Beyaz yakalı kadınların dertleri çok: “Cinsiyetini kullan bu işi hallet”

Cinsiyetçi emek piyasalarında bir meslek sahibi olmanız kadın olarak ayrımcılığa ve cinsel tacize uğramamanız anlamına gelmiyor. Avukat, spor editörü, satış elemanı kadınlar çalıştıkları alandaki ayrımcılıkları anlattılar. Kadın avukat alalım güzel olsun, diyen de var, çayı, temizliği sen yap, diyen de. Ojeleri birazcık silindiği için uyarı alan da…
Paylaş:
Öznur Kaya
Öznur Kaya
oznurr.kayaa@gmail.com
Öznur Kaya   öznur oznurr.kayaa@gmail.com

Cinsiyetçi emek piyasalarında bir meslek sahibi olmanız kadın olarak ayrımcılığa ve cinsel tacize uğramamanız anlamına gelmiyor. Avukat, spor editörü, satış elemanı kadınlar çalıştıkları alandaki ayrımcılıkları anlattılar. Kadın avukat alalım güzel olsun, diyen de var, çayı, temizliği sen yap, diyen de. Ojeleri birazcık silindiği için uyarı alan da…

Geçtiğimiz hafta tekstil sektöründe çalışan kadınlarla yaptığımız röportaj serisine bu hafta farklı meslek gruplarından kadınlarla devam ediyoruz.

Birçok farklı alanda çalışan, üreten kadınla yaptığım görüşmelerden benzer şikayetleri dinledim. Kadınlar hemen her sektörde neredeyse aynı sebeplerden kaynaklanan mobbing biçimlerine maruz kalıyor.

Mesleğe üç yıl önce başlayan işçi avukat Tuğba, kadınların adliye ve hukuk bürolarında erkek avukatlar kadar ciddiye alınmadıklarını söylüyor. Tuğba, müvekkillerin kadın avukatların erkekler kadar başarılı olmayacağı inancında olduklarını vurguluyor.

Tuğba kadın olduğu için kendisine hissettirilen ayrımcılığı şu ifadelerle tanımlıyor:

“Özellikle ceza, icra gibi kimi alanların erkek işi olduğu düşünülüyor. Birden çok işçi avukatın bulunduğu bir büroda çalışırken kimi işlere erkek işçi avukatın gitmesi, kimi işlere benim gitmemin patriyarkal kodlarla belirlendiğini, neyin kadın işi, neyin erkek işi kabul edildiğini fark ediyorum. Ofise stajyer alımı hakkında görevlendirilmişken patron erkek avukat bana “kadın alalım, güzel olsun, oraya buraya gidecek” demişti. Bu da aynı mantığın ürünüydü.”

Erkek patrondan güzellik önerileri

Aynı iş yerinde ciddi ve mesafeli durduğu için eleştirildiğini, temizlik ve çay servisinin kendisinden beklendiğini anlatan Tuğba şöyle devam ediyor:  “Temizlik ve servis yapan işçinin yokluğunda paspas ve çay servisi benden beklendi. Bu beklentiyi karşılamayınca “büroyu sahiplenmiyorsun, ben de yapıyorum ne var” benzeri manipülasyonlarla baş etmem gerekti. İş yerini bir kenara bırakırsak, erkek meslektaşlardan gelen “kadın avukatlar adliyede işlerini daha kolay hallediyor.”, “kadın avukatlar kadınlıklarını kullanarak müvekkil ediniyor.” gibi cinsiyetçi sözlere de maruz kalıyorum.”

İki yıldır avukat olarak çalışan Dilan da Tuğba ile benzer durumlara maruz kalmış. Dilan, erkek ve kadın avukatlardan beklenen ‘güzellik’ ve ‘özen’ anlayışında bariz bir fark olduğunu söylüyor. Kadınların saçlarının kabarıklığının dahi ‘özensiz’ olarak nitelendirildiğini vurguluyor. Dilan “Avukatlardaki “avukat dediğin şık olmalı, temiz görünmeli, görüntüsüne dikkat etmeli”  görüşü kadınlarda daha farklı şekil buluyor. Bu ayrım kadınlara makyaj ve bakım dayatması şeklinde ortaya çıkıyor. Birebir örneğini de yaşadım. Erkek patronum saçın elektriklendiği için ‘şık’ görüntümün bozulduğunu, bakım kremleri kullanabileceğimi söylemişti.”

Büşra ise güzellik dayatmasından nasibini alan bir başka işçi avukat. Topuklu ayakkabı giymesi konusunda kendisine baskı yapıldığını söyleyen Büşra, yapacağı işlerin kendisinden kaynaklanmayan sebeplerden ötürü ertelendiği durumlarda erkek patronu tarafından ‘Cinsiyetini kullan. Bu işi hallet’ gibi ‘öğütlere’ maruz kaldığını ifade ediyor.

