“Bıçkı makinesi gece rüyama girdi!”

Yeni başladığında alışması zor olsa da artık ustalaştı. Beş yıldır kereste işçisi ve insanlar ne iş yaptığını öğrendiklerinde hâlâ şaşırıyorlar. Çünkü yaptığı “erkek işi.” Yusufelili Nezahat'ın en çok komşuları merakta; ama onun “Kanka nasıl yapıyorsun?" sorusuna cevabı hazır: "Siz iğne oyasını nasıl işliyorsanız ben de odunu öyle işliyorum!"
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com

Karadeniz’in en doğusundaki Artvin… Kadınları burada bağda, bahçede, tarlada sık sık görmek mümkün. Fabrikalarda da çalışıyorlar ve bölgedeki kamu işyerlerinde de elbette varlar. Aklımıza gelen birçok işi yapıyorlar. Fakat kereste üretimi gibi işleri yapan emekçilerin hemen hepsi erkek bu şehirde ya da şimdiye dek öyleydi. Devran dönünce manzara değişti.

Artvin Kereste Fabrikası, kadın emekçilerle öne çıkan bir fabrika ve bölgede tek. Nezahat Sağır, burada çalışıyor ve evinin ekmeğini bu işle kazanıyor. İnşaatlarda çalışan eşi iş kazası geçirip sakat kalınca çare aramaya koyuldu. Sonra kereste fabrikasının sahibi Nevzat Güven’e gitti ve işe talip olduğunu anlattı. Patron Nezahat’ı işe aldı. Sonra kadın kereste işçilerinin sayısı çoğaldı, kadro büyüdü. Çünkü kadınlar hatasız bir üretim gerçekleştiriyorlardı. İş arayan, başvurusu olan diğer kadınlar da işe girince fabrikada farklı bir dönem başladı.

Sanayide kadın keresteci hiç olmamış

Fabrika, Artvin şehir merkezinin beş kilometre dışında kurulu. Genellikle kadınların çalışmadığı Artvin Sümbüllü Organize Sanayii Bölgesi’nde… Bu işyerinde sarıçam, ladin ve köknar ağaçları işleniyor. Ölçüm, kesim, şekillendirme, budak çıkartma, rendeleme, fırınlama ve fırında kurutma gibi çeşitli işlemlerden geçiriliyor devasa tomruklar. Nezahat başlar başlamaz orada günbegün işe ait her şeye vakıf oldu; taşıma aracı forklifte, üretilen keresteleri aktaran bantlara… Ana işi yapan bıçkı makinelerinin etrafında kadınlar dizilince, işyerinin atmosferi de değişmiş. Hızarla nasıl çalışılacağını, makinede keresteleri mermer gibi nasıl düzgün biçileceğini öğrenirken çok meraklıydı. Bu ilk işi değil. Daha önce çok farklı yerlerde iş bulmuş. Ev işlerine gitmiş. Bazen de apartmanların giriş merdivenlerini silerek geçimini sağlamış. “Temizlik işini kadınlar yapıyor genellikle, bana da öyle işler nasip oldu” diyor. 10 sene önce kadın işçi yokmuş sanayi bölgesinde. Kadın keresteci ise hiç olmamış. Zaten tüm sanayi sitesi çalışanlarının yüzde 90’ı erkek. Yüzde 10’luk kadın emekçi oranı da sekreterlerden ve çaycılardan oluşuyor.

Aynı iğne oyası gibi!

Yusufeli’nin Esendal köyü sakinlerinden olan Nezahat, o yörede mesleği kerestecilik olan birkaç kadından biri. Dört yıldan fazla süredir bu işi sürdürüyor. Yüzlerce ahşabı, orman ürününü kol gücüyle işleyip inşaatlara hazırlıyor. Kiminle karşılaşsa, izin günü köyde birine rastlasa, aynı soru yöneltiliyor. Nezahat sohbetimize komşularının bu merakını da konu ediyor; “Yakın arkadaşlarım bana ‘kanka’ der. ‘Kanka, nasıl yapıyorsun, bu iş zor değil mi?’ diyorlar. Köyde bu soruyu sormayan yok neredeyse.” Nezahat’ın cevabı ise hazır: “Siz iğne oyasını nasıl işliyorsanız ben de odunu aynen öyle işliyorum!”

