Denim patronundan kadın işçilere hakaret: “Yer fareleri”

'Ben ve üç kadın arkadaşım işyerinin laboratuvarında çalışıyoruz. Patron, Tekstil-İş'e üye olduğumuzu öğrenince bizzat çalışma alanımıza gelip aşağılamaya başladı. Yanımıza geldi, bize bakıp, "Üç küçük fare!" dedi. Anlam veremedik ama kendisine tepki de göstermedik. Sonra tekrar aynı küçümsemeyle dönüp 'yer fareleri' dedi. Bu hangi fabrikada görülmüştür bilemiyorum.'
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com
Ayla Önder   onderayla@gmail.com

‘Ben ve üç kadın arkadaşım işyerinin laboratuvarında çalışıyoruz. Patron, Tekstil-İş’e üye olduğumuzu öğrenince bizzat çalışma alanımıza gelip aşağılamaya başladı. Yanımıza geldi, bize bakıp, “Üç küçük fare!” dedi. Anlam veremedik ama kendisine tepki de göstermedik. Sonra tekrar aynı küçümsemeyle dönüp ‘yer fareleri’ dedi. Bu hangi fabrikada görülmüştür bilemiyorum.’

Moda trendleri gelir ve gider. Ancak belirli markalar piyasada kalır. Bu markalar genellikle çok iyi tasarımcılar ve işi tam anlamıyla bilen çalışanlarıyla ayakta durur. İşte bunlardan biri Denim Kumaş (Dynamo). Denim’de gösterilen, tanıtılan, reklamı yapılan farklı; “Dynamo’yu farklı kılan ana unsurlar, doğal karışımlı ve pamuklu kumaşlardır. Moda, sürekli yeniden doğuş gerektiren bir disiplindir. Dünya çapında trend belirleyen koleksiyonlar sunan Dynamo, başarısını deneyimli ekibine, yenilikçi bakış açısına ve çok kültürlü son teknoloji tasarımcılarına borçludur. 20 yılı aşkın süredir Dynamo, hem müşteri hem de çalışan memnuniyetini ön planda tutmuştur” tanıtımıyla web sitesinde kendini anlatan bir Marka söz ettiğimiz… Adı “Moda dünyası”, “koleksiyonlar”, “showroom”, “Haute couture” gibi kavramlarla yanyana anılıyor. Dynamo’nun başarısının deneyimli ekibine borçlu olduğu ifade edilen firmada madalyonun arka yüzü tamamen farklı. Denim Kumaş’ın patronu Kamil Coşkun kadın işçilere “Fare suratlılar” diye bağırıyor!

Çalışma saatlerinde keyfi uygulamalar

Markalara malzeme tedarik eden kumaş ve tekstil fabrikalarının sorunları aslında işsizliğin arttığı son yıllarda, “işimden olmayayım” kaygısıyla çok dillendirilmedi. Sadece ağır hakaretler değil, haksız yere, nedensiz işten çıkarılanlar, sendikaya düşmanlıktan dolayı atılanlar yüzlerce… Çalışma saatleri de keyfi. Patron, cumartesi veya pazar ya da gece ne zaman isterse “çalışın” diyebiliyor. Tekirdağ’ın Muratlı ilçesinde Denim Kumaş Fabrikası’nda sendikalı oldukları için işten çıkarılan işçilerin sendikayla buluşması da bu olumsuz koşullardan dolayı gerçekleşmiş. Kumaş ve giyim endüstrisinde çalışanların bu problemleri buzdağının sadece görünen kısmı… Birçok marka, keyfi işten çıkarılma bir yana, işçilere tazminat ödememe gibi hak ihlalleri ile de gündemde.

