Çeviri: Serap Güre
UNI Küresel Sendika’dan UNICARE, 37 ülkeden çoğu kadın 3 bin bakım emekçisiyle anket yaptı. Sonuçlar vahim. Bakım emekçileri iş güvenliklerinin sağlanmadığını, kişisel koruyucu donanıma bile erişemediklerini söylüyor. Emekçiler ayrıca düşük ücretlerden, personel yetersizliğinden, sözlü ve fiziksel şiddetten yakınıyor.
Uluslararası Af Örgütü, UNI Küresel Sendika ve Uluslararası Kamu Hizmetleri tarafından yapılan yakın tarihli bir analiz, pandeminin ilk yılında en az 17 bin sağlık çalışanının yaşamını yitirdiğini tahmin ediyor.[1] UNI Küresel Sendika’nın şubat ayında yayımladığı rapor ise bakım evlerinde ve ev içi bakımda çalışan işçilerin, dünyanın en ölümcül işlerinden birinde, genellikle düşük ücretle çalışarak yüksek enfeksiyon ve ölüm oranlarıyla karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor.[2]
COVID-19 salgınının ilk yılında huzurevlerinde çalışan işçiler ve yaşlı yetişkinlere, engellilere, kronik hastalara evlerinde bakanlar kendilerini fırtınanın tam ortasında buldular ve fırtına bitmedi. Krizde geçen bir yıl içinde, UNI Küresel Sendika’dan UNICARE, mücadelelerinin bir portresini çıkarmak için 37 ülkede 3 bin bakım çalışanının katılımıyla bir anket çalışması gerçekleştirdi.
Ankete bu yılın başında, huzurevlerinde ve ev içi bakımda çalışan sendikalı veya sendikasız işçiler katıldı. Bu işçilerin yüzde 90’ı kadındı. Yanıtlar, Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Afrika ve Okyanusya’daki bakım çalışanlarından geldi.
Anketin ortaya çıkardığı hikâyeler ve istatistikler, sadece birkaç ülkede değil, tüm dünyada bakım emekçilerinin içinde bulunduğu durumun vahametini gözler önüne seriyor. İşçiler en çok personel sıkıntısı, düşük ücret ve kötü iş güvenliği koşullarından yakınıyor. Ankete katılanların yaklaşık dörtte üçü (yüzde 73), personel eksikliğinin yüksek nitelikli bakım hizmeti vermelerini zorlaştırdığını söyledi. Ve yarısından fazlası (yüzde 52), maaşlarının kendilerine makul bir yaşam standardı sağlamadığını; barınma, yiyecek ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını ifade etti.
4 maskeyle 40 müşteriye baktım
Ankete katılanların yarısı, bir iş arkadaşının COVID-19’a yakalandığını bildirdi ve bunların yüzde 8’i, bir iş arkadaşının virüs nedeniyle öldüğünü kaydetti. İş arkadaşlarına virüs bulaşanların dörtte üçünden fazlası (yüzde 77) huzurevi çalışanıydı.
İşçilerin güvende kalmak için yeterli kişisel koruyucu donanım (KKD) elde etme konusunda karşılaştıkları zorluklar da dikkat çekici. Hastaların kişisel eşyalarına çok yakın çalıştıkları için, bakım çalışanları sıradan zamanlarda bile maske, eldiven ve el dezenfektanına ihtiyaç duyuyor. Buna karşın işçilerin yüzde 31’i, pandemide ihtiyaç duydukları KKD’ye her zaman erişemediklerini belirtti. Salgından en çok etkilenen ülkelerdeki bakım çalışanlarının ise yüzde 41’i hâlâ yeterli KKD’ye sahip olmadıklarını kaydetti.
Belçikalı bir kadın işçi, sıklıkla iş gününü yeni bitirmiş başka birinin KKD’sini kullanmak zorunda kaldığını söyledi. Başka bir işçi, “Bir haftalık çalışma için dört maske verildi. Hafta boyunca yaklaşık 40 müşteriye baktım” dedi. İşçiler, işyerlerinde temin edemediklerinde internetten KKD satın aldıklarını, kendi maskelerini yaptıklarını ya da akrabalarından, arkadaşlarından aldıklarını bildirdi.
