‘Bu kadar kölelik olmaz! Sigortalı olmak istiyoruz!’

Mersin Hali’nde iki hafta önce grev yapan kadın işçilerden Türkan, çocukluğundan beri sigortasız çalışıyor. Devletin halleri hiç denetlemediğini söyleyen Türkan, “Sizden sesimizi duyurmanızı istiyoruz. Sigortalı olmak istiyoruz. Bu kadar yeter! Bu kadar kölelik olmaz! SGK’mız olsaydı haklarımız olurdu” diyor.
Paylaş:
Mürüvet Yılmaz
Mürüvet Yılmaz
dramahewi@gmail.com

Marketlerde, manavlarda, semt pazarlarının tezgâhlarında sıra sıra dizilmiş portakallar, limonlar, domatesler, salatalıklar… Fiyatları el yaksa da görüntüleri ve kokularıyla insanı cezbeden tüm bu meyve ve sebzelerin tarla ve bahçelerden soframıza uzanan yolculuğunda, muazzam bir kadın emeği sömürüsü var. Kötü koşullarda, güvencesiz çalıştırılan binlerce kadının emeği… Bir makine gibi tüm gün -ve gerektiğinde tüm gece- elleriyle çürüklerini ayıkladıkları sebze-meyveleri kasalara özenle dizen hal işçisi kadınların emeği…

Bu kadınlar, emeklerinin karşılığını alamıyor. 81 ilin yaş sebze-meyve ihtiyacını karşılayan hallerin başında gelen Mersin Hali’nde geçen hafta yapılan grev, bu gerçeği bir kez daha görünür kıldı. Kadın işçiler, sigorta, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve 450 TL olan günlük yevmiyenin 500 TL’ye çıkarılması talepleriyle 5 Temmuz’da iş bıraktı. Patronlar, eylemin sonucunda yevmiyeyi tüm işçiler için 500 TL’ye çıkarmayı kabul etti.

Türkan Çavuş da grev yapan işçiler arasındaydı. Aynı zamanda Güvencesiz İşçiler Derneği (Giş-Der) üyesi olan Türkan’la grevi, çalışma koşullarını ve yaş meyve-sebze halinde kadınlık hallerini konuştuk.

“Biz ‘Saat beş oldu, çıkıyoruz’ diyemeyiz. Akşam yedi, sekiz, dokuz ya da gece on iki, sabahın dördü fark etmez; iş ne zaman biterse biz de anca o zaman halden çıkabiliriz.”

İş bitmeden çıkıp gitmek yok

Seni tanıyabilir miyiz Türkan?

Türkan Çavuş

Muşluyum. 1993 yılında Muş’ta yaşanan olaylardan dolayı buraya gelmek zorunda kaldık. 12 kardeşiz. Evde tek babam çalıştığı için okula gidemedik. Yaşam şartları çok zordu. Altıncı sınıftan sonra çalışmaya başladım. O zamandan beri çalışıyorum, hiç iş değiştirmedim. Hep sebze-meyve halinde çalıştım.

Halde çalışan kadınlar aynı işi mi yapıyor, fark işler var mı?

Genel olarak meyve ve sebzeleri ayıklıyor, kasalara yerleştiriyoruz. Kışın narenciye, marul, ıspanak; yazın erik, kayısı… Mevsimine göre değişiyor. Ama yeri geliyor yemek, yeri geliyor temizlik… Kısacası her işi yapıyoruz. Sadece sebze-meyve ayıklamakla iş bitmiyor.

Günde kaç saat çalışıyorsunuz?

Değişiyor. Normalinde işin sabah yedide başlayıp, akşam beşte bitmesi gerekiyor. Ama öyle olmuyor. Bizim işimiz saatli değil, tonajlıdır.

Nasıl yani? Tonajlı ne demek?

Tonajlı iş demek, iş bitmeden çıkıp gitmek yok demek. Yani sebze ya da meyve ayıklanıp, kasalara doldurulup, kasalar tıra yüklenip, taze meyve ya da sebze yüklü tırlar halden çıkmadan biz de işyerini bırakıp gidemeyiz. Ancak biri hastalanır ya da acil bir durum olursa, o zaman işi bırakıp çıkabilir. Biz “Saat beş oldu, çıkıyoruz” diyemeyiz. Akşam yedi, sekiz, dokuz ya da gece on iki, sabahın dördü fark etmez; iş ne zaman biterse biz de anca o zaman halden çıkabiliriz.

“Bundan iki yıl önce saat dört olduğunda paydos ediyorduk. Saat dörtte işi bırakmamız onları rahatsız etti. Geçen yıl beşte, bu yıl da altıda paydos eder olduk. Gelecek yıl belki yedi yaparlar!”

Asgari ücrete tabi olmamamız gerekir

-Ücretler nasıl?