Her türlü engel var

Bu haksızlıklara artık dur, diyen Denim Kumaş işçileri, fabrika önünde 25 günü aşkın bekleyişte. İşverenin sendikayı tanıması için Temmuz’un 12’sinde direniş başlattılar. DİSK’e bağlı Tekstil- İş Sendikası’nı destekledikleri (ve üye oldukları için) çıkışlarının verildiğini söylediler.  Düşük ücretler, kötü muamele ve fazla mesai gibi sorunlara çözüm amacıyla işçiyi örgütleyen sendikanın üyeliğinden istifa için yoğun bir baskı var. Zorlu koşullarda örgütlenen sendika ile kumaş patronu  arasındaki kaçınılmaz çelişkiler sendikanın varlığı öğrenilince daha da arttı. Direnişle birlikte her türlü engelleme faaliyetleri başladı. Sendikayı öğrenince dört işçiyi işten çıkaran patron geçtiğimiz günlerde sekiz kişinin daha işine son verdi. Fabrika önündeki basın açıklamalarını engellemek için çok sayıda otobüsü direniş bölgesine yığdı. Amacı sadece açıklama yapılmasını değil çadır kurulmasını da engellemek.

‘Çay molalarında dahi konuşamıyorduk’

Atılan işçilerden Belgin Mert, “Sendikaya ne arkadaşım ne de bir başkasının önerisi ile değil bizzat kendi isteğimle üye oldum” diyor. Kapıda eylem yaptıkları süre içinde fabrika güvenlik elemanlarının oradaki her saniyeyi kameraya aldıklarını söylüyor. Bununla da yetinmemişler bölge jandarmasına şikayette bulunmuşlar. Gerçek olmayan bir durum için bu şikayet. “İşçiler fabrika binasına taş attılar” denilmiş. Jandarma hepsini ifadeye çağırmış. İşçi Belgin yaşadıklarını anlatıyor; “Altı yıldır burada kalite kontrol elemanı olarak çalışıyorum. Asgari ücret alıyorum. O kadar baskı vardı ki. Çay molalarında, öğle yemeklerinde dahi konuşamıyorduk birbirimizle. Sendikalı olanla olmayanın konuşmasından müthiş ürküyorlardı. Olur ya, ikna ederler diye! Sürekli Pazarlama Müdürü bizi çağırıyordu. ‘İstifa et o sendikadan hemen’ diyordu. Bir gün o kadar o kadar ısrar etti ki eziyete dönüştü. Şiddetli baskı karşısında istifa etmek zorunda kaldım. Fakat sonra tekrar üye oldum… İnanın ki psikolojik çöküntüdeyiz!”

Patron yüzümüze baktı, ‘fareler’ dedi!

Kalite Kontrol işçisi Belgin Mert, yaşadığı birçok olumsuzluğu anlatıyor. Hatta ondan da öte aşağılanmanın ta kendisi başına gelenler. Patron müdürlerini görevlendirip, dört koldan işçileri “hizaya getirmeye” çalışıyor. Güvenliklerle o da yetmezse jandarmayla… Bunlar yetmemiş olacak ki kendi de katılıyor. Özellikle laboratuvara gelip hakaretler ediyor. Amaç çok kötü hissiyat sağlamak, mobbing yaparak sendikadan istifa ettirmek. İşçi Belgin, işverenin yaptıklarından söz ediyor; “Ben ve üç kadın arkadaşım işyerinin laboratuvarında çalışıyoruz. Tekstil-İş’e üye olduğumuzu öğrenince bizzat çalışma alanımıza gelip aşağılamaya başladı. İşveren Kamil Coşkun’dan söz ediyorum. Özellikle yanımıza geldi, üçümüze de bakıp, “Üç küçük fare!” dedi. Anlam veremedik ama kendisine bakıp tepki de göstermedik. Sonra tekrar aynı küçümsemeyle dönüp ‘yer fareleri’ dedi! Bu artık hangi fabrikada görülmüştür bilemiyorum.”

’15 gün kart basmadan gizli çalıştık!’