Yeni Zelandalı bir işçi ise sorunu şöyle özetledi: “Toplum sağlığı çalışanları olarak asla KKD bulmak için tırnaklarımızla kazımak ve yalvarmak zorunda kalmamalı veya KKD’siz çalışmamalıyız.”
Sözlü ve fiziksel şiddet
Ankette birçok işçi, hastaların aileleri ve yabancılar tarafından kendilerine yönelen sözlü taciz ve hatta fiziksel saldırganlıktan ötürü yaşadıkları derin korku ve hayal kırıklıklarını dile getiriyor. İşçilerin yüzde 14’ü fiziksel veya sözlü saldırıya maruz kaldığını belirtiyor. Avusturyalı bir katılımcı, süpermarkette bir kadının “Siz bakıcılar evde kalmalısınız, vebayı yayıyorsunuz” diyerek kendisini azarladığını anlattı.
Her gün hastalık ve ölümle yüz yüze gelmenin yarattığı strese ek olarak, çalışanlar bu tür tacizlerle de başa çıkmak zorunda kalıyor. Bunun sonucunda ciddi ruhsal sorunlarla karşılaşmaları şaşırtıcı değil. Örneğin İspanya’dan bir işçi, sürekli bir psikolojik baskı hissettiğini bildirdi. Öte yandan işçilerin yüzde 65’i kaygı, korku ve diğer ruh sağlığı sorunlarıyla başa çıkma konusunda işverenlerinden destek görmediklerini söyledi.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
Her kıtada ve her ülkede bakım işi kadınlar tarafından yapılıyor; ama yönetim pozisyonundakilerin çoğunluğu erkek. Bu durum, sistemik cinsiyet ayrımcılığını gözler önüne seriyor. Bu ayrımcılık da yetersiz personel, kendilerinin ve hastalarının güvenliğine ilişkin endişeler ve kronik olarak düşük ücret dâhil olmak üzere, çalışanların ankette dile getirdikleri en önemli üç konuyu etkiliyor.
Küresel sağlık sektöründe işgücünün yüzde 70’i kadın; ancak üst düzey rollerin yalnızca yüzde 25’inde kadınlar var. Bu da erkeklerin, kadınların emeği ve geçim kaynakları konusunda kritik kararlar aldığı bir dengesizliğe yol açıyor. Huzurevi ve evde bakım sektöründe bu dengesizlik daha da büyük.
Kadın işçilerin egemen olduğu çoğu sektörde olduğu gibi, bakım sektöründe de geçici istihdam yaygın. UNICARE anketindeki uzun süreli bakım çalışanlarının neredeyse yüzde 20’si iş sözleşmesinden yoksun. Elbette sistemik cinsiyet ayrımcılığı, bakım işçilerinin ücretlerinin düşük tutulmasında rol oynuyor. OECD, 11 ülkede, uzun süreli bakım işçilerinin ortalama ücretlerinin saatte sadece 9 avro, hastane işçilerinin ise – çoğunluğu erkek – ortalama 14 avro olduğunu tespit etti.[3]
Yüzde 29’u güvende hissetmiyor
UNICARE’ın anketinde öne çıkan diğer bulgular ise şöyle:
- Personel almanın kritik bir sorun olduğunu söyleyenlerin çoğu (yüzde 72) huzurevi çalışanıydı.
- Ücretler, özel sektörde çalışan bakım işçileri için kamu sektöründe çalışanlara göre yüzde 17 daha fazla endişe kaynağıydı.
- Bakım çalışanlarının üçte biri (yüzde 33), koronavirüs test sonuçlarını beklerken maaş almadığını söyledi. Neredeyse her dört işçiden biri hastalandığında ücretli izin alamadığını bildirdi.
- Katılımcıların yüzde 29’u işte kendilerini güvende hissetmediklerini dile getirdi ve bu oran huzurevi çalışanları arasında neredeyse yüzde 31’e yükseldi.
- İşçilerin yüzde 38’i işverenlerinin kendilerini korumak için uygun adımları atmadığını söyledi.
