İpek Deniz ipekkdeniz@gmail.com
Fatma Demirel KHK ile ihraç edilen sağlık emekçisi bir kadın, devrimci olduğu söylenen bir erkek tarafından canından bezdirildi. Yapayalnızdı. Garibe Gezer cezaevinde cinsel saldırıya şiddete uğradı. Tüm şikayetleri sonuçsuz kaldı. KESK Kadın Meclisi bir açıklama yaparak, sorumlular cezalandırılıncaya kadar mücadele edeceklerini söyledi. Esasında bu mücadele hepimizin…
Fatma Demirel Diyarbakır Çocuk Hastanesi’nde çalışırken KHK’yle görevinden ihraç edilen sağlık emekçisi bir kadın. Fatma sadece KHK ile ihraç edilerek devlet şiddetine maruz kalan bir kadın değil, uzun zamandır sistematik olarak erkek şiddetine de maruz kalıyordu. Basında ilk intihar diye yer aldı haberi. Ama olayın netlik kazanmayan yerleri çok fazlaydı ve bunlar hızlıca açığa çıktı. Twitter’da bir arkadaşının paylaşımı dikkat çekiyor ilk gün. Daha sonra ardı arkası kesilmiyor paylaşımların. Yakın şahidi olan başka bir arkadaşı bütün mevzuyu detaylı anlatmış, hatta ses kaydı ve yazışmaları da paylaşmış yazısında. Mihemed Rohani isimli şahıs hem şiddet uygulamış, hem de Fatma’yı korucu akrabaları ile tehdit etmiş.
Fatma’nın şiirler paylaştığı kızının da adı geçiyor maalesef bu şiddet döngüsünde, kızı da kendini devrimci diye tanıtan bu adam tarafından tacize uğruyor. Fatma suç duyurusunda bulunmuş ve eski erkek arkadaşı iki gün gözaltında kalmış, sonra bırakılmış. Şiddet ve taciz beyanı sadece iki gün gözaltında kalmasına yetmiş. Tehdit, şantaj, kızı ile korkutma ölüm tehdidi de yazılmış Fatma Demirel’in klavyesinden.
Çocuk hastanesinde hemşire olarak ne kadar özveri ile çalışdığı sadece tahmin edilebilir. Fatma hemşire bütün bu fedakârlıklar karşısında Diyarbakırlı olmak gibi bir suçu da işlemiş olmalı ki, hukuksuz bir şekilde görevinden bir gecede ihraç edilmiş. Kendi tırnakları ile kazandığı işi bir gece de elinden alınmış. Ekmeği ile sınanmış bir çocuğu ile beraber.
Zorbalık karşısında yalnız bir kadın
Duygu dalgalanmaları olduğu özellikle yer almış paylaşımlarda, bu durumdaki kadınların çok korunaksız olduğu, kadın örgütlerinin de durumu pek fark etmediği çok açık. Psikolojik sıkıntı yaşayan her insanın toplumda yediği damgalanma, dışlanma, tahammülsüzlük Fatma için kadın olmaktan kaynaklı çifte şiddet anlamına gelmiş. Bu kadar zorluk, zorbalık karşısında duygu dalgalanmalarından daha anlaşılır ne olabilir ki, diye sorasım geliyor. Sendika dahil, birçok kadın kurumu ile irtibat kurmuş, ama yalnız bırakıldığını söylüyor. Tek tek kurum adı da verdiği yazışmaları paylaşıldı sosyal medyada.
Bu denli ifşa edilmiş bir adamın bazı kurumlar içinde yıllardır barınması, intihar gibi hayattan koparan bir mevzudan sonra tartışmaların başlamış olması çok düşündürücü. Bizler mücadele alanlarında ailenin sadece anne, baba, çocuklardan oluşmayan kurumlar olduğunu çok net gördük. Bu aile bir parti de olabilir bir sendika da … Tabii ki ailemiz diye gördüğümüz tüm bu kurumlar erkek egemen mekanizmalarla çevrili ve erkeklerin çıkarlarına hizmet eden tarzda işliyor. Kadın olmak muhalif gruplarda da sistemin beslediği yerlerde de farklılık göstermiyor. Kol kırılıp yen içinde kalmadı işte. Fatma hayatını kaybetti, ardında bir kız çocuğu bırakarak, kim bilir nasıl yaralarla. Korunmaya çalışılan bu büyük aileler bizim hapishanelerimiz, mezarlarımız olmaya başlamadı mı sizce?
