Bir Kadın Devrimci: Rosa Luxemburg

Raya Dunayevskaya’nın kaleme aldığı, Melda Yaman’ın büyük bir emekle Türkçeye çevirdiği Rosa Luxemburg; Kadınların Kurtuluşu ve Marx’ın Devrim Felsefesi isimli kitap geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Bugün dört bir yandaki grevleri, direnişleri, kadınların isyanını anlamlandırabilmek, Marx’ın sürekli devrim kavramının önemini kavrayabilmek için Dunayevskaya’nın Rosa Luxemburg kitabını okumanın tam zamanı.
Paylaş:
Feryal Saygılıgil
Feryal Saygılıgil
s.feryal@gmail.com
Feryal Saygılıgil   s.feryal@gmail.com

Raya Dunayevskaya’nın kaleme aldığı, Melda Yaman’ın büyük bir emekle Türkçeye çevirdiği Rosa Luxemburg; Kadınların Kurtuluşu ve Marx’ın Devrim Felsefesi isimli kitap geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Bugün dört bir yandaki grevleri, direnişleri, kadınların isyanını anlamlandırabilmek, Marx’ın sürekli devrim kavramının önemini kavrayabilmek için Dunayevskaya’nın Rosa Luxemburg kitabını okumanın tam zamanı.

“İçimde, bütün kuralları ve kalıpları hiçe sayan yepyeni, özgün bir biçim olgunlaşıyor. Düşüncelerin gücü ve güçlü bir inanç onları yıkıyor. İnsanları bir gök gürültüsü gibi etkilemek, konuşarak değil, görümün derinliğiyle, inancımın gücüyle, anlatımımın keskinliğiyle beyinlerini ateşlemek istiyorum” (Rosa Luxemburg’tan Leo Jogiches’e 19 Nisan 1899 tarihli mektup )[1]

Raya Dunayevskaya’nın kaleme aldığı, Adrienne Rich’in önsözünü yazdığı, Melda Yaman’ın Türkçeye çevirdiği Rosa Luxemburg; Kadınların Kurtuluşu ve Marx’ın Devrim Felsefesi isimli kitap, bütün bu kadınların isimlerinin yan yana gelmesiyle bile insanda bir an önce okuma isteği uyandırıyor.

Kitabın yazarı Dunayevskaya (1910–1987), kadın kurtuluş hareketinin önemine inanan Marksist bir düşünür. Dunayevskaya Yaman’a göre, “teoriyle pratiği birbirinden ayrık süreçler olarak değil, birbirinin içinden geçen, birbirini koşullayan süreçler olarak, aralarındaki diyalektik ilişkiyle kavrar. Hareketi teoriden pratiğe, pratikten teoriye hareket olarak görür” (https://catlakzemin.com/rosa-luxemburg-erkeklerin-dunyasinda-bir-kadin-olarak-tutunmaya-calisti-melda-yaman-ile-soylesi/). Sözü geçen kitap üç bölümden oluşmakta: Rosa Luxemburg, Kadın Kurtuluş Hareketi ve Marx’ın Devrim Felsefesi: Sürekli Devrim Kavramı. Bütün bu bölümler birbirinin içinden geçerek birbiriyle konuşarak yazılmış.

.

