Bir kadının ebe olarak portresi: “Ebe her işin joker elamanı düşüncesi hâkim”

Ebelik değeri pek bilinmeyen, görünürlüğü olmayan bir kadın mesleği.  Pek çok yerde ve durumda hamilelik sürecini yakından takip edip kadınlara yol gösteren, yardım eden ebelerin, yaşamları kolay değil. Yasemin Köse de bu mesleği icra eden kadınlardan biri, bizimle doğum, iş, işten çıkarılma deneyimlerini paylaştı.
Paylaş:
Gülay Fırat
Gülay Fırat
glyfirat@gmail.com
Gülay Fırat    glyfirat@gmail.com

Ebelik değeri pek bilinmeyen, görünürlüğü olmayan bir kadın mesleği.  Pek çok yerde ve durumda hamilelik sürecini yakından takip edip kadınlara yol gösteren, yardım eden ebelerin, yaşamları kolay değil. Yasemin Köse de bu mesleği icra eden kadınlardan biri, bizimle doğum, iş, işten çıkarılma deneyimlerini paylaştı.

Çocuk sahibi olmanın ne kadar meşakkatli bir süreç olduğunu en iyi doğum yapan kadınlar bilir, tabii bir de ebeler! Türkiye’de 56 binden fazla ebe var. Hamile kadınların sağlık durumlarını doğuma kadar takip ederek gerekli danışmanlığı ve bakımı yerine getiriyorlar. Ebelik sorumluluk gerektiren, zor mesleklerden… Hayatının 22 senesini ebelik yaparak geçiren Yasemin Köse (44) mesleğini şöyle tanımlıyor, “Ebelik nöbetlerde uykusuz geceler, gözlerinin yandığı anlar, bebeğin doğuşuyla yüzde beliren bir tebessüm, kadın ve erkeklerin mutlu anına şahitlik etmektir. Eline, diline, kalbine sabır veren bir iştir.”

Uykusuz her gece

İstanbul Üniversitesi Ebelik Önlisans Bölümü’nü 1997de bitiren, 2014’te Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nden Lisans’ını tamamlayan Köse,  aynı zamanda doğuma hazırlık eğitimi, hamile yogası ve pilatesi eğitimlerini de almış. Köse, “Ebelik prenatal dönemden postnatal (doğum sonu) döneme kadar kapsayan bir süreç. Çok zorlukları ve tatlı anıları var yüreğimde. 22 yıl özel hastanelerde, doğumhane kadın doğum servisinde, bebek odası ve cerrahi servislerinde çalıştım. Lisans mezunu olmama rağmen her birimde gece gündüz çalıştım. Günaşırı nöbetlerde, evde yemek, temizlik ve çocuk bakımı işlerini eşim yürüttü.  Ben de nöbet çıkışlarında bu sayede huzurla uyuyabildim” diyor.

Ebeler yaşlı olur sen gençsin

Yasemin Köse’nin meslek hayatı bir insanın ancak filmlerde veya kitaplarda okuyacağı “bu kadar da olmaz” dedirten cinsten anılarla dolu. İsteğimiz üzerine bu anılardan birini şöyle anlatıyor: “Bir keresinde, bir bebeğimiz battaniyeye sarılı göbek kordonu kesilmeden getirildi. Gereken kontrolleri yapılarak hemen doğumhaneye alıp bebek kordonunu kesip annesine verdim. Erken doğum sandığımız bu vakanın ardından anneyle konuştuğumuzda bambaşka bir hikâye çıktı. Meğerse anne yıllarca tedavi görmesine rağmen çocuk sahibi olamamış. Sonunda eşiyle ümitlerini kesmişler. Derken kadın kilo almaya başlamış, adet düzensizlikleri falan da yaşamış. Bu fiziksel değişim kayınvalidesinin de dikkatini çekmiş, ‘çok kilo aldın dikkat et’ diye uyarmış gelinini. Bu arada gelinde karın ve hemoroit ağrısı sıklaşmış. Hamile olma ihtimali aklının ucundan geçmeyen kadın doktora gitmek yerine, kulaktan dolma bilgilerle kendisi için çare aramaya başlamış. Sıcak suya oturmuş. İşte bebek de o leğende doğmuş! Herkes şok olmuş ve apar topar bebeği hastaneye getirmişler. İnsan gerçekten gözleriyle görmese, kesinlikle inanmaz! Ama gerçek bu. Anne aldığı onca kiloyu hormon bozukluğu ve gördüğü tedavilere bağlamış.  Dokuz ay boyunca hiçbir doktor – ebe takibi yapılmadan karnında bebeği taşımış. Sonuç gerçekten de bir mucize olmuş;  sağlıklı bir kız çocuğu getirmiş dünyaya….”

