Bizdeki kibritçi kız grevleri

Belki fosfor nedeniyle değil ama yüzyıllar sonra Petrol-İş üyesi kadın kibrit işçileri, İstinye ve Orhangazi’de greve çıktılar. Grevler 91 gün sürdü, kazanımla sonuçlandı. Erkekler grev başarıları nedeniyle sendika yönetimlerine gelirken, kadınlar unutuldu, gitti. Bu da bir başka kibritçi kız hikayesi işte…
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com
Necla Akgökçe

Belki fosfor nedeniyle değil ama yüzyıllar sonra Petrol-İş üyesi kadın kibrit işçileri, İstinye ve Orhangazi’de greve çıktılar. Grevler 91 gün sürdü, kazanımla sonuçlandı. Erkekler grev başarıları nedeniyle sendika yönetimlerine gelirken, kadınlar unutuldu gitti. Bu da bir başka kibritçi kız hikayesi işte…

Belge toplama huyunuz varsa sendika kütüphane ve arşivlerinde yapılan düzenleme çalışmaları sizin için bir hazineyi keşfetme zamanlarıdır. Petrol-İş Sendikası’ndan şutlanmadan önce ben de böyle bir döneme denk geldim… Kütüphanede beşer, onar tane bulunan atılmak üzere çöpe yollanan gazete ve dergi ciltlerinden bazılarını buralardan kim bilir neler, neler çıkar, diye kucaklayarak eve taşımıştım.  İyi yapmışım. Geçenlerde gazete ciltlerini karıştırırken, Mart 1987 tarihli nüshasında sendikanın o zamanki Boğaziçi Şubesi’nde örgütlü bir işyeri olan İstinye’deki KAV Türkay Kibrit ve Orhangazi’deki KAV Kibrit fabrikasında 18 Mart’ta başlayan grev haberlerini gördüm. Türkay Kibrit Fabrikası 1970’lerden itibaren ciddi grev ve direnişlere sahne olmuş bir işyeri.

Aynı yıl ve ayların Petrol-İş Dergileri’nin de elimde olması iyi bir tesadüftü doğrusu. (Gazete Dergi’nin eki olarak çıkıyordu)

Derginin Mart- Nisan sayısında 16 Nisan 1987 tarihinde grevde olduğumuz işyerleri, diye bir çizelge bulunuyor.   63 işyerinde grev  varmış.  Bu çizelgede işyerinin adı, grevin ne zaman başladığı, ne kadar işçinin greve katıldığı da yer alıyordu.  Eylül 1987 tarihinde Petrol-İş Yayınları’ndan çıkan 63 Grev ve 63 Mücadele Kitabı’nda ise grevlerde olan bitenler, dayanışma ziyaretleri, grev gözcülerinin nöbette tuttukları notlar, grev sırasında çekilen fotoğraflar ve grevlerin bitiş tarihi de yer alıyordu. Bu iki kaynağa göre ikisi de Koç’a ait olan KAV Türkay Kibrit’te 197, KAV Orhangazi’de ise 157 işçi greve katılmıştı. Grevler 91 gün sürmüş ve Haziran ayının 17’sinde kazanımla sonuçlanmıştı.

Ah o Çin yapısı çakmaklar

Biliyorsunuz,  Çin yapısı çakmaklar hayatımıza girdikten sonra kibritler çıktı ve kibrit fabrikaları birer, ikişer kapandı. Bunlardan Swedish Match’ın Orhangazi Fabrikası’nın kapanışına bizzat şahit oldum. Yıl 2006’ydı. İsveç firmasına satılmadan önce fabrika KAV adı altında çalışıyordu ve 1970’yılında Koç tarafından kurulmuştu (Yukarıda bahsettiğimiz fabrika).

