göç

Kadınların Göç Hafızası Sergisi Tütün Deposu’nda 6 Mart-6 Nisan’da ziyarete açıldı. Bu sergide; beş göçmen kadın sanatçının sadece tabloları değil, gündeliğin göçmenlikle nasıl dağıldığının şahidi olan kişisel eşyaları da yer alıyor.
“tersine göç büyük şehirde, özgürleşme imkânlarına ulaşmış, bu imkânları bizzat inşa etmiş olan insanların, aynı ortamın bulunmadığı yerlere taşınması anlamına geliyor. bu kadınlar ve lgbti+’lar gitmek zorunda kaldıkları yerlere başka deneyimler, başka hayatlar taşıyacaklar.”
Savaş, göç, çocuk işçilik, zorla evlendirilme, boşanma, geçim sıkıntısı, aile baskısı, ırkçılık… Ve son olarak deprem… Suriyeli Rehaf’ın 22 yıllık yaşamına sığmış tüm bunlar. Şimdi Adıyaman’da bir çadır kentte kalıyor. “Bu sistem her şeyimizi aldı ama ben kararlıyım, okuyup avukat olacağım” diyor.
İğneden ipliğe her şeye yağmur gibi zam yağarken memur maaşlarına yapılan ve lütufmuş gibi sunulan yüzde 30 zam neye yeter? Kamu emekçisi kadınlar, hiçbir şeye yetmeyeceğini söylüyor. Anlattıkları, Saray rejiminin ekonomide yarattığı yıkımın, kadınların yaşamlarını nasıl altüst ettiğini ortaya koyuyor.
İpek Duben’in bütün işlerinin yer aldığı Salt Beyoğlu’nda bulunan “Ten, Beden, Ben” isimli serginin (8 Mayıs’a kadar gezilebilir) benim açımdan en dikkat çekici işi kişisel tarihimle de ilgili olan “Şerife” (1980-1981) serisi oldu. Bir desen ve on bir resimden oluşan seri, Duben’in yerel bir bağlamda göç, “öteki”ne bakış ve toplumsal cinsiyet konularını ele aldığı ilk işi olarak geçiyor.
Uşak ve Kütahya’daki maden arama şirketlerinin ekolojik yıkımına karşı eylemler de sürüyor. Bu protestolarda kadınların rolü dikkat çekiyor. Yaşamın kaynağını korumak ve yok edilişini durdurmak için mücadele eden kadınlardan biri de Funda Öz Akçura. Özellikle son yıllarda, on binlerce hektar ormanın madenlere teslim olduğunu söylüyor Akçura. Söz konusu projeler, köylere göçü dayatıyor.
İlk Türkiyeli göçmen işçilerin Almanya’ya yolculuğu üzerinden tam 60 yıl geçmiş. Alman Sendikalar Birliği (DGB) erkekler arası bir panelle konuyu tartışıyor. Biz de Hayat Dergisi’nde 1973 yılında yapılmış bir dizi söyleşiyle dönemin göçmen kadın işçilerinin yaşamına büyüteç tutan bir kadın muhabirin sözlerine kulak verelim, dedik.
Savaş ve barış cinsiyetlidir. Savaşları erkekler çıkarır ama sonuçlarından en çok kadınlar ve çocuklar etkilenir. Kadınlar için savaş, erkek şiddeti, yoksulluk, göç ve kayıplar anlamına gelir. O nedenle barış süreçlerinde kadınlar en ön saflarda yer almalılar.  
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!