Bölgede zaten var olan güvencesiz çalışma biçimleri daha da arttı

Kadınİşçi bir süredir deprem bölgesinde kadınların ücretli ve ücretsiz emeğini inceliyor. Malatya, Kahramanmaraş ve Hatay’da kadınlarla yaptığımız görüşmeler, bölgelere göre farklılaşan ücretli çalışmanın ortak yönünün güvencesizlik ve düşük ücret olduğunu gösteriyor. Deprem sonrasında ağırlaşan ev işleri ise tüm kadınları zorluyor.
Depremden Etkilenen İllerde Kadın Emeğinin Genel Görünümü:
Paylaş:

Deprem sonrası kadınların emek süreçlerini takip etmek amacıyla depremden etkilenen illerde devam ettirdiğimiz araştırma kapsamında, depremin değiştirdiği koşullarda kadınların ücretli-ücretsiz emek kıskacındaki koşullarının ve çalışma biçimlerinin giderek ağırlaştığını görüyoruz. Devletin toplumsal yeniden üretim hizmetlerinden çekilerek, bütün bu sorumlulukları kadının ücretsiz emeğine devretmesi, kriz ve afet anlarında kadınlar için daha ağırlaşmış biçimlerle kendini gösteriyor.  Bunun yanı sıra, böyle bir afet sonrası hane içinde artan iş yükleri ve hanenin geçimlik ücrete daha fazla ihtiyaç duyması, kadınların halihazırda eşitsiz ve sömürüye açık biçimde dâhil oldukları ücretli emek alanlarını ve istihdama katılım biçimlerini; onları daha kötü koşullarda, daha güvencesiz çalışma biçimlerine razı ederek belirliyor.

Depremden etkilenen üç ilde -Malatya, Kahramanmaraş ve Hatay- yaptığımız görüşmeler ve deprem bölgesinde çeşitli yerlerde karşılaştığımız kadınlar, depremden önce çoğunlukla hastanelerde, hizmet sektöründe, mevsimlik tarım işlerinde, tekstil fabrikalarında, temizlik işlerinde, gıda fabrikalarında, market/mağazalarda ve eve parça başı alınan işlerde çalıştıklarını ifade ettiler. Ancak çoğunluğu, temizlik işlerinde ya da mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan kadınlar oluşturuyor. Konuştuğumuz kadınlar, çevrelerindeki ve ailedeki diğer kadınların da çoğunlukla benzer bir biçimde kayıtdışı işlerde çalıştıklarını belirtiyorlar. Bölgedeki kadın istihdamı yoğunluklu olarak gündelik/mevsimlik, kayıtdışı şekilde güvencesiz, düzensiz ve düşük ücret koşullarında çalışan kadınlardan oluşuyor.

Malatya’da organize sanayide çalışan kadınlar

Kadınların ücretli işlerde çalışma biçimlerine genel bir bakış attığımızda depremden önce çalıştıkları sektörlerin bölgesel olarak ve il bazlı farklılıklar gösterdiğini görüyoruz. Örneğin, Hatay ve Kahramanmaraş’ta kadınlar sanayi üretimindeki istihdama çok katılmazken, Malatya’da organize sanayi bölgesinde (OSB) bulunan pek çok fabrikada kadın işçiler çalışıyor. Bunlar; tekstil, kuruyemiş, gıda, şekerleme, çikolata, ayakkabı, plastik ve metal fabrikaları. Malatya’da OSB’lerde 35 bin dolayında kayıtlı işçi çalışıyor ve bunların yüzde 60’ını kadınlar oluşturuyor. Bunun yanı sıra, OSB içindeki fabrikaların bir uzantısı olarak şehirde fason üretim yapan ve işçilerin kayıtdışı çalıştığı küçük tekstil atölyeleri ve bu tekstil atölyeleri için evden parça başı çalışan kadınlar bulunuyor. Ancak kadınlar nerede ve hangi biçimde çalışırlarsa çalışsınlar; çalışma koşulları, ücretleri, sosyal güvence, iş güvencesi ve sigortalılık durumları, kadın emeğinin özgül sömürü koşullarıyla şekilleniyor.

