Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda emeklilik yaşını yükseltme hedefi var!

Ömürleri boyunca hiç çalışmayanlar, ömrü boyunca çalışanların yaşam sürelerine göz dikerek onları daha uzun süre, yaşlanmış ve sağlıksız şekilde çalıştırmak hedefinde. Sendikaların, siyasilerin görevi bu hedefleri gecikmeden gündemleştirerek karşı mücadeleyi örmek.
Paylaş:
Gülfer Akkaya
Gülfer Akkaya
akkayagulfer@gmail.com

Ülkede uzunca süredir birçok alanda mevcut yasalar uygulanmıyor. Erkeklerin kadınlara karşı işlediği suçlardaki davalar, siyasi davalar, işçi hakları ve sendika davaları, mali suç davaları ve benzeri…

Yasaların uygulanmadığı alanlardan biri de emeklilik hakkı. Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) diye başlı başına bir mücadele alanı dahi yarattı bu yasa tanımamazlık sorunu. Sayıları iki milyonu aşan EYT’linin mücadelesi, “Geri adım atmam” diyen Erdoğan’a 2023 Mayıs seçimlerinde kısmi olarak geri adım attırdı. Kısmi olarak diyorum; çünkü Erdoğan’ın seçimler nedeniyle yaptığı EYT düzenlemesinde gitti EYT, geldi EPT sorunu. Neydi EPT? Emeklilikte Prime Takılanlar.

Sayıları iki milyonun epey üzerinde EYT’li insanın yarısı bu kez EPT’li oldu. Oysa insanların emekli olma şartları sigorta başlangıç tarihindeki yasalara göredir. Bu konuda yasa oldukça net. 8 Eylül 1999 öncesi sigorta başlangıcı olanlar 5 bin prim günü ile emekli oluyordu. Ancak seçim nedeniyle Erdoğan’ın yaptığı EYT düzenlemesinde söz verildiği halde, zamanın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in bu konuda yaptığı açıklamaların videoları bile varken bu söz yerine getirilmedi. Cumhurbaşkanı ve bakana inanan binlerce kişi borçlanarak mağdur da olmuşlardı.

Bu sözlere inananlar, sadece yıllarca EYT’liye dönüştürülerek hakları gasbedilen milyonlarca çalışan değildi; aralarında o zamanki AKP Milletvekili, şimdiki Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da vardı. Tunç, EYT kararının çıktığı “müjdesini” verdiği tweette 5 bin prim günü ile emekli olunacağı “müjdesini” de vermişti. Ancak yarım saat içinde sessizliğe büründü. Çünkü 5 bin prim günü ile emekli olma hakkının gaspına devam kararı çıkmıştı.

Dijitalleşme ile değişen işyeri ve kısmi süreli çalışma

Meclis’te 2024 yılı bütçe tartışmaları sürerken kamuoyunda 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı gündeme geldi. Meclis’te bütçe tartışmaları yapan partiler arasında, takip edebildiğim kadarıyla Cumhurbaşkanı programını da gündeme getirerek, bütçe ile programın paralelliğine işaret eden ve kamuoyunun bilgisine sunan olmadı. Meclis’te 2024 yılı bütçesi tartışılırken 2024 Yılı Cumhurbaşkanı Yıllık Programı’nın ele alınması gerekli mi diye sorulabilir. Gerekli. Çünkü 2024 yılı bütçesinin nerelere, kimlere, ne kadar gideceği ya da gitmeyeceği, mesela kadınlara ayrılan gıdımlık bütçe ile 2024 yılında yapılması planlanan SGK’daki değişiklikler arasında direkt bağ var. Bunlardan biri emeklilik yaşının yükseltilmesi hedefi; diğeri hasta, yaşlı, engelli bakımı. Bakım hizmetine ilişkin Cumhurbaşkanı programındaki bölümü bir sonraki yazıda ele almak üzere şimdilik sonlandırıyorum.

Bahsi geçen 2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan başlıklardan biri, Sosyal Güvenlik Sistemi ve Finansmanı. Bu başlık altında çalışanlar açısından önemli bir vurgu olarak yer alan esnek çalışma dikkat çekmekte. Sosyal güvenlik mevzuat ve uygulamalarının değişen işgücü piyasası koşullarına ve yeni nesil esnek çalışma modellerine uydurulacağını “müjdeleyen” 2024 Cumhurbaşkanı Yıllık Programı, bunun altını “Dijitalleşmeyle değişen geleneksel işyeri kavramının dışında ortaya çıkan yeni çalışma modelleri” ve kısmi süreli çalışma yani esnek çalışma modelleri ile doldurmakta.

