Bedeni hür kadın öğretmenler

“AKP’nin kadın öğretmenlerin nasıl giyineceklerine dair müdahalesi kabul edilemez. Devlet ve iktidarın gücü patriyarkanın gücü ile birleştirilerek kadın bedeni siyasal İslamcı ideolojinin baskısı altına alınmaya çalışılıyor. Buna karşı kadınlar, sendikalar, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler kuvvetli tepki örgütlemeli.”
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

Sicilyalı yazar Lara Cardella’ın daha 19 yaşındayken yayımlanan “Pantolon İstiyorum” adlı romanı muhafazakâr ve dinci Sicilya’da büyük tepkiyle karşılanır. Kitapta anlatılan yazarın yaşadıklarıdır. Bu satırları okurken sizin de aklınıza Duygu Asena’nın 1980’li yılların sonlarına doğru yayımlanan “Kadının Adı Yok” kitabı gelmiştir. Cardella’nın kitabı da 1980’lerin sonlarında yayımlanır ve kısa sürede başka dillere çevrilir.

Cardella kitabında pantolon giymek gibi “sıradan” bir isteğin mevcut toplumsal yapıyı nasıl alt üst ettiğini pek güzel anlatır. Babasının, ailesinin baskı ve şiddetine rağmen pantolon giymekten vazgeçmeyen genç kadına, annesi eğer pantolon giyerse toplumun onu “puttana” yani fahişe olarak göreceğini söyler. O kadar çok istiyor ki genç kadın pantolon giymeyi “puttana” olmaya karar verir ve kitap böylece akar gider. O çok “koruyucu, kutsal” ailenin riyakâr yüzü dâhil birçok gerçekle herkes yüzleşmek zorunda kalır bu direnç nedeniyle. Kitap o kadar ilgi ve aynı zamanda öfke ile karşılanır ki kitabın filmi de çekilir.

1990’ların başında okudum Pantolon İstiyorum adlı kitabı. Adını görür görmez etkilenmiştim. Çünkü çocukken ben de pantolon giymek isteyen ama etek giymeye zorlanan kız çocuğuydum. Pantolon giymek yasaktı. Başımızda namus belası vardı. Bir de “Herkes ne der?” baskısı. “Ama etekten daha iyi kapatır pantolon” itirazını duyan kulaklar olmazdı. Olmasa da şiddet ve baskıya rağmen sonunda pantolon giymiştim. Ara ara aklıma gelir o yıllar. Hüzünleniyor insan, sevdiği kıyafeti giymek için bu kadar ağır bedel ödemek gerekir mi diye.

Öğretmen aracılığıyla başka bir dünyayı fark etmek

Genç kadın öğrenciler üzerinde fikri, duruşu, bedeni hür kadın öğretmenlerin etkisi özeldir. Gençlik yılları kadınlar için kadın olma yolculuğunda kendini fark etme, kadınlığa giden yolda taşları örme sürecidir. Kadın olma yolculuğunun bu zorlu yıllarında çoğu zaman evin kurduğu baskıya karşın rol modeli, genç kadın öğrencileriyle yakından ilgilenen kadın öğretmenler vahadır. Evin içinde genç kadınları değersizleştiren, yok sayan tavırların aksine kadın öğretmenlerin ilgisi ve cesaretlendirmesi çok fazla kadının hayatının değişmesine, yaşamın içindeki alternatiflerin fark edilmesine neden oldu, oluyor. Ailenin, genç kadınların merakını ve kendi hikâyesini yazma hevesini kırmak için kurduğu “Sen kimsin ki?” cümlesine karşın fark edilmek, desteklenmek ömrünün başındaki kadınlar için şanstır. İnanılmaz değişimlerin kozasıdır kadın öğretmenlerle genç kadın öğrenciler arasında kurulan bu antipatriarkal “illegal” ilişki.

Sadece bilgisi, mesleğindeki ustalığı ile değil; görünüşü, davranışları, kendisine güveni ile de kadın öğretmenler genç kadın öğrenciler için rol modeldir. Beğeni, hayranlık duyguları nice genç kadın için erkeklere değil, kadınlara duyularak öğrenilir ve geliştirilir.

Bilgisi kadar iki dirhem bir çekirdek haliyle en çok aklımda kalan, insan nasıl her zaman bu kadar bakımlı ve düzenli olabilir, sorusunu sorduran sanat tarihi dersi hocamı hâlâ hayranlıkla anımsarım. Bir tek teli bile dağılmayan ensede toplanmış saçlarından bakımlı ellerine, ojeli düzgün tırnaklarına dek…

Boynunda her daim sarılı olan oyalı yazması, öylesine sürülmüş hissi veren kırmızı ruju ve iddiasız ama özenli kıyafeti ile felsefe hocamız hiç unutamadığım diğer kadın öğretmenimdir.

Her ikisinin ortak noktası saygınlıklarıydı. Birçok açıdan örnek öğretmenlerdi biz genç kadınlar için.

