Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfus politikaları kapsamında ulus inşa etme sürecinde atılan adımlar gerilmiş bir gergef üzerine ince ince işlenmiş, sımsıkı dokunmuş bir nakışı andırıyor adeta. Başka renklerden arındırılarak yalnızca beyaz ve kırmızıyla bezeli ve aynı zamanda hiç ama hiç boşluğa izin vermeyen bir nakış bu. Bu anlamda yeni kurulan cumhuriyet tasarlanmış, planlı, tekçi bir yapının örülmesi ve ulusun inşa edilmesi süreci. Dolayısıyla Judith Butler’dan (2016: 35) emanetle bu inşa sürecinde hâkim anlayış şunu belirler: “Kim insan sayılır? Kimin yaşamı yaşam sayılır? Bir yaşamı yası tutulabilir kılan nedir?” İnsan sayılmayanı, yası dahi tutulamayanı yeni devlet belirler, işaret eder ve yok eder, ki yeni ulus inşa edilebilsin. Farklı etnik gruplar ya yerinden edilir ya asimile edilir. Yası dahi tutulamaz olanlar ise imha edilir.
Cumhuriyetin nüfus sayımları, soru setleri, büyük istatistikleri çıkarırken ve haritalarken aslında hane hane gezmesi en küçük birim denilen aileden yola çıkması ile AKP’nin politikaları arasındaki benzerliğe dikkat çekmek istiyorum. Nüfus artışı ile AKP’nin aileci politikalarına ve kadınlara yönelik uygulamalarına bakıldığında doğrudan ortaya çıkıyor bu. Kadınların neden bu kadar sokakta olduğu, kadınların haklarına ve bedenlerine yönelik saldırılar AKP’nin aileci politikalarıyla birlikte düşünülebilir. Erdoğan’ın üç çocuk konusundaki ısrarı, her yerde farklı versiyonlarda sistematik olarak tekrar etmesi bunun göstergelerinden biri.
Sağlıklı nesiller ve kürtaj yasağı
2013 yılında Uluslararası Aile ve Sosyal Politikalar Zirvesi’nin açılış konuşmasında Erdoğan şunları söyler: “Aile var oldukça, millet var oldukça, devlet var olur.[1] Aile var oldukça sağlıklı nesiller var olacak, iyilik var olacaktır.” Bu konuşmada aile kelimesinin yerine ulus kelimesini getirdiğimizde anlam neredeyse aynı kalır. Dahası konuşma şöyle devam eder: “Bir çocuk iflas, iki çocuk iflas, üç çocuk yerinde saymaktır. Bizim genç ve dinamik nüfusa ihtiyacımız var. O da buradan geçiyor. Yavaş yavaş yaşlanıyoruz. Bizim artış hızımızın ikinin üzerinde üçlere ulaşması lazım, bunu başarmamız gerekiyor.” Erdoğan’a göre bu bir başarı hikâyesidir. Hikâyenin başarılı olması için araçlarını işe koşar. “Kürtaj cinayettir” açıklamasıyla birlikte kürtajı yasaklar, kadınların doğum kontrol yöntemlerine erişimi zorlaştırır, ilaçlara yüksek zamlar uygular. Bunlara paralel olarak evlilik desteği paketleri ile genç evliliklerin artması için çalışır, doğum yardımlarını artırır. Başarı hikayesi için bedenlerin denetim altına alınıp irade törpülenir ya da yok sayılır.
Nüfus artışı için aileyi korumak
Daha önce de söylediğim gibi gergef sıkı ve ince ince işleniyor. 2015 yılında boşanma oranlarının artması nedeniyle AKP meclise bunun araştırılması için önerge verir ve bir komisyon kurulur. Komisyonun adı tam olarak şöyledir: “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu”. 2016 yılında bu komisyon aynı isimle neredeyse 500 sayfalık kapsamlı bir rapor hazırlar[2]. Raporun hazırlanmasının gerekçesi ise şöyle anlatılır:
“Toplumun en küçük birimi olan aile kurumunun temelini evlilik oluşturmaktadır. Milletlerin tarih sahnesindeki varlıklarını devam ettirebilmelerinin en sağlam ve sağlıklı yolu da bu kurumun canlılığını koruyabilmesidir.
Ülkemizde artan genç nüfusa rağmen yeni bir ailenin ilk adımı olan evlilik oranlarında düşüş yaşanmaktır. 2014 yılında evlenmelerde önemli bir değişim gözlenmezken boşanmalar %4,5 arttı. Evlenen çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre %0,1 azalarak 2014 yılında 599 bin 704 oldu. Kaba evlenme hızı ise binde 7,8 olarak gerçekleşti. Boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre %4,5 artarak 130 bin 913’e yükseldi. Kaba boşanma hızı binde 1,7 olarak gerçekleşti…. Bütün bu rakamsal değerler, toplumun temel taşı ve ana birimi olan aile kurumunun yara aldığını göstermekte ve tedbir alınmadığı takdirde de sıkıntılara sebep olacağı aşikardır. Aile canlı bir sistemdir ve sistem yaklaşımı içinde ele alınmalıdır. Her ailenin yapısı detaylı incelendiğinde tıpkı parmak izi kadar farklıdır. Aileyi tanımak için de bir modele ihtiyaç vardır. Aile meta, makro ve mikro ekosistemlerin küçük bir bölgesinde yer almaktadır. Ele alınan hukuk, sosyoloji, istatistik, ekonomi, siyaset, bürokrasi, medya gibi başlıklar birbirinden bağlantısız olarak ele almak sorunları tanımlamak ve çözümler oluşturmak noktasında eksik bilgi üretecektir.”