Hatay’da geçici tarım işçiliği

Hatay’da ise tablo, kadın istihdamı ve istihdamın biçimleri açısından biraz daha farklı. Bu şehirde genel olarak ve özelde kadınlar için en yoğun ekonomik faaliyeti tarımsal üretim oluşturuyor. Ucuz emek ve kayıtdışılıkla karakterize olmuş tarım sektöründe, kadınlar da çoğunlukla düzensiz tarım işçileri olarak çalışıyor veya kendi evinde küçük çaplı tarımsal faaliyet ve bu ürünlerin pazarlamasını gerçekleştiriyor.  Tarımsal üretimin her alanında, yani tarlaların ekilmesinden ilaçlanmasına, ürünlerin toplanmasından tüketime hazır hale getirmesine, paketlemeye kadar her aşamada kadınlar, ya başkalarının hesabına ya da evsel üretim çerçevesinde kendi hesaplarına çalışıyor. İklim koşulları nedeniyle neredeyse her mevsim tarımsal üretimde çok düşük ücretlere bu işler mevcut. Kadınlar her ne kadar her mevsim bu işlerde yer bulabilseler de ev içi iş yüklerinin yoğunluğu doğrultusunda işe gidip gitmemeyi seçebiliyorlar. Ancak, geçim sıkıntısı çoğu zaman kadınlar için bu seçeneği ortadan kaldırabiliyor. Ev işi mesaisine eklenen uzun süreli çalışma saatlerine ve düşük ücretlere razı oluyorlar.

Araştırmamıza konu olan illerde, özellikle tarım sektöründe mevsimlik işçi olarak çalışan kadınlar oldukça düşük ücretlerle çalışırken, eşdeğer işlerde çalışan erkeklere kadınlardan daha yüksek ücretler veriliyor.

Kadın ücretleri zaten düşüktü

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde görüştüğümüz kadınlar da depremden önce ilçedeki kadınların çoğunlukla mevsimlik olarak tarımda çalıştığını belirtiyor. Bunun dışında, hastanelerde, hizmet sektöründe, tarım işlerinde, tekstil fabrikalarında, temizlik işlerinde, tarhana ve biber fabrikalarında çalışan kadınlar da var. Sanayi üretimi alanında ise ağırlıklı olarak konfeksiyon fabrikaları bulunan Maraş’ta iplik ve kumaş üretimi yapılıyor. Pazarcık ilçesinde un, çuval ve geri dönüşüm fabrikaları mevcut; ancak az sayıda kadın sadece çuval fabrikasında iş bulabilmiş. Çuval fabrikasında kadınlar ve erkekler birlikte çalışıyor; ancak un fabrikasında sadece erkekler çalışıyor. Burada fabrikalar, çoğunlukla erkeklerin istihdam edildiği alanlar. Kahramanmaraş merkezde görüştüğümüz ve sanayi bölgesi içindeki fabrikalardan birinde çalışan bir erkek işçi, OSB içindeki fabrikalarda çok fazla kadının çalışmadığını söylüyor. Kadınlar, sürekli farklı tarlalarda veya temizlik için farklı evlerde devamlı değişen işverenler hesabına çalışıyor.

Araştırmamıza konu olan illerde, özellikle tarım sektöründe mevsimlik işçi olarak çalışan kadınlar oldukça düşük ücretlerle çalışırken, eşdeğer işlerde çalışan erkeklere kadınlardan daha yüksek ücretler veriliyor. Bu işlerde çalışan kadınların yaptığı işler için “kadın yevmiyesi” şeklinde tabir edilen ücretler belirlenmiş bulunuyor. İhtiyaç olduğunda ve erkeklerin olmadığı veya yetersiz olduğu durumlarda kadınlar, kasaların yüklenip indirilmesinden küfe çekmeye kadar bütün işleri yapmalarına rağmen çoğunlukla erkeklerden daha düşük ücretlere çalıştırılıyorlar.

Sigortasız çalışma yaygındı  

Kadınların yine çoğunluğu yıllarca ev dışında çalışmış olmalarına rağmen hiçbir zaman sigorta kapsamında çalışmamışlar veya sigorta primleri yalnız çok kısa süreler için ödenmiş. Kadınların çalıştıkları işlerin çoğunlukla düzensiz ve dönemsel olması, zaman zaman çalışma hayatından çekilmek zorunda kalmaları, onları sosyal güvenceden mahrum bırakıyor. Kadınlar için güvencesizliğin bu denli yaygın olduğu bölgede, bu alanlarda çalışan kadınların, sigortasızlığı neredeyse norm olarak benimsedikleri anlaşılıyor. Hayatlarının bu safhasına kadar çalıştıkları işler neredeyse hiçbir zaman herhangi bir güvence sunmadığı, kayıtdışı ve ucuz emek gücü olarak çalıştırıldıkları bu koşullarda, ücretli işi salt o an için geçimlik bir katkı olarak deneyimliyorlar. Bu nedenle sigortalı olmak, bu biçimlerde çalışan kadınlara tamamen yabancı.

