Diş hekimleri zorda: Filyasyonda çalışanlar tükenmişlik sendromu yaşıyor

Hem dışarıda hem ev içlerinde ev ve bakım işleri arasında zaten bölünmüş olan kadın diş hekimleri,  filyasyon ekibi içinde de yer alınca sıvı tüketiminin azlığı, üzerlerinde uzun saat duran hijyen giysileri nedeniyle, sistite, üriner sistem hastalıklarına yakalanırken, tükenmişlik sendromu ile de mücadele ediyorlar.
Paylaş:
Zozan Gölbaş(*)    zozanilhan@hotmail.com

Hem dışarıda hem ev içlerinde ev ve bakım işleri arasında zaten bölünmüş olan kadın diş hekimleri,  filyasyon ekibi içinde de yer alınca sıvı tüketiminin azlığı, üzerlerinde uzun saat duran hijyen giysileri nedeniyle, sistite, üriner sistem hastalıklarına yakalanırken, tükenmişlik sendromu ile de mücadele ediyorlar.

Türkiye’de tüm diş hekimlerinin yarısından çoğunu kadın diş hekimleri oluşturuyor özel ve kamu sağlık kuruluşlarında mesleklerini icra ediyorlar.  Aynı zamanda “eş” ve “anne” olma misyonlarının olması sorumluluklarına ve çalışma alanlarına çifte yük getiriyor. Hayatın her alanında cinsiyet temelli eşitsizlik sebebiyle yaşanılan zorluklar covid-19 pandemisi ile birlikte çok daha derinleşti.

Meslek hayatı ve eviçi rolleri arasında yaşamları bölünen ve bunlar arasında denge oluşturmaya çalışan kadın diş hekimleri, bir günde iki farklı iş günü geçiriyor diyebiliriz.

Kamu ağız diş sağlığı kurumlarında çalışan diş hekimlerinin yüzde 80-90’ı pandemi ile birlikte filyasyon yapmak üzere de görevlendirildi. Mart 2020’den itibaren bu zorlu/zorunlu mesailerde, yıpratıcı bir tempoda yürüttükleri bu görevin kadınlar açısından çok daha zorlu boyutları var. Kadın Komisyonumuzun bu konudaki tespit ve önerilerini şu şekilde sıralayabiliriz;

