Fetihtepe’deki dönüşümün en altında kadınlar kaldı!

Geçen hafta başı, 30 yaşındaki Damla Aydın'ın sokağına bir sürü adam doluştuğunda saat öğleni geçmişti. Bir karanlık el gelip, su saatini söktü. Bir diğeri elektriğin kablolarıyla oynayıp, evi karanlıkta bıraktı! Artık 3 küçük çocuğa yemek yapacak tek bir bardak su dahi yoktu evde. Bu genç kadına "dönüşüm"ün hediyesi, susuzluk ve karanlık olmuştu.
Paylaş:
Ayla Önder
Ayla Önder
onderayla@gmail.com

İstanbul’un çoğu semtinde “kentsel dönüşüm” gündemde. Halkın daha sağlam evlerde yaşayacağı vaadiyle yeni mahalle planları çiziliyor. Trilyonlarca bütçeler söz konusu ve bu birçok kesimin iştahını kabartıyor.

Bu kez “dönüşüm”, bir başka mahalleye şekil vermeye hazırlanıyor. Beyoğlu Okmeydanı’na bağlı Fetihtepe Mahallesi halkı, son dönemde yaşanan pahalılıkla birlikte gelen yoksulluğun ve yaygın işsizliğin sıkıntılarıyla boğuşuyordu bugüne kadar. Sonra yeni bir derdin daha içinde buldular kendilerini. Her şey yıkılacak, yerine yeni binalar dikilecekti. Bunun adı “kentsel dönüşüm”dü. Yoksulluğu ortadan kaldırma olasılığı olarak tasvir edildi bu yıkıp yeniden inşa etme politikası! 

Bir karanlık el gelip su saatini söktü! 

Geçen hafta başı, 30 yaşındaki Damla Aydın’ın sokağına bir sürü adam doluştuğunda saat öğleni geçmişti.  Bir karanlık el gelip, su saatini söktü. Bir diğeri elektriğin kablolarıyla oynayıp, evi karanlıkta bıraktı! Artık 3 küçük çocuğa yemek yapacak tek bir bardak su dahi yoktu evde. Bu genç kadına “dönüşüm”ün hediyesi,  susuzluk ve karanlık olmuştu.

AKP’li Beyoğlu Belediyesi ekipleri, resmi arabalarına binip mahalleyi terk ettiklerinde güneş batmıştı. Çaresiz ve ne yapacağını bilemeyen Damla’nın içine yerleşen tek duygu ise öfkeydi.

30 senedir yaşadığı semtte, bir önceki belediye başkanı Ahmet Misbah Demircan başlatmış bu konuyu. “Bize hep ‘müjde’ gibi anlattılar bu olayı. ‘Evinize ev, dairenize daire vereceğiz’ dediler. Sonra seçimler geldi, durduruldu bu konu. 2 yıl önce tekrar başladı. Yeni Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız tekrar gündeme getirdi” diyor.

‘Bizi kandırdılar’

Fakat yaşananlardan sorumlu olan Beyoğlu Belediyesi yetkilileri, kendilerine soru sorulmasını engellemek için “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı TOKİ yapacak inşaatları. Bu iş Beyoğlu Belediyesi’nden çıktı” şeklinde bir bilgilendirme yapmış. Bu şekilde bir söylenti yayılarak bilgi kirliliği yaratılmış. Damla şöyle ifade ediyor: “Aslında insanları bu şekilde aldattılar! Hatta bazı kişilere imza attırdılar. ‘TOKİ aldı buraları’ dediler. Bizim bir dayanışma derneğimiz var. Derneğimizin başkanı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ulaştı ve sordu. Bakanlık da, ‘Bizim orda böyle bir ofisimiz yok’ demiş. Yani bizi kandırdılar! İmza çoğunluğu sağlanamadan kimseye evinden çık diyemezler. Ama bunlar suyumuzu elektriğimizi kesecek kadar ileri gittiler.” 

Kadınlar en önde

Damla Aydın’dan ilk başından itibaren neler yaşandığını anlatmasını istiyoruz. Geriye dönüp şu bilgileri paylaşıyor:

“Önce mahallemizde bir Kentsel Dönüşüm Ofisi kurdular. İnsanları oraya imza atmaya çağırdılar. Ofisteki müdürler, Beyoğlu Belediyesi Encümen Meclis üyeleri ve avukatlardı. Hafta sonları tuhaf olaylar yaşamaya başladık. İnsanların tatil gününde takım elbiseli adamlar mahallede kapı kapı gezip, ‘Evlerinizi boşaltın, yoksa dozerlerle gireceğiz’ dediler. Bir mahalle sakinimiz itiraz edip kapısından kovunca silah çektiler. Ve araştırdık kim olduğunu. O kişi belediyede görevliymiş!

Polis çağırdık, gelmedi. Daha sonra bu girişimleri başarısız olunca zabıtalar girdi devreye. Onlar da işyerlerini kapı kapı gezdi. ‘Artık burada faaliyet gösteremezsiniz. Yakında yıkımlar başlayacak’ gibi gerekçelerle insanların ekmek teknesinin kapısına mühür taktılar. Kadınlar en önde olmak üzere halk onları da kovaladı. En son olarak da tehdit edildik. ‘Elektriğimizi, suyunuzu keseceğiz’ dediler.”

