Durduğumuz yeri beğeniyoruz, vazgeçmeyeceğiz

BTS Merkez Kadın Sekreteri Begüm Özyönüm, 8 Mart’ta İzmir’in ücra bir köşesine sürüldü. Daha seçileli altı ay olmamıştı. Sürgünü konuşalım, dedik ama kısa sürede kadın çalışmaları alanında yapıp ettiklerini ve regl kampanyalarını da atlamak olmazdı. Ortaya karışık bir şeyler çıktı.
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com
Necla Akgökçe

BTS Merkez Kadın Sekreteri Begüm Özyönüm, 8 Mart’ta İzmir’in ücra bir köşesine sürüldü. Daha seçileli altı ay olmamıştı. Sürgünü konuşalım, dedik ama kısa sürede kadın çalışmaları alanında yapıp ettiklerini ve regl kampanyalarını da atlamak olmazdı. Ortaya karışık bir şeyler çıktı.   

Begüm Özyönüm’le 8 Mart öncesinde tanıştık, Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın (BTS) Merkez Kadın Sekreteriydi ve sendika olarak 8 Mart’ta bir tema üzerinden bir etkinlik ve farkındalık çalışması yapmaya karar vermişlerdi, sendika dergisinin ana gündemini de bu çerçevede belirlemişlerdi, acaba bir yazı yazabilir miydik? Konu regl ve regl izinleriydi.

Memlekette sendikaların kadın üyelerini ilgilendiren bir konu etrafında 8 Mart örgütlemesi pek rastlanan bir durum olmadığı için hoşumuza gitti ve evet, dedik. 8 Mart ertesinde ise Begüm’ün sürgün edildiği haberini aldıkHem bir geçmiş olsun diyelim hem de neler olup bittiğini anlayalım diye Begüm’ü aradık. BTS kadın çalışmalarından sürgüne pek çok şey konuştuk….    

Sizi tanıyalım?

Begüm Özyönüm Ulaştırma İş Kolunda KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nda (BTS) Merkez Kadın Sekreteriyim. Beş aydır bu görevi yürütüyorum. Daha önce İzmir Şube Kadın Sekreteri’ydim.

Lojistik memurları ne iş yapar?

Yük servisine bağlı olarak çalışıyoruz. Son olarak taşımacılık ve alt yapı olarak ikiye ayırdılar bizi. Özelleştirme kapsamındayız.  Ben taşımacılık bölümünde çalışıyorum. Lojistik servisindeyim burada da ama şu anda yük servisi olarak değişti ismimiz. Bilgisayarda bizim istasyona gelen- giden dolum ve boşaltım yapan vagonların müşteri, yük, tonaj bilgilerini sisteme giriyoruz. Aynı zamanda bu vagonların yüklenmesi ve boşaltılması işlemlerinden de biz sorumluyuz. Müşterilerle de sürekli irtibat halindeyiz. Sahada da vagonlarla ilgili gerekli işlemleri yapıyoruz. Katarı kontrol ediyoruz, vagon bilgilerini alıyoruz. Hem sahada hem masa başında çalışıyoruz, lojistik memurunun iş tanımı bu.

Sendikaya ne zaman üye oldunuz süreç nasıl ilerledi?

KPSS ile geldim ve sekiz yıldır bu görevde çalışıyorum. Altı ay asalet süreci bittikten sonra da BTS’ye üye oldum. Yedi buçuk yıldır üyeyim. Önceleri çok aktif değildim. Sendikacı abiler, ablalar hep yanıma gelip benimle konuşurlardı. Siyasi duruşlarını amirlere karşı tutumlarını, hak savunmadaki tutumlarını, mücadele pratiklerini, hayata karşı duruşlarını çok beğenirdim. Onların gidiş gelişleri karşılıklı konuşmalar,  savundukları değerler her konuda yardımcı olmaları bana bir anlamda dokunmaları bende bu arkadaşlardan bayrağı devralmam gerektiği bilincini, doğurdu.  Elimi taşın altına sokmalıyım, dedim o şekilde aktif olmaya, sürgünlere karşı yürüttüğümüz eylemlerde yer almaya başladım. Geçen sene şube yürütmesine seçilerek, kadın sekreteri oldum. Üç yıllığına seçiliyoruz, görev yılımın dolmasına çok vardı ama Ekim ayında bir kongremiz oldu. Bu kez merkez kadın sekreterliğine adaylığımı koydum ve seçildim. Şu anda yedi merkez yöneticisinden biriyim.

