Emeklilikte torun bakmak değil, ucuz tatil yapmak isteyebiliriz

Pandemi sonrası gelişen yaşlı düşmanlığı atmosferinde, emekli aylıkları sağ hükümetlerin gözüne batmaya başladı. Emeklilik yaşı yükseltilip aylıklar düşürülürken, süreçten en zararlı çıkan kadın emekliler eylemlerde başı çekiyordu. O halde emekli kadın deneyimleri de feminizmin konusu haline gelmeli artık.
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com

Emekliler, sayıları en fazla toplumsal gruplardan biri olmasına rağmen en hesaba katılmayan kesimler arasında yer alıyor. AKP’nin seçim vaadi olarak ileri sürdüğü, en düşük memur maaşını 22 bin liraya çıkaran teklifinin içeriği geçtiğimiz günlerde belli oldu. TÜİK’in uyduruk enflasyon rakamlarına bağlı olarak hesaplanan zammın 8 bin liralık seyyanen kısmından memur emeklileri yararlanamayacak. Enflasyon rakamlarına göre memur emeklisinin alacağı zam yüzde 12, işçi emeklisinin alacağı zam ise yüzde 19,77 civarında olacak; buna eklenen üç beş kuruşluk refah payının da durumu değiştirmeyeceği gözüküyor. Büyük ihtimalle emekliler, artan hayat pahalılığı karşısında dişlerinin kovuğuna bile gitmeyecek bir aylıkla yetinmek zorunda kalacaklar.

Son dönemlerde ekonomik krizin ve pandemi sırasında yükselen ageismin (yaş ayrımcılığı) ideolojik atmosferinde, Avrupa’nın liberal ve liberal olmayan sağ hükümetleri, emeği ile geçinen halk kesimleri arasında en zayıf ve örgütsüz olan emekliler üzerinden bir harekâta giriştiler; emeklilerin kazandığı her hakkı törpülemek ya da ortadan kaldırmak istiyorlar. Yaşlı düşmanlığı, yaşlılık yoksulluğuyla birlikte artıyor.

Fransa’daki emekli eylemlerinde kadınlar öndeydi

Fransa’da 17 yaşındaki Neal M’nin ırkçı saldırıda öldürülmesiyle başlayan son sokak eylemlerinden önce, mart ayında emekliler sokaktaydılar. Macron’un refah artacak gerekçesiyle emeklilik yaşını 62’den 64’e çıkaran yasayı usulsüz bir biçimde parlamentodan geçirmesi üzerine, sendikaların örgütlediği emekliler ve siyasi destekçileri sokağa dökülerek onlarca grev, genel grev, boykot gerçekleştirdiler (Kadınİşçi’ye Paris’ten haber geçen Nilgün Güngör’ün yazılarından bu süreci ayrıntılarıyla okuyabilirsiniz).

İşçilerin yıllarca çalışarak biriktirdikleri emeklilik fonları, sağcı kapitalist hükümetler tarafından bütçeye yük olarak ilan edildi. Fransa’daki eylemlerde, emekliler arasında erkeklerden yüzde 40 oranında daha düşük maaş alan kadınlar başı çekiyorlardı.

İsviçre’de de geçtiğimiz yıl, kadınlarda emeklilik yaşını 64’ten 65’e çıkaran yasa, referandumda yüzde 51’in onayı ile kabul edilmişti. Orada da kadınlar erkeklerden daha düşük emekli maaşı alıyordu. Emeklilik yaşının yükseltilmesiyle kadınlar, daha uzun çalışmalarına rağmen erkeklerden daha düşük ücret almaya devam edeceklerdi. Bunun eşitlik bahanesiyle yapılması ise işin tuzu biberiydi.

Kapitalistler kadın emeklileri bütçe yükü olarak kabul ederken erkekler de kendi lehlerine olan bu çarpık eşitlik anlayışını onaylıyorlardı: Kapitalizm ve patriyarkanın en uyumlu beraberliği!

Siyasi mücadele, bazen taş kaynatma şovu gibi şeylerle renklendirilen basın açıklamalarına dönüşmüş durumda. Bu açıklamalarda bile kadın emeklilerin cinsiyet temelli sorunlarına yer verilmiyor. Erkek emeklilerin sorunları, kadınlar için de geçerliymiş gibi sıralanıyor.