Yarım tonluk tomrukları biçiyor

En az yarım tonluk tomrukları biçen Nezahat yıllar önce zorlu bir yola girmiş. Eşi çalışabilecek durumda değil; iş kazası geçirdikten sonra, “yatalak olarak ömür boyu sürecek bir hastalık” yorumu yapılmış doktorlar tarafından. “Sen çalışmıyorsan ben ne güne duruyorum” diyor kocasına. Kadın böyle bir durum yaşasa erkek hemen terk edip, “sağlam” eş seçip evlenir. Yüzlerce örneği var. Genellikle böyle yaşanır ama Nezahat ile her şey tersine çevrilmiş. Adeta Türk filmlerinden fırlamış Türkan Şoray gibi yatalak eşine kol kanat germiş!

“Kadının kapasitesini aşar bu”

Üç çocuk annesi. İki kızı ve bir oğlu var. Günlük mesaisi neredeyse 8-9 saat sürüyor. Peki ilk başlarda ne yapmış? Makineden ilk anda çok ürkmüş. Çünkü bıçaklar keskin ve hata yapıldı mı geri dönüşü yok. “O makine günlerce kâbus gibi gece rüyalarıma girdi. O ilk dönemlerde oldukça zordu ama daha sonra, zaman ilerledikçe buna alıştım. Makine korkumu yendim. O kulakları sağır eden sesine de alıştım. Artık bıçkı makineleri, testereler hakkında çok şey biliyorum.”

Çevrede çok şaşıran olduğunu söylüyor. Kadınların bu işi sürdürecek “kapasitesi” olduğuna inanmayan mahalle sakinlerinin sayısı çok. Yorumlar o yönde olsa da, tabii ki öyle değil; işini kendisinden dinliyoruz: “Biz bayağı o bıçkı makinesine koskoca tomrukları sokup kesiyoruz. Biçilmiş ahşabı istiflemek de yapılan işlerden biri. Ama burada kadınlar bayağı bildiğiniz keresteleri üretiyor.”

Nezahat gibi kadınlar hemcinslerine de ilham veriyor.

“Kızsınız, başınıza iş gelir”

50 yaşında ve evde de sorumlulukları var. Kırsal kesimde hayatta kalmanın tek yolunun sadece bir işte çalışmak olmadığı bilinen bir gerçek. İşten çıkınca da ev içinde de bağda ve bahçede de yine durmadan çalışıyor.

Geçmişini, çocukluğunu konuşmaya da sıra geliyor. Yusufeli’ne bağı Esendal köyünde doğmuş. Bahçe ve tarla işleri yapıyormuş ailesi, “Irgatlık işte” diyor. Mısır, patates, fasulye gibi tükettikleri gıdalar ekilirmiş. “Yedi kardeştik biz. O zaman imkân çok az, yoksulluk ise daha fazlaydı. Babalar dışarıya giderdi evi geçindirmek için. Benim babam da öyle yaptı. Libya’da çalışıp eve para yolladı. Annem çok korkardı. ‘Kız çocuğusunuz, babanız yok, başınıza bir iş gelir’ diye çok sıkar, hayli baskı yapardı.” Sonra o köydeki her kız gibi 1992 yılında geleneksel yolla evlenmiş. “Severek mi?” sorusunu yöneltince “Yok” diyor, “görücü usulü.”

Patrona sorulan o soru

Tonlarca kütüğü depodan kaldırıp getirmek, kesim makinesinin üzerine yerleştirmek, döndürmek efor istiyor. Her türlü ahşabı yüksek hassasiyetle kesebilen ve makinenin başında arı gibi dönen işçiler… Atölyede odun kokusu sarmış her yanı. Her yer talaş. Ama o alışık. “Bir de defalarca neden bu kadar zor bir işi seçtiğim sorulmasa, ‘bu erkek işi’ denmese iyi olacak” diyor. Patrona bile “Neden kadın çalıştırıyorsun?” diyenler oluyormuş! Hikâyenin en sinir bozucu yanı bu; boşuna patriyarka- kapitalizm ikileminden bahsetmiyoruz; fakat her şeye rağmen Nezahat yola koyulmuş bir kere, kim durdurabilir?

Fotoğraf: Nezahat Sağır

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!