Daha önce, yani asgari ücrete göre belirlenmeden önce yevmiyelerimiz saat başı 330 TL’ydi. O zamanlar aldığımız yevmiye, koşullara göre oldukça iyiydi. 2016-2017’lerde bir öğretmenin maaşına yakın ücret alıyorduk. Sonra asgari ücrete tabi olduk, ücretlerimiz azaldı. Zamlar da aldı başını gitti, geçinemez olduk. Bizim asgari ücrete tabi olmamamız gerekir. Çünkü yaptığımız iş, ağır işe giriyor. İşin yüküne göre yevmiye almadığımız için hiç adil değil bu durum. Üstelik geliş-gidiş masraflarımız, her şey bize ait. İşverenin bize verdiği, sadece kahvaltı ve öğlen yemeği. Akşam yemeği de yok.

Yevmiyeleriniz nasıl belirleniyor?

Daha önceleri çalışanlar, patron, dernek başkanı toplanıyor, görüşüyordu. Görüşmelerde yevmiyeler de dahil her talep ele alınıyor, sonunda bir anlaşmaya varılıyordu. Şu an dernek başkanının bize söylediğine göre, biz görüşmelerin muhatabı değiliz. Yevmiyeleri o ve birkaç patron görüşerek belirliyor. Bir senedir işçiler toplantılara katılmıyor.

Zaten bizim grev yapma amacımız da bu. Çünkü bu yöntem bizim taleplerimizi karşılamıyor. Bundan iki yıl önce saat dört olduğunda paydos ediyorduk. Saat dörtte işi bırakmamız onları rahatsız etti. Geçen yıl beşte, bu yıl da altıda paydos eder olduk. Gelecek yıl belki yedi yaparlar!

Yevmiyeyi önce 500 TL olarak açıkladılar. Sonra bunu geri aldılar, 450 TL’ye indirdiler. Bu da halde ikiliğe neden oldu. İşçiye kimi patronlar 450 TL, kimi patronlar 500 TL verdi. Çalışanlar arasında ikilik oluşmaya başladı. Halbuki aynı işi yapıyoruz ama farklı farklı ücretler alıyoruz. “Neden böyle oluyor?” diye işverene sorunca “Dernekle konuşun” diyerek bizi bir anlamda başından savıyor.

Dernek derken…

Mersin Sevkıyatçılar Derneği. İşverenlerin kurduğu bir dernek… Dernekle görüşmeye çalışıyorsun, seni muhatap kabul etmiyor. Günlük yevmiye olarak kimi 450 TL kimi 500 TL alınca çalışanlar arasında gerilim yaşanmaya başladı. Ayrıca işe yeni başlayan arkadaşlara haksızlık oldu. Aldıkları para zaten temel ihtiyaçları karşılamaya yetmiyordu, artık hiç yetmez oldu. Hem bu ikilik ortadan kalksın hem asgari ücrete tabi olmadan yevmiyelerimiz belirlensin istedik. Dediğim gibi, yaptığımız iş ağır. Bizim SGK’mız yok ki yüksek prim isteyelim. İki yıldır bizim asgari ücretle ne alakamız var, diye sorup duruyoruz. Bunu işverene söylediğimizde de her zaman yaptığı gibi bizi derneğe yönlendiriyor. Asgari ücrete göre belirlendiğinde yaptığımız işe denk ücret alamıyoruz.  

“Hem sosyal güvencemiz olsun hem günlük yevmiyelerimiz 500 TL olsun hem de halin çalışma koşulları belirli aralıklarla denetlensin istiyoruz. Biz de bu ülkenin vatandaşıyız. Bizi yok saymalarını istemiyoruz.”

Kayıtsız, güvencesiz çalışıyoruz

Çocuk yaştan beri halde çalışıyorsun, hiç sigortan yapılmadı mı?

Bizde sigorta yok. Kayıtsız, güvencesiz çalışıyoruz. Çalışırken herhangi bir kaza olsa tedavi giderlerini karşılayacak sosyal güvencemiz yok. Çalıştığımız gün kadar para alıyoruz. Beş gün ise beş gün, üç gün ise üç gün. İş olmadığında, yani halde ayıklanması, kasalara dizilmesi gereken sebze-meyve olmadığında ya da hastalanıp işe gidemediğimizde işveren bize bir ödeme yapmıyor. İş güvencemiz de yok, haklarımız da yok. Bayram tatili yok, bayram ikramiyesi yok. Biz arife günü de bayramın birinci günü de çalışıyoruz. O yüzden greve çıktık. Hem sosyal güvencemiz, sigortamız olsun hem günlük yevmiyelerimiz 500 TL olsun hem de halin çalışma koşulları belirli aralıklarla denetlensin istiyoruz. Biz de bu ülkenin vatandaşıyız. Bizi yok saymalarını istemiyoruz.

Seninle söyleşi saatini ayarlarken işte olduğunu söylemiştin. Grevi sonlandırdınız mı? Talepleriniz üzerinden anlaşmaya varıldı mı? İşvereni temsil eden Mersin Sevkiyatçılar Derneği ile işçiler mi, çavuşlar mı, üyesi olduğun Güvencesiz İşçiler Derneği mi görüşme yaptı?

