Doğal olanın peşinde

Bildiğim bir şey varsa, kapitalist ve erkek egemen düzenin bize dayattığı  giyinme, beslenme, barınma  ve sosyalleşme  kalıplarının elimizi, dilimizi, gözümüzü, görüşümüzü, görünüşümüzü  dizayn eden prangalarından kurtulup, daha sade daha sıradan  ve en doğal olanın peşine düşmek, konusundaki isteğimdir.
Paylaş:
Ayten Erdemir Polat

Öncelikle  merhaba. Dünyanın neresinde olursa olsun, çalışan üreten, çoğalan ve çoğaltan  bütün  kadınlar, sizleri sevgiyle kucaklıyor, saygıyla selamlıyorum.

Kadın emeği çalışan birkaç kadın arkadaşım, “Kadın İşçi”  adında bir internet sitesi hazırladıklarını söyleyip, facebook sayfasında yazdıklarımdan hareketle, bana da “Doğa, tarım, bitkiler, sirkelerim…” konusunda bir köşe yazmak ister misin? diye sorduklarında tereddüt ettim. Söylemek istediklerimi kağıda, kaleme dökebilir miyim? Hiç bilmiyorum.

Bildiğim bir şey varsa, kapitalist ve erkek egemen düzenin bize dayattığı  giyinme, beslenme, barınma  ve sosyalleşme  kalıplarının elimizi, dilimizi, gözümüzü, görüşümüzü, görünüşümüzü  dizayn eden prangalarından kurtulup, daha sade daha sıradan  ve en doğal olanın peşine düşmek, konusundaki isteğimdir.

Hem de 46 yıldan sonra… Olsun, olsun zararın  neresinden dönülürse  kardır değil mi?

Şu var ki  bir yandan ilkbaharda kuru toprağı işlemek  ekim-dikim yapmak, diğer yandan toprak ananın cömertçe sunduğu  kekik, papatya, civanperçemi, kantaron, ısırgan, madımak, ebegümeci… gibi yüzlerce şifalı bitkiyi usulünce toplamak…

Bahar ortasında artık büyüme yolundaki bitkileri, domatestir, biberdir, sulamak gübrelemek toprağını kabartmak…

Yaz başında ilk meyveleri toplayıp, güz geldiğinde ise salça, turşu, konserve, tarhana ve sirke kurmanın  hazzı yaşamak… İnanın  bambaşka.

Elbette yalnızca haz değil. Koskoca bir kadın emeği de var, bu işlerin ardında. Şehirlerde yaşayanlar bunların hepsini süpermarketlerden aldıkları için bu emeği, fark edemeyebilir, amacım biraz da bu emeğin görünmesini sağlamak…

Son bir kaç yıldır sirke kurmaya merak salmış durumdayım. Gerçi sirke mi beni kuruyor,  ben mi sirkeyi kuruyorum orası muamma. Yani sirkeye özel  bir başlık  açmam gerekir zira kendisi  bir kadın gibi çalışkan, hareketli coşkulu, her an capcanlı, hayat dolu  ve de  şifalı bir iksir.

Her sirkenin yolu aynı gibi gözükse de yolculuğu hikayesi bambaşka. Belki ilerleyen zamanlarda sirkelerimin benimle paylaştıklarını paylaşırım sizinle de…

Şimdilik sağlıcakla sevgiyle kalın

Paylaş:

Benzer İçerikler

Avusturya sosyalist hareketinin önde gelen kadınlarındandı. 1889’da Viyana’da yapılan parti kongresine sosyalist erkeklerin “kadınlar henüz hazır değil” şekildeki itirazı nedeniyle delege olarak katılamadı. En büyük hayali kadın proletaryayı parti içinde örgütlemekti. Bunu başardı.
“anneleri hapsetmekte beis görmeyen devlet cezaevi koşullarını onlara, çocuklara, genel olarak insana yakışır bir şekilde kurmuyor. bazen yetişkin mahpuslara yetecek kadar yatağın bile bulunmadığı koğuşlarda çocuklar anneleriyle birlikte yatıyor.”
“Emek düşmanı politikaların tercih edilmesi sonucunda sadece ultra zenginlerin ve zenginlerin sayısı artmıyor, ultra yoksullar ve yoksulların sayısı da artıyor. Diğer bir deyişle onları zenginleştirmek için aktarılanlar bizden çaldıkları. Bunun herkes farkında. Sayıları her geçen gün artan yoksullar da.”
“Kelimenin tam anlamıyla nefes alamıyoruz çünkü ne hukuki ne sosyal ne toplumsal ne ekonomik açıdan dayanabilecek gücümüz kalmadı. İktidarı gönderme konusunda halk muhalefet partilerinin önünde. Muhalefet partilerinin daha güçlü muhalefet yapması için bekleyecek takat de zaman da yok. Geçinemiyoruz. Cüzdanımızda para yok ama öfke çok.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!