Dikiş makinesi başında 25 yıl!

Terzi Nergis Kural hayatının 25 yılını dikiş makinesi başında geçirmiş… İstanbul gibi bir metropolde hem çocuk büyüten hem de aralıksız çalışan Kural emekli olduktan sonra işin inceliklerini, meraklılarına öğretebilmek istiyor.
Paylaş:
Gülay Fırat
Gülay Fırat
glyfirat@gmail.com
Gülay Fırat glyfirat@gmail.com

Terzi Nergis Kural hayatının 25 yılını dikiş makinesi başında geçirmiş… İstanbul gibi bir metropolde hem çocuk büyüten hem de aralıksız çalışan Kural emekli olduktan sonra işin inceliklerini, meraklılarına öğretebilmek istiyor.

Memleketi Gümüşhane’de evlendikten sonra İstanbul’a gelin gelen Nergis Kural (47), İstanbul’da aynı iş merkezinde ve aynı dükkânda tam yirmi beş senedir terzilik yapıyor. Mesleği eski eşinden öğrendiğini belirten Kural, “Eşim çok iyi bir terziydi. Evlenince İstanbul’a geldik. Ben ticaret lisesi mezunuyum, on parmak daktilo biliyorum. Bir buçuk yıl Kadıköy’de muhasebecilik yaptım. Bu sırada eşim de bir yer açtı. Ben hamile kalıp işten ayrılınca onun yanında işe başladım. Zaten kendisi gibi terzi olmamı istiyordu. Eşimden üç yıl terziliğin eğitimini aldım diyebilirim. Tadilat, kalıp çıkarma, dikiş makinesi kullanma, ölçü alma gibi pek çok şeyi en ince ayrıntısıyla öğrendim. İşin inceliklerini öğrendikçe hevesim daha da arttı ve yetinmeyip hazır giyim okudum. İşi bilince diplomalarımı kolayca aldım” diye anlatıyor.

Abiye hata kaldırmaz

Abiye ağırlıklı çalışan Kural, işlerin karışmaması için randevuyla iş aldığını belirtiyor şöyle konuşuyor, “Abiye hata kaldırmaz. Çok dikkatli olmak, işi iyi bilmek gerekir. Payetli bir elbisede sadece iki gün payet işliyorum. İşi bilince zor gelmiyor. Açıkçası ben pamuğun tarladan çıkışından, kumaş boyasına, kalıp çıkarmaktan, model çizimine dair tüm aşamaları bilmenin terziliğe dâhil olduğunu düşünüyorum. Tüm bu aşamaları bilen biri terziliği hafife alamaz. İşime çok özendiğim ve tertipli biri olduğum için de randevulu çalışırım. Her zaman 15-20 günüm doludur. Bir abiye için bir saat ön görüşme yaparım. Bu sürede sadece ölçü alırım, model ve kumaş seçimi yaparım. Düşünün bu sadece ön çalışma. Pazartesi, Salı günleri kesim günümdür, Çarşamba ve Perşembeleri ise dikim ve provaları yaparım. Diğer iki gün de işleri tamamlarım. Bir abiye elbiseyi bir hafta içinde tamamlarım.”

Fiyatı daha uygun ve hızlı olduğu için tercih edilen hazır giyimden, terzi elinden çıkan özel iş beklememek gerektiğini düşünen Kural’a göre, terzi işi kıyafet hazır giyimle mukayese bile edilemez.  Kural, “Bir terzi müşterisine piyasadan alacağınız bir kıyafetten daha pahalı bir ücret çıkarabilir. Ama karşılığında ona, istediği bir kıyafeti en yakışacak renk ve modelde tam üstünüze olacak biçimde diker. Özel iş çıkarır. Hazır giyimde ise sizi daha iyi gösterecek üstünüze tam oturacak istediğiniz model ve renk her kıyafeti bulmanız zordur.”

İnsanların dikişe ilgisinin terzilik için yeterli olmadığına dikkat çeken Kural, “Kimileri ‘yap-boz’ şeklinde sürekli deneme yanılma yoluyla işi öğrenebilir fakat bu yeterli olmaz. Pek çok iş gibi terziliğin de olmazsa olmazları vardır, mesela doğru kalıp çıkarma, kesim yapma, kumaşı tanıma gibi…  Bunları yeterince öğrenmeden sadece dikiş makinesinin pedalına basana terzi denmez. Gerçekten iyi bir terzi işini dört dörtlük yapar ve diktiği elbisede kolay kolay bir kusur bulamazsınız” diyor.

Kadın müşterisi daha fazla

Müşterilerinin yüzde sekseninin kadın, yüzde yirminin ise erkek olduğunu belirten Kural, “Bana kadınlar daha çok gelir. Zaten ağırlıklı abiye çalıştığım için tüm modellerim işlemeli olur. Kişiye özel çalışırım. Genelde, toplantı, yemek, nişan, nikâh veya düğün gibi özel bir günü olan bana gelir. İşimin hakkını verdiğim için İstanbul Kartal’da bu iş merkezinde aynı dükkânda 1996 yılından beri terzilik yapıyorum. Adresim hep aynıdır” diyor.