Feminist bir talep: Kadınlar için uygun emeklilik koşulları

Gerçi kadın örgütleri ve sendikalar yasaya karşı çıktılar ve kademeli olarak önümüzdeki yıllarda uygulamaya koyulacak olan bu yasaya karşı eylemlerini hâlâ sürdürüyorlar. Örneğin geçtiğimiz günlerde İsviçre Sendikalar Birliği’nin (SGB) konuyla ilgili imza kampanyasına Yeşiller, İsviçre Sosyal Demokrat Partisi, Bağımsız Tüketiciler Birliği katıldı ve 140 bin 726 imza toplayarak parlamentoya teslim ettiler. Tüketici derneklerinin işin içinde olması önemli; çünkü emekliler, kapitalist anlamda gündelik olarak bir artı değer üretmeseler bile (gerçi Türkiye’de açlıkla mücadele eden emeklilerin çoğu güvencesiz işlerde çalışıyor) bir tüketici olarak sistemin dışında değiller. Onların tüketimden kaynaklanan örgütlü güçleri bir şeylerin değişmesine katkıda bulunabilir.

Ayrıca feministler de işe el atmış gözüküyorlar. Geçen ay yapılan feminist grevin taleplerinden biri de emeklilik yaşı yükseltilmeden kadınlar için emekli maaşlarında artıştı.

Almanya’da da koalisyon hükümeti, emekli aylıklarındaki eşitsizlik ile dengesizlikleri ve bunların düzeltilmesini tartışmaya başladı. Onların reform dedikleri şeyin, reform yaptıkları alandaki insanların haklarının törpülenmesi olduğunu çoktan beri biliyoruz.    

Türkiye’ye baktığımızda, emeklilerin haklarını savunduğunu iddia eden birden fazla sendika ve dernek olduğunu görüyoruz. Emekli haklarına dünya ölçüsünde saldırılar artarken, dertler bu kadar çok ve bu kadar ortakken niçin beş tane sendika olur? Oluyor.

Parçalanmış emekli sendikalarıyla zaman zaman kadın emeklilerin dertleri üzerinden konuşuyoruz. Bazıları kendi bildikleri doğrultuda canhıraş çalışıyor, ne yalan söyleyelim. Ama Türkiye’de sol siyasi partilerde hâkim olan gelenek orada da varlığını sürdürüyor ne yazık ki… Emekliler hakkında konuşurken, size onların sorunlarını sular seller gibi sıralayıp, aylıkların neden yetişmeyeceğini anlatıyorlar. Refah payının artırılması dışında somut sorunlara çare olabilecek politika ve araçların geliştirilmesi meselesinde, her alanda olduğu gibi burada da ciddi bir eksiklik var.

Siyasi mücadele ise bazen ‘Taş mı yiyeceğiz?’ halini hatırlatmak için taş kaynatma şovu gibi şeylerle renklendirilen basın açıklamalarına dönüşmüş durumda. Oysa bu mücadelenin bin bir çeşit aracı olabilir. Ne bileyim, en basitinden eskiden pazarlarda bildiri dağıtıp, sokaklarda afişleme yapardık mesela… Bu açıklamalarda bile kadın emeklilerin cinsiyet temelli sorunlarına yer verilmiyor. Erkek emeklilerin sorunları, kadınlar için de geçerliymiş gibi sıralanıyor.

Fotoğraf: Joe Giddens/PA

Emeklilikte cinsiyet temelli ücret açığı 

Emek piyasalarının cinsiyetçi yapısı dolayısıyla emeklilikte de kadınlar ciddi ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Ücret ayrımcılığı bunun başında geliyor. Patriyarkanın güçlü olduğu toplumlarda bu ayrımcılık daha da fazla oluyor.  Emeklilikte cinsiyet temelli ücret açığı diye bir kavram var ve artık en sağcı sendikaların bile literatürüne girmiş vaziyette.

Kadın-erkek emekli ücretleri arasındaki bu eşitsizlik, toplumda ve emek piyasalarında var olan cinsiyetçi iş bölümünden kaynaklanıyor. Kadınlar hizmet, gıda, temizlik gibi düşük ücretli sektörlerde yoğunlaştıklarından tam zamanlı çalışalar bile emekli aylıkları erkeklere göre düşük oluyor. Bunun dışında çoğu kez ev ve bakım işleri nedeniyle kısmi zamanlı, güvencesiz, düzensiz işlerde çalıştıkları için de çok geç emeklilikte dezavantajlı durumdalar.    

