Dünya ekonomisinin en alt basamağında yer alan yoksul kadınlar ve kız çocukları, her gün 12,5 milyar saat bedava bakım emeği sarf ediyor. Oxfam’in iki yıl önce yayımladığı rapora göre bu emek, ekonomiye yıllık en az 10,8 trilyon dolar olarak dönüyor. Üstelik bu sayıların asgari olduğu, gerçek değerin bunun çok üzerinde olduğu düşünülüyor.
Buna göre, kadınların karşılıksız bakım emeğinin değeri, küresel teknoloji endüstrisinin yarattığı değerin üç katı. Dünya genelinde çalışma çağındaki kadınların yüzde 42’si, yani her beş kadından ikisi, karşılıksız bakım sorumlulukları yüzünden ücretli emek piyasasının dışında kalıyor. Erkeklerde bu oran yüzde 6.
Pek çok kadın, evde harcadıkları karşılıksız bakım emeğinin yanı sıra başkalarına da bakıyor. Ev işçisi kadınlar örneğin… Dünyanın en çok sömürülen işçileri arasındalar. Rapora göre, bu işçilerin yalnızca yüzde 10’u diğer işçilerle aynı ölçüde iş yasalarının koruması altında ve yalnızca yarısı asgari ücret korumasından yararlanabiliyor. Yüzde 90’ı sosyal güvenliğe erişemiyor.
Bu tablonun bir ölçüde de olsa kadınların lehine değişmesi, bakım ekonomisinin eşitlikçi müdahalelerle geliştirilmesiyle mümkün. Bunun için güçlü ve kapsayıcı kamusal bakım sistemlerinin kurulması, devletlerin bakım alanına daha fazla yatırım yapması, bakım işçilerinin ücretlerinin ve koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor.
Dünyanın her yerinde sendikalar bunun için mücadele ediyor. Dünya Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), altı ülkede yürütülen bu sendikal mücadeleleri ve elde edilen kazanımları raporlaştırdı. Bu ülkelerden Kanada ve Dominik Cumhuriyeti’ne geçen hafta değinmiştik. Bu hafta Arjantin ve Güney Afrika’ya bir bakalım.
ARJANTİN
Buenos Aires’te sosyoloji öğrencisi olan Veronica’nın (gerçek adı değil) iki ve dokuz yaşlarında iki çocuğu var. Veronica, pandemide güçlenen “Eğer kadınlar evde çalışırsa rahatlıkla çocuk bakımını ve iş yaşamını birlikte götürebilir” şeklindeki görüşü eleştiriyor:
“İnsanlar kadınların bakım sağlarken kolayca uzaktan çalışabileceğine inandı. Bence bu, bakımın bir iş olmadığı ve dikkat gerektirmeyeceği düşüncesine dayanıyor. Ev ve bakım işlerinde bir görünmezlik var.”
Lorena (bu da takma isim) ise 9 aylık bir bebeğin annesi. Yeniden bir iş bulup çalışmak istiyor; ancak çocuğuna bakacak bir yer bulmanın, piyangoda ikramiye tutturmak gibi olduğunu söylüyor. Lorena da Veronica’yla aynı fikirde; bakım işinin -sanılanın aksine- çok dikkat gerektiren zahmetli bir iş olduğunu vurguluyor:
“Evden çalışabileceğim bir iş bulsam da çalışabilmek için bir dadı tutmam gerekirdi. Bu da yalnızca ekstra kira gelirim olduğum için mümkün, çünkü işimizden kazandığımız para asla yeterli olmazdı. Ama bakım işçilerinin güvencesizliğini devam ettiren de tam olarak bu, çünkü maaşımla geçinebilmek için hayatımın aşkına (bebeğe) bakan kişiye çok az bir ücret ödemem gerekiyor.”
Sendikalar bastırıyor
Arjantin, Latin Amerika’nın ikinci büyük ekonomisi; ancak komşu ülkelere kıyasla bakım ekonomisine daha az yatırım yapıyor. Ülkede etkili bir ulusal çocuk bakımı sistemi yok, yaşlılara yönelik sağlık hizmetleri de oldukça kısıtlı. Evlerde çalışan bakım işçileri ise güvencesiz.
