Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konut kredi faizlerinin düşeceği ve 2 milyon TL’ye kadar kredi çekilebileceğinin müjdesini verdi halka. Konut kredi faizleri düşecek, uzun vadelerle geri ödeme imkanı sağlanacak ve herkes ev sahibi olabilecekti, bu açıklamasına göre. Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamalarının hemen ardından kiraların fahiş bir biçimde arttığına, satılık evlerin fiyatlarının katlandığına tanık olduk. Müjde diye sunulan paketi değerlendiren uzmanlar, emlak piyasasına yönelik yasal düzenlemeler olmadan yapılan açıklamaların bu riski barındırdığına dikkat çekmişti. Telaffuz edilen rakamların kredi faizleri düşük olsa da, konut kriziyle baş etmeye çalışan, açlık sınırı altında yaşayan kesimlerin ödeme gücünü aştığına dikkat çekmişti. Yani emekçilere değil, bir avuç yandaş müteahhite müjde verilmiş oldu.
Kadın işçilere açıklama hakkında ne düşündüklerini sorduk. Gıda, kira, giyim, sağlık, okul vb. her gün yapılan zamlarla belini doğrultamadıklarını söyleyen kadınlar, asgari ücretle çalışanların ev almasının hedeflenmediğini bildiklerini söylediler. Mesela, babasından kalan miras hakkını alan Türkan, miras kalmamış olsa kesinlikle ev sahibi olamayacağını anlatıyor. Oğluyla birlikte yaşayan Türkan iki artı bir evi için ayda 1000 TL kredi ödüyor. Parasının yarısını peşin verip yarısını kredi çektiği halde beş sene daha kredi ödemesi gerekiyormuş. Dört sene önce aldığı için kendisinin şanslı olduğunu, bugün olsa kesinlikle alamayacağını şu sözlerle anlatıyor. “Aldığım maaş yeterli gelmiyor. Faturalara yetişemiyorum. Bir ara altı ay kadar işsiz kaldım, icralık oluyordum, evimi kaybediyordum neredeyse. Şu an evde 10 kişi çalışsa bile ev alamaz. Kime vermişler müjdeyi. Domatesin kilosu olmuş 30 lira. İnsanların şimdiki kredileri ödemesi imkansız. Kadınlar daha çok etkileniyor bu durumdan bence. Her şeyden kısmaya çalışıyoruz çünkü. Ev bizim için güvence bir nevi. Kiraya vereceğimiz parayı çocuğuma harcarım, bir ihtiyacımı gideririm çünkü.”
Ev almak hayal bizim gibi insanlar için
Kimseden destek almadan, tek başına kredi ödeyen Türkan, ev almak isteyen yine kadın bir arkadaşının neden alamadığını da anlattı. “Faizin düştüğünü zannetmiyorum. Asgari ücretle çalışan biri ev alsın diye yapılmadı bu açıklamalar. Garibana uygun bir şey yok. Garibanın et olarak aldığı bir tek tavuktu, onu da alamıyoruz artık” diyen Türkan, arkadaşının durumunu da anlattı. “Arkadaşım ev almak istedi, peşinatı var ama alamıyor. Hesapladılar, geri ödemesi çok yüksek. Faizi çok. Geçinemiyor. Mutfağa yetişemiyorum diyor. Sosyal yaşamı geçtim, eksiklerini tamamlayamıyor. Nasıl ev alacaklar. Kömürlük gibi evlere bile 1500 TL kira istiyorlar. Kiracılar da çok zor durumda. Kiralık ev yok. Hepsi satılık ama satılamıyor. Ev almak rüya gibi bir şey oldu bizim gibi insanlar için.”
