Kadınİşçi’de, 21 Ocak 2022 tarihinde, bu yazıdan önce yayınlanan “Haydi Biz de Kendi Enflasyon Hesabımızı Yapalım” yazımızda TÜİK’in enflasyon rakamının Türkiye’de yaşayan tüm haneler için ortalama bir rakam olduğunu, yüksek enflasyonun tahribatını ise, ancak kendi enflasyonumuzu hesaplarsak görebileceğimizi söylemiştik. Tabii burada kendi enflasyonunuzu hesaplamazsanız hayat pahalılığını fark edemezsiniz demek istemiyoruz. Hepimiz pazarda, market kasalarında, doğalgaz ve elektrik faturaları geldikçe şok yaşıyoruz. Enflasyon hesabı bu şokun sayısal olarak ifadesi diyebiliriz. Bir de yine bir önceki yazımızda ifade ettiğimiz gibi ücret artışlarında enflasyonun rolü önemli. Her gün artan işçi direnişlerinden de izlediğimiz gibi ücret artışları TÜİK enflasyon oranın altında kalıyor. Kendi enflasyonumuz TÜİK rakamının üzerinde ise geçim standardımızın öngörülenden de daha fazla düşeceği açık. Bu yüzden kendi hayatımıza etki eden enflasyonun takibini ve hesabını elden bırakmayalım diyoruz.
Kendi enflasyonumuzu hesaplayalım önerimizi TÜİK’in duymadığı kesin ama başka bir resmi istatistik kurumunun bizimle aynı fikirde olduğunu duymak hoş oldu doğrusu. Birleşik Krallık’da çıkan The Guardian gazetesinin iktisat editörü Larry Elliott, 26 Ocak 2022’de yayınlanan yazısında Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) Enflasyon İstatistikleri Başkanı Mike Hardie’nin, yıllık enflasyonu yüzde 5,4 olarak açıklarken, bu rakamın tüm haneler için ortalama bir enflasyon oranını gösterdiğini ancak herkesin kendine özgü bir enflasyon oranı olduğunu aktarıyor. Bazı insanların gelirlerinin daha büyük bir oranını doğalgaz ve elektriğe veya her gün araba kullanıyorsa benzine verdiğini örnek gösteriyor. Mike Hardie, ONS’nin her insanın kendi enflasyon oranı olduğunu kabul etmesini takiben, İstatistik Ofisi’nin enflasyonun farklı gelir gruplarına etkisini kavrayabilmek için daha çok çaba sarf edeceğini taahhüt ediyor.
27 Ocak 2022’de ONS, enflasyon ölçümünü haneleri, gelir, harcama, emeklilik durumu ve çocuk sayısına göre ayrıştırarak yapacağını açıkladı. ONS, aynı zamanda, farklı hanelerin enflasyon deneyimlerini daha sağlıklı bir şekilde anlamak için fiyatlarını topladıkları ürün listesinin yanı sıra süpermarket kasalarından alınan fiyat değişikliklerini de dahil ederek enflasyon rakamlarını iyileştirmeyi planladıklarını ilan etti.
ONS’nin bu çabasını memnuniyetle karşılayanlar arasında gıda yoksulluğuna karşı kampanyalar düzenleyen 1988 doğumlu aktivist, yazar, gazeteci, aşçı Jack Monroe da var. BBC, The Independent, The Guardian gibi yayınlar bu değişikliğin öncüsü olarak Jack Monroe’ya işaret ettiler.
Ucuz yemek tarifleri ile tanındı
Monroe, Jack Adında bir Kız Çocuğu (A Girl Called Jack) başlıklı blogunda tek çocuklu ebeveyn olarak 10 pound dan az bir bütçeyle ailenin haftalık yemek ihtiyacını karşılamayı amaçlayan ucuz yemek tarifleriyle tanınmıştı. Monroe’nun dar bir bütçeyle pişirilebilecek “tasarruflu yemek tarifleri” olan çok sayıda kitabı var. Ayrıca 2015 yılında medya kategorisinde Geleceğin Kadınları Ödülünü alıyor. Trans kimliğiyle saldırıya uğruyor.
Monroe son günlerde, gıda fiyatlarının ortalama fiyatlardan daha hızlı arttığına dikkat çekerek, bu hızlı artıştan en çok yoksulların etkilendiğini yazdı. “2012’de Sainsbury’s Basics marka 10 adet bulyon et suyu 10 kuruştu (pence). 2022’de, aynı marka ve miktar 39 kuruş oldu. Geçen yıl yerel bir marka makarna (500g) 29 kuruş iken bugün raflarda bulamıyorum, en ucuzunu arıyorum, o bile 70 kuruş; aslında aynı ürün, sadece daha renkli ambalajda, fiyatı da yüzde 141 artmış.”
Bu fiyatlara baktığımızda fiyat artışları sizlere düşük gelebilir. Haklısınız, çünkü geçtiğimiz yıl Birleşik Krallık’taki enflasyon oranı yüzde 5,4. Bizimki ile kıyas edilmez. Üstelik bu son 30 yıllık tarihlerindeki en yüksek enflasyon oranı imiş. Ama Monroe’nun da dediği gibi en düşük gelirli hanelere etkisi yaşamsal olabiliyor. Monroe, 2012’de 10 pound ödediğim gıda alışverişimin aynısını 2022’de aynı yerden aynı malları alarak ancak 17,11 pound’a yapabildim diyor. Burada önemli olan enflasyonun yüksek ya da düşük olmasından çok insanların gelirinin enflasyona kıyasla ne kadar arttığı. Monroe, yoksullara verilen sosyal yardımların da, ücretlerin de iki katına yükselmediğini söylüyor. Bu durumda insanlar daha az satın almaya, daha az yemeye ve daha az tüketmeye mecbur kalıyorlar diyor. “Bu insanlar medyada temsil edilmeyen, sesleri olmayan, çocuklarını doyurmak için kendileri öğün atlamak zorunda kalan insanlar” ve ekliyor “bunu dünyanın en zengin ülkelerinin birinde konuşuyor olmak şok edici.”
Dünyanın en zengin ülkesi de olsa en yoksul ülkesi de olsa enflasyonun yaşamımızı nasıl etkilediği gelirin nasıl paylaşıldığı ile ilişkilidir. Bunun örneklerinden birini kurye direnişleri vasıtasıyla gördük. Mesela Trendyol uyguladığı kargo fiyatlarına yüzde 46 zam yapıp kârlılığını katlarken kurye çalışanlarının maaşlarına ilk etapta yüzde 11’lik zam yaptı. TÜİK’in açıkladığı yüzde 36,08 düzeyindeki ortalama enflasyon karşısında yüzde 11’lik zam Trendyol motokuryelerinin enflasyonu nasıl yaşayacağının bir göstergesiydi. Motokuryelerin etkili direnişi sayesinde şirket maaş zammını yüzde 38.8’e çıkarmak zorunda kaldı.
Yaşasın dayanışma, yaşasın direniş!