Benim Petrol- İş Kadın için söyleşiye gittiğim 2003 tarihinde de işçilerinin çoğu kadındı ve erkeklere göre iyi eğitim almış kadınlardı. Üniversite okuduktan sonra memleketleri Orhangazi’ye geri dönmüş,  içlerinde başka iş olanağı bulamadığı için sigortalı ve sendikalı bir iş, diye Swedish Match’a girmiş kadınlar da vardı.  Hatta kendi aralarında bir okuma grubu kurarak, kitap paylaşımı yapıyorlardı. Bilinçli, komik, ağzı laf yapan kadınlardı.

meclis tutanağı

Kibrit fabrikaları dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kuruldukları tarihten itibaren kadınlar için ciddi bir istihdam alanıydı. Bu biraz kadın ellerinin küçük ve maharetli olmasıyla ilgiliydi çünkü kibrit üretimi nazik işti.   Türkay Kibrit Fabrikası da kadınların yoğun çalıştığı yerlerden biriydi. 1954 senesinde İstinye deresi kenarına Koç tarafından kurulan fabrika, ilk özel kibrit fabrikasıydı. Kapatıldıktan sonra 1992 yılında onarılarak Koç Üniversitesi’nin İstinye Kampüsü olarak geçici kullanılan bina, şu anda üniversitenin eğitim ve toplantı merkezi haline getirilmiş durumda. Koç Arşivi’nden fabrikaya ait fotoğraflara baktığınızda makine başlarında hep kadın işçileri görüyoruz. (Tarihimiz Koç’un elinde. Birkaç harika fotoğraf var fakat sermaye sermayedir işte. Yazılı izin almadan  fotolar kullanılamıyor…)

İşte bu Türkay Kibrit fabrikasında 1987 yılının 18 Mart’ında başlayan grevde patron işçilerin fabrikaya girip tuvalet ihtiyacını karşılamasına izin vermediğinden lağım sularının aktığı İstinye deresinin hemen kenarına bir seyyar tuvalet oturtmuş işçiler. O dönemde çok görülen bir şey değil bu.  Bilen bilir, grev sırasında tuvalet önemli bir ihtiyaçtır ve yokluğu en çok da kadın işçileri etkiler. 63 Grev 63 Mücadele Kitabı’nda bu tuvaletin işçileri soğuktan korumak maksadıyla konulan bir baraka mahiyetinde olduğu gerekçesiyle Sarıyer Cumhuriyet Savcılığınca sendika hakkında dava açıldığına yer veriliyor.  Bu mesele grev yeri düzenlemeleriyle ilgili yönetmelik çıkarılmasına dair 26.05. 1988 tarihli meclis oturumunda da kötü örnek olarak gündeme getirilip tartışılmıştır.  Yani bu tuvalet öyle böyle tuvalet değildir.

Kadın işçi ve tuvalet sorunsalı

Petrol- İş Gazetesi muhabiri de grev ve tuvalet meselesi üzerinden işçilerle konuşmuş. Konuşanların çoğunun kadın olmasından, fabrikada kadın çalışanın fazla olduğunu anlayabileceğimiz gibi kadınların bu konudan daha fazla bizar olduğunu da anlayabiliriz.    Ne demiş kadın işçiler peki?

Zekiye İnge şunları söylemiş “ Patron bizi ancak kendisi için çalıştığımız sürece insan yerine koyuyor. Hakkımızı almak için greve çıktığımızda bizlerinde birer insan olduğumuzu unutup en zorunlu ihtiyacımızı gidermek için bile içeri girmemize izin vermiyor. Bu insanlık mı?”

Grev gözcülüğü yapan Halime Coşkun ise “Bu uygulamalar işçiye yapılan bu eziyet, bizi grev yapmaya mecbur eden zihniyetten kaynaklanmaktadır. Bizi yıldırmak istiyorlar ama boşuna, hakkımızı alıncaya kadar mücadele edeceğiz” şeklinde konuşmuş.