Hamilelik ve çocuk bakımı nedeniyle kadınların işe ara vermeleri, doğum borçlanması yapıldığı hallerde bile, çocuklar büyüdüğü için tekrar işe döndüklerinde kariyer yapma imkânlarını kaçırmalarına yol açıyor. Erkekler mesleklerinde yükselirken, kadınlar her seferinde daha düşük bir konumda işe başlıyorlar. Emek piyasalarının cinsiyetçi yapılanması nedeniyle kadınların çocukları olmadığı durumlarda bile yönetici pozisyonlara gelip daha yüksek ücret alması çok zor; bunlar da emeklilikteki hakları etkiliyor elbette. Yani çalışıyorken yaşanan patriyarkaya bağlı ayrımcılıklar zinciri, kadınların emeklilik aylıklarının da emeklilikteki sosyal haklarının da erkeklere göre daha düşük olması sonucunu doğuruyor.                 

Mart ayında Almanya’da yapılan bir araştırmada, erkeklerle kadınlar arasındaki cinsiyet temelli emeklilik açığın yüzde 26 civarında olduğu saptanmıştı. Fransa’da bu fark yüzde 40. Eurostat (Avrupa İstatistik Ofisi) 2020 verilerine göre, Türkiye’de bu fark yüzde 30’larda. Türkiye söz konusu olduğunda rakamlara güvenmemiz mümkün değil elbette; etrafımızdaki kadın ve erkek emekli aylıklarını şöyle bir karşılaştırdığımızda bile bu açığın çok daha fazla olduğunu görebiliyoruz. Türkiye’de emekli sendikalarının ve bağlı oldukları konfederasyonların cinsiyet temelli bu tür araştırmalar yapmamaları ne büyük bir eksiklik…

Mesela konfederasyon bünyelerinde emeklilik departmanları ve emeklilerin grup örgütlenmeleri niye yok? Bu tür yapılar, 150-200 üyeli emekli sendikalarına ve derneklere göre, emeklilere dair sorunların politikleştirilmesinde daha işlevsel olabilir.

Sendikalarda emeklilik departmanları kurulmalı

Ücretlerdeki eşitsizlik ve genel anlamdaki hak kayıpları, kadınlar daha istihdam içindeyken adım adım hayata geçiriliyor. Dolayısıyla tam zamanlı, güvenceli ve sendikalı olarak çalışan kadınlar açısından bile emeklilik meselelerinin ücretli çalışma esnasında gündeme getirilmesi, var olan eşitsizliklerin giderilmesi şart. Emekliliği de içeren toplumsal cinsiyet temelli bir sosyal haklar mücadelesi, sendikal alana dair bir mücadeledir. Sol siyasi partilerin toplumsal cinsiyet politikaları açısından da bu geçerli… Fakat çoğu zaman bu yapılar, emeklilerin ve kadın emeklilerin yaşadıklarını politika gündemine taşımak gibi ufak ayrıntılarla uğraşmak istemiyorlar.  

Mesela konfederasyon bünyelerinde emeklilik departmanları ve emeklilerin grup örgütlenmeleri niye yok? Bu tür yapılar, 150-200 üyeli emekli sendikalarına ve derneklere göre, emeklilere dair sorunların politikleştirilmesinde daha işlevsel olabilir. Ya da soldaki bütün emekli sendikaları, neden birleşip bir çatı altında toplanarak sendikal birlik oluşturmazlar? Birlik ve konfederasyonların olanakları, uzmanlık destekleri, tek tük küçük sendikalara göre daha fazladır ne de olsa.

Böylece belki emekli sendikaları da “Açız, torunumuza harçlık veremiyoruz” ya da “Bu yaşta ikinci bir işte çalışmayıp torun sevmek istiyoruz” şeklinde, kendisini başkası üzerinden tanımlayan ve cinsiyetçiliği yeniden üreten (çünkü kadınlar emekliliklerinde torun bakıyorlar) kısır sloganlarla hak arama anlayışından kurtulurlar. Ne bileyim, “Dışarıda yemek yemek, ucuz güvenli sağlık bizim de hakkımız”, “Torun bakmak değil, tatil yapmak istiyoruz” gibi gerçek taleplerini, hatta “Yaşlılık estetiği bedava olsun” gibi aşırı (!) isteklerini yansıtabilirler.

Manşet fotoğrafı: Envato Elements

Paylaş:

Benzer İçerikler

Gösterilecek içerik bulunamadı!
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!