Barınamıyoruz

Kiralar, yurt ücretleri almış başını gidiyor. Üniversite öğrencileri, bütçelerine uygun ev, yurt bulamadıkları için “Barınamıyoruz” diyerek parklarda bir hareket başlattılar. Kadın öğrencilerin durumu daha da zor. Yoksul ailelerde yurt parası yüzünden kızların eğitiminden vazgeçme eğilimi görülüyor. Yoğurtçu Parkı’nda nöbet tutan kadın öğrencilere mikrofonu uzattık…
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com
Seval Öztürk     sevalozturk18@gmail.com

Kiralar, yurt ücretleri almış başını gidiyor. Üniversite öğrencileri, bütçelerine uygun ev, yurt bulamadıkları için “Barınamıyoruz” diyerek parklarda bir hareket başlattılar. Kadın öğrencilerin durumu daha da zor. Yoksul ailelerde yurt parası yüzünden kızların eğitiminden vazgeçme eğilimi görülüyor. Yoğurtçu Parkı’nda nöbet tutan kadın öğrencilere mikrofonu uzattık…

Türkiye’de katlanarak artan ekonomik kriz ve pandemiden öğrencilerin de payına yetersiz devlet yurdu, özel yurtların pahalılığı, ev kiralarının yüksekliği problemi düştü. Yüz yüze eğitimin başlaması ile birlikte barınma konusu öğrencilerin en temel sorunu haline geldi. Son yıllarda çokça konut yapılmasına rağmen öğrenciler bütçelerine uygun ev, yurt bulamıyorlar. Bunun üzerine “Barınamıyoruz” diyerek parklarda eylem yapmaya başlayan öğrenciler içinde bulundukları durumu şu sözlerle dile getiriyor: “Öğrenciyiz eğitim almak istiyoruz, fakat kalacak yer ücretini karşılayamadığımız için okulu dondurmak zorunda kalıyoruz.”

20 Eylül’de Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurt sonuçlarını açıklamasının ardından öğrenciler kalacak yer bulamadıkları için parklarda kalmaya başladı. Bu hareketin etkileri farklı şehirlerde de hissedildi ve barınamıyoruz ismiyle bir öğrenci hareketi başladı. İstanbul Yoğurtçu Parkı’nda nöbette olan Öğrenci Sendikası üyesi Ece Balekoğlu, Beyza Çelik ve Zelal Kaya ile süreci konuştuk.

Zelal, İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Bölümü birinci sınıf öğrencisi. İstanbul’da annesiyle birlikte yaşayan Zelal’in evi ve okulu arasındaki mesafe iki saat. Yurtların yetersizliğini bildiği ve ona devlet yurdu çıkmayacağını düşündüğü için başvuru dahi yapmamış. Okuluna yakın, özel yurt bakmaya başlamış fakat özel yurtlarda güvenlik problemi olduğunu düşünüyor. Endişelerini şu sözlerle dile getiriyor: “Özel yurtlarda giriş çıkışların kontrolü nasıl yapılıyor, içeri kimler alınıyor, kimler çalışıyor? Orada başıma bir şey gelirse bundan kim sorumlu olacak? Türkiye gibi bir ülkede başıma ne geleceğini kimse bilemiyor.” Zelal hali hazırda ailesi ile yaşamaya devam ediyor. Okula gidip gelmesi günde dört saati buluyor. Sadece okula gidebilmek için tramvay, metro, iki de minibüs kullanması gerekiyor. Yorgunluk ve ulaşım ücretleri de cabası.

Beyza; Marmara Üniversitesi Kimya Bölümü ikinci sınıf öğrencisi. Kendisini öğrenci evine çıkabilen şanslı kişilerden biri olarak tanımlıyor. Hemen arkasından da endişelerini dile getiriyor: “Bu eve zorluklarla, KYK kredisini biriktirerek, borç alarak çıktık ve kontratımız ekim ayında bitecek. Biz 3+1 dairede 2 bin TL’ye üç kişi kalıyoruz. Hemen yan dairemiz kiraya verildi. İki kadın öğrenci kalıyor. Ev 2+1 ve kira olarak 3 bin 500 TL ödüyorlar. Bizim kiramız ne olacak; çıkmaya zorlanır mıyız; salonu iptal edip bir ev arkadaşı daha mı alsak? Bunları düşünmeye başladık.”

Ece, Bilgi Üniversitesi’nde tam burslu olarak lisansını tamamladıktan sonra ODTÜ Medya ve Kültürel Çalışmalar Bölümü’nde yüksek lisansa başlamış. İstanbul’da annesiyle yaşamış fakat şimdi Ankara’ya taşınmak zorunda. Ece Ankara’ya giderken oranın barınma sorunu açısından daha uygun olacağını düşünüyormuş. Fakat karşılaştığı manzara İstanbul’daki sorunlardan farksız değil. Şöyle anlatıyor Ece durumunu: “ODTÜ’nün çevresindeki evler çok pahalı. Banyosunda musluğu çalışmayan odasında priz olmayan evlere 2 bin TL kira istiyorlar. Özellikle okul çevresinde kiralar çok yüksek. Bodrum katındaki eve 2-3 bin lira kira istiyorlar.”