Özellikle pandemi döneminde, evde çalışma koşulları (zaman-ücret-giderler), evde çalışma modelinin patronun mu çalışanın mı lehine olduğu, evde çalışmanın özellikle evli ve çocuklu kadınlar açısından zorluk ve bedelleri başlıklarında bolca tartışma yapılmıştı. Şimdi tartışmayı, bunun sosyal güvenlik alanına yansıması ve temel çalışma modellerinden birine dönüştürülmesinin planlanması üzerinden yapmakla karşı karşıyayız. Esnek çalışma ve evde çalışmanın sosyal güvence konusunda da çalışanı mağdur, patronu ve devleti kârlı çıkaracağı kuşku götürmez. Elbette bu değişikliklere çalışanların tepkisi olmazsa…

Neden böyle düşündüğüm sorusunun cevabı, yapılmak istenen değişiklikte açıkça yer alıyor: “Sosyal güvenlik uygulamalarının başta kısmi süreli çalışma olmak üzere esnek çalışma modelleriyle uyumu artırılacak.” Bu da ödenecek primlerin bir kısmını patrondan alıp çalışana yükleyecek. Aynı şekilde kısmi süreli ve esnek çalışma koşularında emeklilik yaşı, prim gün sayısının daha uzun sürede tamamlanması nedeniyle otomatikman yükselecek. Elbette bunun için de çareler düşünülmüş programda; ancak o çareler de yine sürekli ve belli koşullarda prim ödemelerinin çalışana yüklenmesi şeklinde.

Ömür uzuyor, sermaye sömürüyor

Emeklilik süresi ve emekli olma yaşı meselesi yıllardır özellikle Avrupa’da sermayenin gündeminden düşmüyor. Emeklilik yaşını 70’lere dek çıkarmayı amaçlayan “demokrasi beşiği” Avrupa’da işçiler, emekçiler yıllardır sokaklarda. Filistin’de insan hakları ve savaş hukukunu gözetmeden Filistin halkına saldıran işgalci İsrail’de de bu saldırılar öncesinde halk aylarca değiştirilmeye çalışılan emeklilik yasasına karşı sokaklardaydı.

2024 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alan hedeflerden biri emeklilik yaşının yükseltilmesi. Bu konu çalışanların tamamını ilgilendiriyor. Gerekçeler, sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliğinin sağlanması ve insan ömrünün uzaması olarak gösteriliyor.

Yıllarca genç nüfusu ile övünen ve dışarıya karşı bunun pazarlamasını yapan iktidar, şimdi nüfusun yaşlanması nedeniyle bu durumun sosyal güvenlik sistemi üzerinde oluşturacağı “yükü” hesaplıyor. Böylece emeklilik yaşını yükselterek bahsettiği “yük”ten de kurtulmuş oluyor! Devlet ve sermaye, gençliğinden yaşlılığına dek çalışanları sömürerek zenginleşiyor. Bugün ülkede halkın her ay daha yoksullaşmasına rağmen sermayenin daha zenginleşmesi, çalışanlara ayrılan kasalardan paranın sermayeye aktarılması, devletin gizli-açık harcamalarının sürekli artması, savaş bütçesinin devam etmesi, kamunun durdurulamayan ve artarak devam eden harcamaları, hep ömrü uzayan çalışan kesimlerin ücretlerinden kesilerek, vergi adı altında bu kesimleri soyarak sağlanmakta.

Ömürleri boyunca hiç çalışmayanlar, ömrü boyunca çalışanların yaşam sürelerine göz dikerek onları daha uzun süre, yaşlanmış ve sağlıksız şekilde çalıştırmak hedefinde. Sendikaların, siyasilerin görevi bu hedefleri gecikmeden gündemleştirerek karşı mücadeleyi örmek.

Fotoğraf: sbb.gov.tr

Paylaş:

Benzer İçerikler

“Kimliğimizden benliğimize, emeğimize, bedenimize dek erkeklerin baskısı ve şiddeti altında yaşıyoruz, şekillendirilmeye çalışıyoruz. Neyse ki tüm bu hallerimizi, yaşadıklarımızı yazıp besteleyerek bizlere ayna olan kadınlar ve öfkemizi itirazımızı aktaran şarkılar var.
“Bu yıl 25 Kasım’ı kadınların duygularını, bilinçlerini ve bilinçaltlarını anlatan şarkılarla karşılamak istedim. Arzuları, tutkuları, acıları ve öfkeleri ile. Camlarda beklemek yerine kapıyı gösteren: “Arkanı dön ve çık, kapı açık. İstenmiyorsun artık.” Onca yenilişlerden geçip “istenmiyorsun artık” diyebilmek… Bunun nasıl bir güçlenme olduğunu kadınlar bilir.
“Biliyoruz ki zor olan bekar anne olmak değil. Bekar anneliği zorlaştıran boşanınca nafaka ödemek ve babalık görevlerinden feragat etmek dahil, erkeklerin her türlü sorumluluklarından kaçması ve devletin erkeklere mevcut kanunları uygulamayarak destek olması, üstüne sosyal devlet olmaktan kaçınması.”
“Evlerde kadın emeğini karşılıksız sömüren erkek efendilere ve işyerinde cinsiyetçi sömürü ile kadın emeğini katmerli sömüren patronlara karşı feministler ve kadınlar 1 Mayıs alanında en yüksek tonda seslenecek: ‘Patronsuz, efendisiz bir dünya istiyoruz, kuracağız!’”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!