Cezaevinde cinsel saldırı
Diğer bir şüpheli intihar haberi de Kandıra cezaevinden geldi; Garibe Gezer. Kaldığı cezaevinde sistematik işkence ve cinsel saldırıya uğradığı defalarca gündeme getirilmiş, konu meclise de taşınmıştı. Ölüm haberinden 15 gün önce de intihar girişimi olmuş, avukatları tecavüz ve işkenceye uğradığı için girişimde bulunduğunu söylemişler. Kendisinin de bizzat müracaat ettiği merciler vardı, ayrıca mecliste de Garibe Gezer ile ilgili 22 önerge verilmiş. Ancak kulaklar kapalı, gözler kördü yine, bedeni üzerinden yapılan bunca zulüm, üstüne şaibeli bir ölüm! Avukatları tecrit dedikleri odada intiharın imkansız olduğunu söylüyorlar. Avukatlar olmadan apar topar yapılan otopsi bu şüpheleri kuvvetlendiriyor. Garibe Gezer’in yaşadıkları; cezaevinde yaşadıklarından, cenazesinin alınması ve kamyon arkasındaki görüntüsüne kadar korkunç bir şiddet sarmalı.
KESK İstanbul Kadın Meclisi 17 Aralık Perşembe günü sağlık emekçisi, Fatma Demirel ve şüpheli şekilde tutuklu bulunduğu cezaevinde ölü bulunan Garibe Gezer’le ilgili Eğitim Sen 3 No’lu Şube’de bir açıklama yaptı. Açıklamayı KESK İstanbul Kadın Meclisi adına Eğitim- Sen 7 No’lu Şube Kadın Sekreteri Gamze Yıldırım okudu. Gamze basın metnine “Bu hafta arka arkaya duyduğumuz iki kadın intihar haberi hangimizin dört duvar arasında tutsak, hangimizin hayatının suni duvarlar ile tutsaklığa dönüştürüldüğü tartışmasını yine önümüze sermiştir. Biz kadınların mücadeleyle görünür kılmaya çalıştığı erkek aklı ve onun yaşamlarımızın her alanına sirayet eden kuşatmasıyla maruz kaldığımız şiddet ve saldırıların sonucu intihar sözcüğü ile açıklanamaz ve kabul edilemez” dedi.
Tacize, tecavüze, istismara, kadın katliamlarına, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemlerine, cezaevlerinde yapılan çıplak aramaya, işkencelere, yoksulluğa, güvencesiz çalışmaya, mobbinge karşı sokaklarda, meydanlarda, her alanda mücadeleye devam edeceklerini sözlerine ekleyen Yıldırım, sorumluların bulunup hesap vermesi için sürecin takipçisi olacaklarını da belirtti.
Aslında basın toplantısı yapılan o küçük alanda bile hüzün ve suçluluk duyguları hâkimdi. Ellerinin ulaşamadığı kadınlara, güçlerinin, olanaklarının yetmediği, o kadar ciddi saldırılar karşısında yorgun düşen kadınların hüznü. Bu ülkede kadın mücadelesi derin yaralar alarak sürdürülmeye çalışılıyor. Kayyumların eliyle kadın merkezlerinin, derneklerin, sığınma evlerinin kapatılması, KHK’ler ile emek mücadelesi veren kadınların örgütlenmesine dönük yapılan saldırılar, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması gibi girişimler kadınları sindirmeye ve mutlak itaate zorlayan politikaların en somut göstergeleri olmuştur, makbul kadınlar yaratma politikaları! Bunca zorbalık, hak ihlalleri karşısında dayanışma, dostluk ve belki savunduğumuz çoğu duygudan uzaklaşarak mücadele etmenin, bir yerlerde eksik bırakılan bir şeyler olduğunun acı sonuçları Fatma ve Garibe’nin ölümü.
Kol kola girmeden, gözümüzün önündekini görmeden, görmezden gelmeden büyütülmeli kadın dayanışması, ses çıkaranların gürültüsü olarak! Kadın cinayetleri birçok çatışmanın, gruplaşmanın, partinin ya da ne isterseniz onu söyleyin, hepsinden başka, hepsinin üzerinde bir mevzu, yani muhafazakarlığın kadın mücadelesine bir hayrı yok, olamaz da. Faydası olmadığı gibi hayatlarımızı da daraltan ve daha çok şiddet sarmalının içine itilmekten başka işe yaramıyor. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz olmasın!