Her şubede kadın sekreterlikleri

BTS’de kadınlar nasıl örgütleniyor?

Bizim havacılık hariç farklı illerde dokuz şubemiz, her şubede de bir kadın sekreterimiz var.  Şube yürütme kurulunda bulunan yedi kişiden biri şube kadın sekreteri oluyor. Bu göreve seçildikten sonra şube kadın sekreteri arkadaşlarla yan yana gelerek merkezi ve iller düzeyinde ne tür çalışmalar yapabileceğimizi konuştuk. Çünkü bazı etkinlikler il bazında daha etkili olabiliyor, bazılarının da merkezden yürütülmesi daha. Geçtiğimiz 8 Mart’ta belli bir tema üzerinden sendika politikası kurmaya karar verdik. Regl iznini gündeme getirdik. Bu izni her yerde tüm boyutlarıyla konuştuk, tartıştık. Tartışma sonucunda; bu konuyu sadece 8 Mart’la sınırlandırmayalım, diye bir karara vardık. Üç- dört ayda bir periyodlarla konuyu biraz daha derinlemesine sendika içinde tartışalım dedik. Bu konuda ne tür sıkıntılar çekiyoruz, nelerden bahsetmek istiyoruz, nelerden bahsedemiyoruz. Esasında bizim bir de kadın meclisimiz var, ben şimdiye ücra yerlerde çalıştığım için buna pek katılamadım.  Önümüzdeki işlerden birinin de bu kadın meclisini toplamak, daha işlevsel hale getirmek olduğunu düşünüyorum.

Şu anda pandemi dolayısıyla bu meclisi toplamak biraz zor görünüyor, hadi İstanbul’da kadın meclisini toplayalım dediğimde bunu pek başaracağımızı düşünmüyorum. Aynı şehirde toplu taşımaya binmeye çekinen arkadaşlarımız var çünkü. Dolayısıyla farklı şehirlerden kadın meclisini toplayalım, uçağa, otobüse binin gelin, demenin gerçeklikle uygunluk teşkil etmediğini düşünüyorum.  İstanbul’da kadın arkadaşlarla bir toplantı yaptık, evden dönüşümlü çalışan kadın arkadaşlarımız var bizim. Otobüse binmekten çekindiği için bazı arkadaşlarımız gelemediler.

Evden çalışma yaygın mı sizde?

Evet var, mühendis arkadaşlarımızın çoğu evden yürüttüler çalışmalarını. Ama ben mesela saha personeli olarak geçiyorum ve iş yerinde birlikte çalıştığım dört arkadaş daha var. Onlar erkekti ve kronik hastalıklarından dolayı idari izinli sayıldılar. Ben haftanın beş günü, gece gündüz çalıştım. Hafta sonu nöbete geldim,  çalışırken de dört beş kişilik iş yaptım. Evden çalışayım, diye bir talebim olmadı ama zaten sendikal kimliğim nedeniyle idareciler benim için işleri daima yokuşa sürdüler.

Ulaştırma işkolunda neler yaptınız kadın çalışması olarak?

Ulaştırma iş kolunda biz bir avuç kadınız esasında pandemi sürecinde bir araya gelmek ortak üretimle bir iş çıkarmak zordu fakat yine de bir şeyler yapabildik. Elimizden ne geliyorsa onu yapıyoruz esasında. Mesela 25 Kasım’da bildiri yazdık, yalnızca üyelerimize değil bu iş kolunda çalışan tüm arkadaşlarımıza dağıttık. Dışarıda ve yaşadığımız iş kolunda karşılaştığımız şiddet ve cinsel tacizi ve buna karşı neler yapabileceğimizi anlatan önlü arkalı bir bildiriydi bu… Ayrıca  “kadına yönelik şiddete hayır” temalı mor maskeler yaptık.