Ülkede öne çıkan üç sendika konfederasyonu var: CGT, CTA-A ve CTA-T.
CTA-T, ülkede toplumsal cinsiyeti, insan haklarını, kültürel farklılıkları gözeten kapsamlı bir bakım sisteminin kurulması için yıllardır mücadele ediyor. Bunun için hükümetin yatırım yapmasını, ebeveynlik izinlerini uzatmasını ve aile sorumluluklarında eşitliği sağlamaya dönük politikalar izlemesini talep ediyor.
CGT de dokuz yıldır bir ulusal çocuk bakımı programı oluşturulması için uğraşıyor. Çalışma statüsü fark etmeksizin işçilerin çocuklarına bakım ve eğitim sağlanmasını hedefleyen iddialı bir plan hazırladılar. Kamu ve özel sektör tarafından finanse edilecek olan bu planla çok sayıda yeni iş yaratılabileceğini savunuyorlar.
Hükümet harekete geçti
Sendikaların bu çabaları sonuç veriyor. Hükümet yakın zamanda, yalnızca bakıma gereksinim duyanların değil, çoğu kadın olan bakım işçilerinin de durumunu iyileştirmek ve haklarını güvence altına almak amacıyla bakım altyapısına daha fazla yatırım yapma sözü verdi.
Üç bakanlık tarafından geçen yıl yayımlanan bir metinde, bu yolla ev içi karşılıksız iş ve bakım yükünün azaltılabileceği, cinsiyetler arasında fırsat eşitliğinin ve en savunmasız durumdaki kesimlere yönelik kapsamlı bir korumanın sağlanabileceği belirtildi.
Ardından hükümet “Bakımın bir gereklilik, bir iş ve herkes için eşitlikle gelişme hakkı olarak tanınmasına doğru” başlıklı bir yasa tasarısı hazırladı. Kısaca ‘Eşitlik İçin Bakım Yasa Tasarısı’ olarak adlandırılan düzenleme, ‘Arjantin Entegre Bakım Politikaları Sistemi’nin (SINCA) oluşturulmasını hedefliyor. Tasarı geçen mayısta parlamentoya sunuldu ama henüz görüşülmedi. Hükümet tasarıyı hazırlarken sendikalara danışmadı, düzenlemeyi parlamentoya sunduktan sonra sendikaların görüşlerini almaya başladı.
Babalık izni kademeli olarak 90 güne ulaşacak
Kadın, Toplumsal Cinsiyet ve Çeşitlilik Bakanlığı ile Çalışma, İstihdam ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısında en dikkat çekici maddelerden biri, “hamile, hamile olmayan ve evlat edinen işçiler” için izinlerde artış. Tasarı yasalaşırsa doğum izni 90 günden 126 güne çıkarılacak. Babalık (veya hamile olmayan) izni ise başlangıçta 2 günden 15 güne çıkarılacak ve kademeli olarak artarak 8 yılın sonunda 90 güne ulaşacak. Ayrıca Bayındırlık Bakanlığı her yıl bütçesinin en az yüzde 8,5’ini kamusal bakım altyapısının geliştirilmesi için kullanacak.
Tasarı sendikalar için büyük fırsat
Söz konusu tasarı, bakım hizmetlerini genişletmek, sektördeki çalışma koşullarını iyileştirmek, hakların tanınmasını sağlamak için sendikal harekete önemli bir fırsat sunuyor. Tasarı, bakımı bir gereklilik, bir iş ve bir hak olarak tanıyor ve kapsamlı bir sistem vadediyor. Kayıtdışı işçiler ve kendi hesabına çalışanlar da dâhil olmak üzere tüm sektörlerden 8 milyon kişiye yarar sağlama hedefiyle sekiz yıllık bir plan ortaya koyuyor.
