Erkek adalet değil gerçek adalet!

Mart 2023’te, çalıştığı hastanede doktorun cinsel saldırısına maruz kalan hemşire arkadaşımızın şikayeti sonucu açılan dava 25 Ocak’ta karara bağlandı. Erkekleri aklamaya adanmış yargı tüm delilleri görmezden geldi, faile beraat verdi. Karara tepki gösteren kadınlar yargı mekanizmalarının “Kadının beyanı esastır” ilkesini tanımasını istedi.
Paylaş:
İpek Deniz
İpek Deniz
ipekkdeniz@gmail.com

Hemşire H.Z.’nin arkadaşının kaleminden dökülüyor bu sözler: “Biz özgürlüğü için bedel ödeyenlere, bu uğurda herkesi karşısına almayı göze alan H.Z. gibi kadınlara inanıyoruz. Kendi kendinize adaletçilik oynadığınız mahkeme salonlarına inanmıyoruz. Devasalaştıkta binalarınız, büyüyor acizliğiniz ve adaletsizliğiniz (Yasemin Bakır).”

Olayın meydana geldiği günün akabinde kadınların WhatsApp grubundaki mesajlaşmaları ile bir cesaret, yaşadığı cinsel saldırıyı anlatıp, yapandan hesap sorma kararı veriyor H.Z. Muhtemelen bu kadar zorlu ve yıpratıcı bir süreç olabileceğini tahmin edebiliyordu ama maruz kalmanın ve erkek adaletin ne demek olduğunu kimse bu denli iliklerine kadar hissetmemiştir. Bazı sloganlar sistemi bu kadar açık, net anlatabilir. Beş kelime ile “Erkek adalet değil, gerçek adalet!”

Erkek adalet yine şaşırtmadı, somut delillerin yetersizliği gerekçe gösterilip tecavüzcüye beraat kararı verdi. İlk duruşmada savcının, kadının sunduğu delilleri önemsememesi veya öyleymiş gibi hissettirmesi bir sonraki duruşma ile tamamen karşı bir talebe dönüştü. Mahkeme heyeti değişti ve her ne hikmetse kamuya açık olan dava, dilekçe ile daha büyük salon talep edilmesine rağmen her seferinde reddedildi.

İstanbul Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli asistan doktor S.E.’nin hemşire H.Z.’ye “cinsel saldırıdan” yargılandığı davanın üçüncü ve son duruşması 25 Ocak’taydı. Duruşmaya H.Z.’nin avukatı Feyza Altun, SES Genel Merkez Sekreteri Nursel Yücesoy, KESK Genel Merkez Kadın Sekreteri Döne Gevher, başka hastanelerden kadın arkadaşları ve dayanışma amaçlı gelen kadın örgütleri yer aldı. Mahkeme öncesi Bakırköy Adliyesi’nin önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasını SES Aksaray Kadın Sekreteri Helin Göçmen okudu. Açıklamada; İstanbul Sözleşmesinden ILO’ nun 190 sayılı sözleşmesine, 6284 sayılı yasaya sahip çıkılacağına ve kadınların hayatını hiçe sayan her durumda kadınların susmayacağına dair cümlelere geniş yer verildi.

Kadınlar işyerlerinde cinsel saldırılara karşı korunmuyor

Basın açıklamasına DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça Cupolo katıldı ve şu cümlelere yer verdi: “Kadınlar iş yerlerinde, okullarda, evlerinde, yaşadıkları her alanda gördükleri şiddeti mahkemelerde hakimler önünde tekrar kanıtlama mecburiyetinde bırakılıyorlar. Biz burada kadınlar olarak bir kez daha şunu anlatmak istiyoruz, İstanbul Sözleşmesi ile bir şekilde tartışmaya açılmaya çalışılan rıza verme meselesinin hiçbir şekilde bir erkeğin konuşabileceği, tartışabileceği bir mesele olmadığını söylüyoruz. 6284’ü tartışmaya açarak kadınları koruyan mekanizmaları tekrar ortadan kaldırmaya çalışanlara diyoruz ki, Hiranur Vakfı’ndaki 6 yaşındaki çocuğun da rızası yoktu. Bugün iş yerinde çalışmaya çalışan, kendisini var etmeye çalışan arkadaşımızın da rızası yoktu ve onların beyanı esastır” dedi.

Beraat kararı verilen dava, kadınların büyük tepkisi ile karşılandı. Bakırköy Adliyesi’nin koridorlarında “Erkek adalet değil, gerçek adalet’’, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları atıldı. SES Kadın Sekreteri Nusel Yücesoy adliye koridorlarında, artık hastanede elini kolunu sallaya sallaya gezen bir tecavüzcünün olduğunu, bugün mahkeme heyetinin başka insanları da mağdur edecek bir karara imza attığını yüksek sesle dillendirdi.