İş kolunuzda karşılaştığınız şiddet deneyimlerine dair veri var mı elinizde?
Çok yeni veri yok. Devlet Hava Limanları İşletmesi’nde çalışan bir arkadaşımız alandan hareketle bir çalışma yapmış. Onun çalışmasını ve verilerini kullandık. Bir iki sene içinde değişen bir şey olmamış esasında. Arkadaşımız fiziksel şiddet dediğimde, çalışma arkadaşlarımın tümünün kendini bunun dışında tutuklarını gözlemlemiş mesela. Kadınlar daha çok psikolojik şiddet yaşadıklarını söylemişler.

Regl’i tabu  olmaktan çıkarmak istedik

Regl izni konusunda neler yaptınız?

8 Mart’ta çıkardığımız derginin ana konusu regldi. Bir de anket yaptık…500 kadına dağıttık, hepsi üyemiz değildi. 100 kadın cevap verdi bize. Buradan bir rapor çıkaracağız. Ama şu aşamada en azından regl iznini kendi içimizde tartıştık. Esasında niyetimiz regli kendi içimizde de ayıp, konuşulması tabu konu olmaktan çıkarmaktı.  Regl saklanacak bir şey değil,  hastalık değil, bu dönemde biz kirli değiliz, bunları konuştuk. Mesela iş yeri amirimizden izin alırken, regl için yalan söylemek zorunda kalıyoruz, hasta olduğumuzu ya da başımızın ağrıdığını filan söylüyoruz. Bunu biraz daha konuşulabilir bir konu utanılmaması gereken bir konu olduğunu, bizim yemek içmek kadar doğal bir döngümüz olduğunu ifade etmemiz gerektiğini konuştuk. Özellikle genç kadın arkadaşlardan çok iyi dönüşler aldık. Yorum yapan arkadaşlarımızın tamamı Türkiye’de bu şartlarda regl izninin olması gerektiğini söyledi. Bunun için birlikte somut olarak neler yapabileceğimizi tartışacağız ve bir sonuca varacağız. Biz böyle bir şey konuşulabilir’i gündeme getirdik. Bu iznin kazanımı için bizim toplu sözleşmelerde masaya oturan diğer sendikalarla birlikte bir şey yapmamız gerekir. Çünkü, biz küçük bir sendikayız.

Sendikanın kadın sekreterleri sürgünde

Siz de dahil sendika üyeleri ve yöneticileri sürgüne uğradı bu süreci anlatabilir misiniz?

Ben ve şu anda İzmir Şube sekreteri arkadaşımız Nurhan Karadağ ikimiz de kadın çalışması yapıyoruz ve ikimiz de sürgün edildik. Nurhan Karadağ 6 Ocak tarihinde sürüldü, benim sürülme kararımı ise 8 Mart’ta yazmışlar. Adeta bir 8 Mart hediyesi gibi sundular, ertesi gün bana. 8 Mart’ta işyerinde değildim kadın arkadaşlarla birlikte eylemdeydik, 9 Martta gördüm.

BTS İzmir’de üye potansiyeli arttı. Bu büyümeyi hazmedemediler esasında. Rövanş almak istediler. Önce Nurhan Karadağın eşi arkadaşımız Ünal Karadağı Malatya’ya sürdüler. Esasında yasa gereği sendika yürütme kurulunda bulunan sendika iş yeri temsilcileri kendi istekleri dışında farklı yerlerde görevlendirilemezler. Ama yasayı bay pas ederek hukuku tanımayarak Nurhan arkadaşımızın eşini sürgün ettiler. Daha sonra bunu geçici görevlendirmeye çevirdiler. Geçici göndermenin süresinin dolmasına yakın bu sefer 12 arkadaşımızla birlikte naklini çıkardılar. Hukuki süreç başlattık, bir yandan da oturma eylemleri yaptık, Ankara’ya yürüdük ve mahkemeleri kazandık.  Bu arkadaşlar teker teker geri döndüler. Geri döndükten sonra Ünal Beyi tekrar sürdüler, geri geldi, tekrar sürdüler. Eş durumdan dolayı gelmişti. Bu kez Nurhan Karadağı da Malatya’ya sürdüler. İzmir’de kalırsa işyerinde huzursuzluk çıkarma ihtimali var, şeklinde bir gerekçe ileri sürdüler. Sosyal medya üzerinden eylemler örgütledik,  her hafta aynı günde iş çıkış saatinde oturma eylemi yaptık.