Kadın kıyafeti dikmeyi daha çok sevdiğini belirten Kural, kadın ve erkek müşterilerini karşılaştırmamızı istediğimizde ise erkeklerin kadınlara oranla kıyafet konusunda eleştiriye daha açık olduğunu belirtiyor. Bunu da bazı insanların kendi vücudunu çok iyi bilmediklerine bağlıyor. Şöyle anlatıyor, “Bazen müşteri bir manken üzerinde gördüğü elbisenin kendisinde de aynı duracağını düşünerek, diktirmek istiyor. Fakat ben biliyorum ki o kumaş ve modeli diktirmek isteyen kişinin vücuduna uygun değil. O zaman müşterimin istediği elbise onun vücut yapısına uygun değilse bunu dürüstçe söylüyorum. Çünkü her model, herkese yakışmaz. Herkesin kendi vücut yapısına uygun giyinmesi gerekir. Bu işlemde elbisenin modelinin yanı sıra renginden, kumaşına her şey etkilidir. Ben de müşterilerime bunu güzelce anlatırım” diyor.

Yine de her zaman “bilen sözü” dinlemek istemeyen, giydiğinde sevmeyeceği bir elbiseyi diktirmek için diretenler veya ne istediğini bilmeyenler kararsızlar kapısına gelebiliyor. Böyle durumlarda Kural, ya fiyatı yüksek söylediğini ya da işi kabul etmiş olsa bile aldığı kaparoyu iade ettiğini söylüyor. Bunun bir kapris olmadığını belirten Kural, birkaç yıl önce geçirdiği ciddi bir rahatsızlıktan ötürü, işi yokuşa sürüp strese neden olacak müşterileri baştan kabul etmediğini belirtiyor.

Hep tek başımaydım

Haftanın altı günü Tülay Özgür ile sabah 09’dan akşam 19.00’a kadar çalışan Kural, “Para kazanmak elbet önemli ama her şey değil. Müşterinin memnuniyeti benim için daha önemli. İyi dikilmiş bir elbiseyi giyip de kendini aynada gördüğünde müşterinin yüzünde beliren gülümsemeyi görmek tarifsiz mutluluk” şeklinde konuşuyor.

25 yıldır aralıksız devam eden iş hayatında kızını da tek başına büyüten Kural, üç yıl evli kaldıktan sonra boşandığını, ailesinden herkesin Gümüşhane’de yaşadığı için, İstanbul’daki hayat mücadelesinde tek başına olduğunu belirtiyor. Kural, bu zorlu süreçle nasıl baş ettiğini ise insanı duygulandıran şu cümlelerle anlatıyor, “ Ailem İstanbul’da olmadığı için ben hep yalnız oldum, bu şehirde bana destek olacak kimsem yoktu. İşlerin yoğunluğu, çocuk büyütmek, yorgun argın eve döndüğümde ev işi veya yemek yapmak gibi işlerden şikâyet edebileceğim kimsem olmadı yani. Bunları kendi sorumluluğum olarak gördüm hep ve hayatımın sorumluluğunu tek başıma göğüsledim. Çok şükür üstesinden gelmeyi de başardım.”

Ünlü müşterileri de olmuş

Bugüne kadar Türkiye’nin sevilen pek çok sanatçısının sahne kıyafetlerini de diken Kural, “Teoman Kartal-Pendikli’dir. Mirkelam da öyle. 90’larda menajerleri aracılığıyla bana ulaştılar. O dönem onların hem sahne kıyafetlerini, hem de orkestralarının elbiselerini ben diktim. Ayrıca yine Türkiye’nin sevilen isimleri, Soner Arıca, Balık Ayhan, İskender Paydaş ve Derya Köroğlu için sahne kıyafetleri ve onların orkestralarının tüm kıyafetlerini de yine o dönem komple ben diktim.”

‘Pandemi döneminde şartlarımız uymadığı için devletten maddi destek alamadık, maddi manevi sıkıntıya düştük’

Pandemi dönemi herkes gibi maddi manevi sıkıntıya düşen Kural, “Ben abiye çalıştığım için bahardan itibaren düğün mevsimiyle birlikte bizim işler de artar. Kışlar daha sakinken, bahar ve yaz en yoğun çalıştığımız dönemdir. Türkiye’de pandemi kısıtlamaları mart ayında başlayınca, pek çok iş dalı gibi bizim işlerimiz de bıçak gibi kesildi. Ne yapacağımızı ve neler yaşanacağını bilememek gerçekten çok zordu. Pek çok çalışan gibi pandemiye hazırlıksız yakalandık. O zorlu dönemde şartlarımız uymadığı için devletten maddi destek de alamadık. Biz de üç arkadaş birleşip bankadan ihtiyaç kredisi çektik. Hala kredi borçlarını ödüyorum. Kısıtlamalar kalkınca işlerimiz de çok şükür yeniden açıldı” şeklinde konuşuyor.

