Kafe-bar sektörü en güvencesiz sektörlerden biri. Çoğu bar işçisi sigortasız, düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Çalışma koşulları ağır, uzun saatler boyu ayaktalar. Emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Tüm bunların yanında bar işçisi kadınlar, kadın olmalarından kaynaklı pek çok sorun yaşıyor. Bu sorunların başında cinsel taciz ve cinsiyet ayrımcılığı geliyor.
Bar işçisi kadınlarla yaşadıkları sorunları konuştuk.
Emek sömürüsü çok fazla
Bir barda aşçı olarak çalışan D.B, ekonomik krizin giderek derinleştiğine ve alım gücünün giderek düştüğüne dikkat çekerek başlıyor sözlerine. Bar işçilerinin çoğunun güvencesiz çalıştırıldığını vurguluyor:
“Bar sektöründe uzun yıllar çalıştım. Sekiz yıl boyunca farklı farklı barlarda çalıştım. Çoğu zaman günde ortalama 12 saat çalışıyoruz. Emek sömürüsünün en yoğun olduğu sektörlerden biri. Uzun süre SSK’sız çalıştım. Bar işçilerinin çoğu zaten SSK’sız çalıştırılıyor. Çok düşük ücretlere çalıştırıldım, şu an asgari ücretten biraz fazla maaş alıyorum. Bu kez neyse ki SSK’m var. Bar işçilerinin en büyük sorunlarından biri güvencesiz bir şekilde çalıştırılmasıdır.
Bunun yanında, aldığımız ücret hiçbir şeye yetmiyor. Ekonomik kriz giderek derinleşiyor. Aldığımız ücret olduğu gibi kira, fatura ve gıdaya gidiyor. Ucu ucuna ancak yetiştiriyorum. Çoğu zaman alacağım şeylerden kısmak zorunda kalıyorum. Yüksek lisans yapıyorum, okul ihtiyaçlarımı karşılamak için çalışmak zorundayım.”
Gece ve gündüz kavramımız yok
D.B, bar işçisi bir kadın olarak kendi deneyimlerini, karşılaştığı sorunları şu sözlerle aktarıyor:
“Bazı patronlar bize verilen bahşişe bile göz koymaya çalışıyor. Bazı patronlar bazen TİP’imize atılan paraları bile bize vereceği ücret yerine saymaya çalışıyor. Bar sektöründe genelde gece çalıştığımız için çok sorun yaşıyoruz. Gün içinde asla bir şey yapamıyoruz. Biyolojik ve mental olarak gece çalışmak oldukça bedenimizi zorluyor; çünkü sabah 05.00 gibi eve gidiyoruz. Gündüz 15.00 gibi uyanıyoruz. Uyanır uyanmaz tekrar işe gidiyoruz. Kış aylarında karanlığa yatıp, tekrar bir karanlığa uyanıyoruz. Genelde gün ışığı görmüyoruz. Artık gece ve gündüz kavramımız yok. Asla normal bir yaşamımız yok.”
Çalışma saatlerinden dolayı herhangi bir sosyal aktiviteye katılamadığını belirten D.B., “Arkadaşlarımız, genelde gündüz çalışıyor, bu nedenle sosyalleşemiyoruz. Sinema, tiyatro, sergi gibi kültürel aktiviteler hayal oldu. Şu an bir barda aşçı olarak çalışıyorum ama kendime evde yemek yapmaya vakit bile bulamıyorum. Evimde en son ne zaman kahvaltı hazırladığımı hatırlamıyorum bile. Bedenimiz o kadar çok yoruluyor ki temizlik yapmak bile bazen çok yorucu oluyor” diyor.
Cinsel taciz çok yaygın
D.B, bar sektöründe çalışan kadınların sıklıkla cinsel tacize ve saldırılara maruz bırakıldığına vurgu yapıyor:
“Müşteriler tarafından cinsel tacize maruz bırakılıyoruz. Bana penisini gösteren bile oldu. Biri bar tuvaletinde beni sıkıştırdı, boğazıma kesici alet dayadı. Gece işimiz geç bittiği için o saatlerde ulaşım yok. Mecburen taksiye binip eve gitmemiz gerekiyor. Bu bizi çok tedirgin ediyor; çünkü tacize, tecavüze uğrayabiliriz. Bir keresinde işten çıktım, yolda yürürken bir erkek tarafından cinsel saldırıya maruz bırakıldım. Yanında kesici alet vardı. Bunu anlatmak bile şu an benim için zor. Kendimizi güvende hissetmek için birbirimize bindiğimiz taksilerin plakalarını yolluyoruz. Bunların yanında erkek yöneticiler, ‘Çıkışta bize gidelim, istersen maaşına zam yapayım. Bize gidip alkol içelim’ gibi sözlerle kadın bar işçilerini taciz edebiliyor.”