Merkez kadın sekreteri ve yürütme kurulu üyesisiniz ve sürüldünüz, yasalara aykırı bir durum, ne gerekçe göstererek sürdüler sizi? Sizce gerçek neden ne?

Benim sürgün kararında bir gerekçe yok, ama 2020 yılı sicil değerlerdirme raporunda bana D verildi. En düşük sicil yani bu da benim farklı bir yerde görevlendirmem anlamına geliyor. Bunu vermelerinin nedeni ise açıkça bizim sürgün olan arkadaşlarımız için yaptığımız eylemler oldu. Sürgün olan arkadaşlarınız için yaptığınız eylemden dolayı sürgün ediliyorsunuz, bu bir kısır döngü adeta. Kırılmayan bir çark. Alsanacak’a bağlı olarak çalışıyordum, Aliağa’ya bağlı Biçerovaya sürdüler. İzmire üç saat… Hukuku süreci başlatacağız.

Bizim kurumumuz özelleştiriliyor. Çok az bir hak savunsak, hemen sürgün karşımızda görüyoruz. Bu özelleştirme politikalarının sonucu gibi biraz da özelleştirmeyi de gizlemek için de yapıyorlar. Bölge müdürlerinden de BTS’ den istifa edin diye baskılar var. Durduğumuz yeri beğeniyoruz. Mücadelemizden vazgeçmiyoruz. Yılmayacağız bizi yıldıramayacağız…

Paylaş:

Benzer İçerikler

Bornova’da üretim yapan Kristal Yağ işçilerinin asgari ücrete tepkileri sert oldu. TİS masasından kalkan işçiler bir ayı aşkın süredir grevdeler. Emekçilerin market alışverişlerinde yaşadıkları adeta bir trajedi. Poşetleri neredeyse boş. Kristal Yağ Fabrikası işyeri temsilcisi Gülnaz’la görüştük.
Taban maaş hakkının Öğretmenlik Meslek Kanunu’na eklenmesini isteyen özel sektörde çalışan öğretmenler İl Milli Eğitim Müdürlükleri önünde Eğitim Nöbeti tutuyor. MEB’in taleplerini görmezden geldiği öğretmenler baskılara rağmen eylemlerine devam ediyor. Kreş, regl izni, servis, eşdeğerde işe eşit ücret talep eden kadın öğretmenler güvenceli çalışmak istiyor.
Muzaffer Çetin ismine bakmayın yıllardır ‘portifçilik’ yapan bir kadın işçi. Çalıştığı fabrikalarda sendikayı getirmiş, Nakliyat-İş Eskişehir Şube’de kadın komitesi oluşturmuş kadınlarla birlikte. Tüm engellemelere ve yok sayılmaya rağmen DİSK Genel Başkanlığı’na aday oldu 17. Olağan Genel Kurul’da. Seçilmedi tabii. Ama cesareti takdire şayandı.
Tüm Bel-Sen 3 No’lu Şubesi’nin Adalar Belediyesi’yle imzaladığı toplu sözleşmede kadınlar için radikal talepler yer aldı. Sürecin mimarlarından Alev Tosun ve Nermin Bakacak işyeri şiddetine karşı mücadele etmeyen toplu sözleşmelerin eksik kaldığının altını çizerken Kadıköy Belediyesi deneyiminden yararlandıklarını vurguluyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!