DGD- SEN Genel Başkanı Neslihan Acar: “Bağımsız bir kadın mücadelesine ihtiyaç var”

Umut- Sen Kocaeli Şubesi’nin düzenlediği “Direnişler, Sendikalar ve Kadınların Varlığı” etkinliği 3 Nisan’da yapıldı. Neslihan Acar ile Kadınİşçi muhabiri Bahar Gök’ün konuşmacı olduğu toplantıya, direniş ve grevlerde yer alan kadın işçiler de katılarak deneyimlerini anlattı.
Paylaş:
Bahar Gök
Bahar Gök
bihargok1982@gmail.com
Bahar Gök  bihargok1982@gmail.com

Umut- Sen Kocaeli Şubesi’nin düzenlediği “Direnişler, Sendikalar ve Kadınların Varlığı” etkinliği 3 Nisan’da yapıldı. Neslihan Acar ile Kadınİşçi muhabiri Bahar Gök’ün konuşmacı olduğu toplantıya, direniş ve grevlerde yer alan kadın işçiler de katılarak deneyimlerini anlattı.

Pandemi, çalışanların temel haklarının gasp edilmesi yönüyle patronlar için bulunmaz bir nimet oldu. Yasalara aykırı bir biçimde işçilerin kodlarla atılması uygulamalarının kalıcılaştırıldığı Pandeminin sonlarına doğru ise grev ve eylem dalgası başladı. Memleketin hemen her yerinden insanca yaşanabilecek ücretlerin verilmesi ve insanca çalışma koşullarının oluşturulması temelinde sesler yükseldi, yükselmeye devam ediyor. Sağlık emekçilerinden sanayi işçilerine kadar her sektörden çalışanın sokağa çıktığı, iş bıraktığı, işyeri işgaliyle patronlara kafa tuttuğu eylemlilikler içerisinde ön saflarda yer alan kadınların sorunları ve talepleri de daha fazla gündeme gelmeye başladı. Kadınların direniş ve eylem alanlarında, sendikalardaki durumu ve karşılaştıkları engellerin neler olduğuna dair Umut-Sen Kocaeli Şubesi 3 Nisan günü yaptığı etkinlikle kadınların görünmeyen emeğini ve direnişini tartışmaya açtı.

Kadın sendikacılar yalnızlaştırılıyor

DGD-SEN Genel Başkanı Neslihan Acar ve Kadınİşçi Muhabiri Bahar Gök’ün “Direnişler, Sendikalar ve Kadınların Varlığı” başlığı altında sunum yaptığı etkinlikte katılanlar da sorularını ve deneyimlerini paylaştılar. Sendikal alanda, kadınların mücadele etmesinin daha zor olduğunu anlatan Neslihan Acar, sendikalarda hakim olan anlayışların, erkek egemenliğiyle mücadele etmekten çok uzak olduğuna dikkat çekti. Toplumsal baskıları, aileyi, patron ve yöneticileri aşan kadınların sendikacılar duvarını aşamadığına, kadın komisyonları olan sendikalarda dahi tablonun farklı olmadığına değindi. Sendikalarda, emek beden ve cinsiyet sömürüsüne karşı mücadele yürütmeye çalışan kadın sendikacıların yalnızlaştırıldığını anlatan Acar,  işyerlerinde cinsiyetçi iş bölümünü, cinsel taciz ve mobbingi açığa çıkaran ve bununla mücadele eden bir eğitim verilmediğine de dikkat çekti.   Bürokratik ilişkilerin hakim olduğu sendikalarda durumun vahim olduğunun altını çizen Acar, kadın emeğinin görünür kılınması ve mücadele etmesinin bağımsız sendikalarla mümkün olduğuna dikkat çekti. Migros direnişçisi kadınların direniş süreci ve öncesindeki deneyimlerini paylaşan Acar “Hangi kadınla konuşsak mobbing en fazla şikayet ettikleri konu oldu. Sendikaların üzerinden atladığı mobbing özellikle Pandemide katlanılamaz duruma geldi… Kadınlar, yaşadıkları özgün sorunları erkek sendikacılara anlatmak zorunda kaldıkları için birçok sıkıntı yaşamaya devam ediyorlar. Tam da bu nedenlerle bağımsız bir kadın mücadelesine ihtiyaç var” dedi.

