“Emekçi kadınların sözünü büyütmek için yola çıktık”

Kadın emeği alanında mücadele edenlerin yakından tanıdığı bir isim Sevda Karaca. Şimdi Yeşil Sol Parti'den Gaziantep milletvekili adayı. Sorularımızı yanıtlayan Sevda, “Şimdiye kadar emekçi kadınların sesini, sözünü, onların örgütlü gücünü Meclis kürsülerinden o kadar az duyabildik ki. İşte biz bu sözü büyütmek üzere yola çıktık” diyor.
YEŞİL SOL PARTİ GAZİANTEP MİLLETVEKİLİ ADAYI SEVDA KARACA:
Paylaş:
Seval Öztürk
Seval Öztürk
sevalozturk18@gmail.com

Seçim öncesi kadın adaylar ile görüşmeye devam ediyoruz. Ekmek ve Gül’den tanıdığımız, yıllardır kadın emeği mücadelesinde yan yana olduğumuz Sevda Karaca ile görüştük bu kez. Sevda, Yeşil Sol Parti listesinden Emek Partisi’nin (EMEP) Gaziantep birinci sıra milletvekili adayı. Kendisiyle kadın emeği, milletvekili adaylığı ve Meclis siyasetine yönelik yaklaşımı üzerine söyleştik.

Yıllardır kadın emeğiyle ilgili çalışmalar yürüten biri olarak sizce en acil çözüm bekleyen sorunlar neler?

Kadın emeğini, ücretli ve ücretsiz bütün biçimleriyle ele alarak yanıtlamak lazım sanırım. Çünkü ücretli kadın emeğinin yaşadığı sorunlar hane içindeki ataerkil iş bölümüyle yani ücretsiz kadın emeğiyle ya da ev içi emek de ücretli emekle karşılıklı bir belirlenim içinde. O yüzden başlıklandırırken analitik kategoriler gibi düşünmemek gerek. Ne demeye çalışıyorum, somutlayayım:

Örneğin kadın işsizliği bir sorun. Bunu sorun haline getiren en temel etmenlerden biri ev içi bakım yükü. 2015’ten bugüne tam 1 milyon kadın çocuk doğurduğu için, çocuk bakmak için işten ayrılmış, düşünebiliyor musunuz?

Yine kadın yoksulluğu ile kayıtdışı çalışma arasında eve bağlanan bir ilişki söz konusu. Kabaca yuvarlarsak her 10 kadından 3’ü kayıtdışı çalışıyor ülkede. 3,3 milyon kadın güvencesiz, esnek ve düşük ücretlerle çalışıyor yani. Bu durumla ülkedeki yoksul kadın sayısının 16 milyonu aşması arasında önemli bir ilinti var. Erkek istihdamıyla kadın istihdamı arasında da iki kat fark olduğunu bu aritmetiğe kattığımızda niteliksel bir sonuçla karşılaşıyoruz: Daha çok aileye, aile içinde de “ekmek kazanan” erkeğe bağımlılık.

Yine esnek çalışma modellerinden biri olarak sunulan kısmi zamanlı çalışma, bu sorun yumağındaki bir başka düğüm. Neoliberal politikaların en önemli başlıklarından biri “iş ve aile yaşamının uyumlulaştırılması” idi hatırlarsanız. Bu, kadınların istihdamda eğreti bir pozisyona getirilmesinin süslü cümlelerle ifadesinden başka bir şey değildi aslında. Biz Ekmek ve Gül’de de o dönem yazdık, çizdik. Emekçi kadınlara kuralsızlığın bu biçimini de reddetme çağrısında bulunduk. Bu politikaların bakiyesi kadınlar için çok ağır oldu. Bugün yarı zamanlı çalışan kadınların neredeyse yüzde 70’i kayıtdışı çalışıyor. Bu muazzam bir emek sömürüsü.

