‘Ekmeğin direnişi’nde kadınlar: “İşimizi geri istiyoruz”

Uno Ekmek’te sendika değiştirdikleri için işten çıkarılan 11 işçinin direnişi sürüyor. Yüzde 35 kadın çalışan oranıyla övünen UNO’nun Kod 46 ile işten attığı işçiler arasında kadınlar da var. Kadın işçiler, kötü koşullarda, yoğun baskı altında günde 12 saat çalıştıklarını anlatıyor. İşlerini geri istiyorlar.
Paylaş:
Öznur Kaya
Öznur Kaya
oznurr.kayaa@gmail.com

Antalya’daki Uno Ekmek fabrikasında sendikalarından istifa ederek DİSK Gıda-İş’e üye olan, ardından Kod 46 ile işten atılan 11 işçiden 3’ü kadın. 8 Mart’ı direnişle karşılayan kadın işçiler, haksız şekilde işten çıkarıldıklarını, insanca koşullarda çalışmak istediklerini vurguluyor.

Unmaş Unlu Mamüller Sanayi ve Ticaret AŞ’ye bağlı Uno’nun ülke genelinde üç fabrikası, toplam 2 bin çalışanı var. Antalya Aksu’da 2015 yılında faaliyete geçen fabrikada ise çoğu kadın 215 işçi çalışıyor. Bu işçilerin 165’i Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikası’nda örgütlenmişti; ancak iki yıl önce imzalanan toplu sözleşme beklentileri karşılamadı. İşçiler sözleşmeden sonra da çok ağır şartlarda çalışmaya devam ederken, ücretler asgari ücret seviyesine düştü.

Bu duruma itiraz eden işçiler sendikayla görüşüp ek zam talep ettiklerinde “Yapacak bir şey yok, ekonominin hali ortada” yanıtını aldı. Bunun üzerine işçiler, anayasal haklarını kullanarak sendikalarını değiştirmeye karar verdi. 135 işçi, Öz Gıda-İş’ten istifa ederek DİSK Gıda-İş’e üye oldu. Bu işçilerden 11’i, 27 Şubat’ta Kod 46 ile tazminatsız işten çıkarıldı.

Zorla 12 saat mesai

Yüzde 35 kadın çalışan oranıyla övünen UNO’nun, sendikal tercihleri nedeniyle işten attığı işçiler arasında kadınlar da var. Melek de bu kadınlardan biri. Dört yıldır çalışan Melek, çıkarılmadan önce fabrikanın paketleme bölümündeymiş. Ağır koşullarda ve yoğun baskı altında çalıştıklarını, sürekli fazla mesaiye zorlandıklarını anlatıyor:

“Biz aslında 8 saat çalışıyorduk ama mesai bitimine doğru ‘Mesainiz 12 saate çıkarıldı’ diyorlardı. Mesaiye kalmak istemeyenleri de ‘Tutanak tutarız’ diye tehdit ediyorlardı. Vardiya amirleri ‘Sizin de bize işiniz düşer’ gibi cümlelerle bize baskı uyguluyorlardı.”

Yalnızca tehditler nedeniyle değil, ücretlerinin düşüklüğünden ötürü de fazla mesaiye kalıyor kadınlar. Ama mesaileri düşük ödeniyor. Bir de ev mesaisi var tabii. Günün yarısında ekmek paketleyip fabrikadan yorgun argın eve geliyor; doğru dürüst dinlenemeden yemek, temizlik, bakım işlerine koşturuyorlar. Dolayısıyla bu dört saatlik fazla mesailer, hem fiziksel hem de psikolojik olarak onları daha da yıpratıyor. Fabrikadaki üstlerinden ve yönetimden gördükleri yoğun baskılar ise cabası:

“Çok fazla baskı vardı, baskı gördüğümüzü idareye bildiriyorduk ama hiçbir dönüş olmuyordu. Bu durumdan psikolojik olarak etkileniyorduk. Ama işimizi kaybetme korkusuyla her şeyi sineye çekmek zorunda kalıyorduk.”

Melek’in oturduğu ev kira. Kızı İstanbul’da üniversite okuyor. Eşinin çoğu zaman işsiz olduğunu, bu nedenle ekonomik sıkıntılarla boğuştuklarını, çalışmak zorunda olduğunu vurguluyor.

Uno işçileri ve DİSK Gıda-İş, 1 Mart’ta fabrika önünde eylem yapmıştı. Yerel medya bu eylemi “Ekmeğin direnişi” başlığıyla duyurmuştu.

Ücretini arkadaşına söylemek yasak

Fabrikada cinsiyete dayalı ücret farkı söz konusu mu yoksa aynı/eşdeğer iş yapan erkek ve kadın işçiler aynı ücretleri mi alıyor? Melek’te bu sorunun yanıtı yok; çünkü kimin ne ücret aldığını bilmiyor. Fabrika yönetiminin tüm çalışanları, ücretlerini birbirlerine söylememeleri konusunda uyardığını belirtiyor.