Kadın işçiler engelleniyorlar

Eylem ve direniş alanlarındaki kadınların sorunları ve talepleri üzerine gözlemlerini paylaşan Bahar Gök ise konuşmasına Novamed Grevi ve Desa Deri Direnişi’nin kadınların emek mücadelesindeki önemine değinerek başladı. Feminizmin “Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz, bizimdir” sloganının vücut bulduğu direnişler olarak hafızamızda her daim diri kalacak olan iki kadın direnişinden Flormar’a kadar gelinen süreçte, kadın mücadelesinin emek alanındaki durgunluğuna dikkat çekti. Flormar ile birlikte sanayi işçisi kadınların görünürlüğünün artmasına değindi.  Sendikal bürokrasinin çizdiği sınırları aşmaya çalışan Flormar işçisi kadınların direnişinin, dünya kamuoyunun gündemine girmesi ve boykot kampanyasına dönüşmesinin,  güçlü bir kadın dayanışmasıyla mümkün olduğuna vurgu yaptı. Son dönemde öne çıkan Xiaomi, Oppo, Alba Plastik, Mitsuba vb son olarak Farplas direnişindeki gözlemlerini anlattı. Sıraladığı eylem ve direnişlerin ortak noktasının kadın işçilerin öncülük ettiği, kendi özgün taleplerini yarattığı direnişler olmasına rağmen ağırlıklı olarak ücret ve sendikal taleplerin öne çıkarıldığını söyledi. En son Farplas direnişinin kazanımla sonuçlandırılamamasının temel nedeni olarak kadın işçilerin dile getirdiği taleplerin görmezden gelinmesi ve ötelenmesi olarak özetledi. Gök, konuşmasına “Makineyi kapatan, eylemleri başlatan kadın işçiler. Ama daha ilk günden itibaren, bir kadın direnişi olarak yaklaşmadı sendika. Farplas patronunun ‘Yılın Meleği’ seçilmesi hikayesinin altındaki kadın emeği sömürüsü, mobbing, kadınların ek gelir görünmesi, işyerinde konumlarının yükseltilmemesi, fabrikada yaşanan cinsel tacizler, ücretsiz kreş hakkına dair yaptırım uygulatabileceği konularda harekete geçmedi” sözleriyle devam etti.

Sunumların ardından soru-cevap halinde devam eden etkinliğe katılan işçi kadınlara etkinliği nasıl değerlendirdiklerini sorduk.

Kadınların talepleri farklı

Meryem: Soru cevap bölümü biraz daha uzun olabilirdi belki. Ben her kesime eşit bakıyorum ama kadınlar ekstra ezildiği için kadın mücadelesi ve direnişlerinin anlatılması çok önemliydi. Daha fazla yapılması gerekiyor. Ne kadar çok kadın katılırsa o kadar yerini bulur bence.

Deniz: Etkinliği beğendim. Direnişçilerin konuşması daha iyi oldu bence. Onlar makineyi nasıl kapattıklarını ve o süreci anlatmış oldular. Onun öncesinde olan direnişlerde neler yaşandığının anlatılması da iyiydi. Kadınlar açısından daha başka değerlendirilmesi gerekiyor direnişlerin. Kadın-erkek ayırmayalım diye bir cümle kullanılıyor genelde ama kadınların talepleri farklılaşıyor. Onlara cevap verilmesi gerekir.

Çiğdem:  Gebze’de, kadın direnişleriyle ilgili ilk etkinlikti bu. Çok güzeldi, akışı da harikaydı. Kadınların katılımı da güzeldi. Herkese teşekkür ederim. Bilmediğim birçok şey öğrendim. Cinsel taciz örneklerinin hiçbirini duymamıştım açıkçası şimdiye kadar. Bilmediğim çok şey anlattılar. Çok açıklayıcıydı hepsi de, gayet güzeldi. Güzeldi derken çok kötü şeylerdi ama umut verici gelişmelerdi aynı zamanda. Düzenleyenlere çok teşekkür ederim.

Paylaş:

Benzer İçerikler

70 gündür fabrika önünde direnen Polonez işçileri kadın örgütlerini ve feministleri dayanışmaya çağırıyor. Bu çağrıyı ilettiğimiz ve iletimize cevap veren kadın örgütleri “boykot ve dayanışma eylemleri yapalım” fikrinde ortaklaşıyor. O halde gelin Polonez’de kadın işçilerin taleplerini yaygınlaştırıp, seslerine ses katalım…
Türk-İş dün 81 ilde “Zordayız, geçinemiyoruz” diyerek eylem çağrısı yaptı. Ancak işçiden habersiz, fabrika ve işyerlerinden uzak bir eylemden beklenileceği üzere zayıf görüntüler ortaya çıktı. İstanbul’daki eylem bunun en sarih örneği oldu.
CarrefourSA Esenyurt depo direnişinin ikinci gününde kadın işçiler Gülşah, Emel, Perizade ve Esra ile konuştuk. Esra “Bugün onlara olanın bize de olacağını biliyoruz,” Gülşah “İçeride can güvenliğimiz yok” Emel “Bir beyaz yakalı bir kadın çalışanı taciz edebilir mi?” Perizade ise “Biz illallah ettik buradan, sesimizi duymaları gerekiyor” diyor.
Bizlerin bütçesine daha ‘uygun’ market raflarında sıkça gördüğümüz, işlenmiş et ürünleri markası olan Polonez, bir süredir işçi ve sendika düşmanlığıyla anılıyor. Fazla mesai dayatmasıyla ev yüzü görmeden çalışan kadın işçilerin sendikalaşma mücadelesini tanımayan Polonez’de kadınlar, düşük ücretlerle ağır işlerde hakarete maruz kalarak çalışıyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!