Mesleğe yeni başladığında ebeliğini yaptığı bebeklerin bugün 21-22 yaşlarına girdiğini belirten Yasemin Köse,  “Geçenlerde gittiğim terzi ile biraz sohbet ettiğimde kendisi eski hamile hastam çıktı. Birkaç gün sonra verdiğim işleri geri almak için gittiğimde çok güzel bir sürprizle karşılaştım. Terzim, kızına benden bahsettiğini ve benimle tanışmayı çok istediğini söyleyerek, ‘Beş dakika bekler misin, gelsin seni görsün’ dedi. Gerçekten heyecanlı bir andı. Karşımda genç bir kız vardı. Beni görünce ‘Ama sen çok gençsin ebeler yaşlı olur’ dedi, gülüştük. Tüm ebe arkadaşlarımla ve hatta ebeliğini yaptığım çocuklarla whatsapp’tan da olsa görüşüyoruz, bu da bizim mesleğin güzel bir yanlarından.”

Ebe istihdamımız yok deyip işten çıkardılar

Ebelik mesleğini çok sevmesine rağmen iş yerlerinde uğradığı mobbingle mücadele etmek zorunda kalan Ebe Yasemin Köse, “Çalışırken her şey güllük gülistanlık değil elbet. İnsanı en çok yoran yöneticiler ve mobbingle başetmek zor. Ebe her şeyin joker elemanıdır düşüncesi var. Her birimde çalıştırıldık, gocunmadan çalıştım da! Emeğimi, yüreğimi gözler önüne serdim ama yönetici egosu yüzünden meslek hayatım darmaduman oldu. Her şey oturdu dediğim bir anda iş akdi feshi yaşadım. Sebep yok. Onca emeğim, çalışma aşkım görmezden gelindi. Çalıştığım kurumun Tıp Merkezi’nden hastaneye dönüş sürecinde gece gündüz herkes gibi ben de çalıştım. Tüm birimleri sağlıkta kalite standartına uygun biçimde oluşturduk ve sonrasında bana ‘ebe istihdamımız yok’ dediler. İşten çıkarıldım.  Dava açtım kazandım ama istinafta ve uzadıkça uzuyor. Sendikamız yoktu. Yani mesleğimin en verimli zamanında inzivaya çekildim. Özel bir okulda işe başladım.”

Yıllar yılı aktif olarak ebelik yaptıktan sonra özel bir okulda ana okul-lise hemşireliği yaparak çalışmaya devam eden Köse, “Okulda hemşire olmak da keyifli. Çocukların aşı rutinleri, acil durumda müdahale, yaralanmalar da pansuman, tansiyon, ateş takibi yapıyor, sınav stresi gibi durumlarda revirde destek veriyorum. Artık tüm devlet okullarında okul hemşireliği açılması söz konusu, ben de çocukların böyle bir hizmeti hak ettiklerini düşünüyorum.” Çalışan ve nöbet tutan bir anne olduğu için tek çocukla yetindiklerini belirten Köse, kamu yararına çalışan bir sosyal hizmet kuruluşunda gönüllü olarak çalışıyor. Yasemin Köse, “Sosyal yardım kurumlarında, insanlık için bir şeyler yapabilmek benim için son derece önemli. Bu bakımdan bir iyiliğin içinde yer almak mutluluk verici” diyor.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nı değerlendiren feminist sosyolog Berfin Atlı “Esnek çalışma modeli kadınların yoksulluk döngüsünü kırmak yerine, bu döngünün derinleşmesine neden olacak” diyor.
Diyarbakır’da cami önünde Kur’an-ı Kerim okuyarak geçimini sağlayan, engelli bir oğlu olan Rojda, ‘’Ama kendime de bir dua ediyorum. İnşallah oğlum benden önce ölür diye. Bakacak kimsesi yok. Ölüm fakirlikten ve kimsesizlikten iyidir’’ diyor.
Hatay’da yanında çalışan çocuğu istismar eden kuaför Mahmut Altun, mahkemede “rızası vardı” diyerek suçunu itiraf etti, mahkeme faili serbest bıraktı. Fail ve yakınlarının tehdit ettiği çocuk ve aile adalet ve dayanışma bekliyor.
Türkiye’deki göç politikası -hükümetiyle, muhalefet partileriyle- göçmen düşmanlığı üzerinden yükselirken göçmenlerse yaşamsal haklarından gördükleri muamelelere kadar her alanda hak ihlalleriyle karşı karşıya geliyorlar. Bunların başında Geri Gönderme Merkezleri bulunuyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!