‘Emeklilikte başka bir yaşam hayal ederken çocuklarıma bağımlı hale geldim’

DİSK’in 24 Eylül’de İstanbul’da düzenlediği ‘Emekliler Buluşması’na katılan kadınlarla hem bu mitingi hem de emekliliği ve krizi konuştuk. Bu maaşlarla geçinmelerinin imkânsız olduğunu, artık tümüyle çocuklarına bağımlı hale geldiklerini anlatıyor emekli kadınlar. Mitinge katılımın düşüklüğünden ötürü de üzgün ve kızgınlar.
Paylaş:

Ülkede geçinebilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bunun farkında olan ve “krize bir tek kendisinin çözüm üretebileceğini” iddia eden hükümet, bu iddiası doğrultusunda geçen seçim döneminde birçok vaatte bulundu. Bu vaatlerin yalnızca eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yeniden göreve getirilmesi kısmı hayata geçirildi. Ancak hükümeti temsilen Şimşek’in “Orta Vadeli Program” (OVP) gibi politikalarla, vaatleri sermayenin çıkarı için yerine getirme çabasında olduğu kısa sürede görüldü. Yıldızının parlatıldığı 2009 yılında işsizlik oranında yaşanan artışı “kadınların kriz döneminde işgücüne katılım oranında yaşanan artışa” bağlayan Şimşek, bu kez de krizin yaratıcısı yoksullarmış gibi, halka dönük vergilerde artışa gidileceğini açıkladı.

Patriyarkal kapitalizmin böyle sıkı savunucularının hazırladığı bahsi geçen OVP’de, kazanımları hedefe konulan kesimlerden biri de emekliler oldu. Halihazırda açlık sınırının altında maaş alan emeklilerin 1999 ve 2008 yıllarında kademeli olarak haklarının bir kısmı törpülenmiş, bir kısmı da düpedüz gasbedilmişti. Günümüzde “kamunun sırtındaki kambur” olarak gösterilmeye çalışılan emeklilerin hak mücadelesinin önü, şimdi de OVP’de yer alan “Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi” (HES) ile kapatılıyor. İkinci basamak emeklilik sistemine dönüşecek bu sistemle, 8 Eylül 1999 sonrası işe başlayan milyonlarca yurttaşın “kademeli emeklilik” talebinin karşılıksız kalacağı, “bir gün yüzünden 17 yıl geç emekli olma” garabetine devam edileceği ‘müjdeleniyor.’ Ve kamusal emeklilik sistemi daha fazla özelleştirme kapsamına sokulup “mezarda emeklilik” garanti altına alınıyor!

İşsizlik oranında artışa neden olduğu devlet temsilcileri tarafından yüzsüzce öne sürülen ve istihdam dışına itilen kadınlar açısından bu düzenlemeler, emekliliğin iyiden iyiye “hayale dönüşmesi” anlamına geliyor. Emekli olabilen kadınlar içinse daha fazla “aileye bağımlılık”!

“Tüm Türkiye’nin tanık olduğu bu olumsuz tablo karşısında sessiz kalmıyoruz. Türkiye’de halihazırda emekli olup insanca yaşayamayanlar ve adaletsiz emeklilik sistemi sebebiyle emekli olamayanlar olarak emeklilik hakkına sahip çıkıyoruz” diyen DİSK, 24 Eylül Pazar günü İstanbul Kartal’da bir miting düzenledi. Bu mitinge katılan kadınlarla hem emekliliği hem krizi hem de mitingi konuştuk.

‘Sanki ev, evlilik sosyal güvencenmiş gibi görülüyor’

Zarif Gündoğdu

Henüz liseye yeni başladığı 1978 yılında, Maraş Katliamı’nın ardından ülkede uygulanmaya başlanan sıkıyönetim nedeniyle okulunu bırakmak zorunda kalan Zarif Gündoğdu, tam o dönemde çalışmaya başlamış. Önce Eminönü’nde çorapta, tekstilde çalışan Zarif, 80’li yıllarda çeşitli devlet kurumlarında memurluk yapmış. Evlenip çocuğu olunca dışarıda çalışmaya ara vermiş, bir süre sonra eşi ile birlikte bir işyeri açıp burada çalışmaya başlamış.