CTA-A, bakım sektöründeki işçilerin haklarını ve koşullarını iyileştirmek için tasarıda çeşitli değişiklikler önerdi. Konfederasyonun tasarıya eklenmesini istediği maddelerden bazıları şöyle:
- İnsana yakışır çalışma koşulları ve ücret ile bakım işlerinde istikrarlı şekilde istihdam yaratan politikaların yanı sıra, herkesin temel gereksinimlerini karşılayan emeklilik yardımları ve emekli maaşları,
- Daha fazla istihdam yaratmak amacıyla ücrette herhangi bir azalma olmaksızın çalışma günlerinin azaltılması için yapılacak üçlü anlaşmalar,
- Bakım sektörlerine yönelik, işçilerin çalışma koşulları, ücretleri ve emeklilikleriyle ilgili haklarını güvence altına alacak kamu yatırımları,
- Ücretsiz bakım işlerinin tanınması, ücret programlarına yerleştirilmesi ve bu alanlarda insana yakışır istihdam yaratılması,
- Bakımla ilgili anket ve istatistiklerin oluşturulması için bir Ulusal Devlet Gözlemevi’nin kurulması,
- Bakıcılar ve bakım yerleri için ulusal bir kayıt sisteminin oluşturulması,
- Toplu iş sözleşmelerinde ve sektörel sözleşmelerde, bakım yükünden kaynaklı olarak kadınların istihdamının ve mesleki gelişiminin önündeki engelleri dikkate alan, toplumsal cinsiyet perspektifine sahip maddelere yer verilmesinin sağlanması.
Konfederasyonlar, bu tasarının tüm eksiklikleri giderilerek ve geliştirilerek yasalaşmasını istiyor. Rapora göre, yeni ve kapsamlı bir bakım sistemi talep eden konfederasyonların, özellikle de bu konfederasyonlardan kadınların, sendika dışı örgütlerle ve örgütsüz sektörlerden işçilerle bağlantı kurmak amacıyla 2015’ten bu yana yaptıkları çalışmaları sürdürmeleri büyük önem taşıyor.
“Sendikalar ‘bakılmanın bir hak, bakmanın ise hakları olan bir iş olduğu’nun ortaya konulmasında kilit bir rol oynayabilir. Yaratılacak yeni işlerin ve bakım işlerini finanse etmenin, kadınların gelirlerini ve işgücüne katılımlarını artırarak yoksulluğu azaltacağını ve aynı zamanda vergi gelirlerini artıracağını vurgulayabilirler.”
ILO sözleşmeleri onaylandı
Arjantin’deki konfederasyonlar, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bakım sektörünü güçlendirmeye yönelik sözleşmelerinin imzalanması için baskı oluşturmak konusunda da başarılı bir sınav verdi. Aile sorumlulukları olan işçilere ilişkin ILO 156, annelik korumasına ilişkin ILO 183, ev işçilerinin haklarına ilişkin ILO 189 ve son olarak iş yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine ilişkin ILO 190 sözleşmeleri, sendikal hareketin bu baskısıyla onaylandı. Ancak bugüne dek bu sözleşmeler, hükümetin bakım alanına daha fazla yatırım yapmasını sağlayamadı.
GÜNEY AFRİKA
ITUC raporunda Güney Afrika’nın iki işçi federasyonu -COSATU ve FEDUSA– üzerinde duruluyor. COSATU en büyük federasyon, en az 1,8 milyon işçiyi temsil ediyor. FEDUSA’nın da 19 üye sendikası ve 700 bini aşkın üyesi var.
COSATU, FEDUSA ve üçüncü bir federasyon olan NACTU, toplumsal cinsiyet eşitliği için birlikte mücadele ediyor. Bunun için üç federasyondan ilgili çalışanlar, 2016 yılında Toplumsal Cinsiyet Gücü’nü oluşturdular. Hükümetle yapacakları görüşmeler öncesinde stratejilerini belirlemek için toplantılar yaptılar ve sürekli iletişimde kalmalarını sağlayan bir Whatsapp grubu kurdular.
Güney Afrika’da güçlü bir sosyal diyalog var. Parlamento tarafından kurulan ve devletin finanse ettiği Ulusal Ekonomik Kalkınma ve Emek Konseyi (NEDLAC), hükümet, emek örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve iş dünyasından temsilcileri bir araya getiriyor. Çalışma yaşamını ilgilendiren tüm yasalar ve politikalar, parlamentodan önce ilk olarak NEDLAC’ta tartışılıyor. Konsey toplantılarında Güney Afrika sendikaları, toplumsal cinsiyete ilişkin konularda tek ses oluyor.