Üstelik bu sömürünün gündelik karşılığı olan emek süreçlerinde kadınlar, işyeri ilişkilerini de cinsiyetli deneyimliyorlar. Örneğin molalar, tuvalet için konulan süreler… İlk etapta ne kadar cinsiyetle alakasız görünüyor erkek egemen bir akılla bakıldığında. Oysa kadın bedeninin özgünlükleri düşünüldüğünde mola sayısı, süresi bile kadınların ihtiyacına göre şekillenmiyor. Çalışma yaşamının tasarımı, kuralları bile kadınlar gözetilmeden oluşturuluyor. Ama mesela iş artı değere geldiğinde, kârı maksimize etmeye geldiğinde, bazı işkollarında “kadınların hızlı çalışan ince parmakları” hesaba katılıyor.

Kadın işsizliği, yoksulluğu, kayıtdışı çalışma, düşük ücret ve bunlarla birlikte hane içi karşılıksız emek, “ev içi angarya”… Bu sorunlar yumağının adını koyalım; kapitalizm. Kadınları hem ücretli emek piyasasında sömüren hem de emek sürecinin yeniden üretimini, angaryasını onların sırtına yükleyen kapitalizm. Biz tüm bu sorunlara karşı mücadelenin, tarihsel olarak ataerkil şekillenmiş olan kapitalist sömürü düzenini yıkma mücadelesine bağlanmadığı sürece nihai sonuçlar alamayacağını düşünüyoruz.

“Burjuva siyasete karşı proleter kadınların siyaset yapma kanallarını açmak üzere çaba göstereceğiz.”

‘Vaat siyaseti’ kadınları da edilgenleştiriyor

Milletvekili seçilmeniz durumunda bu sorunlara dair çözüm önerileriniz ve öncelikli olarak gündemleştireceğiniz meseleler neler?

Ben gündem maddelerinden ziyade nasıl gündemleştireceğimizi, gündem haline getirme yöntemimizi açmak isterim izninizle. Tabii ki saydığım tüm sorunları Meclis kürsüsüne taşıyacağız, taşımakla yükümlüyüz. Aslında bizim için seçim demek, bu sorunlara karşı mücadelenin bir ayağını da Meclis’te sürdürme görevini devralmak demek.

Egemen “vaat siyaseti”, toplumun kapitalistler hariç tüm kesimleri gibi kadınları da edilgenleştiriyor. Onlarla, deyim yerindeyse, ataerkil bir pazarlığa giriyor. Örneğin, kadınlara yönelik politikalar hep “sosyal politika” başlığı altında, “sosyal yardım” paketleriyle birlikte ele alınıyor; ama asla güvenceli tam istihdam hedefi koyamıyor kadınların önüne. Mealen söyleyecek olursak, “Sen evdeki işlerini aksatma, ben sana üç beş kuruş harçlık vereceğim” diyor. Bu, eşitsizliği ortadan kaldırmaya yönelik bir perspektif değil. Daha ziyade eşitsizliği dengeli bir stratejiyle yönetme perspektifi denebilir. Bu Cumhur İttifakı için zaten böyle; ama Millet İttifakı için de böyle.

Emek ve Özgürlük İttifakı ile çok önemli bir olanak doğduğunu düşünüyorum; Meclis’teki siyasetin, Meclis dışındaki, işyerindeki, sokaktaki, evdeki mücadelenin bir uzantısı haline getirilmesi olanağı. Dolayısıyla kadın işsizliği, yoksulluğu, düşük ücret, ev içi karşılıksız emek ve bunlar gibi kadın emeği dendiğinde sıralayabileceğimiz pek çok soruna çözüm önerimiz de bu sorunlar nerelerde yaşanıyorsa oralarda, oranın özneleriyle şekillenmeli. Biz de bunun için uğraşacağız. Burjuva siyasete karşı proleter kadınların siyaset yapma kanallarını açmak üzere çaba göstereceğiz.

Bu kanalları açma hedefi doğrultusunda milletvekili adaylığının, kadınlar ve özellikle de işçi kadınlar açısından önemi nedir?

Ülke parlamentosunda kadın temsiliyet oranı bile tek başına çok şey söylüyor, milletvekilliği adaylığının kadınlar için neden önemli olduğu hakkında. Ama işçi kadınlar açısından önemi dendiğinde öneminin katlandığını düşünüyorum. Çünkü çok açık ki “Kadınları işe almayı tercih etmiyorum; çünkü çocuk doğurduklarında işe gelemiyorlar” diyen kadın patronlar ya da onların siyaseten temsilcileriyle de aynı milletvekilliği anlayışını paylaşmıyoruz. Şimdiye kadar emekçi kadınların sesini, sözünü, onların özellikle örgütlü gücünü Meclis kürsülerinden o kadar az duyabildik ki. Bu konuda ittifakımızda yer alan partilerden arkadaşlarımızın büyük çabalarını anmak lazım. İşte biz bu sözü büyütmek üzere yola çıktık.

