“Emeğimizin karşılığını aldığımız bir dünya mümkün”

Milletvekili adayı Zeynep Bilgiç 20 yıl tekstilde çalışmış, son 8 yıldır da hizmet sektöründe. “Kadın işçilerin sorunlarını iyi bilirim; çünkü tam göbeğindeyim bu sorunların” diyor ve ekliyor: "İstediğimiz gibi yaşadığımız, emeğimizin karşılığını hakça aldığımız, sırf erkek diye birilerinin üstün tutulmadığı bir dünya mümkün."
TİP Kırklareli BİRİNCİ SIRA Adayı ZEYNEP BİLGİÇ:
Paylaş:
Yadigar Aygün
Yadigar Aygün
yadigaraygun93@gmail.com

Kırklareli, ülkede bugüne dek tek bir kadın milletvekili çıkarmamış 20 şehirden biri. Türkiye İşçi Partisi (TİP), Kırklareli’de işçi bir kadını, Zeynep Bilgiç’i birinci sıradan aday gösterdi. Biz de seçimlere günler kala Zeynep Bilgiç’le adaylığı, kadın işçilerin sorun ve talepleri, bu seçimlerin kadınlar ve kadın emeği açısından önemi üzerine söyleştik.

Zeynep, 20 yıl boyunca tekstil sektöründe dokuma işçisi olarak çalışmış. Emekli olmuş ama halen çalışmayı sürdürüyor. “Türkiye’de işçi olmak ne kadar zorsa emekli olmak da en az o kadar zor” diye açıklıyor bunun nedenini. Altı yıldır da hizmet sektöründe olduğunu, haliyle kadın işçilerin sorunlarını çok iyi bildiğini ifade ediyor:

“Çünkü tam göbeğindeydim bu sorunların. Kadınların bölge ya da sektör fark etmeksizin en temel sorunlarından biri mesai saatleri. Biz hayatın her aşamasında çalışıyoruz. Evde, okulda, tarlada, fabrikada, işyerinde toplumun ve sistemin bize biçtiği görevler ne yazık ki her zaman çok fazla. Dolayısıyla haftada 45 saat olan standart çalışma süresi bile Avrupa ülkelerine göre çok fazlayken tekstil ve hizmet sektörlerinde bir de üstüne ek mesai yapmamız bekleniyor. Yapmazsanız işsiz bırakılmakla ve mobbingle tehdit ediliyorsunuz. Her ne kadar bu konuda sendikalar bize destek olmaya çalışsa da günün sonunda işverenin sözü geçiyor maalesef. Bugün ülkemizde çok az kadın haftada 45 saat mesai yapabiliyor.”

Kreşli fabrika sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor

Zeynep Bilgiç

Bir diğer sorun, kadınların ev içi karşılıksız emeği. “Bir işyerinde çalışıyor olsun ya da olmasın, kadınlar ev ve aileyle ilgili tüm yükleri üstlenmeye zorlanıyor” diyor Zeynep. Bu yüklerin kadınların omzundan bir nebze olsun kalkması için fabrikalarda kreşlerin açılması gerektiğini vurguluyor:

“Toplumsal cinsiyet rolleri gereği kadınlar, çocuk-yaşlı bakımı, yemek, temizlik vb. ev içi işlere harcadıkları görünmeyen emekleri üzerinden de sömürülüyor. Bu aile içi sorumluluklar nedeniyle pek çok kadın ancak kısmi süreli, geçici, yevmiyeli, güvencesiz işlerde çalışabiliyor. Maalesef çalıştığımız birçok kurumdan da çocuklarımız için kreş desteği alamıyoruz. Kırklareli’nde de kreşli fabrikaların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Bir işletmenin çalışanlarına çocuk bakımı desteği sağlaması neden herkese çok lüks geliyor? Yine aynı şekilde, ücretli bir işte çalışmayan kadınlar ev işleri ve çocuk bakımı konusunda neden devletten destek alamıyorlar? Evdeki emek de emek değil mi? Bu soruları her gün kendime soruyorum. Ev içinden fabrikalara, hizmet sektöründen sanata, spordan siyasete kadar her alanda kadın emeğini görünür kılmak, bu emeğin dönüştürücü ve geliştirici yönünü kavratmak için mücadele ediyoruz.”

