İsviçre’de kadınlar, 2019 yılından bu yana (pandemi nedeniyle 2020 yılı hariç) her 14 Haziran’da greve çıkıyor. Ülke çapında eylemler yapıyor. Taleplerini sıralıyor.
İsviçre’de kadın grevinin geçmişi, 14 Haziran 1991 tarihine dayanıyor. Çünkü İsviçre’de kadınlar, oy hakkına ancak 1971 yılında kavuşuyor; ancak 26 kantondan oluşan ülkenin tüm kantolarında bu hakka erişilmiyor. Muhafazakârların sayısının yüksek olduğu sekiz kantonda yaşayan kadınlar, oy hakkına ancak 20 yıl sonra, 1991’de mahkeme kararıyla kavuşabiliyor. İsviçre’de kadın-erkek eşitliği ise ancak 1981’de anayasaya girebiliyor. Bu durum teorik bir eşitlik olarak kalınca, 14 Haziran 1991’de kadınlar eşitlik için greve gidiyor.
Aradan geçen 28 yıl boyunca eşitlik konusunda bir arpa boyu yol alınamayınca kadınlar, eşitsizlikte ısrar eden erkeklere, sermayeye ve siyasete karşı 14 Haziran 2019’da yeniden kadın grevi hareketini başlatıyor.
İsviçreli kadınlar neden greve gidiyor?
Dünyanın en zengin ülkelerinden olan İsviçre’de, kadınlar ücretli alanda erkeklerden yüzde 20 oranında düşük ücret alıyor. Ücretleri belirleyen bu cinsiyetçi ayrımcılık, emeklilik yıllarında da kadınların erkeklerden daha yoksul yaşamasına neden oluyor. Ayrıca İsviçre’de kadınların emeklilik yaşı 64’ten 65’e yükseltildi.
İsviçre’de ev işleri ve eviçi bakım emeği, kadınların omuzlarına yüklenmiş durumda. Kadınlar, çocuk bakımı başta olmak üzere eviçi işlerde erkeklerin de eşit şekilde sorumluluk almasını istiyor. Ücretli çalışma yaşamının, eviçi işler ve bakım emeği göz önüne alınarak, kadın-erkek ayrımcılığından uzak, ebeveynlik koşullarına göre düzenlenmesini talep ediyorlar. Okul öncesi çocuk yuvası sayısının artırılması talebi de kadın grevinin ana başlıkları arasında yer alıyor.
Feminist grev
Bu yıl, önceki yılların aksine grevin adı kadınlar grevi değil, feminist grev olarak değiştirilmiş. Bu da kadınların, kendilerini yıllardır duymazdan gelen kulaklara karşı feminist mücadelede karar kıldıklarını gösteriyor. Muhafazakâr ülkeler arasında yer alan İsviçre’de feminist politikanın kadınlar ve toplum üzerinde ne tür etkilere neden olacağını hep beraber göreceğiz. Bu açıdan bakıldığında genç kadınların greve yoğun katılımları umut verici.
Feminist grevin kimi sloganları da bu adın hakkını teslim etmekte. Eylemde yer alan sloganlardan biri feminizmin enternasyonalist özelliğini öne çıkartan “Feminismus ist Grenzenlos!” yani “Feminizm sınırsızdır!” Diğeri erkeklere, devlete ve muhafazakâr topluma karşı söylenen “Eşitlik istiyoruz, fikrinizi değil!” sloganı… “Bugün grev yarın devrim…” 2019 yılından beri altı ısrarla çizilen “Daha çok zaman ve saygı istiyoruz” talebi… Bu, hem ücretli alanda çalışma saatlerinin düşürülmesi hem de evde erkeklerin daha çok ve aktif şekilde ev işlerine, çocuk bakımına katılması anlamına geliyor. Erkeklerin ve patronların kadınlardan çaldıkları zamanın bir kısmını onlardan geri almak, önemli bir kazanım olacak. Aynı şekilde ücretli ve ücretsiz alanda “kadın işi” olarak tanımlanan ve aşağılanan işlerden erkeklerin de sorumlu olmasını sağlamak, kadın emeğinin değersizleştirilmesinin önüne geçilmesini sağlayacak.
Dünden bugüne kadın mücadelesinde süreklilik
14 Haziran 1991’deki kadın grevinin fikir sahibi ve eylemcisi Christiane Brunner’ın kadınların eşitlik mücadelesinde devamlılığın önemini aktaran “Hareketin devam ediyor olması iyi bir şey. Eğer durursak geriye gideriz” cümlesi, dünden bugüne, bugünden yarına mücadeleyi akıtmamızın vazgeçilmezliğini özetler nitelikte.
Göçmen kadınlardan sağlıkçı kadınlara, emekli kadınlardan ücretli çalışan kadınlara, öğrencilerden ev kadınlarına dek çok çeşitli kesimlerden kadın greve katılmış. Ülkede 50 ayrı noktada eylemlilikler olmuş. Gün boyu devam eden eylemler farklı saatlerde, farklı eylemler halinde sürmüş. Feminist grevin ana eylemi olan yürüyüş ve miting ise eşzamanlı olarak 50 noktada saat 17.30’da başlamış.
Hem İsviçre feminist grevinde hem ülkemizdeki feminist mücadelede hem de genel olarak dünyadaki feminist mücadelede kadın emeği, nihayet ücretli kadın emeği ve eviçi ücretsiz kadın emeği mücadelesinin ayrı ayrı yürütülmesi aşamalarını geride bırakarak, ikisini buluşturma noktasına ulaştı.
Bundan sonra ülkemizdeki eşitlik mücadelesinin de en önemli ayağını ücretli/ücretsiz kadın emeğinin kurtuluşu için üretilecek politikalar oluşturacak. Feminist hareket, teorik ve politik olarak kapitalizm ve patriyarkaya karşı kadın emeğinin nasıl kurtulacağı konusunda daha çok zaman ve daha çok çaba harcamakla yükümlü.
Fotoğraflar: UNIA Sendikası