Kod 46, patronlar tarafından SGK’ye bildirilen işten çıkış kodları içinde en ağırlarından. “İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” olarak tanımlanıyor. Bu kod, dayanağını İş Kanunu’nun “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” başlıklı 25/2 maddesinden alıyor.

Bir işçi için 25/2’den atılmak, bir nevi “damgalanmak” anlamına geliyor. Bu damga, tüm işçilerin yaşamını olumsuz etkilese de toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle kadın işçiler için daha ağır sonuçlara yol açabiliyor. Kadınlar, “ahlaksızlık” ithamıyla işten çıkarıldıklarında iş yaşamının yanı sıra özel yaşamlarında da ciddi sorunlarla karşılaşabiliyorlar.

Melek, özel yaşamında böyle bir sorunla karşılaşmamış. “Eşim yaşananları biliyor. Muhafazakâr birisi ama sendikadan dolayı atılmama çok şaşırdı ve bizim arkamızda olduğunu söyledi” diyor.

Bu yıl 8 Mart’a hem depremin hem de işten atılmanın getirdiği moralsizlikle girdiğini dile getiren Melek, “Ekonomik sorunlardan dolayı 8 Mart bile aklımıza gelmiyor” ifadelerini kullanıyor. Geçinebileceği bir ücretle insanca koşullarda çalışmak istediği için sendika değiştirdiklerini, bunun yasal hakları olduğunu vurgulayan Melek, “İşimizi geri istiyoruz” diye konuşuyor.

‘İşten çıkarıldığımı servis gelmeyince anladım’

Kod 46 ile atılan bir diğer kadın işçi ise Ayşe*. Uno’da 12 yıldır çalışıyormuş. O da paketleme bölümündeymiş. İşten çıkarıldığını bildirimle değil, o sabah servis kendisini almaya gelmediğinde, bakanlığın Alo 170 hattını arayarak öğrenmiş.

Ayşe de kötü çalışma koşullarından söz ediyor. Özellikle izinler konusunda ciddi sıkıntılar yaşadıklarını söylüyor. Dediğine göre, yıllık izinlerini yazın değil, yalnızca kışın parça parça kullanabiliyorlar. Yaz aylarında çok yüksek tempoyla çalışmaları isteniyor.

Fabrikada işçilerin sağlık sorunları nedeniyle izin almasına dahi iyi gözle bakılmıyor. Herhangi bir nedenle izin aldıklarında yıllık izinlerinden kesiliyor. Hatta fabrika yönetimi arıza ya da iş olmaması gibi nedenlerle “Bugün işe gelmeyin” dediğinde, bu sürenin de yıllık izinden sayıldığını, üstelik maaş kesintisi yapıldığını anlatıyor Ayşe.

Mesailerle bile geçinemiyorlar

Ayşe’nin eline geçen ücret, asgari ücret düzeyinde. Bu ücretle geçinmenin mümkün olmadığına dikkat çekiyor. “Bundan dolayı mesailere kalmak zorunda kalıyoruz. Zaten buna zorluyorlar. Fabrikada yalnızca küçük çocuğu olanlara biraz ayrıcalık tanınıyor. Sürekli fazla mesai yapıyoruz ama yine de geçinemiyoruz” diyor.

Fabrikada imzalanan toplu sözleşmede ne ikramiye var ne de sosyal hak. 12 yıldır çalışan Ayşe’nin asgari ücret düzeyinde ücret alması, kıdem farkının da olmadığını gösteriyor. “Geçimimizi sağlayabileceğimiz bir ücret, gece vardiyasına fark, ikramiye, sosyal haklar ve yıl esaslı kıdemleştirme” olarak sıralıyor Ayşe taleplerini. Bu taleplerle sendikasını değiştirdiğini ama tazminatsız işten atıldığını belirtiyor.

Haksızlığa uğradığını vurgulayan Ayşe, sendikasıyla birlikte hakkını sonuna kadar arayacağını söylüyor.

*Gerçek adı değil.

Fotoğraf: DİSK Gıda-İş

Paylaş:

Benzer İçerikler

Barutçu Tekstil’de üç ayı aşkın süredir direnişlerini sürdüren kadınlar, direnişle birlikte özgüvenlerinin yerine geldiğini söylüyor: “Bizim elimizde güç varmış, farkında değildik. Kendimizde güç hissettik. Bu sendikalılığın bize verdiği bir şey. Özellikle bayanların birbirine bu kadar kilitlenmesi… Dayanışma… Yapabiliriz, bir şeyleri değiştirebiliriz.”
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!