Bu uzun alıntıyı yaptım ve belli kısımları özellikle vurguladım. Daha önce de belirttiğim gibi hükümet nezdinde aile ve ulus neredeyse aynı anlama gelir. Nüfus artışını etkileyecek en ufak olumsuz bir durum panik yaratır ve hemen önüne geçilmesi gerekir. Evliliklerin %0,1 gibi bir oranda azalması ve buna paralel boşanma oranlarının artması hükümet nezdinde tehlike çanlarının çaldığı anlamına gelir. Bunun önlenmesine yönelik bir dizi yeni uygulama başlar.[3] Kadınların istihdama katılmasının önemli olduğu vurgulanırken esnek çalışma, yarı zamanlı çalışma gibi çocuk bakımına zaman ayırmanın da planlanarak yeni çalışma modelleri geliştirilir. Anneanne ve babaannelere torun bakım desteği gibi pilot uygulamalar başlar. Medya çalışmaları ile geleneksel ailenin güçlendirilmesi için çalışılır. Anne, baba ve çocuk görsellerine başka çocuklar, dede ve nineler eklenir, medyada “sıcak aile” ortamı ısıtılarak tekrar tekrar servis edilir. Dahası bu aileci uygulamalar konut politikalarına da yansır. İstanbul’un belli bölgelerinde bir artı bir evlere ruhsat vermede zorluklar olması, hatta ruhsat verilmemesi gibi uygulamalar başlar. Daha geniş aile yapısına uygun geniş evler teşvik edilmektedir. Bunlara rağmen TÜİK’in 2023 verilerine göre Türkiye’de yalnız yaşayanların sayısı son 10 yılda %77,2 artarak 5.2 milyona yaklaştı (Davut, 2024). Bu başka bir paniği beraberinde getirmiş olmalı ki geçtiğimiz Ekim ayında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından şu açıklama ile Demografik Nüfus Yüksek Kurulu’nun kurulacağı duyuruldu: “Şu anda doğurganlık hızımız yüzde 1,5’e düştü. İnsanların eğitim düzeyi, gelir düzeyi yükseldikçe çocuk sayısı düşüyor. Kadınların iş gücüne girişi de etkiliyor. Bu konuda Demografik Nüfus Yüksek Kurulu oluşturacağız. Bütün boyutlarıyla bu işe bakacağız. Bir eylem planı hazırlayacağız.”[4]
Kadın bedenini denetim altına almak
2024 yılının son günlerinde ise yine bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile “Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü” kurulduğu kararı geldi. Açıklamanın ardından hiç zaman geçmeden gelen uygulamanın gösterdiği üzere AKP’nin nüfus politikaları ile cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfus politikaları benzerlik taşır. Bedenin denetim altına alınması, kadınların iradesinin yok sayılması, anneliğin kutsanması gibi uygulamalar bir yanda olurken; diğer tarafta Kürt illerinde doğum kontrol yöntemleri teşvik edilir, aile planlama birimleri kapsamlı olarak çalışmaya devam eder ve gebelik önleyici ilaçlar ücretsiz olarak dağıtılır. Dolayısıyla kimlerin “çoğunluk” olacağı adım adım planlanır. Bu noktada kadın bedeni denetim altına alınarak araçsallaştırılır. Her iki durum da kadınlar açısından hezimettir.
Kadınların bedenleri üzerindeki söz hakkını görmezden gelen bu “çoğalma politikası” feministler açından kabul edilemez.
Kaynakça
Butler, J. (2016). Kırılgan Hayat Yasın ve Şiddetin Gücü, B. Ertür (çev.) İstanbul: Metis Yayınları.
Davut, Mert (11.12.2024) Türkiye’de yalnız yaşayanların sayısı 5,2 milyona yaklaştı. Erişim: https://www.aa.com.tr/tr/yasam/turkiyede-yalniz-yasayanlarin-sayisi-5-2-milyona-yaklasti/3133918
TBMM, (2016). Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU RAPORU: https://acikerisim.tbmm.gov.tr/items/467d92ef-288e-48e4-b9d8-a8fac51d9dfc
[1] Vurgular bana ait.
[2] Raporun tamamına ulaşmak için bakınız: https://acikerisim.tbmm.gov.tr/items/467d92ef-288e-48e4-b9d8-a8fac51d9dfc
[3] Komisyon ve uygulamalara dair kısımda Melda Yaman’ın 4 Ekim 2024 tarihinde Aralık’tan Feminist Buluşmalar kapsamında “Toplumsal Yeniden Üretimden Ne Anlıyoruz?” başlığıyla gerçekleştirdiği ufuk açıcı konuşmasından yararlanılmıştır.
[4] Detaylı bilgi için bakınız: https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-yardimcisi-yilmaz-demografik-nufus-yuksek-kurulu-olusturacagiz,NAiKkcHQfEqi5ceZxs7PFw
Fotoğraf: T24