İnsanca yaşama hakkı

Sonuç olarak birçok Çevik Kuvvet otobüsü mahalleye gönderilmiş. Çevik Kuvvet bütün mahalleyi sarınca,  belediye ekipleri kapıları kırarak evlere girip su saatlerini sökmüşler. Karşı çıkanlara kelepçe takmışlar. Bir kadın sesini alçaltarak, hüzünlü bir tonda gördüğü olayı aktarıyor: “Evin bahçesine girip su saatini sökünce 15 yaşındaki bir çocuk isyan etti. Ters kelepçe takıp götürdüler!”

Damla anlatıyor: “Biz kendi yağımızda iyi kötü kavrulan insanlardık. Bu zamlar, pahalılık belimizi bükmüştü ama bir şekilde idare ediyorduk. Bir evimiz var o kadar. Ben nasıl başka eve çıkabilirim bu pahalılıkta! 3 küçük çocukla nereye gidebilirim ki? Kiralar 5-6 bin liradan başlıyor. Küçük bir bebeğim ve ilkokul çağında iki kızım var. Hafta sonları onların banyosunu yaptırmam lazım. Ama sularımız ve elektriklerimiz kesik! Tuvalet hijyeni ne olacak?

İnsan gibi yaşama hakkımızı elimizden alıyorlar. Bugün insanlar çocuklarını Cemal Kamacı Spor Kompleksi’ne götürdüler yıkamak için. Bakın, burası Türkiye. Ve 2022 senesindeyiz. Düştüğümüz durum budur!”

Mülteci gibiyiz

Göknur Kartal da 37 yaşında bir mahalle sakini. O da evlerine gelip, elektriklerini kesmeye yeltenenlerin karşısına kocaman bir cihazla çıktı. Tak diye önlerine koydu. “Kesemezsiniz” dedi. “Eğer o şalteri indirirseniz kayınvalidem ölür!”

Kayınvalidesi astım hastası. Ve bu cihaz olmadan nefes alamıyor. Cihazın çalışıp hastaya hava vermesi için de elektrik gerekiyor. Astım hastası teyzenin gelini, “Gidecek hiçbir yerimi yok” diye ekliyor, “Biliyor musunuz, biz kendi ülkemizde mülteci muamelesi görüyoruz. İçinde yaşadığımız evimizden kovuluyoruz. ‘Çıkın’ diyorlar ama bize verdikleri 1500 TL kira yardımı ile nerede ev kiralayabiliriz?”

‘Labirentte gibiyim’

Kendini bir labirentin içinde hissettiğini söylüyor Göknur. Ama yine de kendisine yapılanları protesto ediyor, her gece elinde tencere ve tavalarla kendilerini evlerinden çıkarmak isteyenlere karşı bir duruş sergiliyor. Fetihtepe’de kentsel dönüşüm adı altında evlerinden çıkarılmak istenen mahalle halkı tencere-tavalarla her gece yapıyor bu yürüyüşü. Onlarca kadın, mutfak gereçleri ellerinde sokağa çıkıp belli bir yerde toplanıyor.

Göknur’a boş tencerenin anlamını sorduğumuzda, “Açık değil mi?” diyor, “İnsanlar açlıktan ölüyor demek istiyoruz. Yaşam hakkımızı elimizden almak isteyenlere ‘Buradayız, varız’ diyoruz!”

Fotoğraf: CHP Beyoğlu Gençlik Kolları

Paylaş:

Benzer İçerikler

Kimi birkaç günlük yemeğini yapıp kimi eşi ile kavga edip kimi doktordan bir torba dolusu ilacını alıp buluştu. “Haklarımızı alana dek direneceğiz” diyen Agrobay işçisi kadınlar, Ankara yürüyüşünü başlattı.
Kadınlar bir şeyler yapmak istiyorlar ama yapamıyorlar çünkü ulaşım yok. Zaten bir yere gidemiyor. Eğer çevresinden yakınlarını kaybetmişse veya evinde yaşlı varsa ona bakmak direkt kadının görevi olmuş. Eğer evi sağlamsa kayın babası, kendi annesi babasına evinin bir odasını vermek zorunda kalmış. Kendi danışanlarımdan şunu duydum: “Annem babam dışarıdayken kendi odamda uyuyamam, onlara verdim odamı.”
Okulların açılmasıyla her yer rengarenk reklamlarla doldu. “Okullar başladı, siz hâlâ şunu bunu almadınız mı?” diye soruyor billboardlar. Ama çocukların binlerce liralık okul masraflarıyla başa çıkamayan ve iş yükleri misli misli artan, “boğulur hale gelen” kadınlara kimse halini sormuyor. Sözü onlara bırakıyoruz…
Emeklilere yapılan zam, yaraya merhem olacak nitelikte değil. Kadın emeklilerin durumu ise hepten zor. Ödenmeyen primler, düşük ücretler nedeniyle emekli aylıkları çok az olan kadınlar geçinemiyor, sağlıklarına bütçe ayıramıyor. Emekli kadınlar ve Emekliler Dayanışma Sendikası Başkanı Şahbaz ile emekli kadın olma halini konuştuk.
İçeriklerimizi kaçırmamak için e-posta bültenimize ücretsiz abone olun!