Kredi taksitinin yarısı kadar bile maaş almıyoruz
Yedi yıl önce 500 TL ile kiraya girdiği evin kirasının şu an 1100 lira olduğunu söyleyen Sevgi, evinden memnun olmadığı halde yaşamaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıla kadar başka bir eve kiracı olarak geçme hayalinden bu sene vazgeçmiş. Çünkü üç artı bir evlerin kirası 2 bin 500 TL’den başlıyor. Eşiyle birlikte çalıştıkları halde, elektrik ve doğalgaz faturalarından belini doğrultamadıklarını dile getiren Sevgi “Hem evimi geçindirip, hem faturaları ödeyip hem de bu kiraları nasıl vereceğim. Mecburen oturuyorum işte. Ev almaya kalksam kredi ödemeleri çok yüksek. 600 bin liradan başlıyor satılık evler. Kredi çekmeye kalksam 1 milyon TL geri ödeyeceğim. Ölene kadar çalışsam ödeyemem bu parayı. Asgari ücretle ne yapabilirim ki? 2 milyonluk ev aldım diyeyim. Aylık ödemesi 20 bin lira. Eşimle maaşımız bunun yarısı kadar bile değil. Üstünü nereden tamamlayacağım? Anaokuluna giden çocuğumun okul masrafını nasıl vereceğim? Bu çocuğa hiç mi bir şey giydiremeyeceğim, yedirmeyeceğim? Sabah akşam ev sahibi bize evden çıkın derse ne yaparız diye düşünmekle geçiyorum zamanımı. Psikolojimizi bozdular, ayarlarımızla oynadılar” diyor.
Ev fiyatları ve kiralar düşmeden bu sorunun çözülmeyeceğini söyleyen Sevgi, müjdenin kendileri için olmadığını biliyor. “Yapılması gereken tek şey, fiyatlar düşecek. Başka yolu yok bunun. Yine sen ben alamayacağız orası kesin. TOKİ’ye başvurduğumuz zaman da yine sana bana ev çıkmıyor. Her olanağı imkansız hale getirdiler.”
Aradaki fark kime gidiyor?
Araba almak için yaklaşık üç yıl önce işe giren Dilek ise, işe başladıktan sonra fikrini değiştirmiş. Bir gün eşiyle birlikte birden bire karar verip ev kredisi çekmişler. Araba kredisi çekmekten vazgeçmişler. Bursa’da o zaman 280 bin küsüre aldıkları evin bugünkü fiyatının 700 bin lira civarında olduğuna dikkat çeken Dilek, verdiği karardan pişman değil. “İyi ki de almışım. Şu an olsa alamazdık. Faizler yüksek olmasın, hemen bitirelim diye altı yıllık kredi çektik. 2 buçuk yılını ödedim. Az kaldı ama aylık 3500 TL krediye gidiyor. İki kişi çalıştığımız halde çok zorlanıyoruz. Şimdiki fiyatlara hangi asgari ücretli ev alabilir ki?”
Sosyal medyayı da yakından takip eden Dilek, dolaştığı sayfalardaki paylaşımların altındaki yorumları da bu dönem daha dikkatli okumaya başlamış. Birçok kadının çocuklarına tek başına baktığı ve geliri olmadığı için yardım talebini her okuduğunda içi acıyormuş. “Geçtim ev almayı, insanlar karnını nasıl doyuracağının derdine düşmüş, sen çıkıp müjde müjde diyorsun. Al 2 milyonluk evi rahat et diyorsun. Bu kadar olmaz artık. Bizimle nasıl dalga geçeceklerini şaşırdılar yeminle.” Maaşların da aynı miktarda artmasını niye gündeme almadıklarını soran Dilek, Bursa’da da birçok inşaatın aktif olduğunu, inşaatı biten evlerin ise boş durduğunu anlatıyor. “Ev bitmiş, aylardır yıllardır boş duran binalar var. Ama fiyatlar dudak uçuklattırır. İnsanların alabileceği rakamlara düşürseler de zarar etmeyecekler. Biliyorlar ama yapmıyorlar. Kârım yüksek olmadıktan sonra banane kim evsiz kim aç diyorlar alenen. Gazetelerde icra sayfaları, bankaya borcunu ödeyemediği için kaptırılan evlerin düşük fiyatlarda satılacağına dair ilanlarla dolu. 300 bin liraya satılıyor üç artı bir evler mesela. Başka bir yerden almaya kalksan 700-800 bin lira. Evin ederi 300 bin liraysa aradaki fark ne oluyor, kime gidiyor?”