Ferhan Petek ferhan.petek@gmail.com
Güvenlik görevlisi Hanife Birgül çalışma hayatı boyunca erkek şiddetine göğüs germiş bir kadın. “Çalıştığım bir okulda danışma ve güvenlik işi yapıyordum. Erkek bir veli tarafından darp edildim orada. Pes edip gidebilirdim ama dimdik durdum işimin başında, boyun eğmedim” diyor
Hanife Birgül, Bursa Mudanya doğumlu, çalışkan bir kadın. 17 yıl boyunca zihinsel engelliler okulunda gönüllü annelik yapmış. Tekvando antrenörlüğü ve hakemliği deneyimi var. Şimdi ise özel bir inşaat şirketinde çay, kahve, temizlik işlerinde görevli. Ablası bu işyerinden emekli olunca onun yerine kendisi geçmiş. Henüz iki yıl olmuş burada çalışmaya başlayalı.
Aslında çok uzun bir çalışma hayatı yok Birgül’ün. Eşi 2001’de vefat ettikten sonra çocuklarına tek başına bakmak durumunda kalmış. Elindeki maaşı yettirmek için verdiği mücadeleye, erkek zorbalığına karşı vermek zorunda kaldığı mücadele de eklenmiş. Unutamadığı ve her biri kendisini biraz daha güçlendiren onlarca sorun ve sıkıntı yaşamış. Ama bu sorunları aşmanın verdiği güç ile her seferinde biraz daha fazla sarılmış hayata…
Egolarını zedeliyordum!
Birgül, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Kadın olduğum için çok fazla zorluk yaşadım. En iz bırakanlardan biri 2017’de oldu. Çalıştığım bir okulda danışma ve güvenlik işi yapıyordum. Erkek bir veli tarafından darp edildim orada. Boyum 1.58, ufak tefek bir kadınım görüntüde. Benim gibi minyon bir kadın, görevi gereği bazı kişilerin okula girmesini engelliyor. Bu aslında oldukça normal bir durum; ama erkekler tarafından çok hoş karşılanmadı. Kapıda hep tartışma olurdu. Benim gibi bir kadın tarafından engellenmek! Onların egolarını zedeliyor olacaktı ki hep sorun çıkardı kapıda. Oysa ben sadece işimi yapıyordum. Pes edip gidebilirdim, ağlayarak kaçabilirdim oradan ama yapmadım. Dimdik durdum işimin başında.
Onlar da zamanla kabullendiler durumu. Sonuçta onların çocuklarının güvenliğinden sorumluydum ve bu her şeyden önemliydi. Bu gerçeği fark etmeleri zaman aldı; ama sonunda anladılar. İkinci yılda adımı duyup benimle tanışmaya gelenler oldu hatta. Belki küçüktü ama bu bile azmin zaferiydi işte. İlk yıl durumu kabullenemeyenlerle ikinci yıldan itibaren arkadaş bile olduk. Bir erkek gibi kabalaşarak, sertleşerek değil; konuşarak, görevime sahip çıkarak başardım bunu bence.”
Kolumdan tutup savurdu
Hanife Birgül, işini yaparken fazlasıyla şiddete maruz kalmış. Hatta sonu mahkemede biten ve karşı tarafa hapis yatıran boyutlarda bir fiziksel şiddet vakası da yaşamış:
“Ders zili çalınca, görevim gereği işi olmayan hiç kimseyi içeriye, özellikle de sınıflara almıyordum. Bir veli kızını sınıfa götürmek istedi. Okul yönetiminin bunu yasakladığını, ders sırasında kimseyi içeri alamayacağımı anlattım. Daha doğrusu anlatmaya çalıştım. Kurallar belliydi ve benim işim o kuralları uygulamaktı. Ben sadece işimi yaptım. Kabadayı tavırları olan biriydi. Sorun çıkaracağı baştan belliydi aslında. Bir de okul içinde biriyle dövüşmem asla söz konusu olamazdı. İletişim kurmayı tercih ettim. Konuştum, nezaketimi bozmadan anlattım defalarca kuralları. Yanında da kızı vardı. Bir çocuğun yanında zaten ses tonuna çok dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum; ama babasının umurunda değildi ki. Bağırıp çağırıyordu. Onu engelleyemeyeceğimi haykırıp kolumdan tuttuğu gibi savurdu beni. Duvara çarptım. Kendimi toparlayıp tekrar dikildim karşısına. Evet ben tekvandocuyum; ama yine de tuttum kendimi. Bir veliye hele ki kızının yanında bir şey yapamazdım.