Çadırları ev haline getirmeye çalışıyorlar

Depremden sonraki durum için ise kadınların büyük çoğunluğu, ücretli-ücretsiz emek kıskacında yaşadıkları sorunlara ve kadın emeğinin özgül koşullarında bu ikisi arasındaki gerilimlere ve denge kurma çabalarına değiniyor. Çadırda veya konteynerde yaşarken hane halkı için ev koşullarını yeniden yaratmaya çalışmanın getirdiği ağır yük, temizlik ihtiyacının artışı, temiz su ve gıdaya ulaşımın güçleşmesi, tuvalet ve banyo imkânlarından yoksunluk, çocukların ve yaşlıların bakımının bu koşullarda ağırlaşması, kadınları, ücretli bir işe artık daha fazla ihtiyaç duydukları bu süreçte istihdama katılmaktan alıkoyuyor. Halihazırda istihdamda yer alan veya bu süreçte herhangi bir biçimde istihdama katılan kadınlar ise çalışma koşullarının daha da ağırlaştığını, güvencesizleştiğini ve bunun, artan bakım yükü ve ev işleri ile birlikte gündelik hayatlarını daha da zorlaştırdığını aktarıyor.

Depremden sonraki süreçte geçici barınma koşullarının en büyük zorluğunu ise çadır veya konteyner olsun ortalığın bir türlü düzenlenememesi, devamlı kirlenmesi ve hiçbir şekilde bir düzen tutmaması olarak aktarıyorlar. Genel olarak çabaları, yaşadıkları koşulları tekrar bir ev olacak hale getirmek. Ancak bu barınma ortamının geçici ve eğreti koşulları, düzensizliği ve ihtiyaçların temininin sıkıntısı, sadece kadınların yüklendiği hane içindeki işleri fazlasıyla ağırlaştırmış. Çünkü kadınların “yaşamı üreten” emek etkinliklerinin dahilinde, ev’i tüm düzeniyle birlikte üretmek ve korumak bulunuyor. Aktarımları boyunca fiziki olarak ev, kadınlar tarafından sıklıkla bu iş yükleri arasında gündelik hayatlarının düzen kaynağı olarak tanımlanıyor. Kadınlar, yaşamı yerinden üretmenin koşullarını sağlayabilmek için evleri de hangi ortamda olursa olsun yeniden kurma sorumluluğunu üstleniyor.

Evlerin fiziki olarak yok olmasının, kadının hane içinde ücretsiz emeğe dayalı sömürüsünü ortadan kaldırmak bir yana, deprem sonrası barındıkları yerlerde kadınların bu işlerin yeniden organizasyonu yükünü daha da ağırlaştırdığı görülüyor.

Devlet, ev ve bakım işlerini kadınlara yüklemiş durumda

Erkekler ise bu değişen durumu “Kadınlar çadıra geçti, iş yapmaktan kurtuldu” şeklinde anlatıyor. Buna karşın kadınlar ise çadırlarda hiç boş duramadıklarını anlatıyorlar:

“Onu kaldır oraya koy, ne bir düzen tutturabiliyorsun ne de iş bitiyor. Bir elbise arıyorsun, hepsini karıştırıyorsun. Bir kap arıyorsun, hepsini karıştırıyorsun.”

Evlerin fiziki olarak yok olmasının, kadının hane içinde ücretsiz emeğe dayalı sömürüsünü ortadan kaldırmak bir yana, deprem sonrası barındıkları yerlerde kadınların bu işlerin yeniden organizasyonu yükünü daha da ağırlaştırdığı görülüyor.

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de devlet, çekildiği bakım ve toplumsal yeniden üretim sorumluluklarını hane içinde kadınların ücretsiz emeğine havale etmiş durumda. Afet ve kriz dönemlerinde ise mevcut hizmetlerin aksaması ve kadınların hane içinde bunu daha ağırlaşmış şekilde yaşaması, devletin toplumsal yeniden üretim alanına dair hizmet sorumluluklarını kadınlara devrettiğini daha açık bir şekilde gözler önüne seriyor. Deprem sonrası, özellikle yaşlı ve yaralıların bakımı, çocukların oyalanması ve eğitimi sorunları, hane halkının deprem sonrası yaşadıkları korku ve yas süreçleriyle baş etme gibi iş yükleri, bölgede kadınlara devredilmiş durumda. Bölgeye gelen ve bu hizmetleri veren çeşitli gönüllü kurum ve STK’ların kapasite ve kaynak kısıtları nedeniyle bu hizmetleri devamlı olarak verebilmesi mümkün görünmüyor. Uzun dönemde bu hizmetlerin belirsizliğinin çözülmemesi ve hâlâ etkin politikalar üretilmemesi, devletin bu hizmetleri kadınların hane içi ücretsiz emeğine dayandırdığını, kendisinin ise bu sorumluluktan çekildiğini gösteriyor.

