Belçika Parlamentosu’nda da nafakaya karşı mıydınız?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş’ın doğduğu, yaşadığı, eğitim aldığı, siyasete atıldığı Belçika’da ‘Kadın Cinayetlerini Durdurma Yasası’ çıkarılırken, bakanın burada erkek yanlısı yasalar çıkartma çabası, “Acaba Belçika’da olsaydı bu yasanın aleyhine mi oy kullanırdı yoksa lehine mi?” sorusunu akıllara getiriyor.
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

AKP iktidarı ve onun kadın düşmanı dinci minik ortakları kadın karşıtı politikalarını tam gaz sürdürürken Belçika Parlamentosu’nda ‘Kadın Cinayetlerini Durdurma Yasası’ kabul edildi. Böylece ülkede erkek şiddetine karşı daha güçlü, tanımlı ve spesifik şekilde mücadele etme kararı oybirliği ile alınmış oldu.

Bu ve benzeri yasalar, ülkedeki ve dünyadaki kadın mücadelelerinin, devletleri kadınların yaşadıkları sorunlara odaklanmış adımlar atmaları için baskıladıklarını göstermekte. Çünkü her geçen gün artan erkek şiddeti dünyanın başat sorunları arasında.

Belçika Parlamentosu’nun aldığı bu örnek karara ilişkin haber şöyle: 

“Belçika Parlamentosu, 29 Haziran 2023 tarihinde Brüksel’de, kadın cinayeti mağdurlarını korumak ve bu suçları ölçmek için bir dizi önlem içeren ‘Kadın Cinayetlerini Durdurun’ başlıklı, AB ülkelerinde benzeri görülmemiş bir mevzuatı kabul etti. Metin, N-VA’nın çekimser kalmasıyla oybirliğiyle kabul edildi.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinden Sorumlu Devlet Bakanı Marie-Colline Leroy, sosyal ağlarda yaptığı açıklamada, ‘Bu, Belçika’da toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu, ülkemiz için ileriye doğru atılmış tarihi bir adımdır. Sarah Schlitz’in yürüttüğü muazzam çalışmalar ile sivil toplum ve kitle örgütlerinin uzun süren seferberliğinin ardından bu metni son kez parlamentoya getirebildiğim için gurur duyuyorum’ dedi.

Bakan, ‘Kadın Cinayetlerini Durdurma Yasası, kadın cinayeti riskini anlama, analiz etme ve tespit etme, şiddet uygulayanlara karşı önleyici tedbirler alma ve şiddet mağdurlarına daha iyi bir dinleyici ve destek sağlama becerimizi geliştirmemizi mümkün kılacaktır’ diye ekledi.” (1)

AKP İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçti

Belçika, İstanbul Sözleşmesi ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi altında imzası olan ülkeler arasında yer alıyor. Buna rağmen “Erkek şiddetine ve patriyarkal sisteme karşı zaten İstanbul Sözleşmesi’nde tarafız” demekle kendisini sınırlamayıp, artık kadınlar açısından en büyük yaşamsal tehlike anlamına gelen erkek şiddetine karşı yeni yasalar çıkararak bu alanda mücadelede ısrarını göstermiş oluyor.

Oysa İstanbul Sözleşmesi’nde hem taraf ülke hem imzacı ülke ama hem de bu sözleşmeden vazgeçen tek ülke olarak Türkiye, erkek şiddetine karşı mücadele etmek bir yana kadın katillerinin elini güçlendiren politikaları peş peşe hayata geçirmekle meşgul. Durum öyle bir hal aldı ki artık 6284 sayılı kanun bile tehlikede.

Ülkede gece rüyasında, gündüz kameralar önünde kadınlara karşı düşmanlık üreten siyasi partiler mevcut. İnsanlığa tırnak kadar faydası olmayan siyasi partiler yüzyıllardır verilen mücadelelerle kazanılmış haklarımıza saldırmakta adeta yarışıyorlar.

Tüm bunların cesaret aldığı, sözcülüğünü yaptığı kaynak, “Fıtratımızda kadın-erkek eşit değil” diyen Erdoğan ve partisi AKP. Gündeme gelen yeni infaz düzenlemesi de aynı aklın ürünü.

Yeni infaz düzenlemesi ile kadınlara ve çocuklara karşı işlenen her türlü suçtan ceza alanların belli bir süre (kısa süre) cezaevinde yattıktan sonra serbest bırakılmaları söz konusu. Kamuoyunca “örtülü af” olarak değerlendirilen yeni infaz düzenlemesi, birçok kadının hayatını cehenneme dönüştürecek. AKP’nin daha önceki infaz düzenlemeleri ile cezaevlerinden evlere, sokaklara saldıkları erkeklerin işledikleri cinayetler, yapılacak infaz düzenlemesinin kadınlar açısından ne anlama geleceğini göstermesi bakımından ibretlik. (2)

Kadın katillerinin dışarıya salınması için belli aralıklarla infaz düzenlemesi kararları alınırken nedense kadın hakları için mücadele eden çok sayıda kadın siyasetçinin de içinde yer aldığı siyasi tutsaklar için infaz düzenlemesi yapılmıyor. İktidarın sırf bu tutumu bile kadınların eşitliği ve kadın hakları mücadelesi konusunda nerede durduğunu göstermesi bakımından fikir verici.

