“Boyun Eğmeyi Tercih Etmeyen Kadınlarız”

Gebze’de Enka Sac’da direniş var. Düşük ücretler için başlayan direnişte kadın işçiler de ön saflarda yer alıyor. Ama kadınların farklı sorunları bulunuyor. Makinelerin ve iç düzenin erkeklere göre ayarlandığı fabrikada, kadınlar iş yaparken zorlanıyor. Ayrıca işyerinde kadın tuvaleti yetersiz, umarız bu taleplere kulak verilir.
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com
Bahar Gök  bihargok1982@gmail.com

Gebze’de Enka Sac’da direniş var. Düşük ücretler için başlayan direnişte kadın işçiler de ön saflarda yer alıyor. Ama kadınların farklı sorunları bulunuyor. Makinelerin ve iç düzenin erkeklere göre ayarlandığı fabrikada, kadınlar iş yaparken zorlanıyor. Ayrıca işyerinde kadın tuvaleti yetersiz, umarız bu taleplere kulak verilir.

Gebze OSB’de kurulu bulunan Enka Sac Fabrikası’nda yaklaşık bir buçuk yıldır yürütülen sendikal üyelik çalışması Haziran ayında yetki alınmasıyla sonuçlanmıştı. Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’nin yetkili olduğu fabrikada işveren ile TİS görüşmeleri başlamıştı. Görüşmeler sırasında TİS’ten yararlanacak çalışanlardan iki işçinin kapsam dışı bırakılmak istenmesi sendikanın ve fabrika işçilerinin direnciyle karşılaştı. İki işçinin kalıp ustası olması nedeniyle kapsam dışı bırakılmak istenmesini kabul etmeyen işçiler, görüşmeler tıkanınca greve çıkma kararı aldılar. 19 Kasım’da, fabrikaya, 2 Aralık tarihi ile greve çıkacaklarını ilan ederek grev kararını asan işçiler 20 Kasım itibariyle Enka Sac patronunun fiili saldırısıyla karşılaştılar.

Hafta sonu tatili olmasını fırsat bilen patron Vahit Yıldırım, iş yaptıkları firmaların kalıplarını tırlara yükleyerek kaçırmaya çalıştı. Durumdan haberdar olan işçiler fabrika önüne geldiklerinde, kalıpların tırlara yüklendiğini, bir tırın gittiğini ancak diğer tırların hala bekleyişte olduğunu gördüler. Kar marjı yüksek olan Arçelik-LG kalıplarının zaten kaçırılmış olduğunu gören işçiler ve şube yönetimi, geride kalan kalıpların çıkarılmasına izin vermeyerek, TİS görüşmeleri sonuçlanıncaya kadar fabrika önünde 24 saat nöbet tutmaya başladılar. Patron ise fabrikayı kapatacağını dillendirerek, sendikaya kapsam maddesini kabul etmesi doğrultusunda baskı yapıyor.

Yüz çalışanın otuzu kadın

Aynı zamanda GOSB Yönetim Kurulu Başkanı olan Enka Sac patronunun toplamda üç fabrikası, aynı sanayi bölgesi içerisinde restorantı ve kahve üretim tesisi bulunuyor. Pandemi döneminde full mesaili çalıştırdığı işçilere-18-20 yıldır çalışanlara dahi-asgari ücretten ödeme yapıyor. Pres makineleri olan fabrikanın tehlikeli işyeri statüsünde olması durumunda asgari ücretin brütünü ödemek zorunda olduğunu bildiğinden, işyerinin tehlike statüsünde de bulunduğu konumu kullanmaktan geri durmamış. Her zam döneminde işçilere 5 ila 100 lira arasında zamları reva görmüş. Düşük zamla ilgili şikayetlerini dile getirenlere ise sırf ücret düşük dedikleri için isyan ettikleri gerekçesiyle zam vermekten vazgeçtiğini söyleyip kapıyı göstermiş sürekli.

Yaklaşık 100 kişinin bulunduğu fabrikada 30 kadın işçi çalışıyor. 20 Kasım’dan itibaren fabrika önünde direnişte olan kadın işçileri dinlemek için gittiğimizde, Kadınİşçi olarak çıkardığımız Mor Seri Kitapçıkları da anlatarak hediye ettik ve sohbete başladık. İlk dikkatimizi çeken direniş alanının derli toplu ve temiz olmasıydı. Masada ev yapımı turşular, sandalyelerde battaniyeler sıra sıra dizilmişti. Tatlı tuzlu ikramlar yine el yapımıydı. Kadınlar direniş alanını yaşam alanına çevirmişler bir nevi. Direnişin uzun soluklu olacağını hesaplayarak yapmışlar planlarını, nöbet listelerini, kurmuşlar düzenlerini.