Artık evlere temizliğe gidemiyorlar

Öte yandan, deprem sonrası güvencesiz ve gerekli desteğin sağlanmadığı koşullarda, kadınların en azından geçimlik bir ücrete sahip olma gerekliliği ile birlikte, bazı illerde daha yoğunluklu olmak üzere kadınlar iş arayışına girmiş bulunuyor veya istihdama katılabilmek için yollar arıyor. Malatya’da yaptığımız görüşmelerde kadınlar, işçi duraklarında kadınların artık daha yoğunlukta olduğunu belirtiyor. Fabrikaların bir kısmının ağır hasarlı, iş göremez halde olması kadınlar açısından yalnızca bazı şehirlerde kısmi şekilde iş kayıplarına neden olmuş. Kısmi iş kaybı olmasının bir nedeni, Hatay ve Kahramanmaraş gibi fabrikaların iş yapamaz şekilde hasar gördüğü şehirlerde, bu işkollarında kadın istihdamının depremden önce de çok düşük olması olarak anlaşılabilir.

Öte yandan ücretli ev işçisi olarak çalışan kadınlar için evlerin yıkılmış veya yaşanamaz halde olması sebebiyle bu iş çoğunlukla ortadan kalkmış görünüyor. Hatay ve Kahramanmaraş’ta kadın emeğinin hizmet sektörü, tarım işçiliği, evde üretim ve ücretli ev emeği etrafında yoğunlaştığı söylenebilir. Hatay ve Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde, tarla ve bahçelere meyve ve sebze toplamaya giden mevsimlik tarım işçisi kadınlar, depremden sonra çadır ve çevresinin işlerinin yoğunluğu, çocukların okula gidemediği için evde kalması, gıda arayışının hâlâ devam etmesi, güvenlik kaygılarının olması gibi nedenlerle çadırı bırakıp tüm günlerini alan bu işlere gidemediklerini söylüyorlar.

Deprem öncesi kadınların bakım yükünü üstlenerek onların fabrikada çalışmalarına olanak sağlayan kreş gibi imkânlar deprem sonrası ortadan kalkmış ve hâlâ yeniden sağlanamamış.

Malatya’da deprem sonrasında kreş imkânı ortadan kalktı

Malatya’da ise OSB’de üretim yapan ve kadın işçilerinin de yoğunluklu olduğu fabrikalarda ağır hasar meydana gelmemiş; işçi kadınlar depremden bir süre sonra kısmi olarak fabrikalardaki işlerine çağrıldıklarını belirtiyorlar. Ancak fabrikalarda çalışan kadın işçiler için iş ve istihdama bağlı hak kayıplarının temel nedenlerinden birini, çalışma koşullarının özellikle kadınların aleyhine değişmesi oluşturuyor. Deprem öncesi kadınların bakım yükünü üstlenerek onların fabrikada çalışmalarına olanak sağlayan kreş gibi imkânlar deprem sonrası ortadan kalkmış ve hâlâ yeniden sağlanamamış bulunuyor.

Bunun yanı sıra görüştüğümüz kadınlar, depremden hemen sonra bazı fabrikaların işçilere aileleri olmadan fabrika veya çevresinde konaklama imkânı sunduğunu belirtiyor. Ancak kadınlar, bütün işçilerin bir arada kaldığı koşullarda erkek işçilerle birlikte kalma konusunda güvenlik endişesi taşıyor; aileleri de bu koşullarda kadın işçilerin fabrikalara gitmelerini engelliyor. Buna ek olarak, kadınların hane içindeki bakım yükleri, kadınları fabrikalarda konaklama imkânından alıkoyuyor. Malatya’da Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir fabrikada çalışan bir kadın işçi, deprem sonrası barınma koşullarının yokluğunda fabrika yöneticilerinin bu tür uygulamaları neticesinde istihdam koşullarının kadınlar için değiştiğini, birçok kadının fabrikalarda çalışmaya gelemediğini ve bu durumun kadınlar açısından bir iş kaybına neden olduğunu aktarıyor.

Kadın emeği sömürüsü iyice arttı

Yıl içinde ileriki dönemlerde yapacağımız görüşme ve ziyaretlerle bölgede deprem sonrası kadın emeğinin görünümlerini, kadınların yaşadığı sorunların özgül biçimlerini ve buna dair uygulanan politikaları daha detaylı olarak aktaracağız. Ancak depremin üstünden altı ay geçmiş olmasına rağmen mevcut uygulamaların, kadınların hane içindeki bakım ve toplumsal yeniden üretim alanları ile ücretli emek alanlarındaki sömürüsünü daha şiddetli hale getirdiğini görüyoruz. Bölgede çoğunlukla eğreti, güvencesiz, esnek koşullarda çalışan, güvenceli istihdamda yer bulamadığı için haklarından mahrum kalan ve güvenceli istihdama katılmada zorluklar yaşayan kadınların, depremin mevcut koşulları ağırlaştırmış biçimde açığa çıkarması ve sömürü koşullarını pekiştirmiş olması itibarıyla güvenceli emeğe ulaşma olanaklarının daha da kısıtlanacağını söyleyebiliriz.

Fotoğraflar: Bahar Gök

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!