Rosa Luxemburg’un kısaca biyografisine değinirsek,

Luxemburg 5 Mart 1871’de Polonya’nın Zamosc kentinde dünyaya gelir ve 15 Ocak 1919 günü Spartakist hareketi birlikte kurduğu Karl Liebknecht ile Berlin’de katledilir.
Çok genç yaşta Polonya’da “Proletarya” partisinde yer alır ve ülkeden ayrılmak zorunda kalır. O dönemde kadınların üniversite eğitimi alabilecekleri tek yer olan Zürih’te 1889-1897 tarihleri arasında felsefe, matematik, ekonomi, botanik ve zooloji eğitimi alır ve doktorasını Polonya’nın Sınai Gelişmesi başlıklı doktora teziyle tamamlar. Zürih özellikle Rus sosyalistlerinin kümelendiği bir kenttir ve Rosa burada yoğun tartışmalarıyla dikkat çeker. 1898’den itibaren dünyanın en büyük, en prestijli Marksist örgütü olan Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) içerisinde yer alan Luxemburg, milliyetçilik, oportünizm ve revizyonizme karşı radikal tutumuyla öne çıkar, partiyi derinden sarsar. Dönemin önde gelen erkek Marksistlerini sözünü sakınmadan eleştirir. Erkeklerin çok ilerisinde bir devrimcidir. Luxemburg Bebel’in kendisinden “zavallı kadının zehir püskürtmeleri” diye söz etmesi ya da Adler’in “zehirli orospu… bir maymun gibi zeki” şeklinde adlandırmalarına katlanmak zorunda kalır. Dunayevskaya bunu “geçici sağırlık” olarak adlandırır (s.32) Rosa Luxemburg, sosyal politikaların dönüşümünde ve savaş karşıtlığının yaygınlaştırılmasında kitlesel grevlerin etkili ve başvurulması zorunlu bir araç olduğunu savunur. 1905 Rus Devrimi’nin mayasını Alman işçi sınıfına katmaya çalışır. Sık sık vurguladığı üzere, “Biçimsel yasaklar ya da disiplinle değil ama durumun elverişli olduğu yerde ve zamanda, proleteryanın en geniş yığınlarının katılımını sağlayan bir kitlesel eylemin olabildiğince geliştirilmesi yoluyla… Parlamenter budalalığın puslu havasından, orta sınıflarda kurulacak ittifaklardan ve küçük burjuva yerelciliğinden ancak bu yolla kurtulunabilirdi”[2]. I. Dünya Savaşı’nın başlamasının hemen ardından, daha sonra içerisinden “Spartakist Birliğin” geliştiği antimilitarist “Enternasyonal Grubu”nu kurar. Spartakist Birlik, öncelikle Sosyal Demokrasi’nin savaş politikalarının eleştirisine odaklanır. 1919 başında arkadaşlarıyla birlikte Alman Komünist Partisini (KPD) kurar. Ancak parti, her ne kadar Rosa’nın sunduğu programı kabul etse de, gelecek parlamento seçimlerine katılma önerisini reddeder. Ardından Rosa ve arkadaşlarının başlattığı Spartakist Direniş başarısız olur ve Rosa, Karl Liebknecht ile birlikte Berlin’de öldürülür.

Eleştirel ve sempatik

Dunayevskaya’nın kitabı, klasik bir biyografi değil. Rich’in deyişiyle “felsefi bir biyografiden çok daha fazlasıdır. Ama kesinlikle, kadın, düşünür, örgütçü, devrimci olarak Luxemburg’un sempatik, bir o kadar da eleştirel tasviridir (s.8). Rich, Dunayevskaya’nın Luxemburg’u için, “şimdi Üçüncü Dünya olarak adlandırılan sömürgeleştirilmiş, beyaz olmayan insanlardaki devrim potansiyelini görmediğini; ayrıca, anti-militarist yapıtında kadınlar merkezi bir konumda yer almasına rağmen, Luxemburg’un asla saf ekonomik sınıf mücadelesinin ötesine geçemediğini ileri sürer (s.8).

Hem Dunayevskaya hem de Yaman için Marx’ın Etnoloji Defterleri “çığır açıcıdır” (Bkz. Melda Yaman’la söyleşi https://catlakzemin.com/rosa-luxemburg-erkeklerin-dunyasinda-bir-kadin-olarak-tutunmaya-calisti-melda-yaman-ile-soylesi/). Dunayesvkaya’ya göre bu defterler, “Marx’ın hayatının sonunda, ilk yazılarında olduğu gibi hümanizm üzerine eğildiğini; sadece sınıf mücadelesiyle değil, kapitalizm öncesi, Avrupalı olmayan toplumların hem değerleri ve yapılarıyla hem de bu toplumlarda cinslerin birbiriyle ilişkisiyle de ilgilendiğini gösteriyor” (s.21). Rich defterleri okuduğunda, Marx’ın toplumsal cinsiyeti kapitalizm öncesinde, kabile toplumlarında nasıl yapılandığını araştırıyor gibi göründüğünü söyler. “Marx, etnologların “uygar” olana karşıtlıkla ölçülen “vahşi” tanımlamalarına katılmıyordu. Kapitalizm, ilerleme anlamına gelmez; uygarlaşmış olan aynı zamanda hasarlıdır. Marx “uygarlığı”, bölünmüş bir durum olarak görüyordu; insan özenliği, işbölümü ile kendisine karşı bölünmüştü, ama aynı zamanda doğadan da ayrılmıştı. Morgan’ın Amerikan yerlilerine karşı beyaz soykırımıyla etnik-kırımı göz ardı etmesini, Phear’ın Bengal kültürüne yönelik üstten bakışını ve genel olarak etnografyacıların etno-merkezciliğini eleştiriyordu” (s.21). Bu defterlerle Marx’ın “sürekli devrim” kavramı önem kazanır. Michael Lövy de Luxemburg’la ilgili değerlendirmelerinden birinde şöyle yazar: “Rosa Luxemburg, Rus tarihçi Maxim Kovalevski’nin çalışmasına dayanarak; Marx’ın da yakından ilgi duyduğu, gelişmenin belli bir düzeyinden toplumun genel bir biçimi olarak, Amerikan yerlileri, İnkalar, Azteklerde olduğu gibi Kabyle, Afrika kabileleri ve Hindular’da da kolaylıkla görülebilen tarımsal komünizmin evrenselliği konusunda ısrarcı olmuştur. Peru örneği ona özellikle önemli gelmiştir”[3] Dolayıyla Luxemburg da kapitalizm öncesi toplum biçimlerinin çözülmesine yol açan dışsal etmenler kadar içsel etmenlerin de ne olduğunu anlamaya çalışır.

