi de bu hedefe konmuş.
Bakanlık koltuğunda oturan ve hukukçu olduğunu özellikle belirten bakanın, toplumun bir kesimini –kadınlar ve LGBTİ+ özneler- tehdit eden, kazanılmış haklara göz diken, aynı zamanda temel insan haklarını hedefe koyan bu gösteriye dair şahsi fikrini söyleyip kenara çekilmesi yeterli mi? Toplumu ayrıştıran, cadı avına neden olabilecek içeriklere sahip konuşmaların yapıldığı bu organizasyonu örgütleyenlere, orada konuşanlara karşı suç duyurusunda bulunması gerekmez mi?
Gösterinin videolu çağırısını kendi internet sayfasında paylaşan, böylece denetlediği medya organlarına “Siz de paylaşın” demiş olan RTÜK’ü eleştirmesi beklenmez mi?
Elbette söylediklerinde samimiyse.
Ülkede uzun süredir iktidara muhalif olanların bırakın miting, gösteri gibi anayasal hakları kullanabilmesini, sanatçıların konserleri bile yasaklanırken böyle bir mitingin ve ardından yürüyüşün yapılması; yürüyüşe katılanların, konuşanların iktidarın siyasi hattına paralel olması Bakan Derya Yanık’ın söylemlerini boşa düşürüyor.
O halde Bakan Yanık neden bu nefret gösterisi sonrası açıklama yapma gereği duydu?
Bu gösteriye karşı kamuoyunda yükselen büyük tepkiden dolayı. AKP son dönemde bunu çok sık yapıyor. Önce bir hamle yapıyor, gelen tepkiler kaldıramayacağı kuvvetteyse uygun gördüğü bakanlar, milletvekilleri ya da başkan yardımcıları tarafından nabız düşürücü açıklamalar yapıyor. Nasılsa bu ideolojik/politik hamle ile asıl amacı olan kendi tabanına seslenmiş olmanın rahatlığı içinde.
Ailede işlenen suçlar
Bakan Yanık da o gösteride sahneden konuşanların bir kısmının “İstanbul Sözleşmesi’nden kurtulduk, sırada 6284 sayılı kanun var, 6284 sayılı kanun değişmeden bir şey olmaz” dediğini duymuştur elbette. “Erk sahiplerinin ellerindeki siyasi gücü doğru kullanmasını sağlayacağız” cümlesindeki erk sahiplerinden birinin kendisi olduğunun da ayırdındadır.
Yani bu mitingi yapanların kaldırmayı hedefledikleri yasalar, dayattıkları Türk İslamcı aile modeli, bizzat Bakan Yanık’ın bakanlığının kapsam alanına giriyor. Tek adam rejiminde de olsak yine de muhataplardan biri kendisi oluyor.
Bu da Bakan Yanık’ın Hürriyet Gazetesi’nin geleneksel kahvaltısında hukukçu biri olarak açıklama yapmasının ötesinde, oturduğu koltuğun sorumluluklarının farkında, buna uygun davranan bir bakan olmasını gerektiriyor.
İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmayan Bakanlık, sözleşmeden çıkılmasını 6284 sayılı yasaya gönderme yaparak “Elimizde yasa var” diye savunurken şimdi arkasına saklandıkları o yasanın da hedefte olduğunun farkındadır herhalde.
Çünkü yere göğe sığdıramadıkları ailelerinde erkek şiddeti, çocuk istismarı almış başını gidiyor. Kutsal ailede ensest o kadar yüksek boyutlarda ki toplumda infiale neden olur diye bu konu hasıraltı ediliyor, yapılan araştırmalar açıklanmıyor.
Bakanlığın da bildiği gibi, aile söz konusu olduğunda acilen tedbir alınmasını gerektiren konular erkek şiddeti, çocuk istismarı, ensest ve nefret suçları. Bunlar kadınlara, çocuklara ve LGBTİ+ öznelere yönelik işlenen suçlar. Bu suçları, kanunların bile girmekte zorlandığı korumalı ailelerinizde erkekler işliyor.
Elbette başta kadınlar olmak üzere ailenize de, orada işlenen tüm suçlara da karşıyız demeye devam edeceğiz.