Ama o durmadı. Bir kez daha savurdu beni. Şimdi düşündükçe tüylerim ürperiyor hâlâ; çünkü başımı çarpıp ölebilirdim. Polisler geldi. Bana yapılan zorbalığa aynı şekilde yanıt vermek istemedim. Olay adalete teslim edilmeliydi. Öyle de yaptım. İfadeler, mahkemeler derken geçen ay ona hapis kararı çıktı. Eğer bulabildilerse şu anda hapistedir. Umuyorum ki ders almıştır ve bir daha böyle bir şey yaşatmaz kimseye. Umut tabii sadece benimki…”
‘Sabret Hanife!’
Yalnız olmadığının farkında Hanife. Kendisi gibi birçok hemcinsi her gün tacize, şiddete maruz kalıyor. Bu tür durumlar sona erene kadar ayakta kalabilmek için kendi sloganını bulmuş: “Sabret Hanife!”
“Şimdi eskiye oranla çok rahat günler yaşıyorum. Aklım, kafam rahat. Vay be diyorum arada, neler neler yaşadım. Hepsini de geride bıraktım. Kadının gücünü gösterdim karşı cinse. ‘Sabret Hanife!’ dedim kendime. Sabret ve devam et! Paraya ihtiyacım vardı, çalışmaya ihtiyacım vardı, sabretmek zorundaydım. Bırakıp gitme lüksüm yoktu. Her şeyden önce çocuklarım için ayakta kalmak zorundaydım. Onların da desteği büyük oldu bana hep. Ama sadece doğurduğum çocuklardan da bahsetmiyorum aslında. O güvenliklerini üstlendiğim öğrenciler… Her biri benim için o kadar kıymetli oldu ki. Ders aralarında oyunlar oynardım onlarla hep. Çocukla çocuk olmak ne büyük mutluluk. Canı sıkılan, sıkıntısı olan yanıma koşardı.
Okuldaki öğretmenler; beni anlayan, bana inanan veliler de arkamda oldu. Ama hepsi bir yana belki böyle sorumluluklarım olmasa yine dayanırdım. Hiçbir desteğim olmasa da arkamda, dimdik dururdum eminim! O gücü hissediyorum çünkü. Kadınım ben, baş edemeyeceğim bir şey yok. Hele ki kadınlar bir olursa o birliğin karşısında hiçbir erkek zorbalığı duramaz.”
İlk adım: Kendine güven
Hanife Birgül, işini, sorumlu olduğu öğrencileri ve velileri öyle etkilemiş, kendini öyle sevdirmiş ki o işten ayrılınca imza kampanyası bile başlatmışlar. Ailesi de bu güvenlik işlerinde hep destek olmuş ona. Erkeksi görenler de olmuş tabii işi ama onları bile zamanla sindirecek kadar güçlü olmuş hep.
Son olarak çalışan, ezilen, şiddet gören tüm hemcinslerine şunları söylüyor Birgül: “Kendiniz olun. Bir tane hayatımız var ve onu hakkını vere vere yaşamakla yükümlüyüz. Kimseye eyvallahımız yok, olmasın da. Erkeklerin zorbalıklarına yenilmeden, dimdik ayakta, kendi ayaklarımızın üstünde durmalıyız. Her şeyin ilk adımı, kendine güven. Yaşadıklarım bana bunu öğretti.”