Fetihtepe’de dönüşüm kadınları alanlarından etti, güvenlik sorununu artırdı

Fetihtepe’deki kentsel dönüşüm sürecinde yaşananlardan en çok etkilenen kadınlar oldu. Elektrik, su ve doğal gazın kesildiği evlerde kadınların yükü iyice arttı. Kadınlar; kuyulardan su çekerek mum ışığında bulaşık yıkıyor, küçük çocuklarının bakımlarını üstleniyor, buldukları küçük tüplerle yemek pişiriyor.
Paylaş:
Öznur Kaya
Öznur Kaya
oznurr.kayaa@gmail.com

İstanbul Beyoğlu’na bağlı Okmeydanı Fetihtepe Mahallesi’nde yaklaşık 1,5 yıl önce başlayan kentsel dönüşüm; 7 Haziran günü itibariyle yurttaşların elektrik, su ve doğal gazlarının kesildiği, evlerinden zorla çıkarıldıkları bir zulme dönüştü.

7 Haziran’dan bu yana devam eden süreçte özellikle çalışan ve çocuklu kadınlar mağdur oldu. Elektriksiz, susuz, doğal gazsız evlerde gündüz işe gidip akşam çocuk bakımı ve ev işleriyle uğraşan kadınlar, bir araya geldikleri alanları da mahallenin taş yığınına dönmesi sonucu yitirmiş oldu.

‘Kirli çamaşırları eltime götürüyorum’

Uzun yıllardır Fetihtepe’de yaşayan Ayşe*, yaşadıklarını ‘zulüm’ olarak nitelendiriyor. Kentsel dönüşüm için onay imzası vermeyerek sonuna kadar direneceğini söyleyen Ayşe, şöyle konuşuyor:

“Biz imza atmadık, sonuna kadar direneceğiz. Bir aydan fazla süredir elektriğimiz, suyumuz yok. Bundan 70-80 sene önce nasıl susuz elektriksiz yaşıyorsak o döneme döndük. Mahallede bir kuyu var, suyu oradan çekiyoruz. Şu an yaz olduğu için geç saatlere kadar sokakta oturuyoruz ama kışın ne yapacağız? Evlere girdiğimizde mum ışığıyla idare etmeye çalışıyoruz. Bulaşık var, yemek var. Kira yardımı olarak tapusu olanlara sadece bin 950 lira veriyorlar. Bu neye yeter? Artık yetkililer de buraya uğramıyor.”

Ayşe ile uzun yıllardır kapı komşuluğu eden Fatma ise yaşadıklarını, “Çamaşırımı buradan taşınan eltime götürüyorum. 2-3 günde bir kızımla oraya gidip banyo yapıyoruz. Buradan banyo yapabilmek için Gaziosmanpaşa’ya, Fatih’e gidiyoruz. 650 metrekarelik arsama karşılık olarak 1 daire veriyorlar. Bu hak mı reva mı? Biz ne yapacağız?” sözleriyle anlatıyor.

Kadınlar tedirgin

Evlerdeki elektriğin yanı sıra trafo bağlantılarının kesildiği mahallede neredeyse hiçbir sokakta ışık yanmıyor. Karanlık sokaklarda kadınlara yönelik şiddet ve taciz riski artıyor. İşlerinden evlerine geç saatte dönmek zorunda olan kadınlar oldukça tedirgin.

Fabrikada çalışarak emekli olan ve emekli maaşıyla geçinmeye çalışan Sevda da mahallede yaşayan kadınların güvenlik sorununa dikkat çekiyor: “Yan apartmanımın kapısı penceresi indirildi. Oraya birisi saklansa birine zarar verse bunun hesabını kim verecek? Kadınlar olarak tedirginiz.”

Yaşadıkları ekonomik sıkıntılara da değinen Sevda, şunları söylüyor:

“2 sene pandemi yaşadık. İnsanlar zaten işlerinden oldu, borç batağına düştü. Her şeyin fiyatı tavan yaptı. En düşük kira 7-8 bin lira. Ne yaptıysam gücüm yetmedi. Çocuklarım pandemiden ötürü çalışamadı. Biz kredi çekerek çocuklarımızın borcunu ödemeye çalıştık haciz gelmesin diye. Biz de borç batağına battık.”