  • Pandemi koşullarında kamudaki kadın diş hekimleri gerek ağız diş sağlığı kurumlarında gerekse filyasyon görevlerinde çok daha zor koşullarda hizmet veriyorlar.
  • Her gün sahada yaşadığı ağır duygusal ve fiziksel baskının ardından, evde de okula devam edemeyen çocukların eğitimleri, yemek pişirmek ve artan hijyen ihtiyacını karşılamak, yoğunlaşan ev işleri ile uğraşmak zorundalar. İş yüklerinin artışı, kadın diş hekimlerinin hem mesleki hem sosyal tükenmişlik ve depresyon riskini artırıyor.
  • Araç içinde uzun saatler mahalle, mahalle adres aranırken mola ve dinlenme zamanımızın kısıtlı olması sebebiyle tuvalet gibi yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Son haftalarda çevredeki kafe ve pastanelerin de kapatılması nedeniyle ev ev gezerken durup mola vereceğimiz alanlar ciddi anlamda kısıtlanmıştır. Sürekli çalıştığımız kurumlara dönmek zorunda kalabiliyoruz ya da gün içinde mümkün olduğunca az sıvı tüketip tuvalet ihtiyacını asgaride tutmaya çalışıyoruz. Özellikle kadınlar için sistite yakalanma riski nedeniyle tuvalet ihtiyacının giderilmesi önem arz ediyor. Gece vardiyasında çalıştığımız zamanlarda havanın soğuk olması da bunu tetikleyerek, birçok kadın sağlık çalışanında üriner sistem rahatsızlıklarının baş göstermesine sebep oluyor.
  • Regl dönemlerimizde uzun saatler kişisel koruyucu ekipmanların içinde ev, ev filyasyon yaparken ped değiştirme sıklığımız azalıyor, kişisel hijyenin sağlanması noktasında ciddi problemler yaşıyoruz. Bu durum bakteriyel ve kandidal enfeksiyonlara zemin yaratıyor.
  • Kişisel koruyucu ekipmanların genel olarak erkek bedenine göre üretilmesi nedeniyle kadın sağlık emekçileri bu ekipmanları efektif kullanamıyorlar. Small tulumlar erkek bedeninde small baz alınarak üretildiği için büyük geliyor, çalışma esnasında sıkıntı yaratıyor. N95 maskelerin çoğu büyük olduğundan yüze tam oturmaması nedeniyle yeterli koruma sağlayamıyor.
  • Filyasyon görevi esnasında sadece “Kadın” olmalarından dolayı çoğu meslektaşımızın gece geç saatlere uzayan mesai saatleri nedeniyle evlerine dönüşte ulaşım sıkıntısı yaşadığı ve bunun için tedirgin olduklarını Kadına yönelik şiddet bu kadar barizken sahada görevlendirilen “eleman” ların ulaşımıyla ilgili gerekli önlemlerin alınması, personele servis sağlanması gerekmez mi?
  • Kadın sağlıkçıların çoğunun “anne” de oldukları kısmı “kutsal aile”yi önceleyen devlet tarafından her alanda olduğu gibi ne yazık ki sağlık alanında da hiç öngörülemiyor. Gerek yaşlı gerek çocuk bakımı açısından neslin sürekliliği adına ücretsiz ve görünmez emek sayılan kadınların yaşadığı açmazlar, haksızlıklar, sağlık emekçisi kadınlar olarak da önümüzde duruyor.
  • Pandemide uzun çalışma saatleri, yoğun çalışma şartları, artan iş yükü ve mesai saatlerinin belirsizliği karşısında eksikliği daha çok göze çarpan kreş, evde bakım hizmetlerinin yeterince sunulmaması nedeniyle kadın sağlık çalışanları gün geçtikçe daha çok eşitsizlikle yoğruluyorlar.
  • Kadınlar, saatler süren nöbetlerde tuvalet ihtiyaçlarını en aza indirmek için su ve gıda tüketimini azaltıyorlar. Susuzluk, düzenli beslenememe, yorgunluk bağışıklık sisteminin zayıflamasına, bu da sürekli enfekte hastalarla karşı karşıya geldikleri için virüs alma riskinin artmasına yol açıyor.
  • Sağlık çalışanlarının sağlığı pandemi sürecinde tedavi sürecinin kesintiye uğramaması için sağlık çalışanlarında, özellikle kadın sağlık çalışanlarında daha da çok hissedilen tükenmişliği, stresi ve depresyonu azaltmak veya yok etmek için her bir sağlık çalışanının içinde bulunduğu durum fark edilmeli ve yöneticiler tarafından desteklenmeli, soruna neden olan koşulların iyileştirilmesi için gerçekçi çözümler üretilmelidir.

*İstanbul Diş Hekimleri Odası Genel Sekreteri

Paylaş:

Benzer İçerikler

Başakşehir’e bağlı Şahintepe mahallesinde, 400 günü aşkındır bir nöbet sürüyor. Çevre Bakanlığı ve bölge belediyesinin halkı mahalleden sürme girişimleri sonuçsuz kaldı. Kurdukları “Barınma Hakkı Meclisi” içinde örgütlenen Şahintepelilerin, fiili mücadelesinde kadınlar en önde. “Mahalle içindeki ve dışındaki kirli eller çekilene kadar oradayız” diyorlar.
Tatil öncesi meclise getirilmesi beklenen 9. Yargı Paketi’nin içindeki “etki ajanlığı” düzenlemesinin kadın ve LGBTİ+’ların güçlenme ve dayanışma mekanizmalarını nasıl etkileyeceğini Mor Çatı ve Kadının İnsan Hakları Derneği ile konuştuk.
Düşük ücretler, ağır çalışma koşulları, yoksullaşma 2023’de kadın işçi yaşamına damgasını vurdu. Grev ve direnişlerde kadın işçiler en öndeydi. Kadınların kadın işçilerin mücadelesi 2024’te de devam edecek. Herkese mutlu ve dayanışma dolu bir yıl diliyoruz.
Yukarıdaki başlık Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği tarafından 17 Eylül Cumartesi günü Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan uluslararası bir konferansın başlığıydı. Toplantıda vakfın konuyla ilgili raporu sunulduktan sonra, pandemi ile birlikte kadınları iyice zorlayan bakım emeğinin çeşitli biçim ve yönleri tartışıldı.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!