“Aslına bakarsanız, Antep özelinde kadınlar güvencesiz bile çalışamıyor desek yeri. Kadın istihdam oranı çok düşük. Var olan istihdamda esnek çalışma modelleri öne çıkıyor.”

Ev içi karşılıksız emek toplumsallaşmalı

Kadınların ücretsiz emeğine dair politika önerileriniz, planladığınız çalışmalar neler?

Biliyorsunuz, ben Emek ve Özgürlük İttifakı’nda, seçimler için çatı partisi olarak belirlenen Yeşil Sol Parti’den adayım. Aynı zamanda Emek Partisi genel yönetim kurulu üyesiyim. Parti programımız da, kadınlara yönelik seçim bildirgemiz de bu konuda çok açık: Ev içi karşılıksız emeğin, angaryanın toplumsal bir iş olarak görülmesi, toplumsallaştırılması. Bu, gündelik hayatta somut, pratik karşılığı olmayan uhrevi bir önerme değil.

En önemli karşılığı şu: Bu emeğin toplumsallaştırılması, cinsiyetine yani kadın ya da erkek çalışan sayısına bakılmaksızın işyerlerinde, organize sanayi bölgelerinde ve hatta tarlalarda yerleşik ya da mobil kreşler demek. Nüfusu milyonlarla, yüz binlerle ifade edilen kentlerde göstermelik oranda değil, gerçekten nüfusun tamamının gereksinimini karşılayacak düzeyde gece ve gündüz çalışan, ücretsiz, nitelikli çocuk, yaşlı ve hasta bakım evleri demek. Her iki ebeveynin de çalıştığı ailelerde altışar ay eşler arasında birbirine devredilemez ebeveynlik izni demek. Ev içi işlerin, eşit iş bölümüne dayandırılması demek.

Meclis’te bu konuya dair çalışmalarımız nasıl olacak? Kadınların işyerlerinde, semtlerinde, köylerinde kendi örgütlenmelerini bu taleplerle güçlendirerek sözlerini Meclis’e taşımasını sağlamak şeklinde olacak.

Antep’te kadın emeğinin durumuna dair neler söylersiniz? Kadınların çoğunun güvencesiz çalıştığını biliyoruz…

Aslına bakarsanız, Antep özelinde kadınlar güvencesiz bile çalışamıyor desek yeri. Nüfusun 4’te 3’ünün işçiler ve ailelerinden oluştuğu bu kentte, artı eksi 350 bin işçi kayıtlı çalışıyor. Kadın sigortalı sayısı ise 70-75 bin bandında. Bu sayının çok büyük bir kısmı kamuda kümelenmiş durumda. Kadın istihdam oranı çok düşük. Var olan istihdamda esnek çalışma modelleri öne çıkıyor. Örneğin, yarı zamanlı çalışma olan yerlerde kadın çalışan oranı yaklaşık yüzde 30, olmayan yerlerde yüzde 12.

Bir araştırmaya göre, Türkiye genelinde 20+ istihdamlı işletmelerde çalışanların yüzde 29,9’u; Gaziantep’te ise yüzde 15,5’i kadın. 20+ istihdamlı işletmelerde vardiyalı çalışma yapılan işletmelerin payı yüzde 40,3. Vardiyalı çalışma yapılan işletmelerde kadınların oranı yüzde 14,3, vardiyalı çalışma yapılmayan işletmelerde ise kadınların oranı yüzde 18,6.

“Seçildiğimizde kadın işçiler açısından ilk gündeme getireceğimiz şey kadın işçilerin mücadelesi olacak.”

Meclis sadece bir aracı

Çok sorun başlığı var. Antep ve ülke geneli için kadın emeğine dair ilk gündeme getireceğiniz mesele ne olacak?