Kadınlar çok düşük ücretlerle çalışıyor

Zeynep, resmi verilere göre Türkiye’de kadınların yalnızca yüzde 30,9’unun kayıtlı bir işte çalıştığına ve erkeklerden daha düşük ücret aldığına dikkat çekiyor:

“DİSK’in 2021 tarihli raporuna göre kadınların dörtte biri asgari ücret dahi alamıyor. Asgari ücret düzeyinde ve daha düşük ücret alanların oranı genelde yüzde 34 iken kadınlarda yüzde 43. Kadınların yüzde 60’ı, yani her beş kadından üçü asgari ücret civarında bir ücretle çalışıyor.

Diğer yandan aynı işi yapsak bile erkeklerden daha az ücret alıyoruz. Esnek istihdamın, güvencesiz çalışmanın adresi biziz. Bizim çalışmamızın ‘eve ek gelir getirmek’ olarak görüldüğü toplumsal-kültürel atmosfer bu koşulları destekliyor.”

Kadın işçilerin diğer öncelikli sorunlarını ise şöyle özetliyor Zeynep:

“İşyerlerinde cinsel tacize ve mobbinge maruz kalıyoruz. Çalıştığımız fabrikalarda regl durumlarında bile tuvalet sürelerinin kısıtlanması gibi zorbalıklara maruz kalıyoruz. Hemen her sektörde yönetici pozisyonlara yükselme konusunda engellerle karşı karşıyayız. Örneğin temel eğitim kademesinde görev yapan öğretmenlerin yüzde 60’ı kadın olmasına karşın müdürlerin yalnızca yüzde 5’i kadın. Yine hamilelik gerekçesiyle ‘performans kaybı’ diyerek işten çıkarma, analık izni sonrası görev değişikliği, süt izninin kullanımında sorunlar da emeğin cinsiyetli yüzünü bize gösteriyor. Anayasa’nın 10’uncu maddesi ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir, devlet bu eşitliği sağlamakla yükümlüdür’ diyor ama bu eşitlik maalesef kâğıt üstünde kalıyor.”

TİP’te kadın kotası var

Zeynep, eşitliğin kâğıt üstünde kalmaması için özel önlemler alınması gerektiği görüşünde. Bu nedenle TİP’in pozitif ayrımcılık ve kota uygulamalarını benimsediğini ve uyguladığını belirtiyor. “Çünkü bin yıllardır kökleşmiş bulunan ataerkil düzen cinsiyete dayalı eşitsizlikleri her geçen gün pekiştirirken, bunların ortadan kaldırılmasının özel müdahaleler gerektirdiği açık” diye konuşuyor.

Siyasette kadın temsiline de değinen Zeynep, ülke nüfusunun yarısını kadınların oluşturduğuna, buna karşın Meclis’te kadın vekil oranının yalnızca yüzde 17 olduğuna işaret ediyor:

“Kadınlar, ülkemizde temsiliyet sorununu en ciddi şekilde deneyimleyen kesimlerin başında geliyor. Bu nedenle TİP, güncellenen tüzüğünde, seçilecek her yönetim kademesinde –eşit temsiliyet sağlanana kadar- yüzde 40, disiplin kurullarında ise en az yüzde 50 oranında kadın kotası uygulamasına yer vermektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanıncaya dek kota uygulamalarını tavizsiz şekilde ve güncelleyerek sürdürmekte kararlıdır. TİP’li kadınlar kota zorunluluğunun önericisi, uygulamaların sağlıklı şekilde hayata geçirilmesinin de takipçisidir.”