Bir yandan AKP’nin üyesi gibi çalışan Diyanet, diğer yandan yandaş/oy deposu/şeriatın ayak sesleri tarikatlar ve dinci minik partiler, AKP’nin yerine onun kadın düşmanı taleplerini yüksek sesle dillendirerek kadınlar açısından ülkeyi adeta yaşanmaz hale getirmekteler.

Pahalılıktan kavrulan ülkede nafakalar ortalama 350-500 lira arasındayken ve erkeklerin çok büyük kısmı komik miktarlardaki bu nafakaları bile ödemezken, bakanın çıkıp yine “mağduriyet” palavrası ile erkeklerden yana tavır alması, kendisi açısından siyasi bir kara leke olmaktan öte değil.

Aile ve erkek bakanı erkeklerden yana

Aynı şekilde AKP ve yancılarının politikalarının damıtılmış hali olarak karşımıza çıkan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı var. Erkeklik ve onun çıkarları için erkeklere hizmet vermekle meşgul olan Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, göreve gelir gelmez “süresiz nafaka” gibi gerçeklikten uzak, erkeklik uydurması suni gündem üzerine açıklama yaptı. Ve “mağdur” erkeklerden yana taraf olduğunu, “mağduriyetlerin” giderilmesi için bu konuda yeni düzenlemeler olabileceğini söyledi.

Pahalılıktan kavrulan ülkede nafakalar ortalama 350-500 lira arasındayken ve erkeklerin çok büyük kısmı komik miktarlardaki bu nafakaları bile ödemezken, bakanın çıkıp yine “mağduriyet” palavrası ile erkeklerden yana tavır alması, kendisi açısından siyasi bir kara leke olmaktan öte değil.

Bakan Göktaş’ın doğduğu, yaşadığı, eğitim aldığı ve siyasete atıldığı, kadın çalışmalarında görev aldığı Belçika’da erkeklerin işlediği kadın cinayetlerini durdurma yasası çıkarılırken bakanın burada erkekler yanlısı yasalar çıkartma çabası, “Acaba Belçika’da olsaydı bu yasaya karşı mı oy kullanırdı yoksa yasa lehine mi?” sorusunu akıllara getiriyor.

Bakanlığın web sitesindeki biyografi kısmında yazıldığına göre Bakan Göktaş, 2009-2019 yılları arasında Bürüksel Parlamentosu’nda yer almış. Brüksel Parlamentosu Sosyal Hizmetler Komisyonu ile Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun başkanvekilliğini yapmış. Kadın girişimciliği, kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet ve fırsat eşitliği konularında STK’larla birlikte çalışmış.

Bakanın Belçika’da bunları yapıp Türkiye’de bakanlık macerasını “mağdur erkekler” zemininde yükseltmesine tanıklık edince, işte o meşhur soru geliveriyor akıllara: “Nerden nereye?”

(1) https://gasteavrupa.org/2023/07/15/belcika-avrupada-kadin-cinayetleriyle-mucadele-icin-bir-yasa-kabul-eden-ilk-ulke-oldu/?fbclid=IwAR3pB4xAEDd873L0xBtkAaaWIW4K62Eg2Iw4mIr9jZIoF-yVQ4lv-jc6lew

(2) https://t24.com.tr/haber/infaz-duzenlemesinden-cezaevinden-cikti-bir-kadini-oldurdu,883879

Fotoğraf: Dilara Açıkyıldız / csgorselarsiv.org

Paylaş:

Benzer İçerikler

Ortada yaşadıklarını konuşan, davaya dönüştüren yetişkin bir kişi var ve hakkını arıyor. Sadece kendi hakkı için değil, attığı cesur ve devasa adımla tüm çocuklar için de mücadele etmiş oluyor.
İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmayan Bakanlık, sözleşmeden çıkılmasını 6284 sayılı yasaya gönderme yaparak “Elimizde yasa var” diye savunurken şimdi arkasına saklandıkları o yasanın da hedefte olduğunun farkındadır herhalde.
AKP Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğu’nun kocası Ünsal Ban’a 70 milyon liralık boşanma davası açması haliyle gündem oldu. Çok geçmeden suç örgütü lideri faşist Sedat Peker’in kullandığı delicavus_ntn adlı twitter hesabından konuyla ilgili paylaşımlar düştü sosyal medyaya.
Hukuka aykırı, tek adam yanlısı kararıyla Danıştay kendi kapısına kilit vurdu. İstemese de tek adam iktidarının düşmesine sebep olacak çelmelerden birini taktı. Kadınlar ise arkalarındaki devasa toplumsal güçle İstanbul Sözleşmesi ve dahası için şimdiden oyun belirleyici olarak yerlerini aldılar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!