Bakım izinleri, kreşler, eğitimler
Sendikaların, kayıtdışı çalışanlar da dâhil tüm kadın işçilerin annelik korumasından yararlanabilmesi için ILO 183’ü temel alarak yürüttüğü mücadele, 2017-2018’de bir yasal düzenleme yapılmasını sağladı. Bu düzenleme, tüm kadın işçilere İşsizlik Sigortası Kanunu hükümlerine tabi olarak ödenecek 4 aylık doğum izni gibi kazanımlar getirdi.
Sendikalar toplu sözleşmeler yoluyla bakım izinlerini artırabiliyor. Örneğin diğer sendikalar 6 ay ücretli doğum izni için pazarlık yaparken SACCAWU 11 aylık izin talep etti. Doğum izni sırasında kadına ücretinin tamamının ödenmesi, her iki ebeveynin de çocuğun okuluna gitmek için işten izin alabileceği ‘aile sorumluluğu günü’ gibi talepler de pazarlık konuları arasında.
Sendikalar ayrıca toplu pazarlıkla işyeri kreşlerini güvence altına almaya çalışıyor. Bazı durumlarda ise her şirketin çocuk bakımı sağlaması yerine, bölge için şirketler tarafından sübvanse edilen kamuya ait bir merkezin kurulmasını savunuyorlar. Bazı işyerlerinde kreşlerin yanı sıra emzirme odaları da açılıyor.
COSATU, ücretsiz bakım işinin, kadınların sendikal faaliyetlere tam olarak katılımını engellediğini gördü. Bu nedenle şimdi sendika toplantılarına katılmak isteyen üyelere çocuk bakımı hizmeti veriyor. Konfederasyon ayrıca, karşılıksız bakım emeğiyle ilgili yeni bir kampanyaya başlıyor. Bu kampanya erkek işçileri “toplumsal cinsiyet şampiyonları” olarak eğitmeyi amaçlıyor.
Bunların yanında COSATU ve FEDUSA’nın kolektif mücadelesi, geçen yıl iş yaşamında şiddet ve tacizi önlemeye yönelik ILO 190 sözleşmesinin imzalanmasında büyük rol oynadı.
Ev işçilerinin örgütlenmesi
Güney Afrika’da çoğu kadın yaklaşık 1 milyon ev işçisi var. Bu işçilerin çoğu sosyal güvenlik yasası kapsamında değil. Göçmen işçilerin sayısı da giderek artıyor.
COSATU ve FEDUSA, ev işçilerinin haklarını iyileştirmek için ev işçilerinin sendikalarıyla (SADSAWU ve UDWOSA) çalışıyor. İşçilerin örgütlenmesi ve haklarını öğrenmesi için ofis alanı, eğitim, materyal gibi kaynaklar sunuyorlar. İmbizo denilen bilgi paylaşımı toplantıları düzenliyor; bu toplantılarda işçileri, hakları ve sendikalaşmanın avantajları konusunda bilgilendiriyorlar. Ev işçileri ve göçmen işçiler, sendika üyesi olup olmadıklarına bakılmaksızın tüm COSATU eğitimlerine katılabiliyor.
Ev işçileriyle ilgili ILO sözleşmesinin 2013 yılında onaylanmasının ardından sendikalar, ülke yasalarının sözleşmeye uygun hale getirilmesini istedi. Asgari ücret ile iş kazası ve meslek hastalığı tazminatının eksikliğine dikkat çektiler. 2019’da kabul edilen Ulusal Asgari Ücret Yasası, başlangıçta ev işçilerini ulusal standardın altına düşürdü ama sendikaların çabasıyla bu durum düzeltildi.
Federasyonlar, sosyal medyayı ve el ilanlarını kullanarak, ev işçilerinin iş kazası ve meslek hastalıkları için tazminat hakkını savundu. Çalışırken yaralanan ya da yaşamını yitiren ev işçilerinin davalarını takip ettiler, kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. Ev işçilerinin yaralandığı ya da saldırıya maruz kaldığı yerlerde eylemler düzenlediler.
Sonunda mücadele sonuç verdi, iş kazası ve meslek hastalıklarıyla ilgili yasanın ev işçilerini de kapsamasını öngören bir yasa tasarısı, geçen ağustosta parlamentoya sunuldu.
Manşet görseli: PSI