Çalışmaya alışık olduğu için pandemide evde geçen üç ay ne yapacağını şaşırdığını söyleyen Kural, “Öylesine alışmışım ki çalışmaya boş oturmak bana çok zor geldi. Evde dikiş makinem de yok. Sıkıntıdan kendime farklı işler çıkardım, mesala evde bir odaya duvar kâğıdı kapladım, pencerelere film çektim. Kendime iş çıkardım.”

26 yaşındaki kızının genetik mühendisi olduğunu belirten Kural, “Benim kızım bir bilim kadını oldu. Onun başarılı olduğunu gördükçe gururlanıyorum” diyor. Türkiye’de pek çok çalışan gibi emeklilikte yaşa takılan Kural, “Emekli aylığımın bağlanması için gereken üç şarttan ikisi tamamlandı. Biri yıl, diğeri prim. Ancak maaşım 54 yaşıma gelince bağlanacak. Daha çok var maalesef.  Gerçi maaş bağlansa bile bu hayat şartlarında emekli aylığımın yeteceğini pek sanmıyorum, mecbur çalışırım” diyor. İşini çok seven Kural, birkaç yıl sonra terziliğin inceliklerini vereceği eğitimlerle gelecek nesillere öğretmek istiyor.

20 yıldır birlikte çalışıyorlar

Nergis Kural’ın yanında yirmi senedir çalışan Tülay Özgür (57) ise bir süre önce emekli olmuş. Ancak o da boş kalmayı sevmiyor, çalışmaya devam ediyor. Nergis Kural ile çalışmadan önce bir süre tekstil sektöründe çalıştığını anlatan Özgür, “Ben 18 yaşından beri çalışıyorum. 1997-1998 gibi bu terzi dükkânına geldim ve o gün bugündür Nergis hanımla birlikte çalışıyoruz. Ömrüm bu dükkânda geçti. Birlikte güzel çalışıyoruz, işimi seviyorum” diyor.

Nergis Kural ile hayat yoldaşı olduklarını söyleyen Özgür, “Dile kolay yirmi senedir birlikte çalışıyoruz. Diktiğimiz elbiseleri giyen müşterilerin yüzündeki mutluluğu görmek, insanları sevindiren bir iş yapmış olmak gerçekten çok güzel. İnsan sevdiği işi yapınca iş gibi gelmiyor. Karşımda yaptığım işten memnun olan birini görünce ben de onlar kadar mutlu oluyorum” diyor.

Maddi özgürlüğü olan kadınların evliliğe sıcak bakmadığını söyleyen Özgür, “Ben de hiç evlenmedim. Zaten çevremde evlenmiş ama mutsuz veya boşanmış çiftler görünce evlenmek de istemedim. Halen ailemle yaşıyorum. Pandemi dönemi ileri yaşları yüzünden aileme bir şey olacak diye çok endişelendim” diyor.

Nergis Kural yirmi yıldır birlikte çalıştığı Tülay Özgür’ü kardeşi gibi gördüğünü belirterek, “Ben plan yaparken Tülay’ı da hep işin içine katarım; onu da düşünürüm. Bir insanla dost kardeş olmak için illa kan bağımız olması gerekmiyor. Tülay benim yirmi senelik iş arkadaşım, dostum, kardeşim… İleride bu işin eğitimini vermek istediğimi söylemiştim ya, o zaman Tülay da yanımda olacak” diye konuşuyor.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kadınİşçi olarak 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü etkinliği çerçevesinde 1 Aralık Pazar günü Gebze’de buluştuk. İşyerinde, sokakta ve evde yaşadığımız şiddeti, dayanışmayı, ücretli emek deneyimlerimizi konuştuk. Erkeklerin alınmadığı bir kıraathanede yaptığımız buluşmada öne çıkan mesaj ise “Şiddetin herhangi birimizi bulmaması için her kadının dayanışmanın bir parçası olması gerekli” oldu.
Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Tatil öncesi meclise getirilmesi beklenen 9. Yargı Paketi’nin içindeki “etki ajanlığı” düzenlemesinin kadın ve LGBTİ+’ların güçlenme ve dayanışma mekanizmalarını nasıl etkileyeceğini Mor Çatı ve Kadının İnsan Hakları Derneği ile konuştuk.
6 Şubat depreminin birinci yılındayız. Bu büyük felakette 11 ilde binlerce insan yaşamından olurken, devlet geride kalanların hayatını kolaylaştıracak hiçbir şey yapmadı. İnsanlar çoğu zaman dayanışma ile ayakta kaldı. Depremin her türlü yükünü çekmek zorunda kalan kadınların sorunlarına kulak verenler ise yine kadınlardı. Bölgede çalışma yürüten Kadın Savunma Ağı,  Afet İçin Feminist Dayanışma, Mor Dayanışma, Kadın İşçi’den arkadaşlarımızla kadınların dertlerini, deneyimlerini konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!