Altı yıl önce epey bir uğraş sonucu ve dışarıdan ödeme yaparak emekli olabilen Zarif, “Kadınların emekli olması çok zor gerçekten. Yani araya o kadar çok şey giriyor ki… Ev giriyor, çocuk giriyor. O dönemde biz hep bir eve bir emeklilik maaşı yeter diye düşündük. Eşim çalışıyor nasıl olsa, ben de dükkândayım. Bireysel olarak kendimi hiç düşünmemişim, düşünebiliyor musun? Kadın kendini düşünmüyor. Kendi geleceğini düşünmüyor. Evi, evdeki her şeyi, ‘ne kadar bütçeyi nasıl tutabilirim’i düşünüyorsun. Ama kendini düşünmüyorsun. Sanki ev, evlilik sosyal güvencenmiş gibi oluyor. Biz kendimizi ilerici, gelecek için uğraşan insanlar olarak görüyoruz; ama kadına yüklenen bu rol, bu düşünce, maalesef bizde de şekillenmiş” diyor.

O günlerden bu yana kadınlarda olumlu anlamda çok şey değiştiğini, kadınların artık kendi gelecekleri hakkında daha fazla düşünüp bunun için uğraştıklarını düşünüyor Zarif. Sık sık bu konuyu annesiyle de konuştuğunu ve genç kadınlara imrendiklerini anlatıyor:

“Kadınların mücadelesinde artık bir ortaklık, bir ilerlemişlik var. Annemle evde sürekli konuşuyoruz bu konuda, ‘bizde bu bilinç yoktu’ diye. Kadınlar olarak kendimizin emekliliğini önemsemiyorduk, basit görüyorduk. Ne bileyim, annemlerin bir bakkal dükkânı vardı. Bu bize yetiyordu. Ama şimdi diyoruz ki, keşke o dönem babam annemi çalışan olarak gösterseymiş de emekli olsaymış kadın. Bunu yapabilecek gücümüz vardı eskiden. Annem sadece bakkalda çalışmazdı. Osmanbey piyasasına el örgüsü ile kazaklar yapar, satardı. Ne kadar emek verirdi. Kadınlar için sigorta ve emeklilik, kadının ya fabrikada çalışırsa ya da memur olursa gerekliymiş gibi düşünülüyordu eskiden.”

“Türkiye’ye gelen turist kafilelerinde yaşıtımız insanları görünce çok zoruma gidiyor. Biz niye bu şekil değer görmüyoruz? Neden biz bu insanlar gibi ömrümüzün bu döneminde başka ülkeleri gezemiyoruz?”

Zarif

‘Çocuklarımıza muhtaç hale getirildik’

Bin bir zorlukla emekli olduğunu anlatan Zarif, şu an aldığı emekli maaşının ihtiyaçlar karşısında ancak “cep harçlığı” olabileceğini söylüyor:

“Bu parayla ancak biraz gıda alabiliyorum. Düşün, eşim de emekli ve evimiz bize ait olduğu için yaşayabiliyoruz bu maaşla. Ama aynı anne-babalarımız gibi dışarı çıkmadan, tatil yapmadan, gezmeden anca geçinebiliyoruz. Biz buna alışık olduğumuz için kendimizi birçok şeyden mahrum ederek idare edebiliyoruz. Ama bizden sonraki nesil ne yapacak? Nasıl yapacak?”

Hükümetin kendilerine layık gördüğü bu maaşlar yüzünden kendileri dahil birçok insanın çocuklarına muhtaç hale geldiğinden yakınan Zarif için emekliliğin en onur kırıcı yanı bu:

“Bu yaşımıza kadar doğru düzgün bir yer görmedik. Ben çok isterdim Avrupa’ya gidip oraları da görmeyi. Ama şu anki maaşlarla bu hayal. Türkiye’ye gelen turist kafilelerinde yaşıtımız insanları görünce çok zoruma gidiyor. Biz niye bu şekil değer görmüyoruz? Neden biz bu insanlar gibi ömrümüzün bu döneminde başka ülkeleri gezemiyoruz?”

DİSK’in Kartal’da gerçekleştiği mitinge de katılan Zarif, mitinge dönük katılımın zayıflığından rahatsız. “Sendika, yeterince duyurusunu yaptı mı yapmadı mı, bilmiyorum. Ama bence katılım çok azdı. Emeklilik sadece biz emeklilerin sorunu değil. Bugün çalışanların da sorunu. Gençlerin de sorunu. Herkesin bu sorunu sahiplenmesi gerekiyor” diyor.