H.Z.’nin avukatı Feyza Altun ise; “Bu karar Türkiye için ve Türkiye’deki kadınlar için utanç kaynağıdır ve Türkiye’de hiçbir kadının artık güvende olmadığının mahkeme eliyle tescil edilmiş olduğu bir karardır. Ne hastanede çalışan ne adliyede çalışan ne otelde emek veren ne özel sektörde çalışan hiçbir kadının erkeklerin cinsel şiddetine karşı korunmuyor olduğunun mahkeme eliyle ispatı ve tescilidir. Zira fail kendi fiilini kabul etmesine, önce ‘bizim aramızda gönül ilişkisi vardı’ demesine, bütün bunları çürütmemize, hiçbir şekilde iş ilişkisi dışında bir ilişkileri olmadığını ispat etmemize rağmen, mahkeme, sunduğumuz tüm delillere ‘delil yetersizliği’ dedi ve beraat kararı verdi. Cinsel saldırı suçları niteliği itibariyle mağdurların özel alanlarında mağdur -maruz bırakıldıkları fiiller olduğu için bu suçlarda zaten bu tür delillerin aranmaması ve kadının beyanının esas alınması gerekirken, başka çalışanlar aynı doktorun tacizine uğradığını beyan etmesine rağmen hâlâ delil yetersizliği deniyorsa bu Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin erkeklere ‘tecavüz et, taciz et seni aklayacağım’ demesidir. Bu kararın tarafımızca kabul edilmesi mümkün değildir. Bütün itiraz yollarını kullanacağız ve bu kararın bozulması için elimizden geleni yapacağız” dedi.

Kadının beyanı esastır

Aralık Feminist Kolektiften Gülyeter Aktepe de beraat kararına tepki gösterdi: “Burada verilen beraat kararında bizim en çok dikkat çekmek istediğimiz şey şu; biz diyoruz ki ‘Erkek adalet değil gerçek adalet!’ Çünkü cinsiyetçi yargıya güvenen erkekler kendinde güç buluyorlar. Erkekler bu gücü kendinde, tam da bu yargı sistemlerinde yürütülen cinsiyetçi yargılamalarda aklanacaklarına duydukları güvenle bu işleri yapabiliyorlar. Bu fiillerin her biri suç diyoruz, evet suç diyoruz. Biz diyoruz ki; kadınlar güvenle sokaklarda yürüyemiyor. İş yerlerinde tacize maruz kalıyorlarsa ve başvuru mekanizmalarına erişmek dahi istemiyorlarsa mevcut yargı sistemi yüzündendir. Biz diyoruz ki; faili yargılayın, failin ne yaptığını yargılayın ama inatla ve ısrarla bu mahkemelerde kadının o gün ne giydiğini, kadının faille bir ilişkisi olup olmadığını, kadının o gün şunu söyleyip bunu söylemediğini, kadının o gün makarnayı salçalı yapıp yapmadığını konuşuyor. Biz diyoruz ki; hayır bunu konuşamazsınız ve şunu tekraren söylüyorum bu yargılamalarda, kadının fail erkeği tanıyıp tanımamasına bir önem atfedilmesi, bu tür yargılamalar için utanç kaynağıdır. Biz diyoruz ki; evlilik içerisinde tecavüz mümkün. Biz diyoruz ki; bu suçun işlendiğine dair ortada bir beyan var. Kadının beyanı esastır. Bu beyan doğrultusunda soruşturmalar kovuşturmalar yürütün.”

Salona alınmayan kadınlar, kapıda hemşire H.Z. ile dayanışmak için bekledi. Ceylan Akça Cupolo’ nun dediği gibi; “Kadının beyanı esastır. Her iki elimiz de bütün tacizcilerin, tecavüzcülerin ve onu koruyan siyasilerin yakasında olacak. Bu işin peşini bırakmayacağız. Arkadaşımızın yanında olmaya devam edeceğiz.” Hep beraber arkadaşımızın yanında olmaya devam edeceğiz!

Fotoğraf: Eylem Nazlıer

Paylaş:

Benzer İçerikler

Yedikule Hastanesi’nde bir hemşire, asistan hekim tarafından cinsel saldırıya maruz bırakıldı. Saldırıyı protesto eden hastane çalışanları, bu kamu kurumunda son iki yılda çok sayıda cinsel şiddet vakasının yaşandığını ancak bu vakaların üstünün örtüldüğünü, faillerin ise hastane yönetimi tarafından korunup kollandığını söylüyor.
Sağlıkta şiddet sıradan bir hal aldı. 112 Acil’de durum daha da vahim. Ama başka sorunlar da var. Kadın hemşire ve paramedikler, hasta ve yakınlarının şiddet ve tacizlerinin yanı sıra çalışma arkadaşlarının erkek egemen tutumlarına karşı da mücadele ediyorlar.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!