‘İBB’den gelen yardımları engellediler’

“Ben aldığım maaşla kiraya mı çıkayım, geçimimi mi sağlayayım, borcumu mu ödeyeyim? Ben şu anda borç batağındaysam kirada nasıl yaşarım?” diye soran Sevda, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi bize su ve ekmek arası yardımı yapıyordu. Onu da engellediler. Biz bu ülkenin insanıyız. Akşamları örgütlenip yürüyüş yapıyoruz. Gücümüz yettiğince direneceğiz.”

 ‘İnsanlar banyo yapmaya Sarıyer’e gidiyor’

Samsun’dan Fetihtepe’ye 58 sene önce yerleşen Emine Uluışık, mahalleye yüzlerce polisin yığıldığını, hakkını arayan insanların zulme uğradığını söylüyor.

Çocuklarının taşıdığı sularla ihtiyaçlarını karşılayan Uluışık, “Banyo yapmak için akrabalara, tanıdıklara gidiyoruz. Buradan insanlar Sarıyer’e gitmek zorunda kalıyor. Bir buçuk aydır mahallede elektrik yok. Bize ‘2 seneye evleriniz teslim edilecek’ deniyor. Burayı düzene sokmak çok daha fazla sürer. O süre içinde ne yapacağız? Nereye gideceğiz? Çocuklarım kendine mi, bana mı, çocuklarına mı bakacak?” diye konuşuyor.

Hasta insanlar mağdur

Kızının eşinin idrar yollarıyla ilgili bir hastalığının olduğunu ve bakımı için elektrik gerektiğini söyleyen Uluışık, bu nedenle çok mağdur olduklarını anlatıyor. Uluışık, son olarak şunları söylüyor:

“Taşınsak nereye gideceğiz? Bugün en kötü evin kirası 7-8 bin lira. Bu parayı çocuklarım da karşılayamaz. Dairelerimizi borçlandırarak ve küçük veriyorlar. 105 metrekarelik evlere 65 metrekare ev veriyorlar. Hem dairemizi küçültüyorlar hem bizi borçlandırıyorlar. Belediye taleplerimize yanaşmıyor. Kentsel dönüşüme onay vermeyenleri zorla çıkaracaklarını söylüyorlar. Buraya dünyanın polisini yığdılar. Bizim polisle ne işimiz olur?”

Paylaş:

Benzer İçerikler

25 Kasım’da kadınlar erkek ve devlet şiddetini protesto etmek ve mücadeleyi birleştirmek için sokaklardaydı. Kadınlar eylemlerde “Filistin’deki soykırıma karşı İsrail’le ticarete son” çağrısı da yaptılar. 25 Kasım sendikaların da gündemindeydi.
Hatay Deprem Dayanışması’ndan Canan Yüce anlatıyor: “Devletin afetlerde kadınlara, kadınların sorunlarına ilişkin hiçbir özel önlemi ve politikası yoktu. Kadınları yok sayan politikalarını deprem sürecinde de sürdürdüler. Yine kadını aile içine hapsettiler ve ‘Aslolan aile’ dediler.”
EŞİK’in raporuna göre, depremi böyle büyük bir afete çeviren doğa değil; erkek egemen, ayrımcı, rantçı, tekçi, reisçi devlet anlayışı. Raporda, 18 yaş üstü tüm kadınlara özel nakdi destek verilmesi, kreş ve bakım merkezlerinin açılması, erkek şiddetine karşı koruma mekanizmalarının acilen oluşturulması talep ediliyor.
Hatay Samandağ’daki kadınlara Mor Tır’ın getirdiği malzemeleri dağıtan feministler, izlenimlerini aktardı. Kadınların yaslarını bile yaşayamadığı ve yine yalnız bırakılmaktan korktuğunu anlatan feministler, dayanışmayı akut ihtiyaçların da ötesine taşıyarak sürdürülebilir kılmanın önemine dikkat çekti.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!