Aynı yılın 1 Haziran tarihli gazetesinde Grev Günlüğü köşesinde bu kez Orhangazi’deki KAV Kibrit fabrikası grevci işçileriyle konuşulmuş, görüşü alınan iki erkek de ustabaşı. Kadın ağırlıklı işyerle

1 Haziran tarihli gazete küpürü

rinde erkeklerin ustabaşı olması çok rastlanan bir durumdur. Bu erkek egemen geleneği. sendikalar da kendi bünyelerinde devam ettirerek sendika temsilcilerini erkeklerden seçerler. Evdeki patriyarkal düzenin devamı niteliğindedir, işyerleri ve işyeri sendikal örgütlenmeleri…

Kav Orhangazi’den yedi yıllık işçi Hacer Kiracı ne demiş, ona bakalım biz:  “Grev nöbetini bitirdikten sonra şubemizin bize dağıttığı dergi ve gazeteleri okuyarak edindiğim bilgiler doğrultusunda haklılığımızı, greve çıkış nedenimizi, aldığımız ücretlerle geçinemediğimizi çevreme dilim döndüğünce anlatıyorum. Hakkımızı alıncaya kadar onurlu mücadelemizi sürdürmeye kararlıyım.”

Feminist tarihçiler gerekli

10 Mayıs günü Petrol-İş’in 1987 grevlerini desteklemek için Türk-İş Kocaeli’nde bir miting yaptı.  Bu mitinge Orhangazi KAV’ın kadın işçileri de katıldılar. 1 Haziran tarihli aynı gazetenin Emekçi Kadın köşesinde onların miting ve grevle ilgili görüşlerine yer verildi.

Sevim Yetiş:Yedi yıldır aynı fabrikadayım. Mitinge katılacağımız fabrikada duyulunca büyük bir heyecan yaşandı. Nasıl bir şey olacağını çok merak ediyordum. Sabahleyin erkenden otobüslere bindik. Şimdiye kadar işçileri bir arada miting alanında görmemiştim. Hep birlikte sesimizi duyurmak meğer ne güzelmiş

Hülya Dalarer: Altı yıllık işçiyim. Grevci bir anneyim. Çocuklarımı iyi yetiştirmek en büyük isteğim. Bunun için mücadele etmek gerekiyor. Bu mücadeleyi burada haykırmak üstelik işçilerle birlikte haykırmak beni çok duygulandırdı. En sevdiğim sloganlar “Ekmek, barış, özgürlük,  grev bizim hakkımız söke söke alırız oldu.”

Londra’da “Byrant and May” kibrit fabrikasında 1888 yılında 700 kadın işçinin yaptığı Kibritçi Kızlar Grevi ortalığı yerinden oynatmış, bu grev kadın emek tarihine altın harflerle kazınmıştı.

Zekiye İnge, Halime Coşkun,  nispeten yakın bir tarih olan 87’deki Türkay Grevi’nde nöbet tutan öncü işçilerden. Hacer Kiracı, Sevim Yetiş, Hülya Dalarer de aynı patronun Orhangazi deki, fabrikasında grev yapan kibrit işçisi kadınlardan. Yani bizde de kibritçi kızlar yüzyıllar sonra 1987 yılında ciddi grevler yaptılar.  Şimdi neredeler, yaşıyorlar mı, göçtüler mi bilinmez. Aradan 34 sene geçmiş, o zaman 20 yaşında olsalar şimdi 54 yaşında filan olmaları gerekir. 60’larında bile değiller dolayısıyla yaşıyor olma ihtimalleri çok yüksek…

Grev nöbeti tutan grevin her türlü zorluklarına katlanan kadınların kazanımla sonuçlanan bu grevlerdeki emekleri inkâr edilemez. Fakat biz onları değil de dönemin sendika başkanlarını, şube yöneticisi, temsilcisi erkekleri biliyoruz, tanıyoruz. Çünkü kadın işçi deneyimlerini açığa çıkarıp, onların hikâyesini onları merkeze alarak yazan sendika tarihçisi yok gibi. Sendika kurum tarihleri, işçi sınıfının resmi tarihi bu açıdan çok eksik. İşçi kadının da grev ve direniş hikâyelerini konu edinecek feminist tarihçilere ne kadar ihtiyaç var…

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!