‘Gökkuşaklı logomuzu bile kabul ettirdik’

Birleşik Emekliler Sendikası Genel Sekreteri Aysel Lüle ile Kartal’da bir basın açıklaması sonrasında buluşuyoruz. “Emekliler kendini evlerinde hissetsin diye ev gibi düzenledik” dediği sendikada, sıcak çaylarımızı içerken konuşuyoruz emeklilik hallerini.

Aysel Lüle

Kartal Belediyesi’nde temizlik işlerinden emekli olmuş, dokuz yıl boyunca da burada DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nın işyeri temsilciliğini yapmış Aysel. Emekli olduktan sonra bu alanda ciddi mücadele boşluğu olduğunu görünce de “Mücadeleden emekli olunmaz” diyerek DİSK’e (resmiyette olmasa da) bağlı Emekli-Sen’de örgütlenmiş. Burada da Marmara Bölge Temsilcisi olmuş:

Dedik ki, emeklileri birleştirelim. Şu an Birleşik Emekliler Sendikası başkanlığı yapan arkadaşımızla birlikte o dönem çok güzel çalışmalar yaptık. Bir Emekliler Koordinasyonu kurduk. Bu koordinasyonda Emekli-Sen’i temsilen biz vardık. Emekli sendikaları, kurumların emekli meclisleri gibi birçok oluşumu bir çatı altında topladık. Ancak sendika yönetimi bizim çalışmalarımızdan rahatsız oldu ve bizi disipline verdi, ihraç ettiler. Biz de 9 arkadaş bir araya geldik ve Birleşik Emekliler Sendikası’nı kurduk.”

30 ilde faaliyet yürüten sendikalarının varlığını Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na kabul ettirmekte zorlansalar da diğer emekli sendikaların süreçlerinden öğrendiklerini anlatıyor Aysel. Gökkuşaklı logolarını kastederek, “Logomuzu bile kabul ettirdik. Gökkuşağını evrenselliğinden kaynaklı sahipleniyoruz. Her kesimden, her düşünceden emekliyi örgütlemek istediğimizi temsil ediyor o gökkuşağı” diye konuşuyor.

“Bugün emekliye ‘Yaşamayın, ölün. Bizim sırtımızda kambursunuz, yüksünüz’ diyorlar. Biz de buna inat, ‘Hayır’ diyoruz. Yaşayacağız ve insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamak için de mücadele edeceğiz. Hakkımızı da alacağız.”

Aysel

Tek başıma yaşam hayal ederken ayakta duramaz hale gelmişim’

Emeklilik hallerine dair konuşurken “Bu ülkede emekliler, bu maaşla geçinmeye çalışarak adeta mucizelere imza atıyor” diyen Aysel, kendi deneyimlerini şöyle anlatıyor:

“7 bin 500 lira bu ülkede artık bir ev kirası bile değil. Ben Uğur Mumcu’da oturuyordum önceden. 13 yıllık kiracıydım ve 5 bin 500 lira maaşım vardı. Ev sahibi benden 10 bin lira kira istedi. Maaşımın hepsini vereyim, dedim. Kabul etmedi. Evden çıktım ve şu anda kızımla yaşamak zorundayım. Bu maaşla yaşamak mümkün değil. Ev kiramızı karşılayamıyoruz. Barınamıyoruz. Yiyemiyoruz, gıda alamıyoruz. En önemlisi doktora gidemiyoruz. Doktora gittiğimizde katkı payı, ilaç parası kesiliyor. Bu da bizim için o ay büyük bir açık oluşturuyor.

Biz sendika olarak birkaç kez TÜİK’in önüne gittik. Siyah çelenk bıraktık ve ‘Siz nereden alışveriş yapıyorsanız, bize de söyleyin. Biz de oradan yapalım’ dedik. Bugün emekliye ‘Yaşamayın, ölün. Bizim sırtımızda kambursunuz, yüksünüz’ diyorlar. Biz de buna inat, ‘Hayır’ diyoruz. Biz bu ülkenin taşıyız, toprağıyız, çimentosuyuz. Yaşayacağız ve insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamak için de mücadele edeceğiz. Hakkımızı da alacağız.”