Zelal ile yaptığımız küçük bir hesaplama ile öğrencilerin yaşadığı geçim sıkıntısını anlatmaya çalışalım

“KYK burs/kredisi 650 TL ve KYK yurdu çıkarsa yüzde 60’ını barınmaya vereceğiz. Yurdun çıkması da düşük bir ihtimal. Ancak ailenizden kimse kalmadıysa açlıktan ölüyorsak vs öyle yurt çıkıyor. Yurt ücretini ödedikten sonra bize kalan 200 TL, günlük 10 TL bile düşmüyor. Bu parayla geçinmek imkânsız. Benim minibüs param yedi TL. Metrobüs ve tramvaya da binmem gerekiyor. Şöyle bir denge kurulması gerekiyor yani 650 TL burs veriliyorsa biz bunun ancak 100 TL’sini barınmaya ayırabiliriz. Hani sanat bir ihtiyaçtır diyoruz ya ben altı yıldır tiyatroya hiç gitmedim. Param yok çünkü.  Bu bir lüks değil. Bir üniversite öğrencisinin bir kafeye gidip 10 TL’ye bir kahve içmesi lüks değildir. Bu bir ihtiyaçtır. Sosyalleşmek ihtiyaçtır. Bir sinema bileti, tiyatro bileti lüks değildir. Biz artık bunun lüks görünmesinden sıkıldık. Ne ile yetinemiyorsun denmesinden sıkıldık. Biz patates kuyruğundaydık denmesinden sıkıldık çünkü biz bugün o kuyruğa girip patates alsak onu yapabileceğimiz bir evimiz yok. Anayasa’da 42. Madde eğitim, 36. Madde konut hakkı biz ikisine de ulaşamıyoruz.”

“KYK yurdu ve bursu çıkmıyor. Eğer faiziyle geri ödemeye ve hayata borçlu başlamaya bir şekilde ikna olursanız kredi evet başka çareniz yok” diyen Ece geleceğe dair kaygılarını şöyle dile getiriyor: “Bir de işin şu boyutu var ben mezun oldum, iş bulup bunları aileme geri ödeyebilir miyim? İşsizlik, geleceksizlik büyük bir kaygı dolayısıyla ödeyip ödeyemeyeceğim belli değil. Gençlik olarak addettiğimiz 30 yaşa kadar olan insanları çok karanlık bir gelecek bekliyor. Aslında insanların çok güzel dedikleri bir dönemi biz sürekli olarak bir ekonomik kaygı ile geçiriyoruz.”

Ekonomik kriz yine en çok kadınları etkiliyor

Kadın öğrencilerin ev arama sürecinin daha zorlu olduğunu düşünen Ece kadınların deneyimlerini şu sözlerle anlatıyor: “Zaten şehir dışına gönderilmek istenmeyen, okutulmak istenmeyen kadın öğrenciler bir de bu yurt fiyatları, ev fiyatları bahane edilerek de okutulmamaya başlıyor. Benim kadın arkadaşlarımla konuştuğumda yaşadıkları problem belki iki kat daha fazla. Ankara’da ev bulmaya gittiğimde de aynı şeyi yaşadım. Bir kadın öğrenci olarak sizin ev bulma olasılığınız çok düşük. Size ev vermek istemiyorlar. Ev verecekse eğer babanızın gelip konuşmasını istiyorlar. Bir erkek figürünün orada olmasını bekliyorlar. Dolayısıyla işin bir de toplumsal cinsiyet boyutu var, çok zedeleniyorsunuz. Dolayısıyla çok fazla şu bahaneyi duydum etrafımdaki babalardan: ‘Kızımı okutamayacağım. Üç tane çocuğum var, yurt çıkmadı. Erkek olan okusun.’ Bu öncelik haline gelmeye başlıyor bir yerden sonra ama bence bu tehlikeli bir öncelik.”

Öğrencilerin talep ve şikayetleri

Z Kuşağı, bu kaygı ve karamsarlık içinde boğulup can vermek üzere olduğunu söylüyor. Gençler siyasilerin “Biz de K Pop dinliyoruz, 10 GB internet hediye ediyoruz” şeklindeki açıklamalarını komik buluyorlar. Gençlerin kaygıları: işsizlik, geleceksizlik, ODTÜ’ye ve Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyumlar, KYK borçları, geçim sıkıntısı, staj bulamama, yurt problemleri…

Öğrenciler KYK burslarının artırılması, yurtların şartlarının iyileştirilmesi, kira ve özel yurt fiyatlarına denetim getirilmesi gibi taleplerde ortaklaşıyor. Bu talepleri toplu bir şekilde iletmek, seslerini duyurmak için parklarda toplandılar ve Barınamıyoruz tagı ile yan yana geldiler.

Öğrenciler: “Barınamadığımızı biliyoruz. Barınamayan bütün öğrenciler bunun bir parçası olun, sesimizi yükseltelim. Dayanışmayla bir çözüm bulabiliriz. Öğrenciler olarak artık bahsettiğimiz siyasilerin ikiyüzlülüğüne katlanamıyoruz. Biz ne bekliyorsak öğrencilerden, halktan bekliyoruz, geçinemeyen vatandaştan bekliyoruz.” diyerek herkesi dayanışmaya çağırıyorlar.

Paylaş:

Benzer İçerikler

İzmir’e bağlı Çiğli Belediyesi’nden atılan kadın işçiler 25 gündür Ankara’da CHP Genel Merkezi önünde “İşimizi geri istiyoruz” diyerek eylemdeler. Kadın işçiler seslerini parti yöneticilerine duyurmaya çalışıyor. İzmir’de bıraktıkları çocuklarını düşünmeden edemiyorlar. Yüklerini kadın dayanışmasıyla hafifletmişler.
“Nasıl ki baş düşman Mehmet Şimşek ve onu atayanlar, onun üstündeki ulusal veya uluslararası büyük sermaye ve patriyarkaysa, burada da bizim ev içinde erkeklere karşı bir ideolojik şiddet uygulamamız gerekiyor. Birinci konumuzun bu olması gerekiyor. Muhakkak ki kamunun ve sendikaların bu konudaki görevleri de bizim propaganda konumuzdur ama hayatı ertelemeden dayanışarak hayatımızı değiştirmenin yollarını bulmamız lazım.”
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!