Faşistler tarafından öldürülen bir sendikal örgütlenme emekçisi: Meryem Karakız

1980 yılının Adana Temmuz’unda işten çıkarken faşist kurşunlara hedef olan Meryem, bilinçli bir kadın işçiydi… Çalıştığı fabrikalara DİSK’i getirmek isterken işten atıldı. İKD çevresindendi ve işyerinde pek çok kadının dertlerine çare olmuştu. 26 yıllık kısa yaşamında anlatılmayı bekleyen pek çok deneyim biriktirmişti. Ama çok azına ulaşabiliyoruz ne yazık ki…
Paylaş:
Necla Akgökçe
Necla Akgökçe
nakgokce@gmail.com

Meryem Karakız Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Adana SASA İşyerinde 1980 yılında Temmuz ayının 24’ünde iş çıkışı, faşistler tarafından öldürüldü. Meryem ve yanındaki iş arkadaşları üyesi oldukları sendikaya gidiyordu. Onunla birlikte iki erkek işçi de yaşamını yitirdi. Meryem’e ait fotoğrafı Petrol- İş Sendikası’nda bir kadın ajandası hazırlarken taradığım sendika dergisinde görmüştüm ilk kez. Siyah beyaz bir karede kaşlarını çatmış, üzgün yüzlü kocaman gözlü bir genç kadın. …Doğum tarihi 1954 diye yazıyordu, ölüm tarihinin karşısında ise sonsuzluk işareti. Dergide hakkında pek de fazla bilgi yoktu. Zaten haber yapılmamıştı, sendika bir bildiri yayınlamıştı, öldürülen üyeleri hakkında.

Daha sonra TÜSTAV arşivinden Kadınların Sesi Dergisini tararken 61. sayının kapağında onun aynı fotoğrafına rastladım. Meryemi anlatan bir haber yapmışlardı iç sayfalarda ve haberi kapağa çekmişlerdi. Öldürüldüğünde sadece 26 yaşındaydı.

Kadınların Sesi’nden ulaşabiliyoruz

Kadınların Sesi Meryemin kendi kaleminden kısa hayat öyküsüne de yer vermişti, iyi ki vermiş. Adana’nın bir köyünde dünyaya gelen Meryem, 10 çocuklu yoksul bir ailenin kızıydı. Köyde toprakları olmadığı ve çalışacak bir yer de bulunmadığı için mecburen Adana’ya göç etmişlerdi. Hasta ve yaşlı olan babaları çalışamadığından Meryem çok istemesine rağmen okula devam edememiş, 11 yaşında yaşını büyütüp Güney Sanayi fabrikasına girmişti. İş yerinde Teksif Sendikası örgütlüydü, oradan ayrılıp DİSK’e geçmek istemişler, örgütlenme çalışmaları yaparken işten atılmışlardı. Meryem oradan ayrıldıktan sonra Tekel’e işçi olarak girmişti. Bu işyerinde çalışan arkadaşının verdiği bilgiye göre politik nedenlerle tutuklanmış, işkence görmüştü. Bel ağrıları vardı ve üç parmağını da tam oynatamıyordu. Yine bu tutuklamayla ilgili polisin tanıklığını anlatan başka bir arkadaşı, onun ser verip sır vermeyenlerden olduğunu söylüyordu.

Tekelden sonra Sümerbank Bez Fabrikasına giren Meryem, oradan da DİSK’i fabrikada örgütlemek için çalışırken atılmıştı. Öldürüldüğünde SASA’da çalışıyordu ve belirttiğim gibi Petrol-İş üyesiydi.

Petrol İş Dergisi – Temmuz 1980

Petrol-İş Sendikası ertesi gün Genel Başkan Cevdet Selvi ve Adem Yılmaz adına bir bildiri yayımlayarak, MHP destekli Demirel iktidarının işçilere saldırılarını yoğunlaştırdığını belirterek, faşizm karşısında susmayacaklarını durmayacaklarını, faşist güçlere işçi sınıfının gereken dersi vereceklerini belirtiyordu. Siyah zemin üzerine basılan, Anıları yaşıyor, isimli bir bildiri de Petrol-İş Dergisi’nin Temmuz 1980 tarihinde basılan 49. sayıda yer alıyordu. Derginin kapağı sendikanın XVII. Genel Kurluydu.

İlerici kadın hareketinin içindeydi

Kadınların Sesi Dergisi haber yaparken Meryem’in kız kardeşi, Meryem’le birlikte çalışan kadın erkek işçilerle de görüşerek, arkadaşlıklarını, hakkında ne düşündüklerini, birlikte neler yaşadıklarını sormuştu. Çok iyi yapılan bir kadın gazeteciliği sayesinde yıllar sonra Meryem’in hikayesini merak eden bizlere de bilgi aktarılıyordu. Kardeşi Yeter Karakız, ölümündün bir yıl önce gece vardiyasından eve dönerken faşistlerle karşılaştıklarını, faşistlerin ablasını “sen devrimcilere yardım ediyormuşsun” diye tehdit ettiklerinde “ hayır yardım etmiyorum. Ben kendim devrimciyim vuracaksanız vurun” dediğini anlatıyor.