Bizden hep gülümsememizi bekliyorlar
24 yaşındaki bar emekçisi Gökçe de bar sektöründe cinsel tacizin çok yaygın olduğunu söylüyor. Gökçe, “Bizden hep gülümsememizi bekliyorlar. Kibarlıktan ve nezaketimizden dolayı onlara gülümsediğimizde yanlış anlaşılıyor. Sanki hep gülümsemek zorundaymışız gibi…” diyor ve devam ediyor:
“Kibarlığımızı ve nezaketimizi kötü şekilde kullanmaya çalışan müşteriler oluyor. Bazı müşteriler özellikle bizimle iletişim kurmaya çalışıyor. Çoğu zaman göz teması kurmaya çalışıyorlar. Kendimizi göz hapsinde hissediyoruz. Sigara içmeye çıktığımızda gelip ‘Nasılsınız’ gibi cümlelerle onlarla sohbet etmemizi istiyorlar. Bizi takip ediyorlar. Tuvalete gitmemizi gözleyen müşteriler bile oluyor. Bazı müşterileri, tuvalet temizlemek için çıktığımda kapıda beklerken buluyorum. Bilinçli bir şekilde benimle iletişim kurmaya çalışıyor.
Bazıları ‘Güzelim, tatlım’ gibi cümleler kuruyor. Bu sorunlarla karşılaştığımızda iş arkadaşlarımıza ‘O masayla sen ilgilenir misin?’ diyoruz. Hiçbir işçi ve emekçi kadın, çalışırken veya normal yaşamında cinsel tacize maruz kalmamalı.”
Mesleğimizi düşük bir meslek olarak görüyorlar
Gökçe, garsonluk mesleğinin diğer insanlar tarafından “düşük bir meslek” olarak görüldüğünü söylüyor:
“Genelde müşteriler, garson olduğumuz için bizi aşağılamaya çalışıyor. Üstten bir tavır ve davranışlar sergiliyorlar. Biz barda çalışan garsonların herhangi bir yeteneği yokmuş gibi davranılıyor. ‘Bir işe yaramayan’ algısı var. Onlara sonsuz hizmet etmemiz ve tüm kötü davranışlarına katlanmamız gerekiyormuş gibi… Kendilerini bizden daha üstün görüyorlar. Üniversite okuduğumuzu duyunca ise şaşırıyorlar. Hemen sergiledikleri tavırlar ve kurdukları iletişim biçimi değişiyor.”
Kadın bedeni üzerinden müşteri çekmeye çalışıyorlar
Gökçe, bar sektöründeki işe alınma süreçlerinde toplumsal cinsiyet ayrımcılığını açıkça deneyimlediğini anlatıyor. “Siz kadınsınız, ağır yükleri kaldıramazsınız, bardaki varilleri kaldıramazsınız, erkekler kaldırabilir” gibi cümleleri birçok kez duymuş örneğin. Dahası da var:
“Bir kere bir kafede işe başladım. Bana sadece ‘Gelen müşterileri karşıla, kapıda dur, onlara gülümse’ denildi. Güzel kadınların bedeni üzerinden müşteri çekmeye çalışıyorlar. Bu, kadın bedeninin pazarlanmasıdır. Bizleri daha çok bu şekilde çalıştırmaya çalışıyorlar. Erkekler ile aynı işi yapamayacağımızı düşünüyorlar. Erkeklerle aynı işi yapabiliriz. Bence bu toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir göstergesi.”
Çalışma alanlarının güvenli olması gerekiyor
Gökçe, bar sektöründe sık sık müşteriler tarafından kavga çıkarıldığını belirterek, iş güvenliği önlemlerinin yetersizliğinden yakınıyor:
“Oldukça yıpratıcı ve yorucu bir meslek yapıyoruz. Bazen müşteriler kavga çıkarıyor, şiddet olayları yaşanabiliyor, böyle durumlarda genelde erkek garsonlar müdahale ediyor. ‘Erkekler ağır işleri yapabilir, kavga esnasında sorunları çözebilir’ mantığı ile bakılıyor, hâlbuki işveren gerekli iş güvenliği önlemlerini alsa buna da ihtiyaç kalmaz. Çalışma alanlarının güvenli olması gerekiyor, en ciddi sorunlarımızdan biri de bu.”
Regl izni hakkımızı istiyoruz
Görüştüğümüz iki bar işçisi kadın ise bar işçilerinin örgütsüzlüğüne dikkat çekiyor. Daha biz taleplerini sormadan regl izni haklarının olması gerektiğini dile getiriyorlar. Diğer taleplerini ise şöyle sıralıyorlar:
“Bar sektöründeki güvencesiz çalıştırmaya bir an önce son verilmesi gerek. Cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi lazım. Cinsel taciz ve şiddetin önlenmesi için çalışmalar yapılmalı.”
Fotoğraflar: BirGün, Zeynep Kuray