Laikliği kazanacağız

AKP’nin 21 yıllık iktidarında kadınların kazanılmış haklarına karşı pek çok alanda “gerici” düzenlemeler yaptığını belirten Zeynep, şöyle devam ediyor:

“Laiklikten uzaklaşmanın, dinsel öğelerin kamusal alana müdahalesinin her durumda kadınların ezilmesine ve sömürülmesine büyük etkileri olduğunu bu iktidar döneminde çok yakından deneyimlemiş olduk. Bugün kadına yönelik şiddetin, ayrımcılığın ve eşitsizliğin en önemli nedenlerinden biri AKP iktidarıyla cisimleşen gericiliktir. Toplumu teslim almak için laikliği ortadan kaldırmak isteyenler önce kadınları hedef almakta, kadının fıtratında erkekle eşitliğin olmadığını söylemekte, kadını kutsal aile rollerine sıkıştırarak eve hapsetmekte ve kadının özgürlüğünü elinden almaya çalışmaktadır. Laik olmayan, dini kurallarla yönetilen bir ülkede kadın ve insan hakkından değil, ancak kul hakkından söz edilebilir. Laikliği ortadan kaldırmak isteyenler de kadının erkeğe itaat eden bir kul olmasını hedefliyor.”

TİP’li kadınlar olarak cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan laikliği yalnızca soyut bir ilke olarak değil, kadınların yaşamını doğrudan ilgilendiren somut bir ihtiyaç olarak değerlendirdiklerini belirten Zeynep, “Yirmi yıllık iktidarı boyunca dinci gerici ideolojisini kurumlara ve yaşamın her alanına nüfuz ettirmeye çalışan AKP, laikliği ne yazık ki tasfiye etti. Kadınların kul değil, eşit ve özgür yurttaşlar olmaları için laikliği kazanacağız” diyor.

Bu düzene karşı isyandayız

TİP Kırklareli Milletvekili Adayı Zeynep Bilgiç, son olarak, kadınların ataerkil sisteme, emek sömürüsüne, güvencesizliğe karşı susmadığını ve susmayacağını dile getiriyor:

“Kadınların kendi yaşamı, bedeni, emeği üzerinde söz sahibi olamadığı bu düzene isyan ediyoruz. İstediğimiz gibi yaşadığımız, emeğimizin karşılığını hakça aldığımız; cinsel, fiziksel, psikolojik şiddete maruz kalmadığımız, sırf erkek diye birilerinin üstün tutulmadığı bir dünya mümkün, biliyoruz. Bu dünyayı kendi ellerimizle yaratmak için mücadele ediyoruz ve tam da bunun için daha fazla kadına ulaşmak, daha kalabalık olmak gerektiğini de biliyoruz. Biz kolları sıvadık, omuz omuza verdik ve Türkiye İşçi Partisi’nde yerimizi aldık. TİP’li kadınlar olarak emeğimizi sömüren kapitalizmi de kadını ezen ataerki düzenini de yıkmakta kararlıyız.”

*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.

Fotoğraf: Sınırkent gazetesi

Paylaş:

Benzer İçerikler

Pazar günü yerel seçimler için sandık başına gideceğiz. Yerel yönetim listelerinde aday olan kadınlarla, adaylık sürecini ve aday olma nedenlerini öğrenmeye devam ediyoruz. Adalar Belediye Başkanlığı’na ve meclis üyeliğine TİP’ten aday gösterilen kadınlarla Adalar’ı konuştuk.
Biri boşanmış ve küçük çocuğu olduğu için sosyal yardım alıyor. İçlerinde yeni emekli olan da var, ücretli çalışmayı sürdüren de. Geçim sıkıntısından yakınıyorlar ama hükümet değiştiğinde, durumlarının düzeleceğine de inanmıyorlar. Bu seçimlerde de AKP’yi desteklemeye devam eden kadınlara kulak veriyoruz…
Kocaeli’nden feminist kadınlar, 14 Mayıs’ta halkın yarısının tek adam rejimine ‘dur’ dediğine dikkat çekiyor. “Biliyoruz ki kadınlar karanlıktan kurtulursa tüm toplum kurtulur. Ya bu koyu karanlığı birlikte yırtacağız ya da nefessiz kalacağız” diyorlar. Tüm kadınları oy vermeye, sandıklara sahip çıkmaya, mücadeleye çağırıyorlar.
Kadın işçilerle 14 Mayıs seçimlerini ve 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turu konuştuk. Endişeliler. HÜDA PAR’ın Meclis’e girmesi, kaygılarını daha da artırmış. Erdoğan’ın gitmesini istiyorlar. Hayat pahalılığının sona ereceği, kadın olarak kendilerini özgür ve güvende hissedebilecekleri bir ülke düşlüyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!