İş kazasından mobbinge her şey var

Enka Sac’dan önce de aynı işyerinde çalışmış olanlarla tanışıyoruz. Anne-kız çalışanlar da var fabrikada. İşyeri baş temsilcisinin genç bir kadın olmasına ayrıca seviniyoruz. Gelip geçen araçlar kornalarla selamlıyor direnişlerini. Gün içerisinde destek olan, dayanışmaya gelenlerle güzel bir sirkülasyon yaşanıyor. Bu sirkülasyon içerisinde başlıyoruz sohbet etmeye. Neden sendikal örgütlenmeye gittiniz diye sorduğumuzda ilk önce düşük ücretler nedeniyle diyen kadınlar, sohbet ilerledikçe fiziki çalışma koşullarının zorluğundan yemeklerin yenilemeyecek gibi olmasına, iş kazalarından mobbinge kadar bir dizi sorunu anlatmaya başlıyorlar. *

Yaklaşık üç buçuk yıldır press bölümünde çalışan Selma, Baymak ve Arçelik’e gönderilen sacların şekillendirmelerini yapıyor. Kesici aletlerle riskli bir işlem yapıyor. “Çok dikkat etmemiz gerekiyor. Aklımızın başka bir yerde olmaması gerekiyor. Ama aldığımız ücret bizi tatmin etmiyor, zamlar tatmin etmiyor. İşyerinde illa ki sorunlar çıkıyor. Sıkıntısız bir hayat olur mu? 45 yaşında bir kadınım. Evliyim, çocuğum var. Üçümüz de çalışıyoruz ama kiradayız yine. Bir asgari maaşla ev geçindiren insanlar da var burada. Kafamız illa ki takılıyor bu sorunlara” diyerek iş kazalarının kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyor. Kendisi de elinin derin kesildiği bir iş kazası geçirmiş. Aynı kazayı başka bir genç kadın daha kısa bir süre sonra yaşamış. Fabrika çalışsa da kapansa da haklarını alacaklarını söyleyen Selma, “Haziran’dan beri patronla mücadele ediyoruz. Biz diyoruz ki herkes çalışsın evine ekmeğini götürsün. Bu yaştan sonra ben hangi fabrikada çalışabilirim. Yaş sınırı var fabrikalarda” sözleriyle işlerini kaybetmemek için direnişe devam edeceklerini söylüyor.

Her Ocak ayında zam yapılmasını bekleyen işçiler, en fazla 100 liralık zamlarla karşılaşınca İK’nın kapısına giderek konuşmak istiyorlar. “Kapı orada, beğenmeyen çıksın gitsin” cevaplarıyla karşılaşıyorlar her defasında. Genç kadın işçilerden birine “zengin koca bul” tavsiyesinde bile bulunmuşlar.

Erkeklere göre ayarlanmış iş makineleri

60 yaşında insanların Enka’da çalıştığını söyleyen Özge, yaşlı ve hasta olanlara mobbing uygulandığını anlatıyor. Birçok fabrikaya oranla sayı baskısının pek yaşanmadığını söyleyen Özge, söz konusu yaşı büyük ve hasta çalışanlar olunca “bu sayıyı çıkarabilirsiniz” denilerek baskılandıklarını, çıkaramadıklarında ise hesap vermek zorunda kaldıklarını dillendiriyor. Bunun adaletli olmadığının farkında olarak bir de kadınların büyük preslere verilmesinin doğru olmadığını söylüyor. Sebebini ise kadınların daha rahat işlerde çalıştırılmasını beklemediklerini ancak verildikleri makinelerin erkeklerin çalışabileceği şekilde üretildiği için zorluk yaşadıklarını söylüyor.