Bu arada Dynamo Kumaş çalışanı Belgin Mert, ısrarla işinde kalmak istediğini söylüyor; “İşveren bizi işten çıkarttı. Fakat ben buraya yıllarımı verdim, işime devam etmek istiyorum. Bizim direniş yapmamızın bir nedeni sendikamızın işveren tarafından kabul edilmesi. Diğer amacımız ise aynı zamanda işe geri dönmek” açıklamasını yapıyor. Bu arada Kovid-19 pandemisinin yoğun yaşandığı dönemde yaşanan ilginç bir durumu da öğreniyoruz kendisinden. Anlatıyor;  “Devletin koyduğu kurala uygun olarak salgın döneminde çevre fabrikalarda birçok eleman 15 gün çalıştırılmadı. Sadece ayda 15 gün çalışıp, diğer 15 gün evde kalması gerektiği için, birçok patron bu kuralı uyguladı. Bu çalışma yöntemini isteyen devletti. Bizim patronumuz ise kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak için başvuru yaptı. Devletin verdiği o ödenekten yararlandı. Yani 15 günlük maaşımızı işyerinden değil devletten aldık. Ama gerçekte farklıydı. 15 gün değil, gizli olarak tam 1 ay çalıştırıldık! Evde kalmamızı istemedi patron. ‘İşe gelin, kart basmadan içeri girin’ dedi. Öyle de yaptık mecburen. Eğer tam zamanlı işçi çalıştırıyorsa “kısa çalışma ödeneği” sisteminde olmaması gerekirdi. O dönem hastalanmamamız, yaşamımızı korumamız büyük mucize. Çünkü Covid çok fazla yaygındı her yerde.”

İşçilerin özel hayatı yok

Denim fabrikasındaki sendikal örgütlenmenin içinde bulunan DİSK Tekstil Genel Başkan Yardımcısı Savaş Testici, Kurban Bayramı öncesi sendika olarak çoğunluğu sağladıkları bilgisini paylaşıyor. Fakat işveren baskı yaparak bazı üyeleri Tekstil-İş’ten istifaya zorlamış. Ve ilk günden bu yana sendikaya düşmanca tutuma karşı koyduklarını vurguluyor Sendikacı Testici. Bu konuda şu yorumu yapıyor; “Burası Uluslararası ünlü merkezlerle, markalarla çalışan bir kumaş fabrikası. Fakat buna rağmen iş koşulları Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) koşullarından çok uzak. Çalışma şartları sağlıksız. Bu çerçevede şartların ve ücretlerin iyileştirilmesi için sendika baş temsilcisi arkadaşımız işverenle görüştü. Mesailer konusunda da düzenlemeler istedi. Bazı günler 12 saat çalışma var. Pazar günleri işçilere izin yok. Öyle bir durum vardı ki işçilerimiz çocuklarının, ebeveynlerinin, eşlerinin yüzlerini neredeyse göremiyorlardı. Bu şartları düzeltme konusunda ılımlı bir yaklaşım gelmedi. Ücretlerine zam istediler o da kabul görmedi. Sendikalı işçilerin işten çıkarılması da bardağı taşıran son damla oldu. Atılan işçiler direnişe geçti.”

‘Denim patronu sendikayı görmezden gelemez!’

Bu arada DİSK Genel Merkezi ve diğer üye sendikalar Muratlı’daki direniş alanına geliyor. DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve DİSK Heyeti, Tekirdağ’ın Muratlı ilçesinde Denim Kumaş Fabrikasına 27 Temmuz günü bir ziyaret gerçekleştirdi. Başkan Çerkezoğlu şunlara dikkat çekiyordu; “Sendikalı olmak bu ülkede emeği ile geçinen herkesin hakkıdır, kimse bunu görmezden gelemez. Denim patronu bunu görmezden gelerek suç işlemektedir. Fakat siyasi iktidar patronların iktidarı olduğu için bu suç görmezden geliniyor. Ancak bu bizim en temel hakkımızdır. En temel hakkımızı her yerde savunacağız. Hem Denim fabrikasında hem ülkede sendikal mücadeleyi büyüteceğiz.”

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!