Arkadaşları onun işyerinde herkesin özellikle de kadınların sorunlarıyla ilgilendiğini, çok dayanışmacı bir kadın olduğunu dile getiriyor. SASA’da işyeri arkadaşlarından Gülay Tuncay, hamile kadınların dertleriyle ilgilendiğini onları dinlenmeye göndererek kendisinin yerlerine çalıştığını anlatıyor.

Kadın dayanışmasına inanan çelik gibi derler ya öyle bir kadınla karşı karşıyayız… Elbette arkada politik bir güç var; Meryem İKD ile ilişkili. Kendi de ifade ediyor. Kadınların Sesi Dergisi haberinde konuşanlardan SASA işçisi Aşur Özaydın, onun erkeklerden çok daha aktif bir biçimde çalıştığını mücadeleci bir kadın olduğunu vurguluyor “Meryem’in SASA’da olsun onun dışında olsun ilerici kadın hareketinin gelişmesinde değeri ölçülmeyecek katkısı olmuştur” diyordu.

Şiir de yazıyordu

Dergi Meryem Karakız’ın 1976 yılında SASA işyerinde yazdığı şiirine de yer vermiş, ona ayırdığı sayfalarda…

Fabrika köşesi

İnsanlar gördüm fabrika köşesinde.

Üstü başı paslı

İnsanlar gördüm pis kokan

Ve insanlar gördüm

Yürekleri ak ak

Dalgalar misali

“Beni annem fabrikada doğurdu”

diyordu biri

Öbürünün gözleri iplik mavisi

 Elinde bir tutum iplik

Dizine serilmiş iplik

“Geçim derdi” derdi

“Koca dağ gibi yüklenmiş omuzlarıma”

Kiminin fabrika dolusu para geçer düşünden

Yeni urbalar alır çocuklarına

Sinemaya da götürür

İnsanlar gördüm burada

Ümitleri ipliğe dolanmış

İnsanlar gördüm ümitleri ip ucunda

Çırpınıp duran

Ve insanlar gördüm

Fabrikaya terinden iplik katan

Bizde üretim şiirleri azdır. 22 yaşında bir iplik fabrikasında çalışan Meryem, şiiri ile fabrika içi işçi yaşamlarının ve döneminin üretim ilişkilerinin bir özetini vermiş adeta. Çocuğuna giysi almak onu daha iyi yaşatmak isteyen, evin geçimini sırtlayan- kendisi gibi- genç yaşlı kadınlar onların çalışma şartları ve özlemleri… Fabrikalar, patronlar büyüyüp semirirken, ümitleri ip ucunda kaybolup gidenlerin hikayesini şiirine dökmüştü o kısacık yaşamında. Başka şiirleri var mı? Şiir yazmaya meraklı bir kadının muhtemelen kıyıda köşede kalmış, birkaç şiiri daha vardır. Ama biz Meryem’in hayatı konusunda çok az şey biliyoruz. Kadınların Sesi Dergisi, öldürülmesinden sonra onunla ilgili bir haber yapamasaydı, bu kısa bilgileri de elde edemeyecektik.

Ve onun yaşamı Petrol-İş dergisinin Elazığ Genel Kurulu’ndan sonra sayfalarına layık gördüğü Anıları Yaşıyor isimli, siyah zeminde verilen SASA’da öldürülen üç sendika üyesinin fotoğrafı arasında kaybolup gidecekti. Bu kısa yaşamın ayrıntıları olaya tanıklık edenlerin hepsi ölüp gitmeden, bir sendikacı kadının biyografisi olarak ele alınıp, yazılmalı. Sendikaların üye sayılarını artırıp, büyük sendika haline gelmelerini sağlayan gerçek kahramanların hikayeleriyle sendika tarihleri de kapsamı genişleyerek bütünlüklü bir anlatı haline gelecek. Boşuna biraz tarih teorisi, biraz feminist tarih yazıcılığı ve artık lütfen biraz da aşağıdan tarih demiyoruz. 

Paylaş:

Benzer İçerikler

15-16 Haziran Direnişi’nin 52’nci yılında, tanıklıklardan iz sürüp kadın işçilerin yanında alıyoruz soluğu. Bazıları en önde polisle çatışıyor, bazıları tankların üzerinde ölüme meydan okuyor. Bazıları ise işyeri temsilcisi, binlerce işçiyi yönlendiriyor. Mücadelelerine saygıyla…
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!