Örgütsüzler de devrimcidir

Dunayeskaya’ya göre, bu defterlerin ortaya çıkmasıyla Kadın Kurtuluş Hareketinin gerçekleşmesi ve yaygınlık kazanması tesadüf olamaz. Rosa Luxemburg’un da hareketle ilişkisi, devrimci boyutu bütün bunlar birbiriyle ilişkili ve iç içedir.

Luxemburg, Almanya’ya gittiğinde Alman Sosyal Demokrasisi tarafından sadece “kadın sorunu” ile sınırlanmayı reddeder. Ancak Clara Zetkin’le dosttur ve reformizme karşı birlikte mücadele ederler. Aynı zamanda Zetkin’in başını çektiği bağımsız kadın hareketinde de Zetkin’le işbirliği içindedir; sık sık Zetkin editörlüğünü yaptığı Eşitlik dergisine de yazar (s.108). 1907’de, Enternasyonal Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda yaptığı konuşmada, Brüksel’deki İkinci Enternasyonal’in merkezinden bağımsızlaşması gereğini ileri sürer. 1912’de “Kadınların Oy Hakkı ve Sınıf Mücadelesi”nde, orta sınıf Alman kadın örgütlerinden bağımsız bir işçi sınıfı kadın hareketini savunur[4]. Luxemburg’un yaşamının kırılma noktalarından birisi, 1905 devrimine katılmasından hemen sonra Leo Jogiches’den kopmuş olmasıdır. Clara Zetkin’e şunu yazar: “Leo’dan kurtulduğumdan bu yana ilk kez daha benim”. Dunayevskaya, ayrılmalarının politik yansımalarını da özenle ortaya koyar.

Luxemburg 1905 devrimine çok önem verir. Bu devrimi izlemek onu kitlelerin kendiliğinden hareketleri üzerine yoğunlaşmasına neden olur. Rus işçi sınıfını, sadece kendi devrimlerinin değil tüm dünya işçi sınıfı hareketinin öncüsü olarak da görmektedir. Genel Politik Grev kategorisini, “hem devrime giden yol ve devrim teorisi olarak hem de partinin kitlelerin kendiliğindenliğiyle ilişkisi bakımından tanımlar” (s.9). Kendiliğindenlik teorisini ortaya çıkartan fiili olaylar Luxemburg’un gözünün önünde cereyan eder ve sadece kitlelerin faaliyetleri değil, olağanüstü örgütsel büyüme de Luxemburg’u önemli ölçüde etkiler (s.9). Luxemburg, sendika önderliğine de karşıdır. Bunun nedeni, sendika önderlerinin sadece muhafazakâr olmaları değil, önderliğin sadece örgütlü işçilerle ilgilenmesidir. Luxemburg için örgütsüz işçiler de en az örgütlü olanlar kadar devrimcidir ve önemlidir. Luxemburg, lümpen proleteryadan sanatçılara kadar herkesi kendiliğindenliğin bütünlüğüne ve dehasına, devrimin büyük kasırgası içinde olacak biçimde katar (s.24). Dunayevskaya’ya göre o dönemde Kadın Kurtuluş Hareketi de dünya çapında bir harekete dönüşür ve bu bir tesadüf olamaz.

Şu anda da dört bir yanda süregelen grevleri, direnişleri, kadınların isyanını anlamlandırabilmek, Marx’ın sürekli devrim kavramının önemini kavrayabilmek için Dunayevskaya’nın Rosa Luxemburg kitabını okumanın tam zamanı. Ayrıca Melda Yaman’ın başka kaynaklardan da yararlanarak yaptığı özenli çevirisi ve de Köstebek Kolektif’e kitabı yayınladığı için teşekkürler…

————————————————–

[1] Peter Hudis-Kevin B. Anderson, Rosa Luxemburg Kitabı ; Seçme Yazılar, çev. : Tunç Tayanç, Dipnot Yayınları, s.561.

[2] A.g.e., s.17.

[3] A.g.e., s.21.

[4] A.g.e., s..28.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!