Az önce de bahsettiğim gibi, tüm sorun başlıkları birbiriyle bağlantılı. Kadınların istihdama katılabilmesinin ve istihdamda kalabilmesinin koşulları ortak; ev içi angaryanın önlerinde engel olmaktan çıkarılması gerek; güvencesizliğin, kayıtsızlığın ortadan kalkması gerek. Bu ancak örgütlü bir mücadeleyle kazanılabilir, Meclis sadece bir aracı. Sendikalarla, kadın örgütleriyle birlikte işçi kadınların öznesi olduğu süreçler örgütleyerek bunları gündeme getireceğiz.

Bu konuda Ekmek ve Gül olarak başlattığımız okullarda bir öğün ücretsiz nitelikli yemek kampanyasını hatırlatmak isterim. Bu kampanyayı başlatan, büyüten, yüz binlerce kadına yayan öznelerin hiçbiri Meclis’te değildi. Ama öylesine hedefli, örgütlü, okul okul, mahalle mahalle bir çalışma yürütüldü ki, iktidar partisi dışında Meclis’teki tüm partiler bunu gündemlerine almak zorunda hissetti. Tabii ki burada zaten Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan arkadaşlarımız kampanyayı Meclis’e taşıyan ilk partiler oldular. Bütün bir kampanya çalışmasının baskısıyla burjuva muhalefet partileri de bunu seçim vaatlerine eklediler. Kampanya kısmi de olsa bir kazanım elde etti ve iktidar okul öncesinde bu talebi karşılamak zorunda kaldı.

İşyerinde, sokakta, evde, okuldaki asıl aktif mücadelelerin bir uzantısı olarak meclis çalışması derken tam da bunu kastediyoruz aslında. Bu gibi örnekleri çoğaltmak gerekiyor. Kadınlar edilgen seçmen kalıplarına sığamayacak kadar dertli, oy vermekten ibaret bir demokratik katılımın çözemeyeceği kadar büyük sorunlar yaşıyorlar.

Sorunun özet cevabı şu oluyor sanırım: Seçildiğimizde kadın işçiler açısından ilk gündeme getireceğimiz şey kadın işçilerin mücadelesi olacak.

*Bu haber, Rosa Luxemburg Stiftung tarafından desteklenen ‘Solun Kadın Emeği Politikaları: Sorunlar ve Çözümler’ başlıklı çalışmamız kapsamında yayımlanmıştır.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş:

Benzer İçerikler

DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki kadın işsizliği ve kadınların çalışma hayatında yaşadığı ayrımcılık ve emek sömürüsüne ilişkin meclis araştırması yapılmasını talep etti. Önergenin ayrıntılarını, kadın emeğinin niteliğini ve sorunları, çözüm önerilerini Özgül ile konuştuk.
Sevda Karaca geçtiğimiz dönem parlamentoya girdi. İşçi grev, direniş ve eylemlerinin hemen hemen hepsinde onu görmeye başladık. 1 Mayıs onunla emeğin ve kadın emeğinin sorunlarını konuşmak için en uygun gündü. Sevda “Kadınların hak ve hayatlarının kadın emeğinden bağımsız ve bağlamsız görülmemesi ve değerlendirilmemesi” gerektiğinin altını çizerek, kadın yoksulluğu ile mücadeleye vurgu yapıyor.
Maltepe Zümrütevler Mahallesi muhtar adayı Gülbin Demirel yakından tanıdığımız bir isim. Carrefoursa’da çalışırken Tez Koop-İş Sendikası’nın işyeri temsilciliğini yapmış, sarı sendikayla anlaşamayınca sürgün üstüne sürgün yiyerek işten atılmıştı. Atıldığı gün çadır kurduğu Maltepe Carrefoursa önünde 60 gün direniş yürütmüştü. Şimdi aynı bölgede muhtarlığa talip.
Gebze’ye bağlı Yenikent muhtarı ve muhtar adayı Esengül Aktaş, kadın azalarla birlikte mahalleyi beş yıldır yönetiyor. Burası bir “Kadınlar Kenti” adeta. Pek çok kadına iş imkânı yaratılırken çocuk bakımını da ihmal etmiyorlar. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele vermelerinin yanı sıra yaşlı kadınların belediyenin düzenlediği geziler aracılığıyla dışarı çıkmasını da sağlıyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!