Nadal’ın maçını konuşacak kadın elbette var

Burcu üç yıldır spor editörlüğü yapıyor. Profesyonel olarak yaptığı mesleği gereği spor yorumcularını takip ediyor ve “Aynı erkeklerden aynı yorumları duyuyorum” diyor. Kendi sektöründeki süreci şu ifadelerle anlatıyor:

“Spor medyası cinsiyet eşitsizliğinin bariz bir şekilde gözüktüğü fakat bu konuda çok da bir şey yapılmayan bir alan. Spor sanki sadece erkeklerin yorumlayabileceği bir şeymiş gibi ortaçağa ait bir algı var. Ben buna çok gülüyorum. Spor, sürekli yoruma analizlere açık bir alan. Maç öncesi, maç sonrası, sezon öncesi, sezon anı, sezon sonrası bunlar işin geleneği zaten. Bir de popüler kültürle kesişen meseleleri de sürekli aynı kişilerden aynı yorumlarla duyuyoruz. Yahu şu kocaman alanda NBA konuşacak, Nadal’ın maçını yorumlayacak, bir kadın yok mu? Tabii ki var.”

Ben sporla ilgili herhangi bir şeyi aynı insandan – genelde erkek yorumcu- kaç farklı şekilde duyabilirim? Bunlar verilebilecek tepkiler fakat çok sıkıldım bu düzenden o yüzden spor editörü oldum. Kadın futbolcu ya da bilgini ofsayt ne düzeyinde sorularla denetleyen şeyler duyunca karşımdaki insanı muhatap almamam gerektiğini anlıyorum. Hala kadın sporcuyu özellikle belirtme, kadınların futbol, basketbol, snooker gibi her türlü sporu konuşamayacağına dair bir zihniyetle uğraşıp kendimi yormaktansa işimi yapmayı tercih ediyorum.”

Erkeğin nasıl göründüğünün önemi yok

Elektronik firmalarında teknik ve satış departmanında uzun yıllardır çalışan Ayşe her iki alanda da kadın istihdamının sıfıra yakın olduğunu söylüyor. Teknik alanda çalışan kişilerin neredeyse tamamının erkeklerden oluştuğunu, patronların erkek tercih etmelerine gerekçe olarak günün her saati bir yere gitmenin erkekler için daha uygun olduğunu söylediklerini ifade ediyor. Erkek patronların kadınların ‘sorumluluğunu’ alamadığı/almadığı noktada bu alandaki kadın istihdamının ister istemez azaldığını hatta neredeyse yok olduğunu ifade ediyor.

Sahaya satış elemanı olarak gönderildiği sırada kıyafetleri konusunda uyarıldığını söyleyen Ayşe, “Ojelerim birazcık silindiği için uyarıldım. Benimle beraber sahaya çıkan erkek ise kot pantolon oduncu gömleğiyle geliyordu. Satış departmanı için özellikle kadın aranıyor. Kadının müşteriyi etkileyebileceğini söylüyorlar, düşünüyorlar. Erkeğin nasıl göründüğünün bir önemi yok. Kadınlar sahaya yalnıza göstermelik gidiyormuş gibi hissettiriliyor.” ifadelerini kullanıyor.

Ayşe sektöründe bir kadın olarak yaşadığı sıkıntıları şöyle dile getiriyor:

“Satış kısmında çalıştığım sırada ‘maskülen’ görünümlü bir kadının sahaya gönderildiğini hiç görmedim. Önemli olan ürünü nasıl tanıttığımız değil nasıl göründüğümüz oluyor.

CV’m yeterli olmasına rağmen görüştüğüm onlarca şirketten yalnızca birinden dönüş alabildim. Şu anda teknik kısımdayım ve bu pozisyonda çalışmayı büyük uğraşlar sonucu elde ettim. Yetkin olduğum halde alınmadığım işler oldu. Teknik kısımda çalıştığımı duyan müşterilerden de cinsiyetçi tepkiler alıyorum. Müşteriler, siz kadın olarak bunları nasıl yapıyorsunuz?’ gibi tepkiler veriyor.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

İşe gelirken yanlarına iki adet iş kıyafeti getiriyorlar, sıcaktan dolayı. Çünkü çalışmaktan sırılsıklam olan kıyafetlerini değiştirmek zorunda kalıyorlar. Yedek olanı giyip iyice ıslanmış giysiyi çamaşır sıkar gibi iyice sıkıyorlar. Şakır şakır su (ter) akıyor. Sonra kurusun diye çevredeki çalılara asıyorlar.
Kadın kabin memurlarının yaşadıkları sorunların dışarıya çok fazla yansıtılmadığını biliyoruz. Sektörde işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri yetersiz. Kabin memuru kadınlar her türlü taciz, şiddete karşı korumasız halde çalışıyorlar. Bunun dışında yaşanan cinsiyetçi sendikal baskılar da yüzlerinde asılı o gülümsemeyi çoğu kez etkiliyor. Gökyüzü işçisi kadınlar anlattı…
Tanıtım-pazarlama işlerinde yevmiyeli çalışan, stantlarda gün boyu gülümseyen kadınlar, katmerli bir sömürüyle karşı karşıya. Bedenleri metalaştırılıyor, birileri onların fotoğraflarını “beğenirse” işe alınıyorlar. Aldıkları ücret, dış görünüşlerine göre değişiyor. Sıklıkla cinsel tacize maruz kalıyorlar. Otellerde kadrolu işçilerin yapması gereken işleri yapıyor, güvencesiz çalışıyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!