Bu konuyu biraz açmak için 23 yaşındaki Nurcan sözü alıyor. “Eskiden sadece erkekler çalışıyordu metal fabrikalarında. Benim bildiğim 10 yıldır filan kadınları almaya başladılar buralara. Çalışma sistemi onlara göre düzenlenmiş. Biz sonradan gelmişiz. Eşit çalıştığımızı düşünmüyorum bu yüzden. Daha önce başka yerlerde de çalıştım. İlk defa metal sac üzerine burada çalıştım. Makineler tehlikeli, malzemeler ağır oluyor diye zor oldu benim için. Rulo değiştirme var mesela. Erkek arkadaşlar sürücünün başında bekliyorlar rulo değişimini. Ben de sürücünün başında rulo değişimini beklerken oturabilirdim.” diyerek başka bir sorununa geçiyor hemen. Erkeklerin dört- beş tuvaleti varken, 30 kadın işçinin bir tuvaleti kullanmak zorunda kalmasından dolayı yaşadıkları tedirginliği anlatıyor.

Eşit koşullarda çalışmıyoruz

Temizlik personelinin erkek olması nedeniyle, kadınların sağlığını dikkate alacak şekilde temizlik yapılmadığını ve bu nedenle tuvaletleri kendilerinin temizlediğini dile getiriyor. Kendi temizledikleri tuvaletlere kaç kere gittikleri kaç dakika kaldıkları da uzunca bir zaman sorun olmuş. Yine hamile kadınların doğum yapmasına bir ay kalana kadar çalıştırılmasının da doğru olmadığını düşünüyor Nurcan. Sekiz aylık hamile kadınların büyük risk taşıdığını, tehlikeli işlere verilmemesi gerektiğine özel olarak değiniyor. “Başka da bir sürü şey var da… O yüzden eşit çalıştığımızı düşünmüyorum. Ama bu direnişle kendimi duygusal açıdan da güçlü hissediyorum. Buradan başka bir fabrikada olduğumda artık daha fazla bilinçlendiğimi biliyorum. Kadınlar eşit olsun diye elimden geleni yapmaya çalışacağımı biliyorum” sözleriyle direnişin kendisine kattıklarını ifade ediyor. Son olarak bir uyarı yapıyor Nurcan: “En önemli olan birlik ve beraberliğin olması. Bu zamana kadar kavgamızı kendi aramızda değil de patrona karşı verseydik belki daha da başarılı olabilirdik. Bunlar zaten patronların oyunları. Bilinçli olmadığımız için bu oyuna dahil oluyorduk ama şu an hiçbir patron bizi bölemez.”

Yan yana gelirsek güçlüyüz

Enka Sac’da yedi yıldır çalışan Canan, fabrikada üç yıldır kadın çalışan yoğunluğunun arttığını söylüyor. Örgütsüz oldukları için yıllardır kötü koşullarda çalıştıklarını, örgütlendiklerinde ise başka bir haksızlıkla karşılaştıklarını ve bu nedenle kapı önünde olduklarını sözlerine ekliyor. “Boyun eğmeyi tercih etmeyen kadınlarız ve sonucuna da sonuna kadar hazırız. Başka bir işyerine gittiğimizde yine aynı sorunları yaşayacağız. Ama burada yaşadıklarımız bize bir şey öğretti. Biz yan yana gelirsek güçlüyüz. Buradan bir kazançla çıkacağız çünkü burada yaşadığımız deneyimleri bize hiç kimse öğretemezdi. Zor koşullarda hepimiz birbirimize can olduk, destek olduk, dayanak olduk. Pek çok yerden dayanışma ağları örüldü. Her yönüyle maddi manevi desteklerini sundular. Bunu görmüş olduk. Birlik olduğumuzda nelerin önüne geçebildiğimizi de görmüş olduk. Şu saatten sonra biz belki bu fabrikaya girer çalışırız belki çalışmayız. Sonucu çok değiştirmez. Ama her şeye rağmen işverenin yapmış olduğu bu hamleye karşı biz gücümüzü gösterdik ve önüne geçtik. Bundan sonrasında da sonucu hep birlikte göreceğiz ama kaybeden biz olmadık. Biz kazanan taraf olduk.”

Kadın işçiler son söz olarak kendilerine dayanışmaya gelen, destek olan tüm arkadaşlarına, teşekkür ederken “Yine bekleriz, biz buradayız” diyorlar.

* Fabrika patronu ve sendika arasında süren görüşmelerin henüz sonuçlanmamış olması nedeniyle, işbaşı yapmaları durumunda fazladan mobbingle karşılaşmalarını engellemek adına kadın işçilerin gerçek isimlerini kullanmayacağız. Kimliklerini belli eden detayları da vermeyeceğiz.

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!