Kıyafet kişiseldir, özeldir

Kıyafet kişisel ve özeldir. Nasıl giyindiği bir insanın kimliği gibidir. Kıyafet sadece dışsal değil, içseldir. Kişinin iç dünyasını dışa yansıtmasıdır. Dışa vurumdur. Nasıl görüneceğine bireyin kendisinin karar vermesidir. Farkında olalım ya da olmayalım bizlerin kendimizi kamusal alana “Ben buyum” diyerek ortaya koyma biçimimizdir giyinme tarzımız. Nasıl giyindiğimiz politiktir. Üstelik her gün yaptığımız politik bir eylemdir. Aileye, kocaya, topluma, devlete, iktidara karşı.

İnsanların nasıl giyindikleri, tarzları onların hayata bakışları, varoluş biçimleri ve siyasi tutumlarından ayrı değildir.

Eğer iktidar kadınların nasıl giyindiklerini kafaya takmışsa, buna dair politikalar üretmeye başlamışsa, bu, kadınlara yönelik açıktan saldırıdır. AKP’nin kadın öğretmenlerin nasıl giyineceklerine dair müdahalesi aynı zamanda kadına yönelik şiddettir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) siyasi gücünü kadın öğretmenlere karşı kullanması hem devlet hem iktidar hem erkek şiddettir. Devletin memuru olan kadın öğretmenlere, iktidar partisinin ideolojisine uygun giyinme baskısı ayrıca mobbingdir. Yine siyasal İslam’ın farklı yaşam tarzlarına müdahalesidir ve bu farklı yaşam tarzlarını ulaşabildikleri her yerden söküp atma çabasıdır.

MEB kendisine bağlı çalışan kadın öğretmenlerin sahibi değil, kadın öğretmenler de MEB’in kölesi değil. Kadınların ne giyeceklerine, nasıl giyineceklerine müdahale AKP’nin kadın düşmanı politikalarının devamıdır. Adalet Bakanlığı’nın yükselen ve vahşeti artan erkek şiddetine karşı “çalışmalar” yaptığı anda MEB’in okullarda kadın öğretmenlerin yakasına yapışıp kıyafetlerini denetleme çabası kadınlara yönelik cinsiyetçi baskı ve şiddetin devletin kurumları ile el yükseltmesinden başka bir şey değildir.

İktidarın ideolojik aygıtları

Evlerin içine giremiyorlarsa, sokaklara müdahale edemiyorlarsa -ki buralara mahalle baskısı, değerler, aile, ahlak gibi ideolojik bombardımanlarla girme çabasındalar- ellerinin ulaşabildiği her yerde siyasi İslam’la yoğrulmuş patriyarkal saldırıları devreye sokuyorlar. Elbette adına “Etkili Öğretmenlik için Dış Görünüm ve Giyim Kodları” diyerek. Açıktan “Bizim sizlerin giyinme biçimiyle sorunumuz var” diyecek halleri yoktu. Gerçi giyim kodları diyerek niyeti açık etmişler.

Giyim kodlarını da yandaş bir kuruluş aracılığı ile öğreteceklermiş. Diyanet’ten aracılar yok bu sefer, kör göze parmak olur diye olsa gerek. Anketler gösteriyor ki Diyanet’in toplum nezdinde güvenirliği yerlerde. Kadınların kıyafeti iktidarların müdahaleleri nedeniyle her daim hassas konu olunca devreye iktidar yanlısı “sivil toplum örgütü” konmuş.

Rol modeli olarak kadın öğretmenler

Kadınların ne giyeceğini, nasıl giyineceğini söylemek yukarda belirttiğim gibi şiddettir. Erişkin insanlar nasıl giyineceklerine,  ne giyeceklerine ya da giymeyeceklerine kendileri karar verir. İktidar ya da onların aracısı ve ideolojik aygıtları değil.

Kıyafeti, bedeni üzerinde söz sahibi olmayan erişkin kadınların gelecek nesilleri oluşturacak gençler için nasıl olumsuz örnek teşkil edecekleri ortadayken bunda ısrarın kadın bedeninin denetlenmesinin normalleştirilmesi olduğu açık.

Bir kere daha devlet ve iktidarın gücü patriyarkanın gücü ile birleştirilerek kadın bedeni siyasal İslamcı ideolojinin baskısı altına alınmaya çalışılıyor. Buna karşı kadınlar, sendikalar, sivil topum örgütleri, siyasi partiler kuvvetli tepki örgütlemeli. Siyasal İslam’ın bu radikal saldırısına geçit vermemeliyiz.

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

Paylaş:

Benzer İçerikler

Tek adamlarla mücadele ettiğimiz gibi kadınların kazanılmış haklarına, eşitliğine, özgürlüğüne, kadınların birlikteliğine karşı politikalar üreten kadınlara karşı da buradayız.
Kıyafeti nedeniyle toplu taşımada, eğlence mekânlarında, iş yerinde, sokaklarda kadınların cinsel saldırıları göğüsleyerek yine de bildiği gibi giyinmekten vazgeçmeyişinin önünde şapka çıkarılır.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!