Elif’in hikâyesi: Sadece yasadan kaynaklanan haklarını istemişti

“Bir fabrika işçisi olsam eminim çok şahit bulurum. Ama benimle beraber çalışan üç kişi var. Biri zaten patronun akrabası. Diğeri de beş yıl işsiz kaldıktan sonra iş bulmuş, işinden olmak istemiyor. Nasıl ispatlayacağım haklılığımı?” diye isyan ediyordu Elif. İsyan etmekte çok haklıydı.
Paylaş:
Av. Sevgi Evren

“Bir fabrika işçisi olsam eminim çok şahit bulurum. Ama benimle beraber çalışan üç kişi var. Biri zaten patronun akrabası. Diğeri de beş yıl işsiz kaldıktan sonra iş bulmuş, işinden olmak istemiyor. Nasıl ispatlayacağım haklılığımı?” diye isyan ediyordu Elif. İsyan etmekte çok haklıydı.

İşçilerin daha kalabalık olduğu ve birbirini savunduğu işyeri ortamlarında çalışmak daha kolaydı gerçekten. Hakkın yendiğinde yanındaki sana sahip çıkardı veya şahit olurdu. Sendikalaşma olanaklarının görece fazla olduğu, bazen sendika adının bile patronlarca tehdit olarak algılanıp hakların iyileştirildiği işyerleri yok değil. Ancak az işçinin çalıştığı küçük işyerlerinde, ister imalat olsun ister hizmet sektörü olsun, bırakalım yeni hak elde etmeyi, mevcut haklarını savunmak bile çok zordur.

Elif tesettür giyim ürünleri satan bir mağazada satış danışmanı olarak çalışan bir kadın işçi. Çalışma saatlerinin uzunluğundan yorulduğu için işinden ayrılmaya karar verdi ve iş sözleşmesini haklı sebeplerle sonlandırarak yasadan doğan haklarını istedi. Bu talebinden sonra Elif’in yaşadıkları ve patronun gösterdiği tepkiler bize çok şey anlatıyordu. Kadın işçilerin nasıl bir çarkın içinde, güvencesiz ve bir başlarına bırakıldıklarını, emek sömürüsünün yanı sıra dini bir sömürünün de içinde nasıl hırpalandıklarının adeta fotoğrafı oldu.

Patron tesettür giyim üzerine kurduğu mağazasını çok kısa bir sürede toplam on altı şubeye çıkarırken her şubesinde en az dört beş genç kadın sabah 09.00’dan gece yarılarına kadar fazla çalışma yapıyordu. Hemen hemen hepsi asgari ücret alırken 45 saatten fazla yapılan çalışmaların ücretleri ödenmiyordu. Kurban ve Ramazan bayramı dönemlerinde ikişer hafta soluksuz sabahtan gece yarısı üçlere kadar çalıştırıldıkları halde maaş dışında bir ücret alamıyorlardı. Ve bu uzun çalışmanın karşılığında ödülleri neydi biliyor musunuz? Bayramın ikinci ve üçüncü günleri dinlenme hakkı!

Fazlasını istemek kul hakkına girer

Sömürünün tadını almış ve amansızca, çaktırmadan düzenini sürdüren patron; insanları öyle bir yalana örgütlemişti ki, işçiler maaş dışında bir hakları olduğunu bilmedikleri gibi uzun çalışma karşılığında zaten tatilde olmaları gereken zamanları dahi bahşeden patrona teşekkür etmeliydi! Fazlasını istemek kul hakkına girer diyordu. Pandemi koşullarında ücretsiz izin statüsüne alınmalarına rağmen her gün işyerine çağrılarak işçileri çalıştırmaları ve ayrıca ücretlerinin ödenmemesi, geç ödenmesi ise devede kulaktı.

Bir gün bu muhteşem büyü bozuldu. Sınıf bilincine giden kısa ama duvarlarla örülü yola bile henüz gelmeden sadece yasadan kaynaklı haklarını öğrenen arkadaşımız “uzun çalışmaya hayır” dedi, “tüm haklarımı istiyorum” dedi ve patron suçüstü yakalanmış olmanın telaşıyla saldırmaya başladı. İlk ne mi yaptı?

Patron babayı arıyor

Beş yıldır yanında çalışan Elif’in babasını aradı. Ve onu dine, vicdana davet etti. Ve beş yıldan fazla süredir işçinin maaşını eksik veren, fazla çalışmalarını ödemeyen, bayram çalışmalarında yalan söyleyerek insanları çalıştıran patron “avukatlara, sendikalara gitmeyin, avukatlar kul hakkı yiyor, haksız kazanç sağlıyorlar, sendikalar da terörist” diyerek insanları düzenin sömürü araçlarıyla örgütlemeye çalıştı. Çünkü düzenin işçiyi alabildiğine sömüren çarkına yaslanmış olan patron; keyfi bozulsun istemiyordu. Diğer kadın işçilerin de verilmeyen haklarını öğrenip talep etmelerini istemiyordu. Ayrıca Elif’in bir kadın işçi olarak iradesini görmüyor, düzenin kadınlar üzerinde bir başka baskı ve denetim mekanizması olan babasını arayarak çıkarları için onunla muhatap olmayı da ihmal etmiyordu.  İnsanları din ve vicdan söylemleriyle haklarından caydırmaya, korkutmaya çalışıyor ve sömürmeye devam ediyordu. Kendi hırsızlıklarının üstünü örtmek adına emek veren insanlara saldırıyordu. Küçük bir dükkândan on altı dükkâna çıkana kadar bir kere bile denetleme geçirmemiş, bir kere bile dava edilmemişti. Tüm özgüvenini ve gücünü ise erkek egemen kapitalist düzenin sermayeyi koruyan kollayan besleyen damarından alıyordu.

Elif ise emin adımlarla yolunda ilerleyecek, bu sömürü çarkını deşifre etmeye devam edecekti.

Paylaş:

Benzer İçerikler

Evli ya da bekâr fark etmez, kadınların tek başına plan yapma, tatile gitme hakları var. Bu bir ihtiyaç. Aileden, erkeklerden, çocuklardan ayrı zaman geçirmeli, kafa dinleyebilmeli, sırf kendisi için bir şeyler yapmanın tadına varmalı, bu özgürlüğü yaşayabilmeli.
Ekonomi Bizim(de) Meselemiz köşesindeki yazıları zaman zaman öğrencilerimiz, meslektaşlarımız ve feminist yol arkadaşlarımızla birlikte kotaracağız. Bu hafta kadınların emek piyasalarında en sık karşılaştığı sorunlarından birini, ücret ayrımcılığını ele alacağız. Konuğumuz Ayşe Bayram
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!