- Çalışanların neredeyse yüzde 84’ü koronavirüs testine erişimlerinin olduğunu söyledi. Yüzde 90’ı testlere ücretsiz erişebildiğini kaydetti.
Sonuç: ne yapmalı?
Bakım sektöründeki işçiler, bir yıldan fazla bir süredir COVID-19 savaşının ön saflarında yer alıyorlar, yaşlı yetişkinlere ve her yaştan kronik hasta ve savunmasız kişilere bakıyorlar. Ancak kendileri hastalığa, aşırı çalışmaya ve güvensizliğe karşı savunmasızlar. Kriz devam ederken UNICARE’in araştırması, dünya çapında bakım işçilerini korumak ve desteklemek için temel, uzun vadeli değişikliklerin uygulanmasının aciliyetini gösteriyor. UNICARE tüm yetkililere bir an önce şu önlemleri alma çağrısında bulunuyor:
- Tüm bakım çalışanlarının uygun KKD’ye, COVID-19 aşılarına, ücretsiz ve sık COVID-19 testine sahip olduğundan emin olun.
- Huzurevlerinde daha yüksek personel-asistan oranlarıyla güvenli personel düzeyleri belirleyin ve daha fazla tam zamanlı işler sağlayarak geçici işçilere bağımlılığı en aza indirin.
- Tüm bakım çalışanları için hiçbir ücret ödemeden ücretli izin ve kaliteli tıbbi bakım sağlayın.
- İşyerinde hem psikolojik risk faktörleri için önleyici tedbirler uygulayın hem de ruh sağlığı hizmetlerine ücretsiz erişim sağlayın.
- Bakımevlerinde, hastanelerde ve evde bakım görevlerindeki tüm işçiler için yaşanabilir ücretler garanti edin.
- Bakım evlerinde katı bulaşıcı hastalık protokolleri oluşturun ve uygulayın.
- COVID-19’u uzun süreli bakım sektöründe bir meslek hastalığı olarak kabul edin.
- İşçiler arasında koronavirüs enfeksiyonlarını, hastaneye yatışları ve ölümleri ulusal düzeyde izlemek için sağlam izleme sistemleri oluşturun ve uygulayın. İdeal olarak, veriler genel olarak uluslararası düzeyde karşılaştırılabilir olmalı.
- Yönetimle birlikte tüm bu sorunları ele almak için sendika iş sağlığı ve güvenliği komiteleri oluşturun veya kullanın.
- En önemlisi, sendikalar ve toplu pazarlık yoluyla işçilerin işyerinde karar almada söz hakkı olmasını sağlayın.
——————————————–
[1] Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası Kamu Hizmetleri ve UNI Küresel Sendika, COVID-19: Kuruluşların hızlı aşı uygulaması çağrısı yaptıkça sağlık çalışanlarının ölüm oranı en az 17.000’e yükseldi (5 Mart 2021). https://www.amnesty.org/en/latest/news/2021/03/covid19-health-worker-death-toll-risesto-at-least-17000-as-organizations-call-for-rapid-vaccine- rollout/; UNI Global Union, COVID-19’a karşı bir kalkan oluşturma: sendikaların yanıt vermesi için kurallar (4 Mart 2021). https://uniglobalunion.org/sites/default/files/files/news/building_a_shield_final_english.pdf
[2] UNI Global Union, En tehlikeli iş: COVID-19’un ABD, İngiltere, Kanada, İrlanda ve Avustralya’daki uzun süreli bakım işçileri üzerindeki etkisi (Şubat 2021). https://www.uniglobalunion.org/sites/default/files/imce/the_impact_of_covid-19_fin.pdf
[3] Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, Kimin umrunda: yaşlılar için bakım çalışanlarına dikkat çekmek ve elde tutmak (22 Haziran 2020). https: // www.oecd-ilibrary.org/docserver/92c0ef68-en.pdf; Dünya Sağlık Örgütü, Kadınlar tarafından teslim edildi, erkekler tarafından yönetildi: küresel sağlık ve sosyal işgücünün cinsiyet ve eşitlik analizi, Sağlık için İnsan Kaynakları Gözlemci Serisi no. 24 (2019). https://apps.who.int/iris/bitstream/hand le / 10665/311322/9789241515467-eng.pdf s.101