Giş-Der, yani Güvencesiz İşçiler Derneği ile görüşme yapıldı. Herkesin günlük 500 TL yevmiye alması konusunda uzlaşıldı. İmzaların atılması için derneğin üye sayısının yeterli olması gerekiyor. Şu an derneğe üye yapıyoruz. Çünkü bir dahaki görüşmede sigorta talebimizi kabul ettirmek istiyoruz.

Biz sizden sesimizi duyurmanızı istiyoruz. Biz SGK istiyoruz. Bu kadar yeter! Bu kadar kölelik olmaz! Yıllarca emek veriyorsun, çabalıyorsun. Bir hiç yüzünden işten çıkarılıyorsun. Hiçbir hak talep edemiyorsun. Ama SGK’mız olsaydı hem ileriye yönelik hem de şimdi haklarımız olurdu. Biz mevsimlik işçiler gibi değiliz. Günübirlik çalışan işçiler de değiliz. Biz senenin on iki ayı çalışan işçileriz. Yıllardır sigortalı çalıştırılıp çalıştırılmadığımıza yönelik hiçbir denetleme yapılmıyor.

Ayrılmak zorunda kalan arkadaşlarımız oldu. Hiçbir güvencemiz, yazılı olarak bir şeyimiz olmadığı için çıkmak zorunda kalanların geri dönmesi için elde bir belge yok. Halde çalışacak işçiye ihtiyaç varken bize bu koşullar dayatılıyor. Gençler halde çalışmak istemiyor. Sigortası olan, çalışma saatleri daha net olan, güvenceli işleri tercih ediyorlar. Biz bu grevle günlük yevmiyelerin 500 TL olması, çalışanların aynı ücreti alması talebimizi hayata geçirmiş olduk. Gelecek yıl çalışma koşullarımızın iyileşmesi, sigortalı olmak gibi haklarımız için de mücadele edeceğiz.

“Halde yemek, temizlik bizim işimiz. Erkekler bu işlere dahil olmuyor. Bir evin yemeği, temizliği nasıl kadınların işiyse, bizim işyerimizde de öyle…”

İşverenler emzikli kadın istemiyor

Talepleriniz arasında kadınlık durumlarına yönelik, örneğin çocuğu emzirmek için süt izni, doğum izni gibi talepler var mıydı?

Bizim işimiz çok ağır bir iş olduğu için tehlikeli. Çünkü her tarafta kasalar var. Girip çıkan arabaların haddi hesabı yok. O yüzden çalışan kadınlar arasında emzikli kadın yok. İşveren iş koşullarından dolayı emzikli küçük bebeği olan kadın istemiyor. Ama çocuklu ve geçinemeyen kadınlar var.

Türkan, “halde kadın olmak” desem neler söylersin?

Bizim halde, erkeklerin yaptığı işi biz yapamayız. Yaş meyve-sebze kasalarını kaldırmak, tıra yüklemek bizim yapabileceğimiz bir iş değil. O işi erkekler yapıyor. Ama yemek, temizlik işlerini biz kadınlar yapıyoruz. Halde bu işleri yapacak aşçı, temizlik elamanı yok. Ücret bakımından erkeklerle aramızda bir fark yok. Onlar da aynı bizim aldığımız ücreti alıyorlar.

Erkekler yemek-temizlik işlerine hiç el atmıyorlar mı?

Yok, erkekler bu işlere dahil olmuyorlar. Halde yemek, temizlik bizim işimiz. Bir evin yemeği, temizliği nasıl kadınların işiyse, bizim işyerimizde de öyle.

Bu ağır çalışma koşulları eve nasıl yansıyor?

Benim evimde işi yapanım yok. Annemle birlikte yaşıyorum. Çocuğu olan, eşi olan kadınlar işten çıkıyor, koştura koştura eve gidiyor. Bu sefer oradaki işleri düzenlemeye çalışıyor. Temizlik-yemek için birilerini tutacak parası yok. Aldığı para ortada. Çoğu da kiracı. Dedim ya, daha önce yevmiyeler iyiydi; ama şimdi yol parası, eldiven parası derken, aldığımız paradan geriye bir şey kalmıyor. Sebze ve meyveleri ayıklarken kullandığımız eldivenleri de biz kendimiz alıyoruz.

Bu koşullar bizi geriyor. Kirada oturan, okuyan çocukları olan kadın işçileri daha çok zorluyor. Çalışma koşullarımız ağır. Yemek molamız yok. Bu koşullarda bizi bir arada tutan, iyi gelen şey, birbirimizle dayanışmamız. Kadınlar olarak aramızdaki ilişkilerin iyi olması. Uzun yıllara dayanan çalışma arkadaşlığımız var. 

Fotoğraflar: MA, işçiler

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!