Emekli olduktan sonra başkalarına bağımlı yaşamak zorunda kalmanın oldukça yıpratıcı bir durum olduğundan bahseden Aysel, şöyle devam ediyor:

“Ben bu zamana dek kendi başıma kızlarını yetiştirmiş biriyim. Eşimden ayrıldım ve üç kızımı da kendim büyüttüm, okuttum, evlendirdim. Artık emekli oldum. Tek başıma bir yaşam hayal ederken, ayakta duramaz hale gelmişim. Kimseye muhtaç olmayayım derken, çocuklarıma muhtaç duruma gelmişim. 56 yaşındayım ben. Gençliğimi verdim, yıllarımı verdim, çalıştım, emekli oldum. Ama şimdi yine iş arıyorum. Maalesef iş bulmamız da mümkün değil. Gençler bile iş bulamıyor. Hem kadın olup hem emekli olmak gerçekten zor bir durum.”

‘DİSK’in bu mitingi bütün emekli örgütleriyle birlikte yapması lazımdı’

DİSK’in mitingini sorduğumuzda oldukça eleştirel yaklaşan Aysel, konfederasyonun 56 yıl önce kurulduğu çizgide olmadığı düşüncesinde:

“Türk-İş ve Hak-İş’i sollayacak bir noktaya gelmiş durumda. Emekli-Sen’de bizi ihraç ettikleri dönemde fiziksel şiddete varan muamelelerle karşılaştım. Bu yüzden Arzu Çerkezoğlu ile de görüştüm. Ona anlattım ama dikkate almadı.”

“24 Eylül mitingine gelirsek” diyor Aysel; “DİSK’in ne işçileri ne emeklileri dert ettiğini düşünüyorum. DİSK, emeklileri kullanarak işçileri bir araya getirmek istedi; ama maalesef üzülerek izledik ki büyük bir fiyasko oldu. Ne emeklinin adı doğru düzgün geçti ne kadınların adı. Ne de doğru düzgün bir işçi katılımı oldu. Eğer dertleri emekliler olsaydı, tüm emekli örgütlerine çağrı yaparlardı ve ‘birlikte nasıl yapabiliriz’i konuşurlardı. Yangından mal kaçırır gibi, sadece EYT’nin kalabalığına güvenip sadece EYT’lileri hedefleyerek bir miting düzenlemezlerdi. Hedef, büyük bir katılımla iktidara seslenmek idiyse, bunun için iyi bir çalışma ve iyi bir katılım organize etmek lazımdı. İktidar bu mitingi gördüğünde emekliyi daha da yok sayacaktır.”

DİSK’in Emekliler Buluşması’nda öne çıkan talepler:

  • En düşük emekli aylığı en az asgari ücrete yükseltilmelidir. Bu tutar emeklilerin kök aylığı kabul edilmelidir. Ucube bir sistem olan tamamlama işleminden vazgeçilmelidir.
  • Emekli aylıkları arasındaki dengesizliğin giderilmesi için intibak düzenlemesi yapılmalıdır. Emekli aylıklarının bağlanmasında 2000 öncesi, 2000-2008 arası ve 2008 sonrası olmak üzere var olan üç ayrı sistemden doğan farklar ve dengesizlikler giderilmelidir.
  • Emeklilik yaşı konusunda adalet ve denge sağlanmalıdır. Emeklilikte adil bir kademeli geçiş sistemi uygulanmalıdır.
  • Yılda iki kez verilen emekli bayram ikramiyeleri en az asgari ücret kadar olmak üzere artırılmalıdır.
  • Emekli ile dul ve yetim aylıkları belirlenirken emekliler söz ve karar sahibi olmalıdır. Emeklilerin sendika kurma hakkı önündeki engeller kaldırılmalı, işçi emeklilerine aylıklar belirlenirken toplu sözleşme hakkı tanınmalıdır. Emekli sendikalarına dönük kapatma davalarından vazgeçilmelidir.
Paylaş:

Benzer İçerikler

Mersin Serbest Bölgesi’nde çalışan Menekşe, çocukluğundan beri çalışmasına rağmen 49 yaşında ilk kez sigortalı olabilmiş. “Gündüz iş, akşam iş. Sadece yaşamak, nefes almak için çalışıyorum” diyor.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!